Ehlibeyt (a.s) Haber Ajansı ABNA- Allah’ın adıyla
“Arap Baharı” adını verdikleri süreç boyunca hiçbir iddialarını gerçekleştiremeyen bölgenin“Osmanlıcı” unsurları sahildeki boş sandal misali bir o yana bir bu yana savrulup duruyorlar.
AKP Hükümetine eklemlenen ülkemizdeki İslamcı söyleme sahip unsurlar ise artık söylem değiştirmeyi bir karakter olarak benimsemiş; dün ile bugün arasındaki farklarını aynen “Osmanlının son padişahı” saydıkları Erdoğan gibi “gömlek değiştirdik” diyerek savunuyorlar.
Esad’ı devirmek için bir araya gelen 100’ün üzerindeki ülkeyle (ABD/İsrail başta olmak üzere) aynı cephede savaştıklarında Suud ve Katar sermayeli toplantı üzerine toplantı yapıyorlardı. Yıllarca İran üzerinden İslamcılık devşiren uzuuun yıllar İran’a sığınmış şahıslar dahil hepsinin ortak hedefi Suriye’yi direniş ekseninden(İran/Hizbullah) koparıp bölgede Osmanlı rüyasını gerçekleştirmekti.
Çok hızlı girdiler. Gözleri hiçbir şeyi görmüyor, kulakları hoşlarına gelmeyen hiçbir sözü duymak istemiyordu. Kurnazca yazılarla İran ve Hizbullah’a sövgü zeminleri oluşturuyorlardı.
Dünyanın birçok bölgesinden Suriye’ye topladıkları terörist unsurların lojistik destekle birkaç ay içerisinde hülyalarının gerçekleştireceklerine olan inançları cam bir vazo misali darmadağın oldu.
Sahaya sürdükleri meczup çoğunluklu yapılar İslam’ı, onun savaş ve yönetim hukukunu zerre kadar bilmiyorlardı. Nerede bir üstünlük ele geçirdilerse orada kan ve ölüm kustular. Hizbullah’ı yok etme projesi olan saldırıda onu sahaya çekmek için ellerinden geleni yaptılar.
Kadın, çocuk, yaşlı… Ellerine kimi geçirdilerse uyduruk mahkemelerle boğazladılar. Ellerinde kamera, başlarını kestiklerini tez elden youtube yükleyerek dünyanın gözü önüne serdiler. Medeniyet nişanesi olan kültürel ve İslami tüm yapıları yerle bir ettiler.
Bizdekiler ise o dönemde bu iğrenç ve acımasız görüntülere tevil getirmek peşindeydiler. Her kesilen kafa sonrası “Esad’ın zulmünün sonucu olan olaylar, bir tepki patlaması…” diyerek acayip bir durum sergiliyorlardı. Kimse “Arkadaş siz ne yaman İslamcılarsınız ki –hadi sizin o meşhur aşkınızla diyelim- “Sünni” olan Filistin’de niye çıtınız çıkmıyor da her öldürülen Şii sonrası Mekke’yi fethetmiş gibisiniz” demiyordu.
Ne zaman ki mızrak çuvala sığmadı, halkı boğazlayanlar birbirini (Nusra-IŞİD- ÖSO) boğazlamaya başladı, ülkemizdeki AKP’ye ilişmiş İslamcı görünümlü unsurlar da artık söylemlerini değiştirdiler. Yapılan bütün katliamları IŞİD’in işlediğini savunarak bu örgüt aleyhine yazılar yazmaya başladılar. AKP’nin bunlara açtığı Tv kanallarında “IŞİD’in Esad’ın kontrolünde bir örgüt olduğunu, sadece muhalif örgütlerle savaştığını, karanlık bir yapı olduğunu” söylediler. Konu bununla da bitmedi. Suriye’de beraber oldukları Suud’la, Mısır’da karşı karşıya geldiler. “İhvan, ihvan dediklerini becerisizlikle Sisi’ye kaptırınca neredeyse bu yenilgilerinin sebebini de İran’ın üzerine yıkacaklardı. Tutarlı hiçbir işleri olmadı. ÖSO dediler olmadı, IŞİD dediler olmadı, Nusra dediler olmadı. Suriye’yi tarumar ettiler ama kendileri de şahsiyetsizleşti.
Öteden beri bilinen İran kıskançlıkları üzerine bir araya gelişlerinde bile süreklilik sağlayamıyorlardı. İran ve dolayısıyla Şii düşmanlıkları pratikte sadece ölüm ve gözyaşlarını büyütüyordu, yoksa elde ettikleri bir mevzi yoktu.
