9 Kasım 2017 - 05:48
Son Gelişmeler ve Garip Bir İstifa

Şialara amansız düşman olan kral selman ırakın şii olan başbakanına kucak açması da dikkati çekmektedir.

Ehlibeyt (a.s) Haber Ajansı ABNA - Dünyada yankı uyandıran Lübnan başbakanı Haririn istifası sade bir tabloda göstermek doğru olmaz. Suudi Arabistan’la Hariri ailesinin derin bir dostluğu olduğu kadar derin bir uyuşmazlığında olduğunu göz ardı etmemek gerekir; çünkü Hariri’nin Suudi Arabistan vatandaşı olması onun tekrar Lübnana dönme ihtimali oldukça zayıf görülmekte. Muhammed bin Selmanın yönetimi ele almasıyla içte 1500 derecede kaynayan siyasi bir kazan görülmekte, Haririn bu kazan içinde kaynayıp kaynamıyacağıda soru işaretidir. Siyonist rejimin yetiştirmiş olduğu Muhammed bin Selman siyonistlere verdiğ sözü yerine getire bilmesi için ayağına bağ olacakları temizliyerek hedefindeki var olan Hizbullah ve İran’la savaşı başlatma isteğindedir. Reforumculuk ve ılıman İslam söylemleriyle batılıların kalbini fetheden Muhammed bin Selman Suudi Arabistan’da tek bir güç olma peşinde, yapacağı işlerde kendisine muhalefet edecek hiç bir ferdi veya kurumu görmek istememekte; Amerikan başkanının ziyaretinden sonra başlayan iç temizlik nihayet Hariri’yide içine almıştır!

Hariri Suudi Arabistana ziyaretemi gitti yoksa icbaren götürüldümü? Bu soru siyaset düyasında farklı farklı görüşlere ve siyasi yorumlara kapı açmıştır. Birinci gidişi sonrası Lübnana döndüğünde kral Selmanın Lübnana yapacağı yardımları kabinesine anlatan Hariri kral Selmanı övgüle anlatmıştır. Ama ikinci gidişi icbarı olduğu his edilmektedir, çünkü Suudi Arabistanda istifa etmesi akıllara bir çok soru işareti bırakmakta! Zira bir ülkenin başbakanın bir başka ülkede istifa etmesi oldukca manidardır; Lübnanda çok ciddi bir sorun olmadığı halde Suuda gidip ordan istifa vermesi zihinlerde bazı çağırılar yapmakta! Görülüyor ki ikinci gidişi normal bir gidiş olmadığı istifasile kanıtlanmaktadır. Eğer kendi ülkesinde kendi kabinesinden veya yönetimi altında bulunanlarla bir sorunu olmuş olsaydı kendi ülkesinde kendi Cumhurbaşkanına istifasını sunar görevden ayrılmış olurdu. Hariri yapmış olduğu istifa’ile Lüblan Cumhurbaşkanını, meclis başkanını, bakanlarını, meclisini ve lübnan halkını temsilen başbakanlık koltuğunda olmadığını, Amerika, İsrail ve Suud kraliyetini lübnanda temsil ettiğini yapmış olduğu muamma istifası ile kanıtlamıştır ve şimdi ihtimalen tutuklu olduğu sızıntı haberlerle medyada görülmektedir.

Gün geçtikçe gelişen bu tip olaylar perde arkasında çalışmakta olan kanlı ellerin kimlere ait olduğu gün yüzüne çıkmaktadır. Tarihte ve günümüzde aynı oyunları oynamalarına rağmen ortadoğu halklarının uyanmayışıda dikkati çekmektedir. Hiç kimse neden niçin Suud’ta istifa ettiğini sormadan, Haririyi istifaya zorlayanlar önceden hazırlamış oldukları oyunu sahneye koyarak medya aracılığıyle İran islam cumhuriyetinin boynuna takma tebliğatını yapmaktalar. Bu hayınlar kendi kirli elbiselerini gizlemek için ruhen temiz, kalben temiz, bedenen temiz ve giyiside temiz olanlara leke sürmek isterler; çünkü bu temizlerin varlığı onların kirli yaşamına zarar verdiği için kendi dostlarını bir bir aradan kaldırarak bölge halklarını sıkıntıya sokarak göçe zorlamaktalar ve göç ettiriyorlar, çünkü bu toplumu kendi değerlerinden ayırmadıkça başaramıyacaklarına inandıkları için önce Saddamı ipe taktılar halkı kızağa bindirip iç savaş meydana getirmek istediler ama başaramadılar; sonra Hüsnü Mübareki zindana attılar iç savaşı tırmandırdılar halk iradesine yenik düştüler. Daha sonra Libya kralını yok ettiler burdada başaramıyacaklar yenilgiye uğrayacaklar. Beşar Esada sıra gelince sert bir kaya ile karşılaştılar; bir kaç ay içinde başaracaklarını ümit ettiler ama yıllardır düştükleri bataktan kurtulamamaktalar ve yenilgiye uğrayacaklar. Bir ay önce Berzaniyi kızağa bindirdiler büyük bir iç savaşa sürüklemek istediler, ama burdada başaramadılar. Manevi bir el onların planını bozdu utanmayan yüz velayetin önünde diz çöktü! Şimdi Haririyi kızağa bindirmişler belki babasının yanına gönderirler. Ama hemen göndermiyecekleri malum çünkü henüz hedefe varmış değiller; çünkü Haririnin istifası hedefin hala birinci ayağıdır, ikinci ayağı ise Lüblanda iç karışıklıktır üçüncü ayağı şia ve sünnü kavgasını çıkarmaktır; dördücu ayağı Hizbullahın gücünü zayıflatmaktır; beşinci ayağı ise Beyrutu yeniden batının eylenebilecekleri eski Beyruta çevirmektir. Asıl hedef ise Hizbullahı zayıflatarak siyonist İsrailin derin ve rahat nefes almasını sağlamaktır.

