9 Kasım 2016 - 02:39
Hz. Salmanı Farisi’nin vefatı

Selman, Peygamber Efendimizin (s.a.a) savaşlarına katılmış ve Ahzab savaşında hendek kazılması önerisini ileri sürerek Müşriklere karşı savaşın kazanılmasını sağlamıştır.

Ehlibeyt (a.s) Haber Ajansı ABNA - Selman-ı Farisi (Arapça: سلمان الفارسي), Hz. Resulullah’ın ünlü sahabelerinden ve Hz. Ali’nin yakın yârenlerindendir. Asıl adı Ruzbeh b. Hûşfûdân b. Mürselân b. Yehbûzân iken Müslüman olduktan sonra kendini Selman İbn İslâm(İslam’ın oğlu Selman) diye tanıtmıştır. Selman el-Hayr, Selman-ı Pak veya Selman el-Hâkîm diye de anılmıştır.

Selman, İran’ın İsfahan şehrine bağlı “Cey” köyünde Zerdüşt bir ailede dünyaya geldi. Babası Zerdüşt dinadamı, “Cey” köyü muhtarı ve bölgenin imtiyazlı insanlarından biriydi. Ateşkedeye sahip olduğundan tüm bölge insanı ateşe tapmak için onun yanına gidiyordu. Bu nedenle siyasi ve dini bakımdan halkın arasında özel bir yere sahipti. Mecusi ateşkedesinde kutsal ateşin sönmemesini sağlamakla görevli iken yeni bir din arayışına giren Selman ailesinin şiddetli muhalefetine rağmen Hıristiyanlığı benimser ve önce Şam’a ardından Musul ve Nusaybin’e gider. Kendisinden Hıristiyanlık hakkında bilgi aldığı bir papaz, ölüm döşeğinde iken kendisine pek yakında Arap yarımadasında son peygamberin geleceğini haber verir. Bunun üzerine Selman Farisi Hicaz’a gider, ancak Beni Kelb kabilesine esir düşer ve Beni Kureyze kabilesinden birine köle olarak satılır. Kendisini satın alan adamla birlikte Medine’ye gider. Medine’de Hz. Resulü Ekrem’i görür ve ona iman eder. Hz. Resulullah Efendimiz (s.a.a) onu satın alarak azat eder ve adını Selman koyar.

Selman-ı Farisi, Hz. Peygamber Efendimizin (s.a.a) zamanında onun en büyük yârenlerinden ve özel ilgi duyduğu sahabelerinden biriydi. Efendimiz Selman’ın Ehlibeytten olduğunu buyurmuştur. Selman, Peygamber Efendimizin (s.a.a) savaşlarına katılmış ve Ahzab savaşında hendek kazılması önerisini ileri sürerek Müşriklere karşı savaşın kazanılmasını sağlamıştır. Hz. Resulü Kibriya Efendimizin (s.a.a) vefatından sonra Hz. Ali’nin (a.s) en yakın adamlarından biri olmuştur. Sakife olayına karşı çıkmış, ancak Ebu Bekir ve ardından Ömer’in hilafeti ele geçirmesinden sonra onlarla (İslam’ın maslahat ve koşullar onu gerektirdiğinden dolayı) işbirliği yapmıştır. İkinci halife döneminde Medain şehrinin valisi olmuştur. Vali olmasına rağmen geçimini sepetçilik yaparak sağlamıştır. Selman-ı Farisi, uzun bir yaşamın ardından hicretin 36. Yılında Medain’de vefat etmiştir. Kabri şerifleri Irak’ın Medain şehrinde Selman-ı Pak denilen yerdedir.

