AhlolBayt News Agency (ABNA)

source : ابنا
Cumartesi

20 Ocak 2024

13:39:43
1430854

Gerçekçiliği Kanıtlanmış Olan Bir Gerçek: Kur'an 2

Gündeme getirilen iddiaların özü şu noktalarda delillendirilebilir: Birincisi, insana yol göstermede Allah’ın son sözü olan Kur’an’ın ebedi olmasının, ayrıca Kur’an’ın aydınlatıcılık ve hidayete erdiricilik sıfatının gereği, metnin tamamında birbirinin içine girmiş “hakikati gösterme” ve “mesaj verme” rollerinin Kur’an’da gizlenmiş olmasıdır.

      Uluslararası Ehl-i Beyt (a.s) Haber Ajansı – ABNA:  İlahi Âdetler

   “Hatırlayın ki Rabbiniz bildirmişti: Eğer nimetlere şükrederseniz nimetleri arttıracağım. Eğer nankörlük ederseniz hiç kuşku yok azabım şiddetlidir.”[22] “Eğer şehirlerin ve bayındır yerlerin halkı iman etse ve takvayı benimseseydi gökten ve yerden üzerlerine bereket kapılarını açardık. Ama onlar hakikatleri yalanladılar. Öyleyse biz de onları bu davranışlarının karşılığı olarak cezalandıracağız.”[23]

Kozmoloji

   “Allah, göğü görünen bir sütun olmaksızın yükseltti. Sonra kâinatı tedbire yöneldi. Her biri belli bir zamana kadar hareket edecek olan güneş ve ayı emre amade kıldı. İşlerin çekip çevrilmesi Allah’a aittir. Yeniden dirilmeye inanmanız için alametlerini size göstermektedir. Yeryüzünü yayan, üzerinde dağlar ve nehirler vareden ve orada bütün meyvelerden çift yaratan odur. Geceyi gündüzün üstüne örttü. Bunların hepsinde düşünenler için işaretler vardır.”[24]

İnsanın Ortaya Çıkışı ve Gelişiminin Aşamaları

“Biz insanı çamurun özünden yarattık. Sonra nutfeyi emin bir karargâha (rahim) yerleştirdik. Sonra nutfeyi alaka (kan pıhtısı) biçimine, alakayı mudga (çiğnenmiş ete benzeyen) şekline ve mudgayı da kemikler haline getirdik. Kemiklere et giydirdik. Sonra da onda yeni bir yaratılış ortaya çıkardık. Allah, yaratanların en iyisidir. Sonra siz, bunu takiben öleceksiniz. Daha sonra da kıyamet gününde yeniden dirileceksiniz.”[25]

Bel’am Bin Baura Hikâyesi

“Onlara, kendisine işaretler verdiğimiz ama onlardan sonra yüz çeviren, şeytanın peşine taktığı ve sapkınlardan olan kişinin (Bel’am Bin Baura) kıssasını anlat. Eğer isteseydik (tekvin) irademizle onun başını dimdik ederdik. Ama o yere saplandı kaldı ve nefsinin hevesini takip etti. Onun misali, üzerine varsan veya kendi haline bıraksan da havlayan köpek gibidir. Allah’ın ayetlerini inkâr eden insanların misali budur. Öyleyse düşünebilmeleri için bu kıssaları halka oku!”[26]

Ebu Leheb’in Kaderi

   “Ebu Leheb’in iki eli kurusun! Kurudu da. Malı ve kazandıkları ona fayda vermedi. O, alevli bir ateşte yanacak. Odun taşıyıcı olarak karısı da. Boynunda hurma lifinden bükülmüş bir ip olduğu halde.”[27] Surenin yapısal özelliği, “teb, keseb, leheb, hatab, mesed” kelimelerinin ahengi temelinde şekillenmiştir. Surenin tek konusu, bir noktadan başlayıp doruğa çıkarak ve nihayet sona ererek Ebu Leheb ailesinin şehvet ve öfkesinin anlatılmasıdır. İbn Esir’in görüşüne göre surenin zirvelerinde harmonik güzellik psikolojik hakikatle içiçe girmiştir.[28]Surenin uyarıcı mesajı tarihin bütün hak yiyicilerine, bu muamelenin akıbetinin yozlaşma ve iki dünyada da hüsrandan başka bir şey getirmeyeceğini ilan etmektedir.

