Ehlibeyt (a.s) Haber Ajansı ABNA - Hayber Savaşı (Arapça: غزوة خيبر); Allah Resulünün (s.a.a) Hicri kameri yedinci yılda yaptığı gazvelerindendir.
Hayber Yahudilerinin Medine'den kovulan Yahudilere barınak vermesi ve bazı Arap kabilelerini Müslümanlarla savaşmaları için kışkırtmalarından dolayı bu savaş başlamıştır. Hayber savaşı Müslümanların zaferiyle ve Yahudilerin bu bölgeden sürülmesiyle sonuçlanmıştır. Hz. Ali’nin (a.s) Hayber’in bazı kalelerini fethetmede sergilediği kahramanlıklar bu gazvenin önemli faktörlerindendir.
Hayber’in Konumu
Hayber bölgesi günümüzde Medine’nin 165 km kuzeyinde, Şam yolu üzerinde (Tebük caddesi) bulunmakta merkezi de eş-Şureyf’tir. Denize 854 km yükseklikte olan bu bölge bir dizi köy ve yeşil alanlardan oluşmaktadır. Çok fazla nüfusa sahip olan Hayber’in büyük vadi ve dereleri ve su ve ziraat alanları vardır ve burada hasat edilen ana mahsul de hurmadır. Sureyr ve Garas vadisinde yaşayan Hayber sakinlerinin çoğu Aneze kabilesindendir.[1]
Savaşın Şekillenmesi
Hicretin dördüncü yılı, İslam Peygamberinin (s.a.a) Beni Nadir Yahudilerini yaptıkları hıyanet sebebiyle Medine’den sürmesinin ardından Huyey b. Ahtab, Sellam b. Ebi’l- Hukayk ve Kinane b. Rebi’ b. Ebi’l- Hukayk gibi bazı Yahudiler Hayber’e gittiler. Onlar ertesi yıl Mekke'ye giderek Kureyş’i Allah Resulü ile savaşması için kışkırttılar.[2] Böylece Hayber, yeni şekillenen İslam ümmetine karşı tehlike ve entrika merkezi haline gelmiş oldu.[3] Hz. Resulü Ekrem (s.a.a) Hicretin altıncı yılının Şaban ayında da Hayber’in Arap komşularından Beni Sa’d b. Bekr kabilesinin Hayber Yahudilerine yardım etmek için toplandıklarını haber alınca Hz. Ali’yi (a.s) bir grupla onların üzerine gönderdi. İmam Ali’nin (a.s) saldırması sonucunda düşmanlar kaçtı ve Müslümanların eline ganimetler geçti. Ayrıca aynı yılın Ramazan ayında, Abdullah b. Atik seriyyesinde Sellam b. Ebi’l-Hukayk bazı grupları Müslümanlara ve Allah Resulüne (s.a.a) karşı kışkırtması suçuyla öldürüldü. Bu esnada Abdullah b. Revaha Hz. Nebiyi Ekrem’in (s.a.a) emriyle Hayber’e gönderilerek Yahudilerin durumunu araştırmakla görevlendirildi.[4]
Daha sonra Hayber Yahudileri Useyr b. Zarim'i (veya Yuseyr b. Rizam'ı) kendilerine lider seçtiler ve o da Gatafan kabilesi gibi Arap kabilelerini Peygamberle savaşmaları için kışkırtmaya çabaladı. Çünkü o, kışkırttığı kabilelerin yardımıyla Medine’ye saldırma peşindeydi. Bundan dolayı Allah Resulü (s.a.a) hicretin altıncı yılının Şevval ayında bir kez daha Abdullah b. Revaha’yı bir grupla birlikte Hayber’e gönderdi ve sonuçta Useyr ve beraberindeki bir grup Yahudi öldürüldüler.[5]
Bunların yanı sıra Beni Kurayza Yahudilerinin Medine’den sürülmesinden, huzurun sağlanmasından ve Peygamberle diğer Medine Yahudilerinin arasında anlaşmalarının yapılmasından sonra, Beni Nadir liderlerinin de aralarında yaşadığı Hayber Yahudileri Allah Resulünden (s.a.a) intikam alma peşindeydiler. Onlar, mallarını güçlü Gatafan kabilesi gibi komşu Arap kabilelerini Müslümanlara karşı kendileri ile birleşmelerini sağlamak için harcamaktaydılar. İşte bu neden Hz. Resulü Ekrem’in (s.a.a) Hudeybiye barış anlaşmasından kısa bir süre sonra Hayber’e asker çıkarması için yeterliydi.[6]
Hayber Gazvesinin Tarihi
Hicretin yedinci yılının Muharrem ayının başlarında Hayber’e doğru hareket eden Hz. Fahri Kainat Efendimiz (s.a.a) Safer ayında Hayber’i fethetti ve hicretin yedinci yılı Rebiyülevvel ayının birinci günü de Medine’ye geri döndü.[7]
Peygamberin Medine’deki Vekili
Allah Resulü (s.a.a) Medine’de bir şahsı kendi yerine vekil tayin etti[8] ve beyaz renkli sancağı da İmam Ali’ye (a.s) vererek[9] onu ordunun öncü birliğinin komutanı karar kıldı.[10]