Çocukluktan İslam’ı Kabulüne Kadarki Dönem

Asıl adının Ruzbeh, babasının adının da Huşfudan ve bir görüşe göre Buzehşan olduğu zikredilmiştir.[1]Bazı rivayetlere göre Müslüman olduktan sonra Hz. Fahri Kâinat Efendimiz (s.a.a) adını Selman koymuştur. Künyesi Ebu Abdullah’tır. İsfahan’ın Cey köyünde dünyaya gelmiştir,[2] başka rivayetlere göre ise Ramhürmüz’de dünyaya gelmiştir.[3]

Selman’ın babası, statüsü olan İranlı bir “dehgan”dı. Sasaniler döneminde mülk ve toprak sahibi köylülere bu ad verilirdi.[4] Selman-ı Farısi’nin (r.a) İslam’dan önceki hayatını anlatan rivayetler daha çok efsanelerle karışıktır. Bu rivayetlerin hepsinde tekit edilen şey, Selman’ın araştırmacı bir ruha sahip olduğu ve bunun da onu en iyi dini bulmak için uzun yolculuklara ittiğini ortaya koymaktadır. Bu rivayetlere göre çocukken Zerdüşt dinine mensup olduğu ve Hıristiyanlığa aşina olduktan sonra şehrini terk ederek Şam’a gittiği ve orada bir papazdan ders aldığı yönündedir. Nakledilen bir rivayete göre Selman’ın babası Selman’a oldukça düşkün olduğundan Selman’ın Şam’a gidişi bir tür kaçma olarak değerlendirilmektedir. Selman, Şam’da bir kilisede hadimlik yaparak takvalı Hıristiyanlardan yararlanmak için Musul, Nusaybin ve Ammûriye’ye (Amorion) gider.[5] 

Ammûriye’de kendisinden Hıristiyanlık hakkında bilgi aldığı bir papaz, ölüm döşeğinde iken kendisine pek yakında Arap yarımadasında son peygamberin geleceğini haber verdi. Bir Arap tüccarıyla tanışan Selman, kendisini çölden geçirmesi karşılığında sahip olduğu hayvanları ona verip kervanına katıldı. Ancak Beni Kelb kabilesinden olan kervan Vâdilkurâ’ya ulaştığında Selman’ı esir alır ve bir Yahudi’ye köle olarak satar. Ardından bu yahudi onu Medine’de yaşayan Benî Kurayza’ya mensup bir başka Yahudi’ye (Osman b. Eşhel) satar. Selman, Medine’yi görünce Ammûriyeli rahibin tarif ettiği şehre geldiğini anlar.[6]

Kölelikten Kurtuluşu ve Müslüman Oluşu

Selman Farısi, hicretin birinci yılı Cemaziyülevvel ayında Müslüman oldu. Nakledilen rivayetlere göre Selman, ders aldığı rahipten peygamberin sadaka almadığını, ancak hediye kabul ettiğini, iki omuzu arasında peygamberlik mührü olduğunu öğrenmişti. Dolayısıyla Hz. Peygamber’in Medine’ye doğru yola çıktığını ve Kubâ’ya geldiğini duyunca hemen oraya gitti. Hz. Peygambere (s.a.a) sadaka unvanı ile biraz hurma verdi. Hz. Resulullah hurmadan ashabına verdi, ama kendisi yemedi. Başka bir gün tekrar Hz. Peygamberi gördü ve bu kez hediye olarak Hz. Peygambere hurma verdi. Hz. Resulullah’ın bu kez hurmayı yediğini gördü. Selman üçüncü kez Hz. Resulullah’ı (s.a.a) ashabından birinin teşyi cenazesinde gördü ve selam vererek üçüncü alameti görmek için peşi sıra yürümeye başladı. Hz. Peygamber Efendimiz Selman’ın niyetini anladığından elbisesini aşağı doğru sıyırarak iki omzu arasındaki nübüvvet mührünü gösterdi. Nübüvvet mührünü gören Selman-ı Farisi kendisini Peygamber Efendimizin eteğine atarak her yerinden öpmeye başladı ve orada Müslüman oldu.[7]
Selman Farisi, hicretin birinci yılında sahibinden satın alınarak azat edildi.[8] Özgürlüğü için Hz. Peygamber Efendimiz (ve sahabe) Selman’ın sahibine 300 veya 400 dikili hurma ağacı ve 40 ons altın verdi.[9] Selman-ı Farisi’nin kendisinin de tekit ettiği üzere Selman, Hz. Resulullah tarafından satın alınmış ve ismini Selman olarak koymuştur.[10]

