İran Yargı Erki Başkanının Uluslararası İlişkilerden Sorumlu Yardımcısı ve İnsan Hakları Merkezi Sekreteri Kazım Garibabadi, BM İnsan Hakları Konseyi'nin Cenevre'deki 55. toplantısında, İran’a karşı BM insan hakları konseyi’nin sözde gerçeği bulma heyetinin raporunun hukuki ve kanuni geçerliliğinin olmadığını ifade ederek bu raporu reddetti.
Kazım Garibabadi, bu toplantıda, sözde gerçeği bulma heyetinin bazı batılı ülkelerin lobi faaliyetleri ve siyasi müzakereleri sonucunda oluşturulduğunu ve raporunun bu ülkelerin baskısıyla yazıldığını belirterek “Bu siyasi kampanyada asıl rolü Alman hükümeti oynuyor. Bu ülke Saddam rejimini kitle imha kimyasal silahlarıyla donatıp bu silahların kullanılması sonucunda 13 binden fazla İran vatandaşı şehit oldu, 100 binden fazla kişi de yaralandı.”
Garibabadi sözlerine şunları da ekledi:
“Amerika, Almanya, İngiltere, Fransa, Kanada gibi insan hakları iddiasında bulunan ülkeler, İran vatandaşlarından birinin ölümünü bahane ederek insan hakları pozu almış ve bunun siyasi mekanizmasını oluşturmuşlardır. Gerçeği bulma heyeti adı verilen bu kişiler kendilerini İranlı kadın ve çocukların destekçisi olarak tanıtarak zalimane ve yasa dışı tek taraflı yaptırımları onaylayıp uygulayarak on milyonlarca İranlının haklarını ciddi şekilde ihlal etmişlerdir.
Garibabadi" ayrıca şunları belirtti:
“Öte yandan insan hakları savunucusu ülkeler, İran'da aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 17 binden fazla masum insanı öldüren ve topraklarına yerleştiren teröristlere destek verdi.”
İran'ın Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi’ndeki Temsilcisi Sümeyye Kerimdust, BM'nin İnsan Hakları Özel Raportörü Cavid Rahman’ın raporuna tepki olarak, “Konseyin siyasallaşmasına karşı çıkan herkese teşekkür ediyoruz” ifadelerini kullandı.
İranlı diplomat konuşmasını söyle sürdürdü: Ana destekçiler siyasi kazanımları için konseyi bir araç olarak kullanmayı bırakmalı. Buna rağmen hâlâ insan hakları davasını desteklemeye kararlıyız; Hiçbir şey bizi insan haklarını geliştirmek ve korumak için kurumlarımızı güçlendirmekten ve hukuki, adli ve idari altyapıyı geliştirmekten alıkoyamaz. İran, UPR, özel prosedürler, anlaşma organları ve Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği Ofisi dahil olmak üzere insan haklarıyla ilgili mekanizmalarla olan ilişkilerini sürdürecek. İran, raporunu geçtiğimiz Kasım ayında Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi kapsamında İnsan Hakları Komitesi'ne sunması bunun son örneğidir.