Müslümanların Ordusunun Sayısı
Hayber savaşına katılan Müslümanların sayısını 1400 kişi[11] veya Hudeybiye savaşına katılanların sayısı olan 1500[12] veyahut 1540 kişi[13]olarak zikretmişlerdir. Bu savaşta İslam ordusuna biri Allah Resulünün eşi Ümmü Seleme olmak üzere yirmi de kadın eşlik etmiştir. Beni Gıfar’lı bazı kadınlar da Allah Resulünün izniyle Müslümanlara yardım etmek ve yaralıları tedavi etmek için bu savaşa katıldılar.[14] Medine Yahudilerinden on kişi ve ileri gelenlerden birkaç kişi de peygamberle birlikteydi.[15]
Hayber Ahalisinin Sayısı
Hayber ahalisi savaşçılarının sayısı abartılarak on bin kişi[16] veya yirmi bin kişi[17] olarak zikredilmiştir. Allah Resulünün (s.a.a) onlara karşı savaşa kalkışacağını düşünmeyen Yahudiler, dağların tepesinde bulunan yüksek ve sağlam kalelerine, sahip oldukları silah ve nüfusa ve daimi su kaynaklarına güvenerek birkaç yıl direnebileceklerini zannediyorlardı. Bazı Medine Yahudileri Müslümanları, Hayberlilerle karşılaşmaya ve onların sağlam kaleleri ile başa çıkmaya güçlerinin olmadığını söyleyerek korkutuyorlardı. Onlar hatta Hayber’e Kinane b. Ebi’l-Hukayk’a Müslümanların sayılarının ve silahlarının az olduğunu söylemesi için birini gönderdiler. Kureyş kafirleri de savaş olması durumunda Hayberlilerin Müslümanlara karşı zafer kazanacaklarını ümit ederek ve bu konuda birbirleri ile iddiaya girdiler.[18]
Peygamberin Medine’den Hayber’e Hareket Güzergâhı
Hz. Resulü Ekrem (s.a.a) Eşca’ kabilesinden iki kılavuzu yanına alarak Hayber’in yolunu tuttu. Allah Resulünün (s.a.a) Asr gibi bazı konaklama yerlerinde durmasının bereketiyle mescit inşa ettiler. Allah Resulü (s.a.a) kılavuzlardan birine, Hayberlilerin Gatafan müttefiklerinden yardım alamamaları için İslam ordusunu Hayber ve Şam arasında bir yere varabileceği bir yoldan götürmesini emretti. İslam peygamberi (s.a.a) Hayber’e giden birkaç yoldan Merhab olarak bilinen yolu seçiyordu.[19]
İslam ordusunun öncüsü Abbad b. Bişr, Yahudiler hesabına casusluk yapan Eşca' kabilesinden birini yakaladı. O, Gatafan kabilesinin Hayber kalelerinde olduğunu ve onların Yahudilerle birleşerek Peygamberle savaşmak istediklerini ilan ederek Müslümanları korkutmak istedi. Ancak daha sonra Yahudilerin Müslümanların saldırısından aşırı derecede endişe ve korkuya kapıldıkları ortaya çıktı.[20]
Gatafan Kabilesinin Hayber Yahudileriyle İşbirliği Yapmaması
Gatafan kabilesinin İslam peygamberinin Hayber’e ulaştığı haberini aldıktan sonra Yahudilere yardım etmek için bir menzil yol aldığı, ama ardından kendi aile ve malları için korkuya kapılmaları üzerine Hayber kalelerine girmeden önce geri döndükleri nakledilmiştir.[21] Ancak başka bir rivayete göre, Hayber savaşından önce Kinane, Gatafan kabilesinin yanına giderek Hayber’in bir yıllık hurma mahsulünü (başka bir görüşe göre yarısını) onlara verme vaadiyle onları Peygamberle savaşmaları için kışkırttı ve böylece onlarla müttefik oldu. Bu olayın ardından Gatafanlılar Uyeyne b. Hısn’ı liderliği seçtiler ve Allah Resulünün (s.a.a) gelmesinden üç gün önce Hayber’e giderek Netat (Netah) kalesine girdiler. İslam peygamberi Hz. Muhammed (s.a.a) Sa’d b. Ubade’yi Uyeyne’nin yanına göndererek Allah’ın Hayberin fethini kendisine müjdelediğini ve Gatafanlıların geri dönmesi durumunda Hayber’in bir yıllık hurma (başka bir rivayete göre yarım yıllık) mahsulünü ona vereceği mesajını iletti. Uyeyne bu teklifi kabul etmedi. Ancak Gatafanlılar, Resulü Ekrem’in (s.a.a) Hayber’e saldırmasından bir gece önce, (Medine’ye bağlı) Hayfa’daki yakınlarına ve mallarına saldırıldıklarına dair onları uyaran gaybi bir ses duydular. Bundan dolayı da hızlıca Hayber’den ayrıldılar.[22]