Kardeşlik Ahdi

Bazıları Selman ile Ebu Derda arasında kardeşlik ahdi kıyıldığını, bazıları Huzeyfe bin Yeman ile ve bazıları da Mikdad ile kıyıldığını ileri sürmüşlerdir.[11] Ancak Şia rivayetlerinde Selman ile Ebu Zerarasında kardeşlik ahdi kıyıldığı belirtilmiştir.[12] Bazı rivayetlerde Ebu Zer’in Selman’ı takip etme şartı olduğu söz konusu edilmiştir.[13]

Önemli Gelişmeler

Hendeklerin Kazılması ve İran’ın Fethinde Müslümanlara Kılavuzluk

Selman-ı Farisi (r.a), sadrı İslam’daki savaşlara katılmış, ancak Hendek savaşından sonraki tüm savaşlara katılmıştır.[14] Medine şehrinin çevresine hendeklerin kazılması fikri de ondan çıkmıştır.[15] Bu savaşta Hz. Fahri Kâinat Efendimizin (s.a.a) emri ile her on kişi kırk zira kadarlık hendek kazmakla görevlendirilmiştir. Selman’ın fiziksel yüksek gücünden dolayı, Muhacirler ve Ensar arasında anlaşmazlık yaşanmış ve her bir grup Selman’ı kendisinden saymıştır. Muhacirler Selman’ı başka bir yerden (İran’dan) hicret ettiği için kendilerinden saymış, Ensar da Hz. Resulullah Medine’ye hicret ettiğinde orada sükûnet ettiğinden Ensar’dan sayıldığını ileri sürmüştür.[16] Yine bazı kaynakların rivayet ettiğine göre Taif savaşında Selman mancınıktan yararlanılması önerisinde bulunmuş ve Hz. Resulullah da mancınıktan yararlanılması için emir vermiştir.

İran’ın fethinde Ömer, Selman ve Huzeyfe’yi İslam ordusunun öncü ve kılavuzu olarak görevlendirmiştir.[17] Medain fethinde Selman, İslam ordusu adına İranlı ileri gelen komutanlarla müzakere görevini üstlenmiştir.

Sakife’ye Muhalefet Etmesi

Selman, Sakife vakıasına karşı çıkmıştır. Mikdad, Selman, Ebu Zer, İbadet bin Samit, Ebu Heysem el-Tehiyan, Huzeyfe ve Ammar, Sakife vakıasından haberdar olunca geceleyin bir geldiler. Amaçları hilafet konusunun Muhacirler tarafından şurada tekrar ele alınmasıydı.[18] Selman ve Ubey bin Ka’b, Sakife’de yaşananlara dair çeşitli delil ve kanıtlar ileri sürerek itirazlarını bildirmişlerdir.[19] Selman’ın bazı sahabelere serzenişte bulunarak ‘yaptınız ve yapmadınız’ dediği çok meşhurdur.[20] Bu cümlenin anlamı şudur: Halifeyi seçtiniz, ama Peygamberin emrini yerine getirmediniz. Selman o gün şöyle demekteydi: “Yaşlı bir adamı seçtiniz ve Peygamber ailesini terk ettiniz. Hilafeti Peygamber ailesine bıraksaydınız, hatta iki kişi bile anlaşmazlığa düşmezdi ve bu ağacın meyvesinden fazlasıyla ve çok güzel yararlanırdınız.”[21]

Medain Valiliği

Hz. Selman-ı Farisi (r.a), Ömer bin Hattab’ın halifeliği döneminde Medain valiliğine getirilmiştir. Selman, bu görev için önce Müminlerin Emiri Hz. Ali’den (aleyhi selam) izin almış ve sonra kabul etmiştir. Bu görevi ölünceye kadar sürdürmüştür.[22] Selman, Medain valiliği görevi için Beytülmal’dan beş bin dirhem aylık almakta, ancak hepsini sadaka olarak verir[23] ve sepet yapıp satarak geçimini temin ederdi.

