AhlolBayt News Agency (ABNA)

source : ابنا
Salı

9 Ocak 2024

13:09:01
1427921

İlim ve Hikmet Kapısı İmam Ali'den İnciler 3

Ey insanlar! Bilin ki, haksız bir sözle rahatsız olan akıllı değildir; cahilin övmesinden hoşlanan da hikmet sahibi değildir. İnsanlar, becerdikleri şeylerle tanınırlar. Herkesin değeri, becerdiği iş miktarıncadır. Değerinizin bilinmesi için, ilim hususunda konuşun.

          Uluslararası Ehl-i Beyt (a.s) Haber Ajansı – ABNA: Hikmet, Öğüt, Teşvik ve Tehdit Hususundaki Kısa Sözleri
36- Kim fakir olup fakirliğini Allah'ın bir lütfu olarak bilmezse, umulan rahmeti (sevabı) yok etmiş olur. Kim de zengin olup bu zenginliğini Allah'ın yavaş yavaş azaba yaklaştırması olmasından endişe etmezse, tehlikeli bir şeyden kendisini emniyette sanmıştır.

37- Ey insanlar, Allah'tan yakin isteyin; O’ndan afiyet, sıhhat dileyin; zira Allah'ın en büyük nimeti afiyettir; kalpte kalacak en güzel şey yakindir. Aldatılmış, dininde aldatılan kimsedir; gıpta edilecek, yakini iyi olan kimsedir.

38- İnsan, hayır ve şerden kendisine ulaşan şeyin, muhakkak ulaşacağını ve ulaşmayan şeyin de ulaşmayacağını kavramadıkça, imanın tadını anlayamaz.

39- Mü'min, üç sıfattan mahrum kalmaktan daha çetin hiç bir belaya duçar olmamıştır. "O üç sıfat nelerdir?" diye sorduklarında İmam Ali buyurdu ki: Servetli olursa (kardeşlerle) eşitliği gözetmek, halkın hakkında insaflı davranmak, Allah'ı çok anmak. Ben size, (yalnız) subhanellah, velhamdulillah (deyin) demiyorum; Allah'ı, her helal ve haramda göz önünde bulundurun (diyorum).

40- Kim dünyada kendisine yetecek olan miktara razı olursa, onun için en az şey yeterli gelir. Kim bu miktara razı olmazsa, dünyadan hiç bir şey ona yeterli gelmez.

41- Ölüme evet, alçaklığa hayır; deri soyulmasına evet, boyun eğip zilleti kabul etmeye hayır. Zaman iki türlüdür: Bir gün senin lehine, diğer bir gün de aleyhine olur. Lehine oldu mu azma, kendini kaybetme; aleyhine döndüğünde de üzülme. Zira her ikisiyle imtihan ediliyorsun.

42- Kime istersen iyilik et; o artık senin esirin olsun.

43- Dalkavukluk ve haset, mü'minin sıfatlarından değildir; ilim talep etmek için olursa o hariç.(4)

44- Küfrün erkânı dörttür: Rağbet, korku, hoşnutsuzluk ve gazap (öfke).

45- Sabır, hedefe ulaşmanın anahtarıdır; direnişin sonu zaferdir. Her isteğin gerçekleşmesinin bir vakti vardır; kader, o vakti harekete geçirir (vücuda getirir).

46- Dil bir ölçüdür; cehalet onu hafiflettiği gibi akıl da onu ağırlaştırır.

47- Kim öfkesini, haksız olarak yürütmek isterse, Allah-u Teâla hak olarak zillet ve hakirliği ona tattırır; Allah-u Teâla çirkin işleri sevmez.

48- Allah'tan hayır dileyen (istiharede bulunan) şaşkın kalmaz, meşveret eden de pişman olmaz.

49- Şehirler, vatan sevgisiyle imar edilir.

50- Üç şeye riayet eden mesut olur: Nimet ulaştığında şükretmek, rızık kesildiğinde mağfiret dilemek, sıkıntıya düştüğünde çok "La havle vela kuvvete illa billah" demek.

51- İlim üç kısımdır: Din öğrenmek için fıkıh, beden sağlığı için tıp ve dili yanlışlıklardan korumak için nahiv ilmi (edebiyat).

52- Zorlukta Allah'ın hakkı, rıza ve sabırdır; kolaylıkta ise hamd ve şükretmektir.

53- Günah işlememek, tövbe etmekten daha kolaydır; nice bir saatlik şehvetler vardır ki, uzun üzüntü ve gamlara yol açar. Ölüm dünyayı rezil etmiştir; düşünce sahibi için bir sevinç, akıl sahibi için de bir tat bırakmamıştır onda.

54- İlim, öncülük yapar ve insanı iyiliğe doğru çeker; amel ise itici güçtür, ama nefis inatçı bir binek gibidir.

55- Ümit ettiğin şeyden daha çok ümit etmediğin şeye ümidin olsun; zira (bazen ümitler boşa çıkar, ümit edilmeyen bir yoldan insana hayır ulaşır,) Hz. Musa eşi için ateş bulmaya çıktığında Allah'la konuşma iftiharına nail olup peygamberlik makamıyla geri döndü. Sebe’ kraliçesi (Belkıs) kendi ülkesinden (Hz. Süleyman’a karşı bir çare bulmak için) çıktı, (fakat) Süleyman'ın eliyle iman etti. Firavun’un sihirbazları onun izzet ve şerefini (tacını tahtını) korumak için (Hz. Musa'nın karşısına) çıktılar, fakat (Hz. Musa'nın mucizesini görünce) mü'min olarak döndüler.

