Ehlibeyt (as) Haber Ajansı ABNA - Filistin ve Siyonist Rejim İsrail münakaşası çağdaş dünyanın en uzun süreli sorunu sayılır. Bu münakaşanın kökleri Filistin coğrafyasının Siyonist Rejim İsrail tarafından işgaline ve daha sonra da Filistin coğrafyasının git gide küçülmesi ile ilgilidir. Arap ülkeleri Filistin'i desteklemek adına 1950 ila 1970'li yıllar arasında en az 4 kez Siyonist Rejim İsrail ile savaşa girdiler. Ancak zamanın geçimi ile uzlaşmacı ve kukla ve Batı'ya bağımlı liderlerin Arap ülkelerde iktidara gelmesi ile Filistin'in Arap iktidarları arasındaki konumu git gide zayıfladı. Öyle ki günümüzde esasında Filistin'i desteklemek hususu hep zayıflamış bir hususa dönüştü.
Kimi Arap ülkeleri son yıllarda Siyonist Rejim İsrail ile ilişkileri gizli olmaktan çıkarıp alenileştirdiler ve ulu orta ilişkilerini yürütmeye başladılar. Geçen Pazar günü ise Telaviv'in Ebu Dabi'deki büyükelçiliği açıldı. BAE de bu ülkenin Telaviv'deki büyükelçiliğinin yakın zamanda açılacağını bildirdi. Siyonist Rejim İsrail ile ilişkilerin normalleşmesi aslında uzlaşmacı Arap rejimlerin Filistin davasının ve Filisin halkına ve genel olarak da İslam aleminin sırtına sapladığı bir hançer gibi idi.
Donald Trump başkanlığındaki geçmiş Amerika hükümeti 4 yıllık iktidarı boyunca Filistin'e büyük darbeler indirdi. Trump hükümeti Güvenlik Konseyinin 2334 sayılı kararını gözardı ederek Siyonist Rejim İsrail'in işgal altındaki topraklarda yerleşim alanları inşa etmesini resmen tanıdı ve Amerika'nın her zaman vurgu yaptığı iki devletli Filistin meselesi çözümüne göz yumdu ve bu stratejiyi de yok etti.
Filistin coğrafyasını etkin bir şekilde küçülten, tarihi ve dini kimliğini hedefleyen yüzyılın anlaşması, Trump yönetiminin İsrail'e verdiği çok büyük bir hizmetti. Bu şeytani plana göre Kudüs İsrail'in başkenti olarak tanıtıldı ve ABD büyükelçiliği Tel Aviv'den Kudüs'e taşındı. Uzlaşmacı gerici Arap ülkeleri, İsrail ile ilişkileri normalleştirme planına katılarak Washington ve Tel Aviv'in Filistin karşıtı hedeflerine ulaşmalarına yardımcı oldu.
Ahmed Abulgayt ise, Güvenlik Konseyi toplantısında, Filistin meselesinin kasıtlı ve bilinçli olarak ihmal edildiğini ve Filistin meselesine yönelik dengesiz bir yaklaşım olduğunu, Filistin-İsrail çatışmasının İsrail perspektifinden bakıldığını sanki Filistinli tarafın ortada yokmuşcasına bakıldığını vurguladı. İşgal altında, hiç Filistinli yokmuş gibi davranıldığını veya Filistinlilerden kendilerine empoze edilenlere uyum sağlamalarından başka seçenekleri olmadığı gibi bu meselenin ele alındığını bildirdi.
Böyle bir ortamda Arap Birliği genel sekreteri şöyle bir açıklamada da bulundu:"Yeni ABD yönetimini, Filistin sorununa ilişkin kötü politikalarında reform yapmaya ve Filistin halkına, uluslararası toplumun uzun süredir devam eden özgürlük ve bağımsızlık mücadelesine uygun tepkiyi vereceği hususunda umut vermeye davet ediyoruz. "
Halihazırda göreve gelen Amerika hükümetinin ne yapacağını kestirmek mümkün değildir ancak yeni hükümetin Dışişleri Bakanı Anthony Blinken, Senato'dan güven oyu aldıktan sadece bir gün sonra İsrail Dışişleri Bakanı Gabi Eşkenazi ile telefonda görüştü. ABD'nin İsrail'e verdiği desteğe odaklanma ihtiyacını vurguladı.
Tabii uluslararası tribünlerde Filistin'i savunmak önemli olsa da Filistin meselesi ABD ve Batı'nın desteğinden ziyade Arap ülkelerinin desteklerine ihtiyaç duymaktadır. Zaten Ebulgayz'ın da başında bulunduğu Arap Birliği bile, BAE ile Bahreyn ve Siyonist rejim arasındaki 15 Eylül anlaşmasından bu yana Filistin'i savunamamıştır.
342/