Eşi, Çocukları ve Torunları

Bazı tarihi kaynaklar Selman-ı Farisi’nin evlenmek için iki başarısız girişiminden bahsetmektedir. İlki Ömer’in kızını (Hafsa’nın kız kardeşini) istediğinde Ömer bu evliliğe karşı çıkmış, ancak Hz. Resulullah’ın Selman’ın derece ve makamı hakkındaki sözlerinden sonra evliliğe razı olmuştur, ama bu kez Selman evlilikten vazgeçmiştir. İkinci evlilik girişimi ise şöyle gerçekleşir: Selman bir kızı istemesi için Ebu Derda’yı gönderir. Kızın ailesi bu evliliğe karşı çıkar, ancak Ebu Derda’yla evlenmesine onay verirler. Ebu Derda da o kızla evlenmeye razı olur ve o kızla evlenir.

Selman’ın eşi Beni Kinde kabilesinden Bukayre adında bir kadındı. Selman’ın Abdullah ve Muhammed adlı iki oğlu vardı. Abdullah babası Selman’dan Hz. Fatıma (s.a) hakkında cennetle ilgili hadisi nakletmiştir. Selman’ın İsfahan’da bir, Mısır’da iki kızı vardı.

Muhaddisi Nuri’nin açıklamalarından anlaşıldığı kadarıyla Selman’ın torunları beş yüz yıl kadar Rey şehrinde yaşamışlardır. Bedrettin Hasan bin Ali bin Selman, dokuz vasıta ile soyu Hz. Selman’a ulaşan muhaddislerdendir. Ziyaddin Farisi (ö. 622) Hucend’in önde gelen âlim ve şairlerinden ve aynı zamanda Buhara’nın şeri işlerine bakan önde gelen kişilerden biridir. Mahsul kitabına şerh yazan kişi de Selman’nın torunlarındandır. Muhaddisi Nuri, Tacu’ş-Şuara adıyla ünlenen Şemsettin Suzani’yi (ö. 562 veya 569) Selman’ın torunlarından saymaktadır. Bir süre Selman-ı Pak’da yaşayan Abdulfettah, Selman’ın azat oluşunu sağlayan Hz. Resulullah’ın (s.a.a) “Eşhel Yahudi Kureyzi”ye yazdığı mektubu rivayet eden Ebu Kesir bin Abdurrahman, beşinci yüzyıl ariflerinden olan ve Ebu İshak Kazuruni diye maruf olan İbrahim bin Şehriyar (ö. 426) ve vaiz olan Hasan bin Hasan’ın soyu Hz. Selman’ın oğlu Muhammed bin Selman’a ulaşmaktadır.[24]

Hz. Peygamber ve İmamların Sözlerinde Selman

Hz. Resulü Kibriya Efendimizin (salallahu aleyhi ve alih) Selman-ı Farısi hakkında buyurduğu en meşhur hadis: “Selman, biz Ehlibeyttendir” Hadisi şerifidir. Nakledilen rivayetlere göre bir gün Selman, mescide gelmiş, oradakiler ona saygıdan mescitte başköşeye oturmuşlardır, ancak bazıları (Arap olmadığı) acem olduğundan dolayı oradakilere itiraz etmişlerdir. Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.a) bu sahneyi görünce minbere çıkmış ve insanların renk, ırk ve etnik kökeninden dolayı üstün olmadığına dair bir hutbe okuyarak şöyle buyurmuştur: “Selman biz Ehlibeyttendir.”

