Ehlibeyt (a.s) Haber Ajansı ABNA – Washington'da ikamet eden Arap gazeteci Hüseyin Abdül-Hüseyin, ABD Başkanı Trump'ın Mayıs ayında gerçekleştirdiği Suudi Arabistan gezisindeki öncelikli gündem maddesinin Arap-İsrail barışı olduğuna işaret etti. Abdül-Hüseyin, Katar ile Suudi Arabistan’ın son yıllarda birçok konuda ters düştüğünü söyledi
Halen Washington'da ikamet eden Arap gazeteci Hüseyin Abdül-Hüseyin, ABD Başkanı Trump'ın Mayıs ayında gerçekleştirdiği Suudi Arabistan gezisindeki öncelikli gündem maddesinin Körfez-İsrail barışı olduğuna işaret ederek, "Öyle görünüyor ki Doha çatlak ses çıkardı ve İsrail Filistinlilerle barış yapmadan Körfez İşbirliği Konseyi'nin (KİK) İsrail'le barış anlaşması yapmasını değerlendirmeyi reddetti" dedi.
Washington'ın da bu işe şaşırdığını savunan Hüseyin Abdül-Hüseyin, şunları kaydetti: "İlk iki hafta boyunca ABD bir kafa karışıklığı sergiledi, ki kafa karışıklığı artık Trump yönetiminin temel bir özelliğine dönüşmüş durumda Birleşik Arap Emirlikleri (BAE)-Suudi cephesinin ortaya bir netice koymasına yönelik daha büyük bir baskı mevcut olabilir. Zira bu cezalandırma amacı taşıyan saldırıyı Katar'a karşı başlatan onlardı ve saldırı şu anda başlatanların niyet ettiği istikamette gitmiyor gibi görünüyor."
Arap dünyasında neler oluyor?
Katar ile Suudi Arabistan ve BAE arasındaki görüş aykırılıklarının Arap Baharı'na dayandığına işaret eden Hüseyin Abdül-Hüseyin, Katar'ın Tunus'ta Zeynelabidin Bin Ali'nin devrilmesini desteklediğine işaret ederek, şunları kaydetti: "Suudi Arabistan ise devrilen Zeynelabidin Bin Ali'ye 'emeklilik rezidansı' teklif etti.
Katar Mısır'da Hüsnü Mübarek'i deviren devrimi destekledi. BAE ve Suudi Arabistan ise Mübarek'in koltuğundan edilmesine karşı çıktı. Suudiler ve Katarlılar sadece Suriye'de aynı takımda olmasalar da aynı tarafta görünüyordu. Her iki ülkenin de desteklediği, kendi muhalif grupları vardı. Suudi Arabistan'dan ayrı bir yol tutan BAE, gizlice Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'i destekledi. Bölgedeki en büyük oyuncu olan İran konusunda ise Katar diğer KİK üyeleriyle uyum içinde hareket etti. Fakat Doha burada Riyad'dan çok Abu Dabi'ye yakın durdu. Suudi Arabistan, kendisini Arap ülkelerinin lideri olarak algılıyor ve İran'ı baş rakibi olarak görüyor. Katar, BAE ve Kuveyt gibi daha küçük ülkeler ise Tahran'a daha farklı davranıyor."
Hepsinin hesabı farklı
'Mahallenin küçük çocukları' olduklarının farkında olan bu petrol zengini ülkelerin her birinin bir denge politikası güttüğüne işaret eden Hüseyin Abdül-Hüseyin, şöyle devam etti: "Suudi Arabistan'a yakın duruyorlar ancak Tahran'ı kızdırmamaya da dikkat ediyorlar.
Tamamen Suudi Arabistan'ın tarafını tutan tek küçük KİK üyesi Bahreyn… Bahreynliler İran'ın kendi krallıklarına yönelik varoluşsal bir tehdit olduğunu düşünüyor. İranlı yetkililer de zaman zaman bu ada krallığının bir İran eyaleti olduğu yönündeki düşüncelerini ifade ediyor. Trump İsraillilere, kendi gözetiminde Tel Aviv'in Suudilere ve BAE'ye yönelik bir şirin görünme operasyonu başlatabileceğine ve belki de onlarla barış anlaşmaları yapabileceğine dair umut verdi. Böyle bir anlaşma imzalanmış olsaydı bu, Filistin'in arkasındaki geleneksel Arap dayanışmasında bir gedik açmış olurdu.
Araplar İsrail boykotunu bir koz olarak her zaman kullandılar ve Tel Aviv'e, aparabileceği bütün ekonomik avantajları da içeren bir barış anlaşmasının, ancak Filistinlilerle hasretini çektikleri barış anlaşmasının yapılmasıyla mümkün olabileceğini söyleyegeldiler. Trump'ın ilk dış gezisi de İsrail'e umut veren bu söylemin ışığında tasarlandı ve Trump Kanada, İngiltere, Fransa veya Almanya gibi geleneksel müttefikler dururken, evvela Suudi Arabistan'ı ziyaret etti.
Trump Riyad'dan Tel Aviv'e uçtu. Orada İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu kendisini, bir İsrail başbakanının tıpkı Trump'ın yaptığı gibi bir gün Suudi Arabistan'dan İsrail'e uçacağı günün özlemini çektiğini ifade ederek karşıladı.
Artık şunu biliyoruz ki Trump'ın Suudi Arabistan gezisi sırasındaki öncelikli gündem maddesi Körfez-İsrail barışıydı. Öyle görünüyor ki Doha çatlak ses çıkardı ve İsrail Filistinlilerle barış yapmadan KİK'in İsrail'le barış anlaşması yapmasını değerlendirmeyi reddetti."