Birkaç saat sonra, ABD’nin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne sunduğu ve Ukrayna savaşını sona erdirmeyi amaçlayan karar tasarısı kabul edildi. Ancak bu tasarıda ne Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı ne de Ukrayna’nın toprak bütünlüğünün korunması vurgulandı. Fransa ve Birleşik Krallık, ABD’nin Ukrayna savaşına yönelik yeni tutumunu sert bir şekilde eleştirmelerine rağmen, bu tasarıyı veto etmediler ve çekimser oy kullandılar.
Bu gelişmeler, ABD’nin Ukrayna’daki üç yıllık savaşta hangi tarafı desteklediğini açıkça gösterdi. 20 Ocak’ta Donald Trump’ın yeniden başkanlık koltuğuna oturmasından önce, ABD, Ukrayna’nın en büyük destekçisi konumundaydı ve bu savaşta yüz milyarlarca dolar harcamıştı. Ancak Trump’ın Beyaz Saray’a dönüşüyle birlikte, ABD’nin Rusya’nın yanında yer aldığı ve Ukrayna ile Avrupalı müttefiklerine karşı bir pozisyon aldığı netleşti.
Bununla birlikte, Trump yönetiminin asıl hedefi Rusya ile ittifak kurmak ya da Ukrayna ve Avrupa’ya karşı bir cephe oluşturmak değil. Trump ve danışmanları, bu stratejik yön değişikliğiyle Ukrayna yönetimini, ülkenin zenginliklerini ve varlıklarını ABD’ye devretmeye zorlamayı umuyor.
Trump’ın Ukrayna savaşını bir an önce sona erdirme konusundaki ısrarının arkasında, Ukrayna’nın yeraltı kaynaklarına ve ekonomik sektörlerine erişim sağlama amacı yatıyor. ABD’nin Ukrayna hükümetine sunduğu teklife göre, ABD, Ukrayna’nın petrol, doğal gaz ve nadir toprak elementleri dahil olmak üzere yeraltı kaynaklarının gelirinin %50’sine sahip olacak. Ayrıca Ukrayna’nın altyapısından elde edilen gelirin %50’si de ABD’ye aktarılacak. Bu süreç, Trump’ın ifadesiyle, Kiev’in ABD’ye olan 500 milyar dolarlık borcunu ödeyene kadar devam edecek.
ABD yönetimi, Ukrayna’ya ya Amerikan planını kabul etmesi ya da Rus ordusunun ilerleyişi karşısında ülkesini tamamen kaybetmeye hazırlanması konusunda uyarıda bulundu. Washington’un bu konuda ne kadar ciddi olduğunu göstermek için, BM Genel Kurulu’nda Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısını kınayan ve Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü destekleyen karar tasarısına bile oy vermedi. Aynı şekilde, ABD’nin BM Güvenlik Konseyi’ne sunduğu tasarıda da ne Rusya’nın kınanması ne de Ukrayna’nın toprak bütünlüğünün korunması yer aldı.
Trump yönetimi açısından bakıldığında, Batı, ne Rusya’yı askeri olarak yenebiliyor ne de Rus ordusunun Ukrayna’daki ilerleyişini durdurabiliyor. Bu durumda, ABD’nin Ukrayna’nın zenginliklerine el koyarak önceki yönetimin bu ülkeye yaptığı harcamaları geri kazanması gerekiyor. Ancak bu strateji, Ukrayna’nın nihayetinde ABD ve Rusya arasında bölünmesine yol açabilir.
Bu durum, eğer Ukrayna’daki NATO yanlısı hükümet, Rusya ve ABD’ye karşı farklı bir yol izlemiş olsaydı, yaşanmayabilirdi.