Riyada yapılan Füze saldırısı

Yemenli husilerin gücü bunun çok fevkindedir; imanla yola çıkmış bir milletin Allah’tan almış oldukları güç silah gücüyle mukayese edilmeyecek kadar katkat üstündür. Bütün müttefikleriyle birlikte en acımasız silahlarla vurmalarına rağmen Suuda diz çöktürecek kadar yiğitçe savaşmsktalar. Ama Riyada atılan füzeyi havada etkisiz hale getirmeleri bir oyunun işin içinde olduğunu düşünmek gerekir; Amerika ve ingiliz desteğile ortadoğu liderliğine soyunan genç pres güç gösterisini yapmak için Riyada atılan füze ile medyaya düşmeyi başarmıştır. Yıllar önce ortadoğu liderliğine soyunanlar başaramayınca perde arkasındaki güç Arabistanın genç prensi Muhammed bin Selmanı seçmiş olduğu görülmekte; gencliğin verdiği heycanla önüne gelenleri silindir gibi ezerek Hizbullaha karşı arablar arasında isim yapma sevdasında!

Riyada atılan füzeyi İrana atfederek bu bir savaş ilanıdır demesi blöf yaptığını ve bununla arap dünyasının dikkatini çekerek zımnen liderliğini ilan etmesidir; Haririyide getirtip istifa ettirmesi azı dişini göstererek muktedir bir kral olduğunun ilanıdır.

Irak başbakanı’ile yakınlaşmasıda arap milliyetçiliğini yeniden canladırıp ingiliz politikasını işlenmekteler. Persizim ve arabizim ateşini ırak başbakanın elile yakmak isteyen ingilizler Irakın bu andaki durumundan istifade ederek zaf noktasından vurmak isterler. Şialara amansız düşman olan kral selman ırakın şii olan başbakanına kucak açması da dikkati çekmektedir.

Evet! Amerikan başkanının Arabistan genç ve tecrübesiz olan kralıyla başlatmak istedikleri yeni projelerinin hedefinde yine İran vardır. Sırtı yerden kalkmayan pehlivanın sürekli güreşmek ister misalından yola çıkarak Amerikanın Suudun yeni ve toy olan veliahtıyla yeni bir macera peşinde oldukları açıkta görülmektedir. Dinamitin fitilini Lüblan başbakanının istifasını bahane ederek yakmak isterler; tarihte buna benzer örnekleri görmek mümkündür; ingilizler bu konuda tecrübeli ve deneyimlidirler, çünkü bu planlarıyla ta hindistana kadar sömürgeciliklerini devam ettirmişlerdir; şimdi ise tekrar aynı siyaseti ortadoğuda aynı oyunlarla oynamak istemekteler. Olasi bir arap ve pers savaşını başlatsınlar; bununla hedeflerindeki varolan islamın nurunu söndürüp hedeflerine kavuşmuş olsunlar. İranla yapılacak savaşın hakla batılın imanla küfrün savaşı olduğunu müslüman halklardan gizlemek için ingiliz siyasetini kullanacaklar; Arap ve Pers savaşı diyerek müslüman halkın uyanmamasını sağlamış olacaklar; şimdiden bu siyaseti medya aracılığıyla göndeme getirmekteler.

Ortadoğuda arka arkaya gelişmekte olan olayların ve savaşların metninde var olan gerçek islamın nurunun gün geçtikçe yükselip yayılmasına tahammül edemeyen sömürgeci şer güçler müttefikleriyle birlikte nuru söndürmek isterler, ama Allah şöyle haber verir. ‘’Onlar ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlar. Halbuki kafirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır’’ 61/8

Muhammed Avci

Ekler