AhlolBayt News Agency (ABNA)

source : ABNA24
Pazartesi

22 Kasım 2021

05:27:56
1200924

Ayetullah Ramazani: Ehlibeyt (a.s) Tabileri Batı Ülkeleri İçin Ganimettir / Batı Toplumlarında Şiaların Kanuna Uymalarının İlginç Örneği

Dünya Ehlibeyt (a.s) Kurultayı Genel Sekreteri Cumartesi günü Fransa Şia örgütleriyle görüştü.

Ahlibeyt (a.s) Haber Ajansı ABNA – Dünya Ehlibeyt (a.s) Kurultayı Genel Sekreteri Cumartesi günü Fransa Şia örgütleriyle görüştü.

Dini ve dinler arası bazı toplantılar için Avrupa’ya giden Ayetullah Rıza Ramazani, 14 Kasım 2021 Cumartesi günü Fransa Şia Örgütleri üyeleriyle bir araya geldi.

Dünya Ehlibeyt (a.s) Kurultayı Genel Sekreteri bu görüşmede İslam düşmanlarının geçmişte olduğu gibi bugün de İslam’ı alt üst etmeye çalıştıklarına tekitle şu açıklamalarda bulundu: Müslümanlar olarak en önemli görevimiz, kapsamlı bir İslam bilgisidir. Ayet ve hadislerin doğru anlaşılmasına dayanan İslam, hem bireysel konulara hem de toplumsal bir perspektife hitap eden kapsamlı bir dindir.

Kapsam kelimesi, İslam’ın dünya görüşünü ve ahiret görüşünü kapsadığı anlamına gelir. Kuran’da şöyle buyrulmuştur: “Dünyadan da nasibini unutma.” Bizim ahirete ulaşmamız için dünyadan bir payımız var ve bunun dikkate alınması gerekir. Kimisi sadece dünyanın zahirine, kimisi ahirete dikkat eder ki her ikisi de yanlış görüştür. “Onlar dünya hayatının ancak dış yönünü bilirler. Ahiret konusunda ise tamamen gaflettedirler.” buyruğu bu sözün tamamlayıcısıdır.

İslam’da İletişim Sahaları

Ayetullah Ramazani daha sonra İslam’da irtibat alanları hakkında şunlara yer verdi: İnsanın kendisiyle irtibatı, Allah ile irtibat, toplumla irtibat, uluslararası irtibat ve doğayla irtibat olmak üzere beş türlü irtibat vardır ve bunların her biri için İslam özel hükümler beyan etmiştir.

Liberal İslam düşüncesinde sadece insanın Allah ile ilişkisi ve insanın kendi kendisiyle ilişkisi ele alınır ki bu ayet ve hadislere aykırıdır, çünkü İslam’ın toplum ve toplumsallık ve insanların kendi aralarındaki münasebetleri alanında ahkam ve desturlar vardır.

La ilahe illallah ve Allahu Ekber diyerek başka insanların kafasını kesenlerin İslam ile kesinlikle alakası yoktur ve bunlar İslam düşmanları tarafından oluşturulmuştur. Kuran ayetlerine baktığımızda Kuran’ın hiçbir şekilde öldürmeye ve ölmeye izin vermediğini görüyoruz.

Hiçbir Peygamber Şiddet İçin Gönderilmemiştir

Dünya Ehlibeyt (a.s) Kurultayı Genel Sekreteri bazı şüphelerin cevaplandırılmasında itikat ve inançsal konularda meselelerin düşünce ve tefekkürle yaygınlaştırılması gerektiğini açıklayarak sözlerini şöyle sürdürdü: “İslam, Hatice’nin (s.a) malı ve Ali’nin kılıcıyla gelişti” veya “İslam şiddet dinidir” demenin Kuran’da ve rivayette hiçbir dayanağı yoktur. Peygamber (s.a.a) zamanında Müslümanlar çok acılar çekmişlerdir. Bu nedenle birçoğu kendilerini savunmak için Peygamber’den izin istediler, fakat Peygamber bu izni vermemiştir. İslam düşmanları Hz. Peygamber’i (s.a.a) ve birçok Müslümanı öldürmek için tuzak kurdular ve o, Mekke’den Medine’ye hicret etmek üzere görevlendirildi. Peygamber (s.a.a) Medine şehrine yerleşince, müşrikler onu öldürmek ve İslam’ı yok etmek için Medine’ye gittiler ve burada Peygamber (s.a.a) kendini ve Müslümanları savunmak zorunda kaldı. Dolayısıyla Peygamber Ekrem’in (s.a.a) şiddet peygamberi olduğunu veya İslam’ın şiddet dini olduğunu söylemenin hiçbir bilimsel, tarihi ve Kur’anî temeli yoktur.

