Ehlibeyt (a.s) Haber Ajansı ABNA- Arap Birliğine üye dışişleri bakanları dün Kahire'de acil gündemle toplantılar. Toplantının ardından İran ve Hizbullah aleyhinde bir açıklama yapıldı.
Arap Birliği Dışişleri Bakanları Toplantısı muhtelif ebattan ele alınabilir.
Gerilim Kaynağı Arap Üçgeninin Talebiyle Düzenlenen Toplantı
Suudi Arabistan, BAE ve Bahreyn'in talebi üzerine dün Arap Birliği dışişleri bakanları Mısır'ın başkenti Kahire'de bir araya geldiler, Kuveyt'te gerilim çıkaran Arap üçgenine eşlik etmesi ise mecburiyetten ve sembolik bir değere sahipti zira, Kuveyt defalarca yaptığı açıklamada, bölgede her türlü gerilim ve istikrarsızlığa karşı olduğunu deklare etmiştir. Sözde "İran İslam Cumhuriyetinin bölgedeki istikrarsızlaştırıcı girişimleri" ile mücadele çağrısında bulunan Suudi Arabistan, Bahreyn ve Birleşik Arap Emirlikleri, oluşturdukları şom üçgen ile Ortadoğu'yu iyiden iyiye karıştırmış, çok sayıda kriz ve istikrarsızlığa sebebiyet vermişlerdir. Söz konusu üç ülke Arap ülkelerinin iç işlerine doğrudan karışmak suretiyle 12 milyon Suriyeli'nin evinden yerinden olmasına, Suriye, Yemen ve Irak'taki krizler sonucu yüz binlerce insanın ölmesi ve yaralanmasına, Başbakan Saad Hariri'yi istifaya zorlamak suretiyle Lübnan'da yeni bir krize yol açmış bulunuyor. Bunlar sadece Ortadoğu'daki bu şom üçgeninin müdahale ve gerilim çıkarma politikalarının doğurduğu etki ve sonuçların sadece bir kısmını teşkil ediyor. Arap Birliği Toplantısında Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı, İran'ı mezhepçilikle suçladı. Oysa Suudi yönetim, Husiler'in Yemen'de güç yapısına dahil olmasına engel olmak için bu fakir Arap ülkesine karşı eşit olmayan bir savaş başlattı. Ayrıca terörizmle savaştaki başarılarıyla başkalarına bağımlı Arap yöneticilerinin siyasi haysiyetini koruyan Lübnan Hizbullah hareketine körü körüne bir saldırıya start verdi. Acaba bunlar Suudi Arabistan yönetiminin mezhepçi yaklaşımının bariz birer örneği değil mi?
Suudi Arabistan'ın Arap Dünyası İçin Tehlikeli Ajandası
Suudi Arabistan'ın Arap dünyasında izlediği tutum, Arap yönetimleri için tehlikeli sonuçları olacak. Suudi yönetim esasında Arap ülkelerinin bağımsızlığını hedef almıştır. Al-i Suud son yıllardaki totaliter tavırlarıyla ve dün açıkladığı bildiriyle Arap dünyasını kendi vesayet ve sultası altına geçirmek ve Riyad'ın sultasını kabul etmeyen herhangi bir Arap ülkesi veya hareketini yoğun saldırı ve baskısına maruz bırakacağını göstermiş oldu.
Şimdiki Suriye, geçtiğimiz yıllardaki Irak, şimdiki Katar, 2015 ve 2016 yıllarındaki Mısır, Yemen Ensarullah hareketi, Lübnan Hizbullahı, Irak Haşdi Şabi gücü, Mısır Müslüman Kardeşleri, Suudi yönetimin bu tür davranış modeli için yeni ve açık örnekler sayılıyor.
Aslında, Al-i Suud, Arap dünyasına, Suudi Arabistan'ın kendi içi gibi bakıyor, başka bir deyişle, Suudi Arabistan'ın iç arenasında muhalif isimleri toplu biçimde sindirip, tutuklayan ve kraliyet koltuğuna oturmak için şiddet kullanmaktan kaçınmayan Muhammed Bin Selman, aynı şekilde Arap dünyasına bakıyor.
Bu yüzden, Suudi Arabistan İran İslam Cumhuriyeti'nin artan bölgesel konum ve etkinliğinden rahatsız ve öfkeli olsa da, ancak İran sadece bir bahaneden ibarettir, esas mesele, Suudi yönetimin Arap dünyasındaki bağımsız yaklaşım ve hareketlere karşı çıkması ve Arap ülkelerini kendi vesayet ve sultası altına geçirme hırsıdır.
21 Kasım 2017 - 05:31
News ID: 868114

Toplantının ardından İran ve Hizbullah aleyhinde bir açıklama yapıldı.