Hayber Yahudilerinin Savaş Stratejisi
Diğer taraftan, Allah Resulünün (s.a.a) kendilerine doğru geldiğini anlayan Hayber Yahudileri, aralarında anlaşmazlığa düştüler. Haris b. Ebu Zeyneb adlı Yahudi, kalelerin dışında karargâh kurmayı ve Müslümanlarla kalelerin dışında çarpışmayı tavsiye etti, ancak onlar kalelerin sağlamlığına güvenerek kaleler içinde kalmayı tercih ettiler. [23]
İslam Ordusunun Hayber’e Girişi
Allah Teâla İslam ordusunun hareket zamanını Hayber ahalisinden gizledi ve böylece Allah Resulü (s.a.a) Şıkk ve Netat (Netah) kalelerinin arasından geçtikten sonra gece vakti Hayber yakınlarına ulaştı. Geceyi orada geçirdikten sonra (her zaman olduğu gibi) bir ses (çan sesi gibi) duymayınca yoluna devam etti. Hz. Resulullah (s.a.a) önce bir dua okudu ve Müslümanlardan da onu okumasını istedi. Daha sonra hareket ederek Menzile’ye vardılar. Allah Resulü (s.a.a) Menzile’de bir yeri mescit olarak belirlerdi ve orası daha sonra Hayber mescidi yapıldı. Sabah olunca Hz. Peygamberin (s.a.a) bu bölgeye girdiğinden habersiz olan ve gafil avlanan Hayber Yahudileri kaçışarak kalelerine sığındılar.[24]
Hz. Fahri Kâinat Efendimiz (s.a.a) ashabına kadın ve çocuklara zarar vermemelerini emretti.[25] O gün akşama kadar Netat kalesi ehliyle savaşıldı. Daha sonra nemli ve düşmanın oklarının menzilinde olan karargâhını başka bir yere taşıyan Resulullah (s.a.a) Reci’ye gidilmesini buyurdu. Ayrıca Hayber hurmalıklarının (muhtemelen savaş zorunluluğu gereği) bir bölümünü kesmelerini buyurdu.[26]
Savaş Raporu
Savaşın Başlaması
Hayber savaşının ilk gününde Müslümanlardan elli kişi yaralandı. Yedi gün Reci’de kalan Hz. Resulü Ekrem (s.a.a) her günü, her birinin ayrı sancağı olan gruplarla birlikte Yahudilerle savaşla geçirdi. Altıncı günün gecesinde Netat ahalisinden Semmak adlı bir Yahudi Hz. Fahri Alem’in (s.a.a) huzuruna geldi ve Müslümanların kaleye girmelerine kılavuzluk etmek için eman (güvence) istedi. O, Yahudilerin gıda ve çeşitli savaş aletleri depolarının bulunduğu Netat kalesinin karıştığını ve ahalisinin korkudan kaleyi terk etmek üzere olduğunu haberini verdi. Müslümanlar o günün ertesi Netat’ı fethettiler ve o Yahudi de sonradan Müslüman oldu.[27]
Naim Kalesinin Fethi
Allah Resulünün (s.a.a) Hayber kalelerinden fethettiği ilk kalenin Naim kalesi olduğu nakledilmiştir. Naim kalesinin kendisi birkaç kaleden oluşmaktaydı. Allah Resulü (s.a.a) onlara saldırmak için ashabını hazırladı. Yahudiler Müslümanları ok yağmuruna tuttu ve İslam ordusu askerleri kendilerini peygambere siper ettiler. O gün Hz. Resulullah (s.a.a) beyaz sancağı Muhacilerden iki kişiye (İbni İshak’ın rivayetine göre: Ebubekir ve Ömer’e) ve daha sonra Ensar’dan birine verdi, ancak onlar birbiri ardınca bir şey yapamadan geri döndüler. Bunun üzerine Hz. Resulü Ekrem (s.a.a) şöyle buyurdu: “Yarın sancağı öyle birine verecek ki Allah ve Resulü onu sever ve Allah onun eliyle Müslümanlara fethi nasip edecektir ve o asla (düşmana sırt çevirip) kaçmaz.” Ertesi sabah Hz. Ali’nin (a.s) göz ağrısını mucizeyle iyileştirdikten sonra sancağı ona verdi.[28]
Merhab’ın Kardeşi Haris’in Öldürülmesi
Merhab’ın kardeşi Haris (kalenin lideri) bir grupla savaş meydanına gelince Müslümanlar dağıldılar, ama İmam Ali (a.s) direndi ve yapılan şiddetli savaşın ardından Haris’i öldürdü. Haris’in yaranları Haris’in öldürüldüğünü görünce kaleye kaçarak kapıyı kapattılar.[29] Bunun üzerine Merhab recez okuyarak (savaş meydanında karşı tarafa gözdağı vermek için okunan şiir vb.) kaleden dışarı çıktı.
