Uluslararası Ehl-i Beyt (a.s) Haber Ajansı – ABNA:
Kaynakların çoğunda 1601-1607 yılları arasında Isfahan'da doğduğu ifade
edilmekle birlikte Kısas-ı Hakan! adlı eserin sahibi Velikuli Big
Şamlu'ya göre ise 1601 yılında Tebriz' de dünyaya gelmiştir. 1603
yılında Şah Abbas, Tebriz kalesini fethedince. Sa'jb'In ailesi
Tebriz'den lsfahan'a göç etmiştir. Saib, bu şehirde büyümüş ve
yetişmiştir.
Sonraları artık yaşlanmış olan Saib inzivaya çekilmiş ve saraya gidip gelmemesine rağmen, saygı görmeye devam etmiştir.
lsfahanda vefat eden ve kendi adıyla anılan tekkede toprağa verilen Saibin doğum tarihinde olduğu gibi vefat tarihi konusunda da şüpheler vardır. Kaynaklarda ölüm tarihi hakkında farklı bilgiler bulunmaktadır. Tezkire yazarlarının çoğu, "Saib vefat yaft = Sil'ib vefat etti" ibaresinin tekabül ettiği 1670 yılında vefat ettiğini kaydetmektedir.
Mevlana Celaleddin (ö, 1273) ve Sa' di-yi Şirazi (ö. 1292)'ye büyük ilgi duymuş, Hafız-ı Şiraz! (ö. 1390)'den de büyük ölçüde etkilenmiştir." Kendi çağdaşı olan şairlere karşı da sevgi ve saygı beslemiş, herhangi bir kıskançlık duyrnamıştır."
Saib; Talib-i Amuli (ö, 1626), Kelim-i Kaşani' (ö. 1651), Zuhüri-yi Turşizi (Ö. 1616), Hakm-ıRukna-yı Kaşanı, Hakim Şifa'i-yi Isfahani (ö. 1628), Eşref-i Mazenderani. Mir Necat-ı Isfahani, Ebu Turab-ı Tebrizi, Muhsin Te'siri Tebrizi gibi şairlerle çağdaştir.'
Hind üslubunun ِönde gelen temsilcilerinden olan Saibin şiirlerinde; yeni mazmunlar üretmek, düşüncede incelik; irsalülmesel, mecaz,müraatünnazir gibi sanatlara bolca yer vermek gibi ِözelliklere rastlanır.
Saibin yaşadığı dِönemde en çok kullanılan şiir türü gazel olup Mevlana ve Hafız gibi şairlerin dِönemindekinden farklı olarak dünyevi arzuları konu almaktadır. Bu döِnemin gazellerinde, eski şairlerin şiirlerine yapılan nazirelere çokça rastlanmaktadır. Şiirlerinde darbımeselleri bolca kullanan Saib' in de gazelde Mevlana ve Hafızdan etkilendiği ve onların gazellerine nazire sِöylediği gِrülmektedir.
Gazel dışında da çeşitli kalıplarda şiir sِöyleyen Saib, Farsça şiir söِyleyen şairler arasında "tekbeyt" türünü ِözel mazmunlarla en iyi kullanan şairdir.
Şarie ait Türkçe'ye tercüme edilmiş bazı beyitler:
ömür geçti, sefer hazırlıklarını yapın. Ecel kılıcı sizden ne keserse, oradan kesilin, ona razı olun. Ey aşk denizinden ayrı düşen dostlar, bahar seli yola inmişken yığılın, siz de ona katılın. Zamanın devri sizi ayak altına almamıştır. Çiğ taneleri eriyip güneşin çıkma vaktine doğru çimenden çekilin.
Felekte pervane olmayan devrandan habersizdir. Bu gül ile karanlık aynaları aydınlatın, yansıtır hale getirin
Gökyüzü, kol kanat açma makamı değildir. Nar taneleri gibi birbirinize sokulun, ayrılmayın
"Şirin Kalem" adıyla bilinen amcası Şernseddin-i
Tebrizi''nin yanında hat sanatını öğrenmiş; edebiyat ile akli ve nakli
ilimler üzerine dönemin en ünlü alimlerinden ders almıştır. Genç yaşta
Hac ziyaretinde bulunan Saib. Osmanlı yönetimi altındaki bazı ülkeleri
gezdikten sonra Isfahana dönmüş ve orada birsüre ikarmet etmiştir.