Hz. Peygamber Ekrem’in (s.a.a) bu hadisi başka bir rivayette daha geçmiştir. Bu rivayete göre de Ahzab savaşında hendek kazımı sırasında Selman kendisinden oldukça fazla performans sergilemiş ve Muhacir ve Ensar Selman’ı kendisinden saymıştır. Bunun üzerine Hz. Peygamber Ekrem Efendimiz (s.a.a) Selman’ı Ehlibeytten saymıştır.[25]

Selman’ın fazileti hakkında Hz. Resulullah’tan başka rivayetler de nakledilmiştir.[26] Örneğin cennetin Hz. Ali, Ammar ve Selman’ı arzuladığı hadisi veya Allah’ın Hz. Ali, Selman, Mikdad ve Ebu Zer’i sevmesi için Hz. Resulullah’a emirde bulunduğu hadisler.[27]
Şii rivayetelerde de Ehlibeyt İmamlarının (a.s) Hz. Selman’ı övdüğüne dair hadisler bulunmaktadır. Selman, İmamların rivayetlerinde daha çok ilk Şiilerden ve dinde sabit kalanlardan olarak tanıtılmıştır. Örneğin Müminlerin Emiri Hz. Ali’den aleyhi selam nakledilen bir hadiste Selman, Ebu Zer, Ammar ve Mikdad’ın varlığından dolayı Allah insanlara rızık vermektedir.[28] Yine Hz. Ali Efendimiz, Selman’ı ilk ve son ilimleri bilen olarak tanıtmıştır.[29] Hz. İmam Muhammed Bakır ve İmam Cafer Sadık’tan (a.s) nakledilen bir rivayette bir gün İmamın (a.s) huzurunda Selman-ı Farisi’nin adı geçer. İmam (a.s) Selman-ı Farisi demeyin, ona Selman-ı Muhammedî deyin, çünkü o biz Ehlibeyt ailesindendir, buyurmuştur.[30]

Vefatı

Selman-ı Farısi, hicretin 36. Yılında vefat etmiştir. Bazı rivayetlerde Osman’ın hilafeti döneminde ve bazı rivayetlerde Osman’ın hilafetinden birkaç ay sonra olduğu belirtilmiştir.[31]

Nakledilen rivayetlere göre Selman Farısi, uzun bir ömür sürmüştür. Bazıları ömrünün 350 yıl kadar olduğunu dahi ileri sürmüştür.[32] Yine bazı tarihi rivayetlerde Selman’ın vefatından sonra İmam Ali’nin (a.s) Medine’den Medain’e geldiği ve ona gusül verdiği, kefenlediğinamazını kıldığı ve defnettiğibelirtilmiştir.[33]

Selman, kefeninin üzerine şu şiiri yazmıştı[34]:

Kalbi selim ve iyiliklerden azıksız olarak Kerim’in (Allah’ın) huzuruna geldim

Vefat eden Kerim’e doğru ölmüşse, azıkla gelinmesi tüm şeylerden daha çirkindir

Bibliyografya

  1. Cafer Murtaza Amuli’nin yazdığı “Selman-ı Farisi”.
  2. Muhammed Cevad Alu’l-Fakih’in kaleme aldığı “Selman-ı Farısi Arz ve Tahlil”.
  3. Mirza Hüseyin Nuri Tabersi’nin telif ettiği “Nefsu’r-Rahman fi Fezail Selman (r.a).
  4. Abbas Meliki’nin yazdığı “Selman Farısi”.
  5. Ahmed Sadıki Erdistani’nin yazdığı “Selman Farısi Ustandarı Medain”.
  6. Hasan Bakizade (Sadıki)’nin yazdığı “Emir Medain; Zindegi Name Selman-ı Farısi”.