Merhab’ın Öldürülmesi
Bazı rivayetlerde Muhammed b. Mesleme’nin Allah Resulünden aldığı izinle Merhab’la teke tek savaşarak onu kılıçla öldürdüğü[30] ya da onu ağır bir şekilde yaraladığı ve Hz. Ali’nin (a.s) de işini bitirdiği nakledilmiştir.[31] Ancak bir çok rivayette, Hz. Ali’nin (a.s) teke tek savaşta Merhab’ı öldürdüğü ve çok fazla etkili olan bu darbeden sonra o kalenin fethedildiği nakledilmiştir.[32] Ehlisünnetin seçkin tarihçilerinden bazıları ikinci rivayeti sahih bilmişlerdir.[33]
Kamus Kalesinin Fethi
Rivayetlere göre Hayber kalelerinin en büyük ve en sağlam kalesi Kamus kalesiydi. Allah Resulü (s.a.a) fetih sancağını İmam Ali’ye (a.s) verdi ve Hz. Ali (a.s) de Merhab’ı öldürdükten sonra Merhab adıyla da bilinen bu kaleyi fethetti.[34]
Ebu Rafi’ şöyle nakletmektedir: Kalenin kapısının yanında bir adam Hz. Ali’ye (a.s) bir darbe vurarak kalkanını elinden düşürttü. Bunun üzerine Ali (a.s) kalenin yanındaki bir kapıyı eline aldı ve kendine kalkan olarak kullandı. Savaş süresince bu kale kapısı kalkan olarak elinde durdu. Nihayet Allah, onun vasıtasıyla fethi nasip etti. Hz. Ali (Merhab kalesinin) fetih müjdesini Allah Resulüne (s.a.a) müjdeledi.[35] Başka bir rivayette Hz. Ali’ye (a.s) darbe vuran Yahudi’nin Merhab olduğu zikredilmiştir.[36] Savaştan sonra ancak kırk veya yetmiş kişinin o kapıyı kaldırabildikleri nakledilmiştir.[37] Hayber’in Hz. Ali’nin (a.s) eliyle fethedilmesi onun fazilet ve erdemlerinden sayılmaktadır ve raviler bu konuda ittifak etmişlerdir.[38]Yahudilerin iki kahramanının ve Naim kalesinde olan diğerlerden birkaçının öldürülmesinden sonra Hayber’in tamamının fethi kolaylaştı.[39]
Netat Kalesinin Kuşatılması ve Fethi
İçinde gıda, ürün ve hayvanlarla birlikte beş yüz savaşçının bulunduğu Sa’b b. Muaz’ın kalesi Netat kalesinde yer almaktaydı. Müslümanlar Netat kalesini on gündür kuşatma altına almış savaşıyorlardı. Onlar, özellikle de Beni Eslem açlıktan dayanamayacak duruma gelince Allah Resulü (s.a.a), Allah’ın kalelerden en zengin ve kaynağı bol olanının fethini Müslümanlara nasip etmesi için dua etti. Bunun ardından Sa’b b. Muaz’ın kalesi iki gün süren şiddetli savaşın ardından üçüncü günün sabahı Allah’ın inayetiyle fethedildi ve Naim, Netat ve Sa’b b. Muaz kalelerindeki Yahudiler de kaleleri terk ederek uzun ve sağlam olan ez-Zübeyr (Külle) kalesini kaçtılar.[40] Zübeyr kalesi üç gündür muhasara altındaydı ve Yahudi bir şahıs peygamberin yanına geldi ve eman aldıktan sonra onun kılavuzluğu ile şiddetli bir savaşın ardından Müslümanlar Netat kalelerinin sonuncusu olan Zübeyr kalesini de fethetti.[41]
Müslümanların Rahatlaması ve Karargâhın Değiştirilmesi
Netat ahalisi Hayber Yahudilerinin en cesaretlileriydi. Bu kalenin fethinden sonra Yahudilerin savaş ve baskınlarının endişesinden rahatlayan Allah Resulü (s.a.a) karargâhın Reci’den ilk yerine; yani Menzile’ye taşınmasını emir buyurdu. Daha sonra birkaç kaleden oluşan Şıkk kalesine doğru hareket etti ve şiddetli savaşın ardından Müslümanlar ilk önce Sümran (Übeyy) kalesini ve ardından da Nizar (Beriyy) kalesini fethederek, halkını esir aldılar.[42]
Yahudilerin Barış Talebi
