14 Mayıs 2014 - 14:12
Doğu Asya'da Şii karşıtlığının şiddetlenmesi üzerine

Son zamanlarda İslam dünyası önemli gelişmelere ve değişimlere sahne oluyor. Bu gelişmelere paralel olarak İslami eğilimli siyasi gruplar ve partiler de sosyal tabanlarını genişlettiği gözleniyor.

Ehlibeyt (a.s) Haber Ajansı ABNA- Bugün İslami uyanış hareketi Afrika'nın kuzeyinden Asya'nın batısına kadar yayılan geniş bir bölgede yer alan dikta rejimlerin temellerini sarsıyor. Gerçi şunu da belirtmek gerekir ki İslami uyanış hareketi bu ülkelerde yaşayan Müslüman milletlerin uzun yıllar despot rejimlerin zulmü altında yaşadıktan sonra arzu ettikleri özgürlük ve bağımsızlığa ulaşma hedeflerinin gerçekleşmesinde yer yer etkili olamadı. Bunun sebebi ise söz konusu ülkelerde sekular ve liberal akımların ve tekfirci örgütlerin komploları ve engellemeleri ve ayrıca batılı zorba devletlerin İslami uyanış hareketi ile mücadele etmeleridir. 

İslami uyanış hareketi ile mücadelede Arabistan'da vahhabilerin rolünü ve batılı devletlerle el ele hareket etmelerinin etkisini unutmamak gerekir. Gerçekte batılı devletler Suudi rejiminin yardımları ile İslam adına adalet talibi, özgürlükçü, şiddet ve radikalizm karşıtı aydın ve kemal peşinde olan gerçek İslam'la mücadele ediyor. Adına asil İslam denmesi gereken bu İslam, Arabistan'da hâkim olan vahhabilerin ve tekfirci örgütlerin sapkın düşüncelerini ve İslam peygamberinin (s.a.a) öğretilerine aykırı olan uygulamalarını sorguluyor. Nitekim bugün birçok İslam ülkesinde asil İslam'a yönelik ve Ehli Beyt (a.s) sevgisi hızla tırmanıyor. İslami uyanış hareketi de bu eğilim sayesinde Kuzey Afrika ve Batı Asya'da yer alan İslam ülkelerinde güç kazanıyor ve hızla yayılıyor. 

Suudi rejimi ise bu süreçte tekfirci ve şiddet yanlısı örgütlere çok yönlü destek vererek İslam ülkelerinde Şii mezhebi takipçileri ve Ehlibeyt (a.s) hayranlarını hedef alıyor. Vahhabi sapkınlar Arabistan'ın petrol dolarları ile İslam ülkelerinde Şii karşıtlığı ve Şii düşmanlığı projelerini uygulamak için muazzam yatırımlar yapıyor. Sapkın vahhabilerin Doğu Asya bölgesinde faaliyet yürüttüğü ülkelerin başında Malezya ve Endonezya yer alıyor. Bu ülkelerde yaşayan Şii Müslümanlar son aylarda tekfirci selefi grupların tacizleri ve şiddet uygulamalarına maruz kalıyor. Sapık vahhabiler bu ülkelerde Şii fobisi çerçevesinde büyük çapta propaganda yapıyor ve sözde Şii mezhebinin yayılmasını engelleme bahanesi ile bu ülkelerde yaşayan Şii Müslümanların taciz ediyor. Ve maalesef Endonezya'da bazı âlimler ve politikacıların da vahhabilerin propagandalarının etkisinde kaldığı ve ülkelerinde Şii karşıtlığını desteklediği gözleniyor. 

Bir süre önce Endonezya ulema konseyi bir bildiri yayınlayarak Şiilerin İslami toplumlar için tehlikeli olduğunu ileri sürdü. Endonezya'da Şii karşıtlığı devamında Nisan ayının sonlarına doğru başkent Cakarta'da ilk Şii karşıtı ittifak kuruldu. İttifaka katılanlar ise Şii Müslümanlara karşı cihat talebinde bulundu. İttifakın oturumuna bazı hükümet yetkililerinin katılması dikkat çekiyordu. Endonezya'da Şii karşıtı propagandalar, bu ülkede yaşayan Müslümanların büyük bir bölümü Sünni mezhepler arasında Şii mezhebine en yakın mezhep olan Şafii mezhebinin izleyenleri olduğu halde yürütülüyor. Şafii mezhebinin birçok tealimi Şii mezhebi gibidir ve bu mezhebin izleyenleri Ehlibeyt (a.s) hayranı sayılır. Şafii mezhebinin Şii mezhebine yakınlığı, İran İslam inkılabı dünya Şii Müslümanlarının en büyük üssü olarak Endonezyalı Müslümanları etkilemesine sebep olmuştur. Gerçekte İran'da İslam inkılabının zafere kavuşması Endonezyalı Müslümanları da yaşam ve düşünce tarzlarını gözden geçirmeye yöneltti. 

Endonezya'da toplumun çeşitli kesimleri arasında eğitimli ve akademik düzeyde yer alan insanlar, İslam inkılabından en çok etkilenen kesim oldu. Endonezyalı gençler üniversitelerde ve dini ilimler merkezlerinde İran İslam inkılabını bir kriter olarak benimseyerek gerçek İslam'ı sapkın düşüncelerden ve sultacı devletlerin dayatmalarından ayırmayı başardı. 