Surelerinin biri hariç tümünün “Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla” ifadesi ile başladığı bir Kur’an; ve “Rahman”, “Rahim”, “Gafur” ve “Rauf” gibi kelimelerin tekrar tekrar kullanıldığı Kur’an, kesinlikle şiddet dininin kitabı olmayacaktır. Sadece İslam değil, bizler hiçbir peygamberin ve dinin şiddet için gelmediğine inanıyoruz.

“İsa’nın Allah’ı merhamet Allah’ıdır ve Muhammed’in Allah’ı şiddet Allah’ıdır!” çıkarımı, Allah ve insan düşmanları tarafından uydurulup ortaya atılmıştır. İslam’ın gelişmesine sebep olan şey Peygamber’in (s.a.a) Kur’anî güzel ahlakıdır. Allah Teâlâ Peygamber Ekrem’in (s.a.a) ahlakını çeşitli ayetlerde övmüştür. Bu ayetlerin birinde Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin.” Keza başka bir ayette şöyle buyurulmaktadır: “Allah'ın rahmeti sayesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi.” Biz bu buyruklardan ilahi rahmet aracılığıyla Peygamber Ekrem’in (s.a.a) yumuşak davrandığını ve bu şekilde insanları kendine çektiğini anlıyoruz.

İmam Sadık (a.s) bu konuda şöyle buyurmuştur: Hakikaten Allah Teâlâ Peygamber Ekrem’i (s.a.a) edeplerin en güzeliyle terbiye etti ve Peygamber’in (s.a.a) terbiyesi kemale ulaştığında şöyle buyurdu: “Biz seni en güzel ahlak üzere yarattık.”

İslam Ümmetinin Vahdetine Duyulan İhtiyaç Vurgusu

Dünya Ehlibeyt (a.s) Kurultay Genel Sekreteri İslam ümmetinin vahdet zorunluluğuna değinerek bu konu hakkında şu açıklamalara yer verdi: Hepimiz için - özellikle Ehlibeyt (a.s) tabileri için önemli ve dikkat edilmesi gereken - Müslüman ümmetine ve İslam ümmetinin birliğine bakmaktır. Bazıları açıkça Sünni ümmetini ve Şia ümmetini konu ediyor! Hâlbuki Sünni ümmeti ve Şia ümmeti İslam düşmanları tarafından ortaya atılmıştır. Takip etmemiz gereken şey İslam Ümmetinin birliğidir ve büyük Şia liderlerin inandığı şey de budur.

“IŞİD düşünce ve davranışı” Sünni âlimler tarafından bile onaylanmadı ve herkes oybirliği ile reddetti. Bu aşırı ve tehlikeli fikirlerle pratikte de mücadele ettik; dolayısıyla şehit Kasım Süleymani bu vahşi insanların karşısına dikildi ve kazandı.

Terörle mücadele ettiğini iddia eden ABD’nin bizzat kendisi terörü besliyor ve Suriye, Irak, Afganistan ve başka yerlere gönderiyor. Bunlar sadece kendi oluşturdukları senaryolardır.

İslami Özellikler

İslam’ın özelliklerinin temeli akılcılıktır, çünkü İslam akletme, tefekkür ve akılcılık dinidir. İslam'da namaz, oruç gibi ibadetler bile aklın teyidiyledir.

