AhlolBayt News Agency (ABNA)

source : ابنا
Salı

19 Temmuz 2022

08:47:00
1305756

Ayetullah Ramazani: İslam Gadir’i Tevhit ve Adalet Olmak Üzere İki Belirleyici Unsura Sahiptir / Rahmetli İmam Asrımızda Gadir Cereyanının Rehberiydi

Dünya Ehlibeyt (a.s) Kurultayı Genel Sekreteri: İslam Gadir’i tevhit ve adalet olmak üzere iki belirleyici unsura sahiptir. Gadir olmasaydı, kâfir ve münafıklar başarılı olma fırsatını gözetliyorlardı. Bunun içindir ki Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Bugün kâfirler dininizden (onu yok etmekten) ümitlerini kestiler.”

Ehlibeyt (a.s) Haber Ajansı ABNA – 17.7.2022 tarihinde Dünya Ehlibeyt (a.s) Kurultayı çalışanlarının huzurunda Tahran Kurultay binasının camisinde Gadir-i Hum Bayram şenliği düzenlendi.

Bu merasimde Dünya Ehlibeyt (a.s) Kurultayı Genel Sekreteri şöyle dedi: Peygamber Ekrem’den (s.a.a) gelen bir hadiste Allah Resulü (s.a.a) Gadir-i Hum Bayramını Müslümanların en büyük bayramı olarak tanıtmıştır.

Ayetullah Rıza Ramazani İslam dininin tebliğ ve yayılmasında Peygamber Ekrem’in çektiği zorlukların açıklanmasında şunları dile getirdi: Peygamber Ekrem (s.a.a) Allah Teâlâ’nın en son resulü unvanında ferdi ve içtimai alanların tamamında en kâmil ve kapsamlı dinin insanlığın hizmetine sunulması için pek çok zahmet çekmiştir.

Peygamber Ekrem (s.a.a) bu doğrultuda pek çok eziyetlere katlandı. Onun bu kadar eziyet çekmesinin sebebi cahiliye döneminin kültürüydü. Zira o zamanın kültürü Peygamber Ekrem’in (s.a.a) tebliğini zorlaştırıyordu. Cahiliyet dönemi tarihini mütalaa eden kimse Peygamber Ekrem’in (s.a.a) yaptığı işin mucize olduğunu anlayacaktır.

Cahil Araplar sapık yollarından vazgeçmediler ve o dönemde en kötü şartlar hakimdi. Sınıf ayrımı, cehalet çağında zirvedeydi. Bazı insanlar kölelere sahipti ve köleler soylular tarafından hak ve özgürlükten yoksun olarak eziliyor ve işkence görüyordu. Peygamber Ekrem (s.a.a) ve vahiy hatibi, insanların fıtratıyla uyumlu olan en güzel kelimeleri inanlara sundu. Örneğin onun nefis sözleri arasında şu cümleler vardı: Siyah ve beyaz arasında fark yoktur, İnsanın şerafeti servet ve makamına göre değil, takvasına göredir, Hiç kimse köle olmamalıdır ve her kes Allah’ın kulu olmalıdır ve … Bu cümleler Bilal ve Ammar Yasir gibi toplumun aşağı tabakasında yer alan kimselerin gönlüne yattı ve imanları o kadar güçlendi ki Peygamber Ekrem’in (s.a.a) mahremi oldular. Dolayısıyla Peygamber Ekrem (s.a.a) en zor koşullara katlandı ve peygamberlerin tamamından daha çok zahmet çekip eziyet gördü.

23 yıl sonra peygamberlerin emellerinin gerçekleşmesi gerekiyordu. Peygamberlerin tamamı adalet, tevhit, saygınlık ve insan haklarının anlamının tadını beşeriyete tattırmak için gelmişlerdi. Peygamber Ekrem (s.a.a) en son önemli sorumluluğunu yerine getirmek için gerçekleştirdiği en son haccında ileri gidenlerin geri dönmesi ve geride kalanların kendilerine ulaşıp katılmasını emretti.

İlk Gadir konferansını Emirü’l-Müminin düzenledi. Gadir Hutbesinin derin tabiri ve tefsiri vardır ve Gadir Hutbesini birkaç defa okumamız çok yerinde olur.

Müslümanların hayat tarihinde Gadir ve Kerbela olmasaydı dinden hiçbir şey kalmazdı, Peygamberin (s.a.a) adı silinirdi ve Kur’an mahvolurdu. Gadir Emevi ve Abbasilerin dinin tefsiri karşısında son derece dakik ve kapsamlı bir tefsir sunar. Onlar zenginlik, güç ve aristokrasinin İslam’ını açıklıyor, ama İslam’da Gadir kelimenin tam anlamıyla insanın saygınlığını dikkat konusu yapıyordu.

