AhlolBayt News Agency (ABNA)

source : Parstoday
Pazar

20 Kasım 2022

19:16:12
1324897

Amerika'nın nükleer anlaşmadaki bunalımının nedenleri

Amerika'nın İran İslam Cumhuriyeti ile nükleer anlaşma müzakerelerinde ciddi bir kafa karışıklığı ve bunalım yaşadığı uzmanlarca kabul edilmektedir.

Bu bağlamda bir dizi faktör, Amerika'nın diplomatik bir çıkmaza girmesine zemin hazırladı. Bu faktörlerden şu şekilde bahsedilebilir:

Birinci husus İran'ın nükleer alandaki teknik ilerlemeleridir. ABD'nin nükleer müzakereler sırasında çelişkili ve kafa karıştırıcı pozisyonlar benimsemesindeki en önemli faktör, İran İslam Cumhuriyeti'nin Batılı taraflardan gelen tehditlere rağmen müzakereler sırasında çıkarları ve yasal haklarından vazgeçmemesi ile ilgiliydi. İran, çıkarlarının ve pozisyonunun arkasında durarak, nükleer alanda batılı tarafların aşırı taleplerini kabul etmeyi reddetti ve füze ve bölgesel konularda müzakere etmeme şeklindeki ilkeli tutumunu sürdürdü.

Öte yandan, müzakerelerin olası başarısızlık tehdidi ve yaptırımların devam etmesi ve yoğunlaştırılması, İran'ın nükleer alanda teknik ilerlemesine engel olamadı. Bu mesele, Amerikan makamları için büyük bir zorluk yarattı çünkü İran'a baskı uygulamak için ellerindeki en önemli aracı fiilen etkisiz hale getirdi.

İkinci mesele, Amerikan kamuoyunun etkisidir. Biden'ın Kapsamlı Ortak Eylem Planı-KOEP'e dönme konusundaki seçim vaadi düşünüldüğünde, müzakerelerin başarısız olması Biden hükümeti için ciddi bir zorluk olarak görülüyor. Gallup anketine göre Amerikalıların %78'i İran'ın nükleer sorununu diplomatik önlemlerle çözmek istiyor.

Üçüncü mesele, yaptırımların iptali müzakerelerinin Amerikan siyasi denklemleri açısından sonuçlarıdır. Ukrayna'da yaşanan kriz, ABD'de müzakerelerin bir sonuca varmaması halinde dünyada tansiyonun domino taşı gibi artacağı endişesini yarattı. İran'ın nükleer davası, Demokratlar ve rakiplerinin seçimlerde koz olarak kullanabileceği ve özellikle Biden'ın dış politikasındaki önemli kategorilerden biri.

Bazı uzmanlara göre Biden hükümeti, ABD içindeki siyasi oyunlar perspektifinden İran'ın önerdiği reformları kabul etmek zorunda kalıyor, ancak Cumhuriyetçiler Biden'ı zayıf bir anlaşmayı kabul etmekle suçlayabilir, yine de bazılarına göre bu seçeneğin siyasi maliyetleri İran'la anlaşmaya varamamaktan daha az. ABD siyasi denklemlerinde Cumhuriyetçilerin etkisinin artması ciddi bir ihtimal ve bu da Biden'ı yaptırımların kaldırılması müzakerelerinde daha da zor duruma sokuyor.

Dördüncü mesele, Biden yönetimi içindeki anlaşmazlıklardır. Biden hükümeti içindeki görüş ayrılığı, Amerika'nın İran karşısında gecikmesinin ve kafasının karışmasının bir başka nedenidir. Mevcut Amerikan hükümetinin iç durumuyla bağlantılı olarak, Joe Biden'ın istikrarsız bir durumda ABD başkanı olduğunu unutmamalıyız. Dolandırıcılık suçlamaları, Trump destekçilerinin isyanları, Kongre'ye yönelik saldırılar ve çok sayıda seçim şikayeti, Biden'ın tamamen istikrarsız bir durumda iktidara gelmesine neden oldu. Bu nedenle, Amerika Birleşik Devletleri'nin mevcut hükümeti iç politika açısından kırılgan bir durumla karşı karşıyadır, öyle ki nükleer anlaşmaya geri dönmek, muhalefetin "İran'a karşı başarısız olma" meydan okumasına yol açacaktır.

 

Bu arada Demokrat Parti'nin seçim platformu ve ayrıca Biden'ın konuşmaları üzerinden bu anlaşmaya dönme vaadi, mevcut hükümetin en önemli seçim vaatlerinden biri oldu. Bu nedenle, nükleer anlaşmaya geri dönmek Biden için bir zorunluluktur ve geri dönmemek başka bir zorluktur.

Toplumdaki kutuplaşmanın yanı sıra bizzat hükümet içinde bile nükleer anlaşmaya nasıl dönüleceğine dair farklı görüşler var. Dışişleri Bakanı Anthony Blinken ve Beyaz Saray'daki Ulusal Güvenlik Danışmanı, İran'la yapılan anlaşma konusunda iki farklı fikirsel yelpazenin başlıca temsilcileri sayılırlar. 

Beşinci mesele ise, Siyonist rejimin süreci sekteye uğratmak çabalarıdır. Siyonist rejim, nükleer anlaşmayı engellemek için Amerika'daki iç olayları da kullanıyor. Anlaşma ihtimali artarken, Siyonist rejimin yaptırımların kaldırılmasını engellemek için Biden hükümetine baskı yapma çabaları da arttı. Bu amaçla Siyonist rejimin Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanı "Eyal Holata" Amerika'ya giderek Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı "Jake Sullivan" ve Bakan Yardımcısı "Wendy Sherman" ile görüştü. 

Altıncı husus Ukrayna krizidir. Ukrayna'daki kriz, ABD'de müzakerelerin sonuçlanmaması halinde bu krizin üzerine var olan bazı güçlüklerin de ekleneceği ve dünyada tansiyonun domino taşı gibi artacağı endişesini yaratmıştır. Bu koşullar, yaptırımların kaldırılması müzakerelerinde potansiyel olarak çelişkili 2 durum yarattı, öyle ki müzakerelerin sonuçlanması Rusya ile ABD arasındaki gerginliğin azaltılması için bir başlangıç ​​olurken, başarısızlığı ihtilafların artması için bir platform haline gelecek. Açıktır ki, ikinci seçenek Amerika'nın İran'a karşı kabiliyetini daha da azaltacaktır.

Dolayısıyla Ukrayna krizi ışığında Amerika, İran'a taleplerini empoze edemeyecek durumda olduğu gibi, müzakerelerin başarısızlığı nedeniyle Ukrayna krizinin sonuçlarından daha fazla etkilenmek de istemiyor.