56- İnsanlar, (din ve ahlak hususunda) babalarından daha çok, yöneticilere benzerler.

57- Ey insanlar! Bilin ki, haksız bir sözle rahatsız olan akıllı değildir; cahilin övmesinden hoşlanan da hikmet sahibi değildir. İnsanlar, becerdikleri şeylerle tanınırlar. Herkesin değeri, becerdiği iş miktarıncadır. Değerinizin bilinmesi için, ilim hususunda konuşun.

58- Rabbinin emrini gözetip günahtan uzaklaşan, nefsanî arzularına karşı direnen, isteğini boş sayan, nefsini takvayla kontrol altına alan, Allah korkusuyla onu gemleyen, yularından tutup onu Allah'ın itaatine doğru çeken, gemini çekerek günahlardan alıkoyan, gözünü ahirete diken, her zaman ölümünü bekleyen, daima tefekkür eden, geceleri az uyuyan, dünyadan vazgeçen, ahiret için zahmet çeken, sabrı kurtuluş bineği yapan, takvayı ölüm günü için azık olarak hazırlayan, içindeki ıstırabı takva suyu ile yatıştıran, (dünya olaylarından) ibret alan, (dünyanın durumunu) ölçen, dünya ve (dünyaperest) insanları terk eden, anlamak ve doğruluk için öğrenen, kalbi ahireti anmakla sakinleşen, yatağını toplayan, yastığını bir kenara bırakan, Allah katında olan sevaba yönelen, Allah'ın azabından hakkıyla korkan, sırrını açıklamayan ve (konuşmada) bildiğinden azına yetinen kimseye Allah rahmet etsin. Bu çeşit insanlar, Allah'ın şehirlerdeki emanetleridir; onların bereketiyle belaları insanlardan uzaklaştırır. Onlardan birisi, yemin verdirerek Allah Teâla’dan bir şey isterse, Allah onun yeminini yerine getirir. Onların en son sözleri, "Elhamdu lillahi rabbil âlemin" demektir.

59- Rızık, zekâsızların; mahrumiyet, akıllıların; bela ise sabrın payıdır.

60- Hz. Ali Eş'as (ibn Kays)'a, kardeşi Abdurrahman'ın ölümü münasebetiyle başsağlığı dilerken buyurdular ki: Sabırsızlık gösterirsen Abdurrahman'ın hakkını yerine getirmiş olursun, aksi takdirde Allah'ın hakkını eda etmiş olursun. Buna ilaveten, eğer sabretsen takdir gerçekleşir ve sen de övülürsün; sabretmezsen (yine de) takdir gerçekleşir, fakat sen kınanmış olursun. Eş'as: "İnna lillah ve inna ileyhi raciun" dedi. Hazret, ona: Bu kelimenin tefsirini biliyor musun? diye sorduğunda, Eş'as: "Hayır, ilmin nihayeti sensin." dedi. Hz. Ali aleyhi'sselâm buyurdu ki: Dediğin "İnna lillah" kelimesi mülkü itiraf etmektir (yani bizim sahibimiz Allah'tır). "Ve inna ileyhi raciun" kelimesi de fani olmayı itiraf etmektir.

61- Hz. Ali aleyhi'sselâm bir gün bineğe binip hareket edince, bir grup halkın yaya olarak arkası sıra yürüdüğünü gördüler: ‘Bir binek üzerinde gidenin yanında yaya yürümenin binekte olanı bozduğunu ve yaya yürüyeni de küçülttüğünü bilmiyor musunuz? Geriye dönün’ dedi.

62- İşler üç çeşittir: Doğru olduğu açık olan bir iş; böyle bir işin ardına düş. Doğru olmadığı belli olan bir iş; böyle bir işten kaçın. Karışık ve şüpheli olan bir iş; böyle bir işi ehline (o işi iyice bilene) bırak.

63- Bir gün Cabir, Hz. Ali'ye: "Ya Emir-el Mü'minin, nasıl sabahladınız?" dediğinde şöyle buyurdular: İşlediğimiz bu kadar günahlarla birlikte, Rabbimizin sayılmayacak nimetleri bizde olduğu halde sabahladım. Hangisine şükredeceğimizi bilmiyoruz; aşikâr ettiği güzelliklere karşı mı, yoksa gizlediği çirkin işlerimize karşı mı?

64- Abdullah ibn-i Abbas'ın küçük çocuğu öldüğünde, Hz. Ali aleyhi'sselâm ona tesliyette bulunup şöyle dedi: Başka birisinin musibete uğrayıp (dünyadan gidip) senin onun (mateminde) sevap alman, benim için, senin musibete uğrayıp başkasının sevap almasından daha sevimlidir. O zaman sevap senin hakkında (başkası için) değil de senin için olur, başkaları senin ayrılığında değil de sen başkalarının ayrılığında (ölümünde) iyi sabretmiş olursun. Allah o çocuğa senin için karşılık verdiği gibi onun için de sana mükâfat verir.

65- “Nasuh tövbe nedir?” diye sorduklarında İmam aleyhi'sselâm şöyle cevap verdi: Kalple pişmanlık duymak, dille mağfiret dilemek ve bir daha (günaha) dönmemeye karar vermektir.

Dipnotlar
-----------------------------------------

(4)- Yani rehberlik ve tebliğ gibi ilâhî görevleri, ancak Allah'ın tayin ettiği kimseler üstlenebilir.