Savaşın yapıldığı en son yer Nizar kalesi oldu. Oranın fethedilmesinden sonra Netat ve Şıkk kalesinden kaçanlar daha sağlam olan (Ketibe kalesindeki) Kamus, Vatîh ve Sülalim kalelerine sığınarak, kapıları kapattılar. Bundan dolayı Hz. Resulullah (s.a.a) mancınık kullanma kararı aldı. On dört gün süren kuşatmanın ardından tükenen Yahudiler Hz. Fahri Kainat Efendimizden barış talebinde bulundular. Sülalim kalesinin lideri Kinane b. Ebi’l-Hukayk usta bir okçu olmasına rağmen askerlerine ok atmamalarını emretti ve çok geçmeden Kinane ve beraberindeki birkaç Yahudi Ketibe kalesi ehli (iki binden fazla Yahudi) tarafından bazı şartlar esasınca Allah Resulü (s.a.a) ile sulh yaptılar. Hz. Peygamber (s.a.a) onlara eman verdi ve onlar da mal, altın, gümüş ve zırhlarını peygambere verdiler. Böylece Vatih ve Sülalim kaleleri Hayber’in fethedilen son kaleleri oldu.
Barış Anlaşmasının İçeriği
Bu barış anlaşması esasınca kalenin içindeki savaşçıların öldürülmemesi ve onlarında mal, toprak, silah, elbise ve zırhlarını Allah Resulüne (s.a.a) teslim ederek kadın ve çocuklarıyla birlikte Hayber’i terk etmeleri kararlaştırıldı.[43]
Kalenin Hazinelerinin Bulunması
Hz. Resulü Ekrem (s.a.a) Kinane ve kardeşinin Ketibe kalesinde sakladığı hazine ve mücevherlere ulaştı. Kinane ve kardeşinin böyle bir hazinenin olmadığını yeminle inkar ettiklerinden dolayı onları, kendi akrabalarının kısasını almaları için Müslümanlardan iki kişiye teslim etti. Ayrıca Allah Resulü (s.a.a) onların anlaşmayı ihlal etmelerinden ötürü mallarını aldı ve kadın ve çocuklarını da esir etti.[44]
Hayber Savaşının Süresi
Düşünülenin aksine Hayber Yahudileri sonunda Müslümanlara yenik düştüler. Bu Yahudilerin yaklaşık bir ay süren savaş ve kuşatmadan sonra[45] aldıkları ikinci yenilgileriydi.[46] Bu nedenle hicretin yedinci yılı İstiğlab (zafer ve galebe) yılı adı verilmiştir.[47]
Peygamber ve Ashabının Yahudi Kadın Tarafından Zehirlenmesi
Hayber’in Hz. Resulü Ekrem’in (s.a.a) eliyle fethedilmesinden sonra Haris’in kızı Zeyneb (Yahudilerin liderlerinden Sellâm b. Mişkem’in karısı) babası, amcası ve eşinin intikamını alma düşüncesiyle zehirli bir eti Allah Resulüne hediye etti. Peygamber ve Bişr. b. Bera gibi bazı ashabı akşam yemeğinde ondan birkaç lokma yediler ve daha sonra Hz. Resulün (s.a.a) emriyle yemeği bıraktılar. Bişr b. Bera o anda (veya bir yıl hastalıktan sonra) zehirlenerek hayatını kaybetti. Nitekim Allah Resulünün (s.a.a) vefatının da bu etin zehirlemesinden kaynaklandığına inanılmaktadır.[48]
Ölenlerin Sayısı
Hayber savaşında Müslümanlardan on beş veya on sekiz kişi şehit oldu. Yahudilerden ise 93 kişi öldürüldü.[49]
Müslümanların Askeri Gücünün Takviyesi
Allah Resulü (s.a.a) ve Müslümanların Hayber’deki zaferi Kureyş ve müttefiki olan kabilelerin askeri gücünü azaltırken Müslümanların askeri ve iktisadi gücünü artırdı.[50]
Ganimetler
İslam peygamberi (s.a.a) Ferve b. Amr’ı (Şıkk, Netat ve Ketibe kalelerinde bulunan) savaş ganimetlerini korumakla görevlendirdi ve ona her kim bir iğne veya iplik dahi almışsa geri döndürmesini emretti. Allah Resulü (s.a.a) bu ganimetleri beş kısma ayırdı. Bir kısmını Allah’a ait (humus) hisse olarak peygamber aldı ve bu hisseden kendi eşlerine, Ehlibeyt’e (Ali ve Fatıma), Beni Abdulmuttalib b. Haşim b. Abdumenaf ve Beni Muttalib b. Abdumenaf’a, bazı sahabelere, yetimlere ve ihtiyaç sahiplerine bir miktar verdi. Geriye kalan dört hisseyi ise sattı.[51] Hayber’in barışla fethedilen diğer bölgeleri (Vatih ve Sülalim) fey’ olarak peygambere aitti.[52]
