Sevgililer gününe değil, Varşova’daki “Ortadoğu (İran) Konferansı”na denk getirmişti Rus lider Soçi’yi.

ABD'nin Ortadoğu diplomasisi çöktü, zira Varşova Zirvesi'ne katılımın seviyesi düşük. Artık Ortadoğu, Amerika'nın yenilgiye uğradığı, müttefiki İsrail'in afalladığı ve Direniş Ekseni'nin siyasi ve askeri açıdan yıldızının parlamaya başladığı yeni bir dönüm noktası ile karşı karşıyadır. Filistin, Suriye, Irak, Lübnan, İran ve Yemen için olumlu ve onurlu sürprizler kaçınılmaz bir şekilde gelmektedir

İran İslam Devrimi 40 yıl önce, özgürlük hareketlerinin Amerikan imparatorluğu olarak adlandırdığı büyük şeytandan bağımsızlık için, güneş gibi doğru. Amacı ise, mustazafları küresel müstekbirlerden kurtarmaktı.

İran İslam İnkılabı bugün 40 yılını doldurmuş halde ve elbette buna dair muhasebe de dost-düşman çeşitli çevrelerce yapılmakta. İnkılab'a aylar veya en fazla birkaç yıl ömür biçenlerin yanıldığı tartışmasız zira İnkılab'ın oluşturduğu siyasi ve hukuki nizam sınırlı restorasyonlarla hayatiyetini sürdürmekte. Peki, İnkılap neleri vadetmişti ve bugün bu vaatlerinin hangisinden yüz çevirmiş haldedir?

20.yüzyılın en önemli ve en büyük olaylarından biri İran’da İslam inkılabının gerçekleşmesidir. İmam Humeyni –ra- liderliğinde gerçekleşen bu inkılap, dünyada birçok denklem ve süper güçlerin ilişkilerini değiştirmeyi başarırken uluslararası düzende, geniş çaplı olaylar ve gelişmelere sebep oldu.

Amerika'nın kibirli baskıları bugünlerde bu güçler, hükümetler ve ülkelerin stratejilerini engelleyebilecek gibi görünmüyor. Buna karşın, Suriye topraklarında elde edilen sonuçlarla yaşayamayacak bir taraf var ki; o da İsrail'dir.

Düşman İsrail'i caydırma ve Lübnan'ı koruma zorunlulukları arasında hiçbir fark yoktur. Bu, Lübnan'da ordu, halk ve Direniş'e dayanan altın denklem formülüdür. ABD ve arkasındaki İsrail’in suçlamaları, herhangi bir bakanlık veya kurum ile bağlantılı değil, Nasrallah’ın bir konuşmasında belirttiği gibi, altın denklemin formülünün Lübnan sahasında sağlam bir şekilde temel atması ile ilintilidir.

İsrailli uzman: “İran, nükleer silahlara ihtiyaç duymuyor. Yüksek hassasiyeti bulunan 2 bin kilometrelik füzeleriyle, İsrail gibi bir devleti felce uğratabilir. Elektrik santralleri gibi noktaları hedef olarak seçerlerse, işte o zaman nükleer silah olmadan, ülkeyi bozguna uğratabilir.”

Her devrimin analizi, Doğu veya Batı'nın aracılığı ile bağlantılıdır ve Washington–Moskova rekabeti üzerinden yorumlanır. Buna karşın İran'da devrim liderliği, iki ülkeyi işbirliğine çağırırken, ümmeti de İslam'ın zaferi için davet etti. İran devriminin, sıradan bir devrimden ibaret olmadığını unutmamak gerekiyor. Bu, dünyada alışılagelmiş geleneksel gücün omurgasına karşı indirilmiş bir darbeydi.

Bu iddianın altında Avrupa’daki “Ali’siz Aleviler” var. Onların da derdi başka. Hatta onların ağa babalarından biri “Cennetin yolu İran’dan geçse, sorarım başka yol var mı, alttan üsten yol var mı?” diyordu. Bunu söyleyen şahsın da bir CIA ajanı olduğunu bilmeyen kalmadı.

Her devrimin analizi, Doğu veya Batı'nın aracılığı ile bağlantılıdır ve Washington–Moskova rekabeti üzerinden yorumlanır. Buna karşın İran'da devrim liderliği, iki ülkeyi işbirliğine çağırırken, ümmeti de İslam'ın zaferi için davet etti. İran devriminin, sıradan bir devrimden ibaret olmadığını unutmamak gerekiyor. Bu, dünyada alışılagelmiş geleneksel gücün omurgasına karşı indirilmiş bir darbeydi.

CIA'nın içindeki bazılarının ve ana akım medyasındaki etkili oyuncuların başını çektikleri güçler Suudi Arabistan'ın Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman'a karşı konumlanıyorlar. Ama bu bozulan ilişkinin perde arkasında neler oluyor ve bunun etkileri neler olabilir?

“Psikolojik savaşı yönetmek” olarak değerlendirebileceğimiz röportajda, Seyyid Hasan Nasrallah tek seferde birçok cepheye çok sayıda mesajlar gönderdi. Gelecek aşamada, bu psikolojik savaş daha da tırmanacak gibi görünüyor.

Amerikan Kara Harp Akademisi, Irak savaşı konusunda bin 300 sayfalık kapsamlı bir inceleme yaptı. Bu çalışmada başarılar kadar hatalar da açık yüreklilikle vurgulandı. Çalışma 2016 yılında tamamlandı. Ancak ABD yönetimi ve ABD’li komutanları rahatsız edecek unsurlar içerdiğinden o dönemde yayınına izin verilmedi.

Netanyahu'nun endişesi, İran'ın varlığı, Suriye Ordusunun gücü, Direniş Ekseni'nin füze gücünü geliştirmesi ve Yemenlilerin insansız hava araçlarından kaynaklanmaktadır. Zira İslami İran'ın İsrail devletini yok etmeye, Filistin halkının topraklarını özgürleştirmeye, Suriye'nin tüm gücüyle tek parça halinde kalmasına ve Direniş Ekseni'ni desteklemeye çağırması, İsrail'i korku ve endişede bırakıyor.