Endonezya'da Ehlibeyt (a.s) sevgisi ve İran İslam inkılabına ilgi işaretlerinden biri bu ülkede çok sayıda seçkin Şii düşünür ve alimin eserlerinin çevrilerek yayınlanmasıdır. Şimdiye kadar Allame Tabatabai, şehit Mutahhari ve şehit Ayetullah Sadr ve diğer bir çok Şii düşünürün eserleri çevrilerek yayınlanmıştır. Hatta bazen Endonezyalı ehli sünnet âlimlerin Şii kurumlara baş vurarak Şii yazarların kitaplarını talep ettiği görülmüştür. Şii mezhebini tanımak, Endonezya'da özellikle eğitimli kesimlerin bu mezhebe ilgi duymasına vesile olmuştur. 

Öte yandan Endonezyalı Şii Müslümanların arasında büyük alimler, taklit mercileri, şair ve yazar ve hekim ve hatta vali ve büyükelçi düzeyinde seçkin siyasi şahsiyetler dikkat çekiyor. Gerçekte Şii mezhebine olan eğilim, İslami maarifi Ehlibeyt (a.s) fertleri üzerinden daha iyi tanımak ve tüm İslami mezheplerin arasında dostluk ve kardeşlik ruhunu geliştirmek için bir vesiledir ancak Endonezya ve diğer bazı İslam ülkelerinde Şii karşıtı propaganda aslında Amerika ve diğer sultacı devletlerin tekfirci vahhabi örgütlerin işbirliği ile Müslümanların safları arasında çatlak oluşturmak ve kendi şom amaçlarına ulaşmak için yürütülür. Gerçekte Şii karşıtlığı İran'da İslam inkılabının zafere ulaşması ve İslam dünyasını ve uluslararası düzeni geniş çapta etkilemesine gösterilen bir tepkidir. 

İran İslam inkılabı istibdat ve sömürü karşıtı ruhu ile Amerika, siyonist İsrail ve Ortadoğu bölgesinde despot ve ırkçı ve anti demokratik rejimlerin sultacı çıkarlarını tehlikeye atan bir harekettir. İslam ülkelerinde Şii düşmanlığını körüklemek, dünya genelinde yürütülen İslamofobi ve İslam karşıtlı projelerinin bir parçasıdır. Bu projelerin amacı ise sahte bir tehdit yaratmak sureti ile batılı devletlerin sultacı emellerine zemin oluşturmaktır. Amerika eski Sovyetler birliği dağıldıktan sonra dünya genelinde izlediği yayılmacı ve sultacı emellerini haklı göstermek için yeni bir düşman yaratmaya ihtiyaç duydu ve bu yüzden Ortadoğu ve Asya'nın güneyinde ve doğusunda yayılan İslam'ı yeni düşman olarak seçti. Amerika ve Avrupalı müttefikleri İslamofobi projesinin düğmesine basarak bu semavi dinin barıştalep ve adalettalep imajını bozmayı gündemine aldı. Amerika ve Batı bu çerçevede İslam'ı şiddet yanlısı ve radikal bir inanç olarak tanıtmak amacıyla her türlü yola başvurmaya başladı. Öte yandan bu süreçte ve İslam'ın gerçek imajını bozma çalışmasında Amerika ve batılı sultacı devletlerin bir numaralı yardımcıları tekfirci vahhabi örgütler oldu. Batılı devletler İslam ülkeleri içinde İslam karşıtlığı ve İslamofobi projesini farklı bir şekilde uygulamaya başladı ki bu farklı yöntem Şii karşıtlığı ve Şii fobisini körüklemekten ibaretti. İran İslam inkılabı ise öz Muhammedi İslam'ı ve Ehlibeyt (a.s) maarif ve öğretilerini ihya etti. Şii mezhebini ihya etmek, aşiret eksenli rejimlerin yanlış düşüncelerini ve inançlarını sorgulamaya sebebiyet verdi. 

Bu yüzden Şii mezhebi başta Arabistan ve bu ülkeye hâkim olan vahhabiler olmak üzere İslam dünyasında aşiret eksenli rejimlerin hedefi haline geldi ve Şii karşıtlığı ve Şii fobisi söz konusu irticai rejimlerin gündemine yerleşti. Gerçekte Suudi rejimi petrol dolarları ile iki açıdan batılı devletlerin İslam karşıtı projelerine ve İslam'ın ve öz Muhammedi inancın imajını zedeleme çabalarına yardımcı oluyor. Suud rejimi bir yandan radikal ve şiddet yanlısı irticai düşünceleri ile batılı devletlerin İslam'ın imajını bozma stratejisini hizmet ediyor. Öbür yandan ise tekfirci vahhabiler İslam adına gerçek İslam'la mücadele ediyor ve İslam ülkelerinde Ehlibeyt (a.s) hayranlarını ve takipçilerini İslami mezheplere yönelik tehdit gibi tanıtmaya ve böylece İslam ümmetinde tefrika yaratmaya çalışıyor. Doğu Asya bölgesinde yer alan İslam ülkelerinde Şii karşıtlığı ve Şii fobisi projelerini bu çerçevede değerlendirmek gerekir. Maalesef Doğu Asya ülkelerinde bazı Sünni âlimlerin de vahhabi sapkınların tuzağına düştüğü ve Şii Müslümanlara karşı kısıtlamalar dayatmaya başladığı gözleniyor. Oysa bu ülkelerde Şii Müslümanlar asırlardır diğer mezheplere mensup Müslümanlarla kardeşçe bir arada yaşıyor. Vahabilerin sapkın düşünceleri ve tefrikacı girişimleri ile tek mücadele yolu ise tüm İslami mezheplere mensup olan âlimlerin kendi aralarında diyalog kurmalarıdır. Çünkü İslam ümmeti arasında her türlü tefrika ve gerginlik en başta siyonistler olmak üzere İslam düşmanlarına hizmet etmekten başka hiç bir işe yaramayacağı kesindir.

irib

Ekler