Gadir olmasaydı kâfir ve münafıklar başarılı olma fırsatını gözetliyorlardı. Bunun içindir ki Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Bugün kâfirler dininizden (onu yok etmekten) ümitlerini kestiler.”

İslam’ın kapsayıcılığını ismet makamına sahip olan birisi sürdürüp tefsir edebilir. Keza ilmi ve manevi otoritenin de devam etmesi gerekir. Bunun içindir ki Müslümanlar arasında Ehlibeyt’in (a.s) ilmi ve manevi otoritesi hakkında hiç kuşku yoktur ve Ehlibeyt’in (a.s) ilmi ve manevi otoritesini herkes kabul etmektedir.

İlim, ahlak ve … gibi Peygamber Ekrem’in (s.a.a) sıfatlarının tamamı Hz. Ali’de de (a.s) vardır. Emirü’l-Mümin (a.s) yer ve gökyüzü ehli arasında öylesi makama sahiptir ki Allah Teâlâ Ali’nin (a.s) diliyle Peygamber Ekrem’le (s.a.a) konuşmuştur. Hz. Ali cennetin kapısı, ilmin kapısı, hikmet ve ölçünün kapısı ve tevhidin ölçülme mizanıdır ve Hz. Ali (a.s) tevhit ve adaletin ölçülmesinde mizan olursa çokları reddedilir.

Camiayi Kebire Ziyareti ve Gadiriyye Ziyareti İmam Hadi’den (a.s) nakledilmiştir. Gadiriyye Ziyareti son derece önemli ziyaretlerden olup bu ziyarette Hz. Ali (a.s) hakkında 150’den fazla özellik zikredilmiştir.

Gadir olmasaydı kâfir ve münafıklar başarılı olurlardı ve biz de İslam’daki adaletin anlamını anlayamazdık. Bunun içindir ki Gadir İslam’ı Peygamber Ekrem’in (s.a.a) peşinde olduğu adaletin dakik anlaşılmasının devamıdır. Gadir İslam’ı bizi ferdi alanda tevhide ve içtimai alanda adalete ulaştırır. Gadir İslam’ı sorumluluk kabul eder ve zenginlik, güç ve aristokrasinin İslam’ı değildir. Keza Gadir İslam’ı hakla batılın arasında ve fakirlikle zenginlik arasında ölçüdür. Bunun içindir ki İslam Gadir formunda tanıtılıp takip edilmeseydi biz İnkılabın büyük hareketinin bereketine sahip olmazdık.

Mehdilik cereyanı Gadir cereyanının devamı ve bi’setin hakikatidir ve bu cereyan Kerbela’da yansıma bulur. Yani Kerbela Gadir’in aynısı ve hakikatidir. Gadir İslam’ında zulüm ve zenginlik, güç ve aristokrasi karşısında direniş vardır ve adalet ve sorumluluk kabullenme söz konusudur. Gadir İslam’ında tevhit ve adaletin gerçekleştirilmesi doğrultusunda cihat ve mücadele vardır.

İmam Musa Sadr şöyle diyor: “Biz bugün davranışımızla Emirü’l-Müminin’i (a.s) tanıtabiliriz.” Dolayısıyla davranışımızın Gadirî olması gerekiyor. Sorumluluk kabul etme, muhtaçlara hizmet, adalet istemi ve insanlara yardım etme Gadirî davranışlardandır. Bu sebeple şenlik düzenlemeyle ve seyitlerin ziyaretine gitmekle yetinmeyelim ve Gadir tefekkürünü ihya edelim, zira bu Şiaların en büyük sorumluluklarındandır.

Rahmetli İmam (r.a) asrımızda Gadir cereyanının rehberiydi ve bize derin anlayışı taşıdı. İmam şöyle buyurdu: “Herkesin kendi yazgısında rol alması için Gadir gelmiştir. Erkek ve kadınların tamamının biat etmesi ve toplumsal varlık göstermesi gerekir.”

Müslümanlar arasında birlik, empati ve topluluk olsaydı, Müslümanlar kaderlerinde gerçek bir role sahip olabilirdi ve düşmanlar yanlış bir şey yapamazdı. Düşmanların her yönden nüfuz etmesi, nüfuz yollarını açıp yumuşatmış olmamızdandır. Ne yazık ki, bugün yöneticiler ve İslam milletleri birliğin gerekliliğine dikkat etmiyorlar, aksi takdirde siyasi, kültürel ve bilimsel güçleri çok daha güçlü olur ve dünya zalimlerinin önünde durabilirlerdi.