AhlolBayt News Agency (ABNA)

source : ابنا
Perşembe

22 Şubat 2024

15:12:10
1439678

İmam Mehdi'yi Beklemek ve Görevler 3

Gaybet döneminde bekleyenler için zikredilen önemli görevlerden biri de Ehlibeyt’in (as) velayetinde sebat göstermektir. Bu görev o kadar önemlidir ki sebat gösteren bekleyen, bin şehit sevabı kazanmaktadır.

          Uluslararası Ehl-i Beyt (a.s) Haber Ajansı – ABNA:  2-5- Bekleyenlere Şehitlik Mükâfatı

Bekleyenler, sevap bakımından Allah yolunda canlarını verenlere benzetilmiştir. Nitekim Hz Ali (as) şöyle buyuruyor:

“Bizim emrimizi/davamızın zaferini bekleyen, Allah yolunda kanına boyanmış (şehitler) gibidir”.  (Age. 645)

2-6- Allah’la Yoldaş Olmak

Bir diğer hadiste İmam Rıza (as) sabrı ve fereci beklemeyi övmüş ve Kur’an ayetleri çerçevesinde Allah’ın bekleyenlere yoldaş olduğuna şahitlik etmiştir.    

“Ne kadar güzeldir, sabır ve fereci beklemek. Allah’ın şöyle buyurduğunu işitmediniz mi? ‘Bekleyin ben de sizinle birlikte bekliyorum.’ Ayrıca yine Allah şöyle buyuruyor: ‘Öyleyse bekleyin ben sizinle birlikte bekliyorum.”  (Meclisi, 1403, c52, 129)  

 Bekleyişin güzelliği Allah’ın da kendisini bekleyenlerden olarak anması ve tüm bekleyenlere eşlik etmesidir. İnsanın kendisini Allah’la birlikte hissetmesi ne güzel bir bekleyiştir.

Bu iki bahisten de anlaşıldığı üzere gaybet zamanında İmam-ı Zaman’ın zuhurunu bekleyen –hem marifet açısından hem de amel açısından- tüm zamanların en üstünüdür. Onlar için söz konusu olan sevaplar en yüksek düzeydedir. Diğer bir ifadeyle bekleyen, halis Şiilerin özelliklerine ve halis müminlerin sevabına sahiptir. Dolayısıyla üstlendiği ağır görevleri vardır. Şimdi rivayetlerden hareketle onlardan bazılarına işaret edilecek.

3- Bekleyenlerin Görevleri

Belki de denilebilir ki bekleyenleri kendi zirvesinde tutan en önemli görevleri huzurda olduğunu hissetmesidir. Yani bekleyen şahıs, bir taraftan yaptığı tüm amel ve davranışların İmam-ı Zaman’ın gözlerinin önünde yani onun huzurunda olduğunu bilir. Öte taraftan da Allah, ona o kadar akıl, marifet ve kalem vermiştir ki gaybet, onun için bir müşahede mesabesindedir.

Bu yüzden, böylesi şartlar içinde gaybet döneminde huzurda olduğu hissini kazanmaktadır. Bununla ilgili olarak Hz. Emir’den (as) şöyle nakledilir:

Rumeyle Nami şöyle diyor: Hz. Ali (as) zamanında ağır bir hastalığa yakalandım. Cuma günü biraz hafiflemiş hissedince kendi kendime gidip Müminlerin Emiri’nin arkasında namaz kılayım dedim. Mescide gittim, Hz. Ali minbere çıktığında benim hastalığım yeniden ağırlaştı. Hz. Emir (as) minberden sonra bana: ‘’Ey Rumeyle hastalıktan kıvrandığını görüyorum’’ dedi. Evet dedim ve durumumu anlattım. Hz. Ali buyurdu ki: ‘’Ey Rumeyle, hasta olan hiçbir mümin yoktur ki biz de onun hastalığı vesilesiyle hasta olmayalım, üzüntüsü yoktur ki biz de onun üzüntüsüyle üzülmeyelim. Hiçbir duası yoktur ki biz ona amin demiş olmayalım ve suskunluğu yoktur ki biz onun için dua etmiş olmayalım.’’ Dedim ki: ‘’Ey Müminlerin Emiri, canım sana feda olsun! Bu mesele sizin çevrenizdeki insanlar için geçerlidir; peki siz çevrenizde olmayan birini görüyor musunuz?’’ Bunun üzerine Hz. Ali (as) ‘’Ey Rumeyle, ne yeryüzünün doğusundaki ne de yeryüzünün batısındaki mümin bizden gizli değildir’’ diye buyurdu.’’ (Age. C.26, 140. H,11)

