Uluslararası Ehl-i Beyt (a.s) Haber Ajansı – ABNA:
Hamas’ın 7 Ekim’de Aksa Tufanı adı verilen bir operasyonla İşgalci
Siyonist İsrail’e saldırması sonrasında İsrail’in Gazze’ye yönelik
saldırıları Filistinlilere tam bir Holokost uygulandığını göstermekte.
Bebek katili Siyonist İsrail rejimi durumu “meşru müdafaa hakkı” olarak
açıklasa da öldürülen insanların çoğunluğunun kadın ve çocuklardan
oluştuğu göz önüne alındığında bunun müdafaadan ziyade farklı bir hedefi
olduğu akıllara gelmekte.
Yahudi tarihine bakıldığında Hz.
Süleyman’ın yapmış olduğu mabedin önce Babilliler ardından Romalılar
tarafından yıkılmasından sonra 3. Mabedi inşa etmek hedefleri olduğu
görülmektedir. Bir kısım Yahudi bu mabedin kendileri tarafından
yapılmayacağını, mabedin yeniden inşasının İsa Mesih’in tekrar zuhur
edip deccalle savaştıktan (Armagedon Savaşı) sonra Tanrı tarafından
yapılacağına inanmaktalar. Yahudiler içinden bir topluluk ise Tanrı’yı
kıyamete zorlayıp mabedin kendileri tarafından yapılacağına
inanmaktalar.
Bu olaylardan biri ve eksantrik olanı ‘kızıl ineğin ortaya çıkışı’ inancıdır. Bu inanca göre bu ineğin Zeytin Dağı’nda törenle kurban edilerek kanı ile 3. mabedin olduğu yerin kutsanması ve ineğin eti ve derisinin yakılarak küllerinin savrulması gerekmekte. Evanjelistler ve Yahudiler yıllardır bu ineğin ortaya çıkması için büyük çaba harcamakta ve bu işi için büyük bir meblağ harcamaktalar.
İsrail merkezli
Kanal 12 haber ajansı İsrail hükümetinin, Mescid-i Aksa’nın avlusunda
yer alan Kubbetu’s Sahra’nın yerine ‘Üçüncü Tapınak’ inşa etmeyi
amaçlayan ‘Kızıl İnek’ projesini uygulamak için tahsis ettiği fonlarla
ilgili olarak ağustos ayının ilk günlerinde bir haber yayınladı.
Bununla birlikte saldırıların devam
ettiği sırada İşgalci Siyonist Rejim Başbakanı Netanyahu’nun basına
verdiği bir demeçte İsrail ordusunun Gazze’ye yönelik kara harekâtına
hazırlandığını belirtmesinin ardından, “Bizler ışığın insanlarıyız,
onlar karanlığın insanları ve ışık karanlığa karşı zafer kazanacaktır…
Artık tek bir amaç için bir araya gelmenin zamanıdır; Zafere ulaşmak
için hızla ilerlemek. Ortak gücümüz ile haklılığımıza ve Yahudi halkının
ebediliğine olan derin inancımızla Hamas’a karşı Yeşaya kehanetini
göreceğiz. Ülkenden şiddet, sınır boylarından soygun ve yıkım haberleri
duyulmayacak artık. Surlarına kurtuluş, kapılarına Övgü adını
vereceksin” ifadelerini kullandı.
Netanyahu’nun açıklamasında
Yahudilerin kutsal kitabı Tanah’ın Peygamberler bölümünde yer alan
Yeşaya anlatısına gönderme yapıldığı görülmektedir. Netanyahu ve
kabinesindeki aşırıcı bakanlarının bu tarz açıklamaları bu savaşın arka
planında dini bir inanışın yattığını göstermektedir. Bu inanç, Müslüman
ve Arap dünyası tarafından batıl bir inanç olarak kabul edilse de
Evanjelikler ve Siyonistler tarafından kullanılan bir argümandır.
Yine savaşın seyrine baktığımızda Kassam Tugaylarının başlattığı Aksa
Tufanı operasyonunun ertesi sabahı başta ABD Dışişleri Bakanı, ABD
Savunma Bakanı, ABD Başkanı, İngiltere Başbakanı, Fransa Cumhurbaşkanı,
Almanya Şansölyesi, AB Yüksek Temsilcisi, Yunanistan Başbakanı gibi
batılı emperyalist ülke başkanlarının hemen hemen hepsi Tel Aviv’e
gelerek Siyonist rejime desteklerini açıkladılar.
Hamas gibi küçük
bir gücün karşısında tüm askeri imkanlara sahip Siyonist İsrail Rejimine
bu ölçüde bir destek vermek tarihte görülmemiş bir olaydır. Böyle
yüksek derecede desteğin Tel Aviv’e giderek sunulması batılı devletlerin
asıl amaçlarının İsrail’in yanındayız demek olmadığı olgusunu gün
yüzüne çıkarmaktadır. Siyonist İsrail’e destek olmak için Tel Aviv’e
gelmelerine gerek olmadığı herkesçe bilinmektedir. Şatafatlı
saraylarından yapacakları açıklama ve gönderecekleri bombalar yeterli
olacaktır.
Gazze’de yaşananlar, Siyonist ve batılı yetkililerin
açıklamaları ve yaptıkları, Siyonist İsrail’e destek olmayı kutsal bir
görev sayıp Süleyman Mabedi’nin inşa edilmesini dini bir yükümlülük
olarak gören Evanjelistlerin batı emperyalist dünyasındaki siyasi gücünü
de ortaya koymaktadır.