Ganimet Alanlar
Hayber’de elde edilen ganimetler Allah’a ait hissesi (humus) ayrıldıktan sonra Hudeybiye savaşına katılanlar arasında (ister Hayber savaşına katılmış olsun veya katılmamış olsun) dağıtıldı.[53] Ancak Vakıdi’nin akidesine göre[54], Allah Resulünün Hudeybiye savaşına katılmamış olsalar da Hayber savaşına katılanlara ganimet verdiği görüşü daha doğrudur. Satılan ganimetlerin tutarı da onlar arasında dağıtıldı. Toplamı 1800 hisse olan paylar yüzer hisselik olarak 18 kümeye bölündü ve her yüz hisse için de bir sorumlu belirlendi.[55]
Hz. Peygamber (s.a.a) Hayber’in fethinden sonra Ebu Hureyre, Tufeyl b. Amr ve Esca’ kabilesinden bir grupla birlikte gelen Devs kabilesinden bir gruba da ganimetlerden pay verdi.[56] Allah Resulü (s.a.a) Yahudilere, kölelere ve bu savaşa beraberinde gelen kadınlara da ganimetlerden bir pay verdi veya bağışladı.[57]
Yahudilerin Hayber’de Tarım Yapma İsteği
İslam peygamberi (s.a.a) Hayber’in fethinden sonra oradaki Yahudilerin isteği üzerine Hayber topraklarında hurmalık yetiştirme işine devam etmelerine ve bunun karşılığında da hurma ve ziraat ürünlerinden elde ettikleri mahsullerin yarısını kendilerine almalarına izin verdi. Onlarla bu hususta anlaşma yaptı ve can, mal ve toprakları konusunda onlara eman verdi.[58]
Peygamberin Safiyye İle Evliliği
Hayber’de veya Hayber’den Medine’ye dönüş yolundaki Sahba bölgesinde Allah Resulü (s.a.a) esirler arasında bulunan Huyey b. Ahtab’ın kızı Safiyye’yi İslam’a davet etti ve o da İslam’ı kabul etti. Bunun üzerine onu azat eden Hz. Resulü Ekrem (s.a.a) onunla evlendi.[59]
Bazı Ayetlerin Hayber Savaşına Yorumlanması
Allah Teala’nın Kur’an’da müjdelediği “فَتْحًا قَرِیبًا ﴿۱۸” yakın bir zaferin (Fetih suresi, 18) Hayber’in fethi olduğu ve “مغانم کثیره” bol ganimetlerden kastın da Hayber savaşı ganimetleri olduğu söylenmiştir.[60] Bazı müfessirler Fetih suresinin 1 ila 15. Ayetlerinin ve Ahzab Suresinin 17. Ayetindeki “…وَأَرْضًا لَّمْ تَطَئُوهَا …” (ayak basmadığınız yerleri) cümlesinin Hayber savaşı hakkında olduğunu belirtmişlerdir.[61]
İkinci Halife Zamanında Hayber Yahudilerinin Sürgün Edilmesi
İkinci halife döneminde Hayber Yahudileri Müslümanlardan birinin öldürülmesine karıştı ve buna ek olarak halife Ömer peygambere nispet verdiği “Arap yarımadasında iki din bir arada olamaz” hadisine istinaden Hayber sakinlerinin de aralarında bulunduğu Hicaz Yahudilerini Şam’a sürgün etti. Hayber topraklarındaki tarla ve hurmalıklarını da yeniden taksim etti ve bazıları su ve toprak almayı seçerken bazıları da garantili mahsul aldı.[62]
Sürgün edilen Hayber Yahudilerinden bazıları da Irak ve Mısır’a gitti.[63]
Hayber’in Fethine Dair Şiirler
Hayber’in fethinden sonra Hassan b. Sabit gibi bazı şairler bu vakıayla ilgili şiirler kaleme aldılar.[64]
Hasan b. Sabit’in Hayber fatihi İmam Ali (a.s) hakkındaki şiiri:
- "Ali göz hastalığına yakalanmıştı, onu iyileştirmek için bir ilaç ararken bir şey bulamamıştı."
- "Ta ki Allah'ın Resulü ona ağzının suyuyla şifa verdi. Ne mutlu iyileştirene ve ne mutlu iyileşene."
