AhlolBayt News Agency (ABNA)

source : ابنا
Salı

12 Eylül 2023

13:43:54
1393182

Arif-i Kâmil Molla Hüseyin Kulu Hamedanî’den Nefis Tezkiyesi İçin Tavsiyeler

Kurtuluşun ve sonsuz mutluluğun taliplerine gizli kalmasın ki kurtuluş ehli iki zümreden oluşacaktır: Birinci zümre yemin ehli (amel defteri sağ ellerine verilenler) ikincisi ise mukarrib ehlidir (Allah’a yakın kılınanlar).

   Arif-i vareste, bilge hekim ve büyük bir fakih olan Molla Hüseyin Kulu Hamedanî, irfan ve seyr-i sülukta zirveye ulaşmış, birçok insana önderlik etme başarısını yakalamış, kendi döneminin ve hatta sonraki dönemlerin eşsiz üstat ve öncülerinden biri olmuştur. 

Şeyh Ağa Bozorg-i Tahranî, onun biyografisinde şöyle yazıyor: 

O, döneminin en büyük alimlerinden ve en büyük Şii fakihlerinden biri ve ahlak alimlerinin en üstünlerindendi. Hicri 1239 (1823) yılında Hamedan şehrinin Jazin ilçesinin Şavand köyünde dünyaya geldi. Tahran'da temel dersleri okudu ve sonunda İlim Havzalarındaki ileri düzey dersleri Şeyhü’l-Irakiyin olarak bilinen büyük alim Şeyh Abdul Hüseyin Tahranî’nin yanında oku.   

Daha sonra Sebzevar'a giderek orada uzun bir süre yaşamış ve ünlü filozof Hacı Molla Hadi Sebzevarî'nin derslerine katıldı. Ardından Necef Eşref'e hicret ederek uzun yıllar Şeyh Mürteza Ensarî'nin derslerinden yararlandı. Ahlak alanında ise Seyyid Ali Şuşterî’nin derslerinden istifade etmiş ve onun öğrencisi olmuştu. 

Üstadının ölümünden sonra fetva verme sorumluluğunu üstlenmemiş, liderlik peşinde koşmamış, aksine evinde oturmuştu. Buna karşın yetenekli öğrenciler ona yönelerek müracaat etmişlerdi. Evi, ilim ve amel alanında seçkin ve adanmışların buluşma noktası haline gelmişti. İlahî ilim ve irfan/tasavvufta harika öğrenciler yetiştirmiştir. 

 

Aşağıda Molla Hüseyin Kulu Hamedanî’nin öğrencilerinden birine göndermiş olduğu nefis tezkiyesi için seyrüsülûk tavsiyelerini içeren bir mektubunu sizlerle paylaşıyoruz.

Hatırlatma: Bu mektupta yapılan tavsiyeler yahut direktiflerin çoğu, her Müslümanın dikkat edip yapması gereken amellerdir. Fakat bununla birlikte belli sayılarda ve belli sürede yapılması istenilen ameller, bireyin ruh haleti ve kapasitesiyle alakalı olduğu için uygunluğu, bu alanda uzman bir alim tarafından belirlenmeldir.

 

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

Hamd, alemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur ve Allah'ın salat ve selamı, yarattıklarının en hayırlısı olan Muhammed'e ve onun temiz ailesine olsun.

Kurtuluşun ve sonsuz mutluluğun taliplerine gizli kalmasın ki kurtuluş ehli iki zümreden oluşacaktır: Birinci zümre yemin ehli (amel defteri sağ ellerine verilenler) ikincisi ise mukarrib ehlidir (Allah’a yakın kılınanlar). 

Saadet ve mutluluk ehli olan kişi, ashabı yeminin günahları terk etme görevini yerine getirirse, onlardan olur ve bunlara ek olarak (burada) açıklanmasına gerek olmayan diğer bir görevi olan mukarribler de her şeyden önce bilmelidir ki eğer bir insan kendi küçüklüğünü ve alçaklığını anlarsa, o zaman Meliku’l-Mülk’ün büyüklük, azamet ve gücünü de anlayacaktır. Elbette böylesine şanı büyük bir sultanın huzurunda saygısızlık cüreti gösterip ve günah işlemeye yeltenmenin sonsuz bir çirkinlik, kötülük ve talihsizlik olduğunu da anlayacaktır. 