Neshedilmiş Gizli Konuşma ve Sadaka

   Ey iman edenler, ne zaman Allah’ın Rasülü’yle gizlice konuşmak isterseniz sadaka verin. Bu sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Eğer gücünüz yetmiyorsa Allah bağışlayıcı ve merhametlidir. Fakirleşmekten mi korktunuz ki gizlice konuşmadan önce sadaka vermekten imtina ettiniz? Bunu yapmadığınız ve Allah’ın da sizi affettiği şu an artık namazı kılın ve zekâtı verin. Allah’a ve Rasülü’ne itaat edin. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.”[29]

Riba (Faiz) Kıssası

   Faiz yiyenler, ancak şeytanın dokunması sonucu delirmiş ve dengesini koruyamayan (bazen düşen, bazen de ayağa kalkan) kişi gibi kalkarlar. Bu, alışveriş de faiz gibidir (aralarında fark yoktur) demeleri nedeniyledir. Hâlbuki Allah alışverişi helal, faizi ise haram kılmıştır (çünkü ikisi arasındaki fark büyüktür). Kim kendisine ilahi öğüt geldiğinde (faiz yemekten) sakınırsa faizin haram kılınmasından önceki faydaları onundur ve işi Allah’a kalmıştır (geçmişini affeder). Ama (faiz yemeye) dönen kişi ateş ehli olacak ve sürekli orada kalacaktır.”[30]

   Bu ayetlerin net bir vurguyla faizin yasak olduğu hükmünü açıkladığı ortadadır. Çünkü faizcilik; sınıfsal farklılığın büyümesine, servetin sınırlı bir grubun elinde birikmesine ve toplumun çoğunluğunun mahrumiyetine sebep olmaktadır. “Habat” kelimesi lugatta, yürürken veya ayağa kalkarken dengesini bulamama anlamına gelir. Ayette faiz yiyicisi, yürürken dengesini koruyamayan “saralı” ve “deli” insana benzetilmiştir. Burada şu soru gündeme gelmektedir: Acaba bu ifadeden kasıt, faizcilerin, mantıksal dayanaktan yoksun ve adeta bir delininkine benzer dünyadaki toplumsal davranışları mıdır ve doğal olarak bu beyan kinaye ve teşbih midir, yoksa bazı şeytani işler ve sapkın davranışların bir tür şeytani çılgınlığa, psikolojik dengenin altüst olmasına ve iyi ile kötüyü ayırdetme gücünün kaybedilmesine mi yolaçtığı mıdır? Yahut faiz yiyicilerin öteki dünyadaki hal ve durumu ve ahirette zuhur edecek amellerinin bedenlenmesi mi kasdedilmiştir?[31]Bu ihtimallerden her birini destekleyen şeyler vardır ama hiçbiri adil toplumsal düzeni yıkan faize getirilmiş çok şiddetli yasağı hiçbir şekilde hafifletmemektedir.

Bununla birlikte kimileri hiçbir delil göstermeksizin Kur’an’daki faiz yasağının, fahiş zulüm olan cahiliye kültüründe mevcut riba olduğunu ve buradaki nasların günümüzdeki iktisat ve bankacılıkta geçerli kârı kapsamadığını iddia etmiştir.[32]Başkaları da sözkonusu ayetin içeriğinin cahiliye çağında geçerli hurafe inanç ve itikatlara uygun olduğunu, onlarla aynı dili kullandığını, ebedi ve nesnel bir hakikati dile getirmediğini savunmuştur.[33]Fakat bu iki görüş de iddiasına dayanak oluşturacak herhangi bir delil göstermemişlerdir. Söylendiği gibi, eğer faizi yasaklamanın felsefesi, Kur’an’ın tekrar tekrar hatırlattığı üzere insanın davranışlarının ve edindiklerinin kendi kaderini ve kimliğini sürdürmedeki gerçek ve nesnel etkisini tahlil olarak kabul edilirse artık bu tür görüşlerin zemini kalmayacaktır.