- "Ve buyurdu: Bu gün bayrağı pek yiğit ve cesur birine vereceğim ki Allah sevendir."
- "Allah da ben de onu seviyoruz. Allah onun eliyle açtı sağlam kaleleri."[65]
Ayrıca bakınız
Kaynakça
- Yukarı git↑ Biladi, s. 170 – 171; Hafız Vehbi, s. 21; Harbi, s. 413.
- Yukarı git↑ Vakıdi, c. 2, s. 441 – 442; İbn Hişam, c. 3, s. 201 ve 225; Belazuri, 1996 – 2000, c. 1, s. 409; Salah Ticani, s. 56 – 57 ve 92.
- Yukarı git↑ Salah Ticani, s. 92 – 93; Wat, s. 212.
- Yukarı git↑ Vakıdi, c. 2, s. 562 – 563; İbn Hişam, c. 3, s. 286 – 288.
- Yukarı git↑ Vakıdi, c. 2, s. 566 – 568; İbn Hişam, c. 4, s. 266 – 267; İbn Sa’d, c. 2, s. 92; Wat, s. 212 – 213.
- Yukarı git↑ Wat, s. 216 - 218.
- Yukarı git↑ İbn Hişam, c. 3, s. 342 ve 355; İbn Habib, s. 115.
- Yukarı git↑ Vakıdi, c. 2, s. 636 – 637: Sibâ’ b. Urfuta Gıfari veya Ebuzer Gıfari; İbn Hişam, c. 3, s. 342: Numeyle b. Abdullah Leysi; İbn Habib, s. 127: Eburehm Gıfari, Külsüm b. Hasin.
- Yukarı git↑ İbn Hişam, c. 3, s. 342; Vakıdi, c. 2, s. 649; İbn Sa’d, c. 2, s. 106; Amuli, c. 17, s. 153 - 154.
- Yukarı git↑ İbn Esir, c. 3, s. 45.
- Yukarı git↑ Vakıdi, c. 2, s. 689.
- Yukarı git↑ İbn Zenceveyh, c. 1, s. 190.
- Yukarı git↑ Belazuri, s. 28.
- Yukarı git↑ Vakıdi, c. 2, s. 685 – 687; İbn Hişam, c. 3, s. 357.
- Yukarı git↑ Vakıdi, c. 2, s. 684 – 685.
- Yukarı git↑ Vakıdi, c. 2, s. 634 ve 640.
- Yukarı git↑ Yakubi, c. 2, s. 56.
- Yukarı git↑ Vakıdi, c. 2, s. 634, 637, 640 – 641, 701 - 703.
- Yukarı git↑ Vakıdi, c. 2, s. 639 - 640; İbn Hişam, c. 3, s. 344.
- Yukarı git↑ Vakıdi, c. 2, s. 640 - 642.
- Yukarı git↑ Vakıdi, c. 2, s. 650; İbn Hişam, c. 3, s. 344.
- Yukarı git↑ Vakıdi, c. 2, s. 650 - 652.
- Yukarı git↑ Vakıdi, c. 2, s. 637 - 638.
- Yukarı git↑ Vakıdi, c. 2, s. 637; İbn Hişam, c. 3, s. 343 – 344; Bekri, c. 2, s. 522.
- Yukarı git↑ İbn Ebi Şeybe, c. 8, s. 526.
- Yukarı git↑ Vakıdi, c. 2, s. 643 – 645; Amuli, c. 17, s. 139 – 141.
- Yukarı git↑ Vakıdi, c. 2, s. 644 – 648.
- Yukarı git↑ Vakıdi, c. 2, s. 648 – 649, 652 - 654; İbn Hişam, c. 3, s. 349; Belazuri, c. 2, s. 86, 92 - 93; İbn Hazm, s. 213.
- Yukarı git↑ Vakıdi, c. 2, s. 654.
- Yukarı git↑ İbn Hişam, c. 3, s. 348; Halife b. Hayyat, s. 38.
- Yukarı git↑ Vakıdi, c. 2, s. 655 - 656.
- Yukarı git↑ Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 52; Müslim b. Haccac, c. 5, s. 194 – 195; Taberi, Tarih, c. 3, s. 12 – 13; Mufid, c. 2, s. 126 – 127; Salihi Şami, c. 5, s. 126 - 127.
- Yukarı git↑ Nuruddin Halebi, c. 3, s. 55.
- Yukarı git↑ Yakubi, c. 2, s. 56; Bekri, c. 2, s. 522.
- Yukarı git↑ Vakıdi, c. 2, s. 655; İbn Hişam, c. 3, s. 349 – 350; Makdisi, s. 83.
- Yukarı git↑ Makrizi, c. 1, s. 310.