Kadir-i Mutlak’ın gücünden neden gafildir?! O yüce padişah eğer bütün varlıkların yok edilmesini dilerse, dilediği anda hepsi yok olacak ve yokluk kervanına katılacaklardır.  

Günahın sana basit ve kolay geliyor olması, birkaç şeyden kaynaklanmaktadır, bunlardan bazılarına değineceğim: 

Birincisi: Düşünceni tamamen değersiz dünyaya odakladın ve bu nedenle aslında ahiretin faydalarını ve güçlüklerini tamamen ihmal ettin. Senden ne kadar çok faydalar ve sonsuz saadet ve mutluluk geçip gittiğini, kendine ne kadar büyük zararlar verdiğini bilmiyorsun.

İkincisi: Sen kendi güçsüzlüğüne, ihtiyacına, yoksulluğuna aldırış etmiyorsun (oysa) ki, vücudunun her bir zerresi O'nun meleklerden olan kullarının koruması tarafından sağlanmaktadır. 

Üçüncüsü: Anların her bir anında, vücudunun her bir yerine O'ndan sonsuz nimetler geldiğini ve geleceğini, bunları sınırlamanın ve açıklamasının mümkün olmadığını bilmiyorsun, ama buna rağmen nasıl olur da O'nun nimetlerini O’nun günahlarında harcarsın?!  

Dördüncüsü: O’nun sert ve ağır cezalandırmasını nasıl görmezden gelirsin? Ölüm ile diriliş (kıyamet) arasında binlerce acı ve keder olduğunu ve bunların en kolayının ölümün acısı olduğunu bilmiyor musun? Neden kıyametin şiddetinden bu kadar gafilsin? Aman, O’nun dehşet ve korkusundan “Mukarriblerin” (bile) korku ve endişeye kapıldığı o güne. Ayrıca neden korku ve endişe içinde olmasınlar ki? Yerinin ve havasının ateş olduğu, cehennemin çevredeki mahlukları kuşattığı, acımasız, katı ve güçlü meleklerin tutuklama ve esir almaya giriştiği günden. İyilerin (bile) korku ve ıstırap içinde, kötülerin ise işkence ve azap içinde oldukları, güneşin tapede ve yerin demirci ocağından daha yakıcı ve sıcak olduğu günden. 

Bir yanda hesap verme çekincesi, diğer yanda Sıratın vahşet ve korkusu varken, iş henüz cehenneme bile varmamıştır. Onun ateşinden, zincirlerinden ve prangalarından mı konuşayım yoksa yılanlarından ve akreplerinden mi konuşayım.

Kısaca bunların hepsi konunun özetidir, söylenen bu paragraflar binin üzerinden biri bile değildir. Bu zavallının sana söyleyeceği bütün direktifler, günahtan vazgeçme gayreti göstermendir. Bu hizmeti yerine getirirsen, işin sonunda seni yüksek yerlere çıkaracaktır. Elbette ve kesinkes günahtan kaçınmakta ihmalkârlık ve gevşeklik göstermemelisin ve Allah göstermesin eğer bir günah işlediysen hemen tövbe et ve iki rekât namaz kıl ve namazdan sonra yetmiş defa istiğfar edip secdeye kapan. Secdede iken Hazreti Allah'tan bağışlanma dile. Umarım seni affeder.  

Bazı uygulamalı risalelerde büyük günahlar kaydedilmiştir. (Günahların ne olduğunu) öğren ve (onları) terk et. Gıybet, yalan, eziyet ve incitmenin çevresinde (bile) dolaşmaktan sakın. 

Sabah (ezanından) en az bir saat önce kalkıp secdeye kapanmalı. Merhum Molla Muhsin Feyz'in -Allah ondan razı olsun- Minhacu’n-Necat’ında anlatılanlar, senin için gece gündüz yapılması gereken ameller için yeterli ve kafidir. Aynı şekilde amel et ve amelinin ve zikrinin sadece dille değil, kalp ile olmasına çalış, çünkü azıcık sevabı olsa da huzursuz amel, kalbi ıslah etmez. 