Bu hadis, onların müminleri ihata ettiğini açıklıyor. Onların tüm halleri, hastalıkları, üzüntüleri, sükûtları, duaları, her zaman İmamın gözünün önündedir. Ayrıca müminin İmam-ı Zaman’ın (as) onu gördüğüne inandığını açıklıyor.

İmam Seccad şöyle buyuruyor:

“Ey Eba Halid! Onun gaybet döneminde yaşayıp, imametine inanan ve zuhurunu bekleyenler bütün zamanların en faziletlileridir. Zira Allah Teâla onlara öyle bir akıl, şuur ve marifet bahşetmiştir ki gaybet, onlar için doğrudan görmek mesabesindedir."  (Tabersi, 1403, c.2, 318) 

İmam bu hadiste buyuruyor ki zuhuru bekleyen ve onun imametine inanan kimseler, tüm zamanların en üstünüdürler. Bunun sebebini de Allah’ın onlara özel bir akıl, anlayış ve marifet vermesiyle açıklıyor. O kadar ki onlara verilen akıl, kavrayış ve marifetle gaybet meselesi onlar için müşahede hali gibidir.

Nitekim bekleyenlerin kendilerini Hz. Mehdi’nin (as) huzurunda hissetmesi, onların adeta İmam-ı Zaman’ı görüyormuş gibi yaşamasını sağlamaktadır. Böylesi bir his sayesinde ona karşı yapması gereken görevlerinin hiçbirini ihmal etmiyor. Dolayısıyla İmam Seccad’ın rivayetinin devamında onlardan, Peygamberle yan yana cihat eden kimseler, gerçek ihlas sahipleri ve sadık Şiiler diye söz edilmiştir.

Bazı görevler, bekleyenlerin geneli için bazı görevler ise sadece âlimler için söz konusudur. Önce genel için söz konusu olan görevleri sonra da bu alandaki âlimlerin görevini açıklayalım.

3-1- Sürekli Olarak İmam-ı Zaman’ı Yâd Etmek

Bir hadiste İmam Kazım (as) şöyle buyuruyor:

 “Şahıs olarak insanların gözünden gaip olsa da onun yâdı müminlerin kalplerinden gaip olmaz”.  (Meclisi,  1403, c.51, 150)

Bu rivayete göre İmam-ı Zaman (as) şahsen gözlerden kayıp olsa da o, mümin kalplerde zikredilerek asla unutulmaz. Bir başka deyişle müminler ve Hz. Mehdi’yi bekleyenler, sürekli onu yâd ederler ve onu zikrederek yaşarlar. 

3-2- İmamların Velayetinde Sabır ve Sebat Göstermek

Gaybet döneminde bekleyenler için zikredilen önemli görevlerden biri de Ehlibeyt’in (as) velayetinde sebat göstermektir. Bu görev o kadar önemlidir ki sebat gösteren bekleyen, bin şehit sevabı kazanmaktadır. İmam Seccad, bu konuda şöyle buyuruyor:

“Herkim, Kaimimiz’in gaybet döneminde velayetimiz üzere sebat ederse, Allah ona Bedir ve Uhut şehitleri gibi bin şehidin sevabını bahşeder’’. (Age. C.25, 125)

‘’Kim İmam Mehdi’nin gaybeti döneminde bizim velayetimizde sebat gösterirse Allah ona Bedir ve Uhud şehitleri gibi bin şehidin sevabını verir.’’