- Yukarı git↑ Mufid, c. 2, s. 128 – 129; Beyhaki, c. 4, s. 212; İbn Şehri Aşub, c. 2, s. 78, 125 – 128; Amuli, c. 18, s. 7 - 27.
- Yukarı git↑ İbn Babıveyh, c. 2, s. 369; Mufid, c. 1, s. 124; Amuli, c. 18, s. 29 - 34.
- Yukarı git↑ Vakıdi, c. 2, s. 654, 657 - 658.
- Yukarı git↑ Vakıdi, c. 2, s. 662; İbn Hişam, c. 3, s. 345 – 346.
- Yukarı git↑ Vakıdi, c. 2, s. 666 - 667.
- Yukarı git↑ Vakıdi, c. 2, s. 648, 668.
- Yukarı git↑ Vakıdi, c. 2, s. 669 - 671; İbn Hişam, c. 3, s. 347, 351 – 352; Belazuri, c. 1, s. 421.
- Yukarı git↑ Vakıdi, c. 2, s. 671 - 673; İbn Hişam, c. 3, s. 351; Belazuri, s. 23 – 24.
- Yukarı git↑ Belazuri, s. 23 ve 26: yirmi ila otuz gece; Mufid, c. 1, s. 125: yirmi küsür gece.
- Yukarı git↑ Vakıdi, c. 2, s. 676.
- Yukarı git↑ Mes’udi, s. 256.
- Yukarı git↑ Vakıdi, c. 2, s. 677 - 678; İbn Hişam, c. 3, s. 352 – 353; Belazuri, c. 1, s. 639; Yakubi, c. 2, s. 56 – 57.
- Yukarı git↑ Vakıdi, c. 2, s. 700; İbn Hişam, c. 3, s. 357 – 358; İbn Sa’d, c. 2, s. 107.
- Yukarı git↑ Salah Ticani, s. 60 – 61 ve 94.
- Yukarı git↑ Vakıdi, c. 2, s. 680 – 682, 690, 693 - 696; İbn Hişam, c. 3, s. 363, 365 – 366; İbn Sa’d, c. 2, s. 107 - 108; İbn Zenceveyh, c. 1, s. 187.
- Yukarı git↑ Vakıdi, c. 2, s. 670 - 671; İbn Ferra, s. 200 – 201; Semhudi, c. 4, s. 1209 – 1210; Salihi Şami, c. 5, s. 143.
- Yukarı git↑ San’ani, c. 5, s. 372; İbn Hişam, c. 3, s. 364.
- Yukarı git↑ c. 2, s. 684.
- Yukarı git↑ Ebu Yusuf, s. 23; Vakıdi, c. 2, s. 689; İbn Hişam, c. 3, s. 364; İbn Adem, s. 37 - 39; İbn Zenceveyh, c. 1, s. 188 - 190; Belazuri, s. 26 – 28; Hisselerin paylaşımı ve Müslümanların kabilesi ve onların sorumluları hakkında bakınız: İbn Hişam, c. 3, s. 364 – 365; Belazuri, s. 689 – 690; halife Ebubekir, Ömer ve Osman’ın hisselerin varislerinin hakkı konusundaki tutumları hakkında bakınız: Vakıdi, c. 2, s. 697 - 699.
- Yukarı git↑ Vakıdi, c. 2, s. 683; Amuli, c. 18, s. 95 - 98.
- Yukarı git↑ Vakıdi, c. 2, s. 684 - 687; İbn Hişam, c. 3, s. 356 – 357.
- Yukarı git↑ Ebu Yusuf, s. 50 – 51; San’ani, c. 8, s. 99; İbn Hişam, c. 3, s. 352, 371; Ebu Ubeyd, s. 97 – 98; İbn Zenceveyh, c. 3, s. 1066 - 1068.
- Yukarı git↑ Vakıdi, c. 2, s. 673 – 675, 707 - 708; İbn Hişam, c. 3, s. 354.
- Yukarı git↑ Vakıdi, c. 2, s. 684; San’ani, c. 5, s. 372; Belazuri, c. 1, s. 254.
- Yukarı git↑ İbn Ebi Şeybe, c. 8, s. 519; Taberi, Cami’, bu ayetlerin açıklamasında.
- Yukarı git↑ Ebu Yusuf, s. 89; Vakıdi, c. 2, s. 654, 695 – 699; Vakıdi, c. 2, s. 654, 695 – 699, 716 – 721; İbn Hişam, c. 3, s. 371 – 372; Belazuri, s. 23 - 26.
- Yukarı git↑ Cevad Ali, c. 6, s. 525.
- Yukarı git↑ Vakıdi, c. 2, s. 701; İbn Hişam, c. 3, s. 355 - 356.
- Yukarı git↑ Mufid, el-İrşad fi Marifeti Hucecullah ale’l İbad, s. 70.