Saatin Olayları ve Şartları

   “Gök yarıldığında, yıldızlar döküldüğünde, denizler birbirine bağlandığında, kabirlerin altı üstüne geldiğinde. İşte o zaman herkes önden ne gönderdiğini ve geride ne bıraktığını bilecektir.”[34] “Güneş kıvrılıp dürüldüğünde, yıldızlar parıltısını kaybettiğinde, dağlar yürütüldüğünde, gebe develer (en değerli mal) salıverildiğinde, vahşi hayvanlar biraraya toplandığında, denizler kaynatıldığında, herkes dengiyle buluşturulduğunda, diri diri gömülen kız çocuklarına hangi günahtan dolayı öldürüldükleri sorulduğunda, amel defterleri açıldığında, gökyüzü açıldığında, cehennem tutuşturulduğunda, cennet yaklaştırıldığında; işte o zaman herkes ne hazırladığını bilecektir.”[35]

Amellerin Bedenlenmesi ve Hazır Bulunması

“O gün herkes bütün iyi ve kötü davranışlarını hazır bulur. O an kendisiyle kötü amelleri arasında fersahlarca mesafe olmasını arzu eder. Allah sizi cezalandırmasından sakındırır. Çünkü Allah kullarına karşı şefkatlidir.”[36]

Organların Şahitlik Etmesi

“O gün diller, eller ve ayaklar uygunsuz amellere şahitlik edecektir. O gün Allah onlara gerçek karşılıklarını eksiksiz verecektir ve onlar, Allah’ın apaçık hak olduğunu bileceklerdir.”[37]

Yeniden Diriliş Sahnesi ve İyiler İle Kötülerin Kaderi

   “Gaşiye”nin öyküsü (kıyametin kuşatıcı dehşeti) sana ulaştı mı? O gün bazı yüzler aşağıdadır. Sonuçsuz amelleri onların keyfini kaçırmıştır. Kızgın ateşe girerler. Onlara kaynar çeşmeden içirilir. Orada kuru, kokmuş ve acı dikenden başka yiyecek yoktur. Onları doyurmayacak ve beslemeyecek bir yiyecek! O gün bazı yüzler de vardır ki mutludur ve taptazedir. Çünkü çabalarından hoşnutturlar. Yüce bir cennette yerleri vardır. Orada hiç boş laf işitilmez, pınarlar akar, yüksek güzel tahtlar vardır…”[38]

Sonuç

   Örnek olarak zikrettiğimiz ayetler üzerinde düşünüldüğünde ve Kur’an’a inanç, hakiki bir varlığı olan bir Tanrı’ya iman ve Kur’an metninin ilahi olduğu temelleri kabul edildiğinde yukarıda sıralanan ayetlerden hangisinin bilgi ve gerçekçilik dayanağından uzak görülebileceği sorulmalıdır. Yahut zikredilen ayetlerden hangisi hidayet mesajından ve daha üstün insani bir hayata ve harekete geçirecek kudrete davetten yoksun görülebilir?

Gündeme getirilen iddiaların özü şu noktalarda delillendirilebilir: Birincisi, insana yol göstermede Allah’ın son sözü olan Kur’an’ın ebedi olmasının, ayrıca Kur’an’ın aydınlatıcılık ve hidayete erdiricilik sıfatının gereği, metnin tamamında birbirinin içine girmiş “hakikati gösterme” ve “mesaj verme” rollerinin Kur’an’da gizlenmiş olmasıdır.

İkincisi, bir rivayette İmam Bakır’ın (a.s) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: Kur’an, tüm zamanların insanları için ışık saçan güneş ve ay gibidir.

Üçüncüsü, Müslüman araştırmacılar ve düşünürlerin geneli ayetlerin nüzul sebebi konusunda lafzın geneline itibar eder ve sebebin özelleştirmesini hiçbir şekilde Kur’an kavramlarının tüm insanları kapsamasının önünde engel görmezler. Sahabelerin ve müfessirlerin kesintisiz âdeti, nüzul konusunu hesaba katarak Kur’an ayetlerinin manasını özel bir duruma hapsetme biçiminde değildi, aksine lafzın umumunu ölçüt alırlardı.

Şeyh Tusi el-Tıbyan’da “وَإِنَّ مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ لَمَن يُؤْمِنُ ”[39]ayetinin nüzul sebebini açıkladıktan sonra şöyle yazar: Ayet Necaşi hakkında nazil olmuşsa da anlamının kapsamına sadece Ehl-i Kitab’ın tüm inananları girmez. Çünkü ayet belli bir “sebep” üzerine iner ama anlamı genel ve kapsayıcıdır.[40]