Kaynakça

  1. Yukarı git Tarihi Taberi, c. 3, s. 171.
  2. Yukarı git Tabakatu’l-Kubra, c. 4, s. 56; Ensabu’l-Eşraf, c. 1, s. 485.
  3. Yukarı git Tarihi Taberi, c. 3, s. 171; Tabakatu’l-Kubra, c. 4, s. 56.
  4. Yukarı git Dehhuda.
  5. Yukarı git İbn Hişam, Siyretu’n-Nebeviyye, c. 1, s. 214, 218; İbn Sa’d, Tabakatu’l-Kubra, c. 4, s. 57, 58.
  6. Yukarı git Siyretu’n-Beyeviyye, c. 1, s. 216; İbn Sa’d, Tabakatu’l-Kubra, c. 4, s. 58, 59.
  7. Yukarı git İbn Hişam, Siyretu’n-Nebeviyye, c. 1, s. 219.
  8. Yukarı git Amuli, Selmanı Farısi, s. 40.
  9. Yukarı git İbn Hişam, Siyretu’n-Nebeviyye, c. 1, s. 189.
  10. Yukarı git Nuri, Nefsu’r-Rahman fi Fezail Selman, s. 6.
  11. Yukarı git Bu görüş için Bkz. Amuli, Selmanı Farısi, s. 86, 87.
  12. Yukarı git Kuleyni, Usul-u Kâfi, c. 2, s. 84.
  13. Yukarı git Meclisi, Biharu’l-Envar, c. 22, s. 345.
  14. Yukarı git Amuli, Selmanı Farısi, s. 32.
  15. Yukarı git Belazuri, Ensabu’l-Eşraf, c. 1, s. 343.
  16. Yukarı git İbn Sa’d, Tabakatu’l-Kubra, c. 4, s. 62.
  17. Yukarı git Taberi, Tarihu’l-Umem ve’l-Mulk, c. 4, s. 41.
  18. Yukarı git İbn Ebi’l-Hadid, Şerhu Nehcü’l-Belağa, c. 1, s. 219, 220.
  19. Yukarı git Amuli, Selmanı Farısi, s. 35.
  20. Yukarı git Nuri, Nefsu’r-Rahman fi Fezail Selman, s. 148.
  21. Yukarı git Askeri, Abdullah bin Seba, c. 1, s. 145.
  22. Yukarı git Medeni, ed-Derecatu’r-Refia fi Tabakatu’ş-Şia, s. 215.
  23. Yukarı git İbn Ebi’l-Hadid, Şerhu Nehcü’l-Belağa, c. 18, s. 35.
  24. Yukarı git Selman’ın eş ve çocukları için Bkz. Sadıki Erdistani, Selman Farısi Ustandarı Medain, s. 377, 390.
  25. Yukarı git İbn Sa’d, Tabakatu’l-Kubra, c. 4, s. 62.
  26. Yukarı git Bu rivayetlerin tamamı için bkz. İbn Asakir, Tarihi Medine Dımeşk, c. 21, s. 408, 424.
  27. Yukarı git Belazuri, Ensabu’l-Eşraf, s. 123, Zehebi, Sırr İ’lamu’n-Nubela, c. 2, s. 61; İbn Asakir, Tarihi Medine Dımeşk, c. 21, s. 409, 411.
  28. Yukarı git Saduk, el-Hisal, s. 361.
  29. Yukarı git İbn Asakir, Tarihi Medine Dımeşk, c. 21, s. 421.
  30. Yukarı git Tusi, İhtiyar Marifeti’r-Rical, c. 1, s. 54; Tusi, el-Emali, s. 133.
  31. Yukarı git İbn Asakir, Tarihi Medine Dımeşk, c. 21, s. 458, 459.
  32. Yukarı git Hatib Bağdadi, Tarihi Bağdadi, c. 1, s. 176.
  33. Yukarı git Meclisi, Biharu’l-Envar, c. 22, s. 380.
  34. Yukarı git Nuri, Nefsu’r-Rahman fi Fezail Selman, s. 139.

http://tr.wikishia.net/view/Selman-%C4%B1_Farisi

WİKİSHİA.NET

Ekler