1.
Şah Abbas nezdinde bazı kişilerin onun aleyhinde bulunduklarını
öğrenince, Hindistana gitme sevdasına kapılmıştır. 1625 yılında
Isfahandan ayrılarak Kabile gitmiş ve Zafer Han'ın hizmetine girmiştir.
Agra, Lahor. Burhanput ve Keşmir seferlerinde Zafer Hana refakat
etmiştir. Sil'ib'e burada "Mustaid Han" unvanı verilmiştir. Burhanpur'da
iken babasının. Onun peşinden Isfahan'dan Agra'ya geldiği haberini
almış; Keşmirde Zafer Hanın yanında bir süre babasıyla birlikte
kaldıktan sonra İran'a dönmüştür. Şairin Hindistan' daki ikameti 9 yıl
kadar sürmüştür."
Bir süre Meşhed, Kum, Kaşan, Kazvin, Erdebil. Yezd
ve Tebriz'de kalmış; Şah Abbas'ın torunu olan ve Safi mahlasıyla şiirler
söyleyen Sam-I Mirza'nın saltanat sürdüğü dönemde (1628-1642) yeniden
Isfahana dönmüş ve bu zat hakkında kasideler söylemiştir. Seyahatleri
sırasında Kum'da Mevla Abdurrezzak-ı Lahici, Kaşan'da ise Mevla Muhsin-i
Feyz ile görüşmüştür. Şah Safi'den sonra, Sani mahlasryla Türkçe ve
Farsça şiirler söyleyen oğlu II. Şah Abbas saltanat sürmüştür. Onun 24
yıllık saltanatı süresince Sa'ib, şöhret ve azametinin en yüksek
derecesine ulaşmış ve Meliküşşuara unvanını almıştır. Bir defasında da
onunla birlikte Mazenderana gitmiştir.Sonraları artık yaşlanmış olan Saib inzivaya çekilmiş ve saraya gidip gelmemesine rağmen, saygı görmeye devam etmiştir.
lsfahanda vefat eden ve kendi adıyla anılan tekkede toprağa verilen Saibin doğum tarihinde olduğu gibi vefat tarihi konusunda da şüpheler vardır. Kaynaklarda ölüm tarihi hakkında farklı bilgiler bulunmaktadır. Tezkire yazarlarının çoğu, "Saib vefat yaft = Sil'ib vefat etti" ibaresinin tekabül ettiği 1670 yılında vefat ettiğini kaydetmektedir.
Mezar taşında ise ölüm
tarihi olarak 1676 yılı yazılmıştır. Emiri Firuzkuhi, mezar taşının,
şairin ölümünden çok sonra yazıldığını ve bu tarihin doğru olmadığını
ifade etmektedir. Ancak Saib üzerine araştırmalar yapan ve şiirlerini
yayınlayan Muhammed Kahraman, divanın 1675 tarihli ve Saibin kendi el
yazısıyla yazılan bir nushasını bulmuştur. Bu da şairin en azından bu
tarihe kadar hayatta olduğunu göstermeketdir. Ayrıca şairin çağdaşı olan
Va' iz-I Kazvini'rıin, onun vefatı için söylediği rubainin son
mısraında düşürdüğü1676 tarihine bakılırsa, tezkire yazarlarının
yanıldığı söylenebilir."
Dindar, İslami esaslara riayet eden ve son
derece olgun bir kişiliğe sahip olan şair tasavvufa da intisab etmiş
olup Şeyh Salih-i Lenbani'min mürididir.Mevlana Celaleddin (ö, 1273) ve Sa' di-yi Şirazi (ö. 1292)'ye büyük ilgi duymuş, Hafız-ı Şiraz! (ö. 1390)'den de büyük ölçüde etkilenmiştir." Kendi çağdaşı olan şairlere karşı da sevgi ve saygı beslemiş, herhangi bir kıskançlık duyrnamıştır."
Saib; Talib-i Amuli (ö, 1626), Kelim-i Kaşani' (ö. 1651), Zuhüri-yi Turşizi (Ö. 1616), Hakm-ıRukna-yı Kaşanı, Hakim Şifa'i-yi Isfahani (ö. 1628), Eşref-i Mazenderani. Mir Necat-ı Isfahani, Ebu Turab-ı Tebrizi, Muhsin Te'siri Tebrizi gibi şairlerle çağdaştir.'