Kuran’ın tüm ayetleri ve Ehlibeyt’in (a.s) rivayet ve sözleri, mana dünyasına dikkat çekmekte, insanın ruhen ve fikren gelişmesi gerektiğine işaret etmektedir. İnsan hissi ve duygusal olarak bu dünyaya gelmiştir ve akıl ve kalbin terbiye edilmesiyle akli ve sezgisel bir varlığa dönüşmelidir. Aradığımız maneviyat, Allah tarafından yönetilir ve en mükemmel olan daha yüksek bir realiteye dikkat edilir. Peşinde olduğumuz maneviyat, birbirimize ve Allah’ın dinine karşı sorumludur ve ruhaniyet karşıtı veya maneviyat karşıtı değildir. Bu nedenle, maneviyatın öğretilere dâhil edilmesi önemlidir.

İnsan Toplumu Adaletsizlik, Yoksulluk ve Sefaletten Mustariptir

Adaleti İslam’ın üçüncü belirleyici özelliği sayan Ayetullah Ramazani İslam’da adaletin konumu hakkında şu açıklamalara değindi: Adalet ilahi nebilerin tamamının arzusudur. Kur’an’da şöyle buyrulmuştur: “Andolsun, biz elçilerimizi açık mucizelerle gönderdik ve beraberlerinde kitabı ve mizanı (ölçüyü) indirdik ki, insanlar adaleti yerine getirsinler.” Beşeri toplumun mustarip olduğu şey fakirlik ve felaketle sonuçlanan adaletsizliktir.

O halde bir anlamda İslam'ı “merhamet dini, akıl dini, maneviyat dini, adalet dini ve hoşgörü dini” olarak tanımlayabiliriz. Hoşgörü, insanlık arasında hoşgörülü davranmak anlamındadır. Bu nedenle Peygamber Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: “Allah beni hak üzere görevlendirdi ve bana insanlara müsamahakâr olmamı emretti.”

Batı Ülkelerinde Ehlibeyt (a.s) Tabilerinin Varlığı Ganimettir

Batı yöneticileri Ehlibeyt (a.s) tabilerinin varlığını ganimet bilmelidir, zira Ehlibeyt (a.s) müntesipleri aşırılığın, şiddetin ve kanunsuzluğun karşısındadır.

İmam Humeyni Fransa'nın Nouvel Loussato’sundayken İmam’ın arkadaşları evde bir koyun kesip sulu et yemeği yaptılar. Bu yemekten bir miktar İmam'a getirildiğinde İmam, “Bu koyun nereden geldi ve nerede kesildi?” diye sorduğunda burada kestik diyerek yaptıklarını yorumlamaya çalıştılar. İmam dedi ki: “Fransız hükümeti böyle bir yerde bir hayvanı kesmenize izin veriyor mu, yoksa bir koyunun kesilmesinin özel bir yeri var mı?” Buna izin verilmeyebilir dediler. İmam dedi ki: “O halde ben bu yemeği yemem.” Bunlar dikkat etmemiz gereken önemli noktalardır. Avrupa’da geçirdiğim 13 yıl boyunca ben de buna dikkat ettim.

Mukaddesatın Saygınlığının Korunmasıyla Birlikte İfade Özgürlüğü

Edindiğim tecrübelerden yola çıkarak Ehlibeyt (a.s) mezhebini doğru tanıyıp tanıtmamız gerektiğini ve yargıyı başkalarına bırakmamız gerektiğini biliyorum, çünkü insanlar Ehlibeyt’e (a.s) cezp olacaklardır. Şia âlimler bir Hristiyan’ı İslam’a girmeye zorlamak istemezler, aksine Ehlibeyt (a.s) mezhebini doğru bir şekilde tanıtmaya çalışırlar.

Papa’ya yazdığımız mektubumuzda şu hatırlatmaları yaptık: İfade özgürlüğü bayrağı altında kutsala hakaret edilmesin, bilakis hiçbir mukaddes kitaba veya herhangi bir peygambere hakaret etmemeye çalışalım. Kutsal kişilerin karikatürünü yapmak, başkalarının kutsallıklarına saygısızlık etmek insan aklına ve doğasına aykırıdır.

...............................
167