3-3- Görevle Amel Etmek (Vera Ve İçtihat)

İmam Sadık, (as) İmam-ı Zaman’ın (as) dostlarını tarif ederken onların bekleyiin yanı sıra vera, iyilik ve ahlakla davrandıklarını söyler. Bu hadiste İmam Sadık açık bir şekilde vera, iyi ahlak ve bekleyişi birlikte emretmiş ve İmam Mehdi’nin ashabı olmanın şartını bu üç görevi yerine getirmek olarak açıklamıştır. Eğer bu sahabe ölürse onun sevabı İmam-ı Zaman’ı idrak edinceye kadar vera ve iyi ahlakla bekleyen kişininki gibi olacaktır.

“Hz. Mehdi’nin ashabı olmayı gönülden isteyen biri, bekleyiş içinde olmalı, vera ve iyi ahlakla amel etmelidir. O, bekleyiş halinde ölür de İmam ondan sonra kıyam ederse, o kişi İmamı idrak etmiş kişiler gibidir. Onun için de sevap vardır. O halde gayret gösterin ve bekleyiş içinde olun! Bu durumda nr mutlu size ey ilahi rahmete nail olanlar topluluğu!’’ (Numani, 1397, 200)

Görüldüğü gibi İmam, bekleyişin yanı sıra bekleyen kişilerden vera, takva ve iyi ahlakla amel etmeye çalışmalarını da istemektedir. Çünkü dinin esası vera, takva ve ahlaktır, bekleyen kişi bu iki dini görevi yerine getirerek gerçek bir bekleyen olur.

3-4- Fereci Beklemek ve Umutsuzluğun Olmaması

Bekleyenler için gaybet döneminde belirtilen görevlerden biri de beklentide umutsuzluğa düşülmemesi, şeytanın onlara verdiği vesveselerin onları umutsuzluğa düşürmemesidir. Onlar bilmelidir ki bekleyiş ne kadar uzun da sürse sonunda hak devletin zuhuru gerçekleşecektir.

Hz. Ali (as) ferec bekleme emrini umutsuz olmamakla birlikte zikretmiştir:

 “Fereci bekleyiniz, Allah’ın rahmetinden umut kesmeyiniz. Allah Azze ve Celle katında en sevimli amel fereci beklemektir”. (Age.)

Fereci beklemek, umutsuzluğa kapılmama ile birlikte olursa insanı bekleyen olmaya layık kılar. İnsanın fereci bekleme zamanı boyunca umutsuzluğa kapılmaması zordur. Belki de bekleyenin Allah katında sevgili olmasının sırrı, bekleyiş süresi boyunca umutsuzluğa kapılmamasıdır.

3-5- Bize Ulaşana Tutunmak

Bazı rivayetlerde bekleyenler için İmamlardan (as) onlara ulaşanlara tutunmak ve onlara bağlı kalmak bir görev olarak zikredilmiş ve gaybet döneminde diğer bir emir size ulaşıncaya kadar önceki emre tutunun diye buyrulmuştur.

İmam Sadık (as) bu konuda şöyle buyuruyor:

 ‘’Size diğer emir açıklanıncaya kadar önceki emre tutunun!’’ (Age. 158)

‘’Yeni emir sizin için açıklığa kavuşuncaya kadar elinizde olanlara tutunun.’’ (Age. 159)

“İşin hakikati size açıklanıncaya kadar hâlihazırda sahip olduğunuz önceki emre tutunun.’’ (Age. 159)

Allame Meclisi, bu rivayetleri zikrettikten sonra, şu açıklamayı yapıyor: Bu rivayetlerdeki kasıt, dinde sarsıntıya ve amelde şaşkınlığa düşülmemesidir. Yani bu rivayetler demek istiyor ki usul-i dinde ve füru-u dinde İmamlardan size ulaşanlara tutunun, amelleri terk etmeyin, imamınız zuhur edinceye kadar sapmayın. (Meclisi, 1403, c.52, 133)

3-6- Ferec İçin Dua Etmek

Bekleyenlere gaybet döneminde emredilen şeylerden biri de İmam-ı Zaman’ın (as) fereci için dua etmektir. Bundan daha da önemlisi mukaddes mercilerden gelen buyruklarda (tevkilerde) ferec için çok dua edilmesi istenmiştir. İmam-ı Zaman (as) İkinci Naibi Muhammed bin Osman’ın eline ulaşan mektubunda gaybetin sebeplerini açıkladıktan sonra ferecin çabuk gerçekleşmesi için çok dua edilmesini emretmekte ve şöyle buyurmaktadır:

“Ferecin çabuk olması için çok dua ediniz. Bu, kesinlikle sizin kurtuluşunuzdur.’’ (Tabersi, 1403, c.2, 471)

Bu iş hem de İmam-ı Zaman (as) tarafından gaybet dönemi için tayin edilen önemli görevlerden biridir. Bekleyen şahıs Allah’a ferecin çabuk gerçekleşmesi için dua etmelidir.  