Eserleri: İran edebiyatı
tarihinde en verimli şairlerden biri kabul edilen Saibin eserleri manzum
ve mensur olmak üzere ikiye ayrılır. Şiirlerinin 200000 ile 300000
beyit arasında olduğu belirtilmektedir.
Ayrıca 20000 beyit kadar Türkçe
şiiri olduğu da ifade edilir. Manzum eserleri, Farsça ve Türkçe gazeller
ve kasidelerden oluşan Divan'i ile Kandaharname ve Mahmud u Aydz adlı
mesnevilerinden ibarettir.'! Gazellerinin beyit sayısının 4-23 arasında
değiştiği ve gazellerde riayet edilmesi gereken kurallara pek uymadığı
güِrülmektedir. Gazellerinde kafiye tekrarına çokça rastlanmaktadır.
Attar, Sadi, Hafız gibi çok sayıda şaire nazire yazdığı gazellerinde
tasavvuf, aşk ve nasihat gibi konuları ele almaktadır. Dünyanın çeşitli
kütüphanelerinde yazma nüshası bulunan Sa'ib'in Divan"ı ilk kez 1871
yılında Hindistan'da basılmıştır. Daha sonra ise İran ve Hindistan'da
defalarca basılmıştır. İran'da Muhammed-I Kahraman tarafından 6 cilt
halinde hazırlanan ve Divan-ı Sش'ib-i Tebrizi adıyla 1996 yılında
Tahran' da basılan divan, 73000 beyit içermektedir. Saib ayrıca değişik
döِnemlere ait 691 şairin şiirlerinden seçmeler yapmıştır. Beyaz veya
Sefine-i
Sa'ib adıyla bilinen bu seçmeler henüz basilmamıştır.11 Eserin bilinen
tek nüshasına ait bazı böِlümler, Vahid-i Destgirdi tarafından Armağôn
adlı dergide yayımlanmıştır.Hind üslubunun ِönde gelen temsilcilerinden olan Saibin şiirlerinde; yeni mazmunlar üretmek, düşüncede incelik; irsalülmesel, mecaz,müraatünnazir gibi sanatlara bolca yer vermek gibi ِözelliklere rastlanır.
Saibin yaşadığı dِönemde en çok kullanılan şiir türü gazel olup Mevlana ve Hafız gibi şairlerin dِönemindekinden farklı olarak dünyevi arzuları konu almaktadır. Bu döِnemin gazellerinde, eski şairlerin şiirlerine yapılan nazirelere çokça rastlanmaktadır. Şiirlerinde darbımeselleri bolca kullanan Saib' in de gazelde Mevlana ve Hafızdan etkilendiği ve onların gazellerine nazire sِöylediği gِrülmektedir.
Gazel dışında da çeşitli kalıplarda şiir sِöyleyen Saib, Farsça şiir söِyleyen şairler arasında "tekbeyt" türünü ِözel mazmunlarla en iyi kullanan şairdir.
Şarie ait Türkçe'ye tercüme edilmiş bazı beyitler:
ömür geçti, sefer hazırlıklarını yapın. Ecel kılıcı sizden ne keserse, oradan kesilin, ona razı olun. Ey aşk denizinden ayrı düşen dostlar, bahar seli yola inmişken yığılın, siz de ona katılın. Zamanın devri sizi ayak altına almamıştır. Çiğ taneleri eriyip güneşin çıkma vaktine doğru çimenden çekilin.
Felekte pervane olmayan devrandan habersizdir. Bu gül ile karanlık aynaları aydınlatın, yansıtır hale getirin
Gökyüzü, kol kanat açma makamı değildir. Nar taneleri gibi birbirinize sokulun, ayrılmayın
eğer
ahir ömrünüzde delikanlı bahtına sahip olmayı umarsanız, ihtiyarların
kıymetini gençlikte bilin. Kuru kuruya tövbe günahları daha da arttırır.
Bu dünyaya meyil tozunu, pişmanlık aşkıyla silin. İbadetsizlik,
ihtiyarların boyunu ortaya çıkarır. Bu kambur felek sizi eğmeden, siz
eğilin.