Elbette ve kesinkes! Haram yiyeceklerden kaçmalısın.

Helal yiyecek dışında bir şey yeme. Az yemeli, çok yememelisin. Yani bünyenin ihtiyacından fazlasını yeme. Ne seni ağırlaştıracak ve amelden alıkoyacak kadar çok ye, ne de zayıflığa sebep olacak ve bu zayıflık nedeniyle ibadetlerine engel olacak kadar az ye.

Gündüzün yerini gece telafi edip doldurmamak şartıyla tutabildiğin kadar oruç tut. Sonuç olarak, vücudun ihtiyacına göre yemek yemek kıvançtır, fazlası da azı da kınanmıştır. 

Müslümanların kininden, hasedinden, gizli düşmanlığından, yalan ve dolanından uzak bir şekilde temiz bir kalple namaza başla. Elbisen, üzerinde namaz kıldığın halın, seccaden… ve namaz kılacağın yer mubah olmalı. Her ne kadar secde mahalli olmayan yerin necis olmasıyla sirayet etmeyen necaset namazı batıl etmese de bunun olmaması daha iyidir. 

Ve kulun, Celil Mevla’sının huzurunda, boynu bükük, alçakgönüllü ve huşu dolu bir kalple namaza durması gerekir. 

Sabah namazından sonra yetmiş defa istiğfar (Esteğfurullahe rebbi ve etubu ileyh), yüz defa Kelime-i Tevhid'i (La ilahe illallah) ve meşhur sabah duasını oku. 

Farizadan sonra Seyyide-i Nisa’nın (Hz. Fatıma) tesbihini terk etme.

Her gün gücün yettiğince, abdestli ve ihtiramla tevazu ve teslimiyet içinde okuyabildiğin kadar Kur'an oku, ama en azından bir cüz okumalısın ve okuduğun sırada zaruret dışında konuşma. 

Uyumadan önce bir defa şehadeti, bir defa Ayete’l Kürsi, bir defa Fatiha, dört defa Tevhit (İhlas) suresini, 15 defa Kadir suresini, Şehidellah ayetini (Al-i İmran Suresi, 18) oku ve istiğfarda bulunmak da uygundur. 

Ve eğer bazı zamanlar mübarek Tevhid Suresi'ni yüz defa okuyabilirsen, bu çok iyidir. 

Ölümden gafil olma ve sağ elini sağ yanağına gelecek şekilde sağ yanına doğru Allah’ı anarak uyu. 

Vasiyet etmeyi unutma.

“لَٓا اِلٰهَ اِلَّٓا اَنْتَ سُبْحَانَكَۗ اِنّ۪ي كُنْتُ مِنَ الظَّالِم۪ينَۚ / Lâ ilâhe illâ ente subhâneke innî kuntu mine-zzâlimîn ” (Enbiya, 87) mübarek zikrini her vakit gücün yettiği kadar çokça söyle. 

Mübarek Kadir Suresi'ni perşembe gece ve cuma günü yüz defa oku. 

Kumeyl duasını her perşembe  gecesi okumayı terk etme. 

Hamse Aşer münacatından halet ve durumuna göre onlardan birini oku, özellikle fakirlerin münacatı, tövbe edenlerin münacatı, muhtaçların münacatı, müritlerin münacatı, tevessül edenlerin münacatı, sığınanların münacatını çokça oku ve Sahife-i Kamile’yi de kendi yerinde uygunluğuna göre çokça oku.  

İkindi vaktinde yetmiş defa istiğfar, bir defa “subhanallahi’l-Azim”, “Subhanallahi ve bihamdihi” zikrini oku. Ayrıca mahsus istiğfarları da oku. 

Uzunca secde etmeyi unutma. 

Kunutu uzun tutmanın çok sevabı ardır. 

Ve bütün bunlar günahları terk etmekle (yapılırsa) çok güzeldir. 

Bize de dua edin.