Daha önce de söylediğimiz gibi İmam daima bekleyenlerin gönlündedir. Belki bu hadis şu şekilde toparlanabilir: Bekleyenler daima İmam-ı Zaman’ın fereci ve zuhuru için dua etmektedir. Çokça yapılan bu dualar, İmam-ı Zaman’ın (as) buyurduğu gibi onlar için başlı başına bir kurtuluş ve ferahlıktır.

3-7- Bekleyen Âlimlerin Görevleri

Gaybet döneminde din âlimleri için genele zikredilen görevlerden daha ağır görevler zikredilmiştir. Rivayetlere göre onlar, halkı imama çağırmalı, İmam’ın varlığıyla yol göstericiliği yapmalıdır. İmam’ın görüşlerini savunmalı, Allah’ın zayıf kullarını şeytanın ağına, şüphe ve sapkınlığa düşmekten kurtarmalıdır. Böylesi âlimler Allah katında en üstün olanlar diye adlandırılmıştır. İmam Ali bin Muhammed (as) şöyle buyurmuştur:

 ‘’Eğer Kaimimizin gaybetinden sonra halkı ona çağıran, Allah’ın hüccetleriyle onun dinini savunan, Allah’ın zayıf kullarını şeytanın ve Nasıbilerin ağına düşmekten kurtaran âlimler olmasaydı, Allah’ın dininden irtidat etmeyen hiç kimse kalmazdı. Zayıf Şiilerin kalplerinin dizginini tutan onlardır, tıpkı geminin dümenini tutan gemi kaptanları gibi. Onlar, Allah katında en üstün olanlardır”.  (Meclisi, 1403, c.2, 6)

Sonuç

Toparlayacak olursa şunu söyleyebiliriz: Bekleyen şahıs, bekleyenler için zikredilen vasıflara sahip olan ve gaybet zamanındaki görevlerini yapandır. Zikredildiği üzere, o, kendine özgü özellikleri –hem itikadi açıdan hem de ameli açıdan- bakımından zirvede yer almaktadır. Nitekim bekleyen unvanı, böylesi bir durumda anlamını kazanmaktadır. Bekleyen kelimesi bu vasıflarla ve gaybet dönemindeki görevlerini yerine getirerek liyakatli bir şahıs olmaktadır. Dolayısıyla bekleyenler için zikredilen bu vasıflar ve görevler sebebiyle gaybet döneminde bekleyişin en faziletli amel diye adlandırılması şaşırtıcı değildir.

Bekleyenler yakînin ve sâlih amelin zirvesindedir. Onlar, Allah’ın Resulü’nün (s) kardeşi unvanını almıştır. Muttakilerin misdakıdırlar. Tüm zamanlardaki insanların en üstünü olarak adlandırılmışlardır. Allah onlara özel bir akıl, marifet ve anlayış bahşetmiştir. Daha da önemlisi onlar, gaybet döneminde İmam-ı Zaman’ın hazır olduğunu hissetmektedirler. Sürekli olarak İmam-ı Zaman’ı zikretmekte ve gaybet döneminde hiçbir zaman umutsuzluğa kapılmamakta, sürekli olarak vera ve güzel ahlakla hareket etmektedirler. Peygamberi görmedikleri, İmam ise kendilerinden gizli olduğu halde bu vasıflara sahip olarak bekleyiş, dindarlığın doruk noktasıdır. Bu ise, bekleyenler olarak onların en faziletli olmalarının sırrını herkes için açık hale getiriyor fereci beklemenin de en üstün amel oluşunu açıklıyor.