Beceriksiz, basiretsiz oluşun doğal sonucu İslam düşmanlarının elinde bir figür olarak Müslüman coğrafyanın acılarını büyütmekten başka bir işe yaramıyorlar artık.
Davutoğlu ve Erdoğan’ın o meşhur “birkaç ay sonra Esad devrilecek” sözü, Bekir Bozdağ’ın “Hizbullah adını Hizbuşşeytan olarak değiştirsin” sözü, Bülent Arınç’ın “ İran adındaki İslam kelimesini çıkartsın” sözü hep yenilgilerin doğurduğu hırs patlamasıydı.
Suriye’de kesin bir hezimet yaşadılar.
Şimdi Irak üzerinden yeni bir operasyon başladı. IŞİD’in buraya yönlendirilmesi, içeriden ve dışarıdan ciddi lojistik, istihbari ve ekonomik destekle sağlandı.
İran’dan sonra ikinci Şii Hükümeti bir türlü hazmedemiyorlardı. Şu ana kadar akıtılan milyarlarca doların sonucudur IŞİD… Medeniyet projesi olmak yerine zannediyorlar ki “öldürerek” başaracaklar. Bölgedeki Krallıkların finansörlüğünde “Sünniler Irak’ta baskı altında, olaylardan Maliki sorumlu” tezini işlemek kadar büyük ahlaksızlık olabilir mi? Ülkemizde AKP hükümetine ilişik İslamcı kalemlerin hali acınası durumda maalesef.
İlginç olan daha düne kadar IŞİD’le arasına mesafe koyan, onun Esad’la ilişkilendirenler, hatta “İran’ın kurduğu örgüt” diyebilecek kadar ileri giden hatta meczuplaşan ülkemizin iktidara ilişik İslamcı kesimleri Şiilerin daha fazla öldürülmeleri üzerine birden bire heyecana kapılıp IŞİD’i desteklemeye başladılar. Onun “Bütün Şiileri öldüreceğiz” şeklindeki sözüne karşı ne acıdır ki şimdiye değin bu ülkede bir tek söz edilmedi. Normal zamanlarda“ittihad-ı İslam” diyenler, Sünni bakış açısının en temel öğretilerinden olan“Ehl-i kıble tekfir edilemez” kuralını ağızlarından düşürmeyen aydın- yazar- âlimlerden çıt yok! Başbakan, Mısır’daki bir Esma için hüngür hüngür ağlarken ölen 1700 Şii polisi ağzına bile almadı. (Öldürülüş gerekçelerinin Şii oluşu, arkadaşlarından Sünni olanların sırf sünni oldukları için ayrılıp, bunların öldürülmesi ne vahim bir cinnet halini anlatmaktadır değil mi? Polis’se hepsi polis, Şiiler ölecek, Sünniler yaşayacak!) Hatta son Trabzon’daki açıklamasında “Biliyorsunuz Telafer’deki Türkmenlerin yarısı Sünni yarısı Şiidir” gibi bir dil kullandı.
Sahada operasyonel bir Şii düşmanlığı maalesef dalga dalga yayılmakta. Türkiye gibi Avrupa’yla bütünleşme iddiasındaki bir ülkenin son 12 yılda geldiği yer maalesef İslam dünyasına bir ufuk verme yerine daha da sorunları derinleştirdi. Bugün başladığı yerin de gerisinde bir ülke Türkiye… Mezhepçilikle (Alevilik bağlamında) daha bir tanışığız artık… Ayetullah Sistani’in verdiği cihad fetvası oldukça önemlidir. Ki, yıllardır terör eylemleriyle ortalama her günde 20 şii’nin öldüğü Irak’ta mezhep fitnesine karşı oldukça hassas davranan en önemli müçtehitlerden biridir kendisi… “Sünniler sizin kardeşiniz değil; canınızdır” fetvası Ayetullah Sistani’ye aittir ve bu güne değin Şiilerin Sünnilere karşı tavrında önemli bir etkendir.
Eğer Şiiler kendi ölümlerinin karşılığını istemediyseler bunda Ayetullah Sistani’nin ciddi emeği vardır.
Yaklaşık üç yıldır sistematik şekilde yükseltilen Şii düşmanlığı IŞİD’in Musul’a saldırmasıyla yeni bir aşamaya evrildi. Artık ateş bacayı sarmış bulunmakta. Bağdat’a, Kerbela-Necef’e giremeyecekler ama şimdiye dek akandan daha çok kan akacak…
Sorumluları ise tarihte çokça örneği olduğu gibi akıttıkları kanda boğulacak!
Muhammed Ak / rasthaber