   Zemahşeri, Hümeze suresini tefsir ederken şöyle yazar: Sebebin özel olması mümkündür, ama tehdit geneldir. Her kim o kötülüğün benzerini yaparsa onun cezasının kapsamına girer. Umeyye b. Halef hakkında nazil olan, ama kınama makamında söylenip bu hoşa gitmeyen sıfatları taşıyan herkesi kapsayan “وَيْلٌ لِّكُلِّ هُمَزَةٍ لُّمَزَةٍ ”[41]ayeti gibi.[42] Dördüncüsü, Kur’an-ı Kerim’in birçok ayeti, maksadın özel bir çağ ve belli bir nesil değil, umum olduğunu açıkça ortaya koyar. Bundan dolayı bu nokta, özel ve genel iki boyutu bulunan Kur’an’ın özelliklerindendir. Tenzili, belli bir zamanda belli kimseler hakkında nazil olmasıyken, tevili tüm insanlar içindir. Hiç kuşku yok bâtınının çeşitli mertebeleri vardır ve Kur’an’ın tevilini ve bâtınının tam olarak anlaşılması ilimde derinleşmiş olanlara mahsustur. Daha önce zikredilmiş özellikler gözönünde bulundurulduğunda Allah’ın ziyafeti[43]olan bu kitabın genel amaçlarının, hem bilgi sunma, hem de inşa boyutu taşıdığı anlaşılmaktadır.

Allame Tabatabi şöyle yazar:

   Eğer kişi, İmamların, ayetlerin umum ve has, mutlak ve mukayyet oluşu çevresindeki sözleri üzerinde düşünürse çoğunlukla ayetin genel boyutundan bir hüküm çıkardıklarını, onun özel boyutundan da başka bir hüküm çıkardıklarını müşahede eder. Bazen ayetin genel boyutundan müstehap, özel boyutundan farz hükmü çıkarabilirler. Aynı şekilde haram ve kerahati bir ayetin her iki boyutundan da elde edebilirler. Bu kural temelinde ayetleri anlamada karşılaşılan güçlüklerin çoğunu çözmenin anahtarı olan ve sadece İmamların sözlerinde bulunabilecek bir usule varılmıştır. Bu meseleden çıkan sonuç şudur ki, Kur’an’ın cümlelerinden her biri kendi başına anlama sahiptir ve şeriatın ahkâmından bir hükme doğru kılavuzluk eder. Daha sonra aynı cümle, sonraki cümleyle birleşerek başka bir hükmü ortaya çıkarır, üçüncü cümlenin mülahazasıyla da üçüncü hükmü. Aynı şekilde önceki ve sonraki cümlelerine ilave ile de başkalarını.[44]

Ayetlerin nüzul ettiği konumlar, olaylar ve sorular ayetin özel bir kanıta uyumu bahsindendir, genel ve kapsayıcı bir şey olan ayetin anlamını beyan babından değil. Beşincisi, Kur’an’ın sarih ayetleri Kur’an’ın hedefinin hem eğitim, bilgi verme ve insanlığın görüşlerini ıslah, hem de arınma, terbiye ve insanı yücelik peşindeki hedeflere sevk olduğunu beyan eder: “Ümmîlere içlerinden, kendilerine âyetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara Kitab’ı ve hikmeti öğreten bir peygamber gönderen O’dur. Kuşkusuz onlar önceden apaçık bir sapıklık içindeydiler.”[45]

...............................
[22]    İbrahim 7
 [23]    A’raf 96 
[24]    Ra’d 2-3 
[25]    Mü’minun 12-16 
[26]    A’raf 175-176
 [27]    Mesed 1-5
 [28]    El-Meselu’s-Sair, tahkik: Ahmet el-Havfi, s. 275.
 [29]    Mücadele 12-13
 [30]    Bakara 275-276
 [31]    Bkz: Tefsir-i Numune, c. 2, s. 271-272
 [32]    Ebu Zeyd, Nasr Hamid, Nakdu’l-Hitabi’d-Dini, s. 213-215.
 [33]    Kabzu Bast-i Teorik-i Şeriat, s. 221. 
[34]    İnfitar 1-5
 [35]    Tekvir 1-14
 [36]    Âli İmran 30 
[37]    Nur 24-25
 [38]    Gaşiye 1-13
 [39]    Âli İmran 199. 
[40]    El-Tıbyan fi Tefsiri’l-Kur’an, c. 3, s. 93.
 [41]    Hümeze 1 (Arkadan çekiştirip yüzüne karşı alay edenlerin vay haline.)
 [42]    El-Keşşaf, c. 4, s. 283. 
[43]    Metinde “meadubetullah” 
[44]    El-Mizan fi Tefsiri’l-Kur’an, c. 1, s. 262. 
[45]    Cuma 2