İmam Hüseyin (a.s), en zor koşullarda bile ailesini anlardı. Aşura gününün zor şartlarında, çocuğu sevgi istediğinde, attan iner, Hz. Sekine'yi okşar, kucaklar ve tüm sevgisiyle çocuğuyla konuşurdu.
Eğer ailede karşılıklı anlayış varsa, bunun sonucu insaf olur ve hiçbir zaman haksızlık olmaz. Ancak karşılıklı anlayış olmazsa, bu yersiz beklentilere neden olur. Aile babası dışarıdan yorgun ve bitkin geldiğinde, eşinin ve çocuklarının sadece eğlendiklerini düşünmemeli, onların ne durumda olduklarını anlamazsa, burada alacaklı olur ve onda yersiz bir beklenti oluşur. Ya da yorgun ve bitkin olan anne, babanın eğlence peşinde olduğunu düşünmemeli, babanın da hayatı kolaylaştırmak için çabaladığını anlamalıdır. Bu nedenle, hayatın huzuru için herkes birbirini anlamalıdır.
Karşılıklı Anlayışı İfade Etme Yolları
a) Birbirine teşekkür etmek
İlk olarak sözlü teşekkürdür; yani eşin çabalarına dil ile teşekkür etmek. Onun iyiliklerini anmak da bir tür teşekkür sayılır.
İkincisi pratik teşekkürdür; yani onun çabasına karşılık biz de aynı şekilde karşılık veririz.
b) Birbirinin işini övmek
Erkeğin sofra başına her oturduğunda eşinin yemek pişirme becerisini övmesi ve onu lezzetli yemek pişirdiği için teşvik etmesinde hiçbir sakınca yoktur. Koca dışarıdan iyi bir alışveriş yaptığında, kadının seçtiği güzel meyvelerden övgüyle bahsetmesinde ne sakınca var? Bu övgüler, eşimizin çabalarının ve gayretlerinin farkında olduğumuzu gösterir.
c) Beklentileri koşullara ve gerçeklere göre ayarlamak
Hayatın farklı durumlarında farklı haller olduğunu ve bunlardan aynı davranışı beklememek gerektiğini kabul etmek gerekir.
d) Yetersizlik için özür dilemek
Herhangi bir nedenle birbirimizin isteklerini yerine getiremezsek, bu yetersizlik için özür dileyerek birbirimizi anladığımızı gösterebiliriz.
Çocuğa Sevgi
İmam Hüseyin’in (a.s) ashabından biri şöyle diyor: İmam Hüseyin'in (a.s) yanında oturuyordum. Onunla konuşuyordum ki, Ali bin Hüseyin (a.s) içeri girdi. İmam Hüseyin (a.s) onu çağırdı. Çocuk babasına yönelip yaklaşınca, İmam (a.s) onu kucakladı, göğsüne bastırdı ve güzel çocuğunun iki gözünün arasını öptü ve şöyle buyurdu: "Babam sana feda olsun, ne kadar güzel ve hoş kokuyorsun." [1]
Güneş ve Gölge
İmam Hüseyin (a.s), eşleri ve çocuklarıyla son derece edepli, sevgi dolu, şefkatli ve samimi bir şekilde geçinirdi. Nitekim "Akkad" şöyle yazıyor: Hüseyin (a.s), çocuklarına en güçlü bağları olan ve eşlerine karşı en iyi duyguları besleyen kişilerdendi. Denilir ki İmam (a.s), vefalı eşi 'Rubab' ve kızı 'Sükeyne' hakkında şöyle diyordu:
لَعَمْری إنَّنی لَأُحِبُّ داراً تحلّ بِها السُکینة و الرُباب
أُحِبُّهُا وَ أبذُل جُلَّ مالی وَ لَیتنی للأئمی عندی عِتابٌ
"Canıma yemin olsun ki, Sükeyne ve Rubab'ın evsahibi olduğu evi severim. Ben bu ikisini severim ve malımı onlar için harcarım. Hiç kimse beni bu sevgi ve dostluk için kınayamaz." [2]
İşte bu dostluk ve samimiyet, aile yapısını sağlam ve güçlü kılar; onun sarsılmasını ve çökmesini engeller. İmam'ın (a.s) eşiyle olan bu sadakat ve samimiyetinin meyvesini, eşinin İmam'ın (a.s) şehadetinden sonraki davranışında açıkça görürüz. Rubab, son ana kadar İmam Hüseyin'den (a.s) ayrılmadı. Rubab, İmam Hüseyin'den (a.s) sonra bir yıldan fazla yaşamadı ve tüm bu süre boyunca İmam'ın (a.s) yasını tuttu; bir çatı altına girmedi; sıcaktan ve soğuktan kaçınmadı ve onun üzüntüsüyle can verdi." [3]
Benim Üzüntümde...
İmam Hüseyin'in (a.s) ailesi, tesettür ve iffetin örneğidir. Onlar, büyük bir destana katılırken ve hassas ve önemli bir sosyal görevi yerine getirirken, aynı zamanda vakarı ve iffeti de gözetmiş, herkes için örnek olmuşlardır. İmam Hüseyin (a.s), kız kardeşi Zeynep'e, Ümmü Gülsüm'e ve kızlarına ve eşlerine şöyle tavsiye etti: "Eğer ben öldürülürsem, yakanızı yırtmayın, yüzünüzü tırmalamayın ve uygunsuz ve kınanan sözler söylemeyin." İmam Hüseyin'in (a.s) o anda söyledikleri, dünyadaki tüm kadınlaradır. İmam'ın (a.s) kız kardeşleri de bu meseleyi göz önünde bulundurdu ve Hz. Peygamber'in (s.a.a) ehl-i beytinin iffet ve tesettür sınırlarının her zaman korunmasına ve gözetilmesine dikkat ettiler. Ümmü Gülsüm görevlilere şöyle diyordu: "Bizi Şam şehrine getirdiğinizde, seyircisi daha az olan bir kapıdan götürün" Ayrıca onlardan şehitlerin başlarını ehl-i beyt'in (a.s) mahfelerinden uzaklaştırmalarını istedi ki, insanların bakışları onlara yönelsin ve Hz. Resulullah'ın (s.a.a) haremini seyretmesinler." [4]
Evlilik Teklifi
Muaviye, Şam'dan Medine valisi 'Mervan bin Hakem'e bir mektup yazarak, Abdullah bin Cafer'in kızı 'Ümmü Gülsüm'e Yezid için evlilik teklifinde bulunmasını istedi. Mervan da bu görevi yerine getirdi; ancak Ümmü Gülsüm'ün anne ve babası, bu konuda kızın dayısı İmam Hüseyin (a.s) ile istişare etmeleri gerektiğini söylediler.
Mervan, insanları camide topladı ve bir konuşma yaparak şöyle dedi: "Muaviye bana bu kızı Yezid ile evlendirmemi, mehir miktarını kızın babasının belirleyeceği herhangi bir miktarda kabul etmemi ve bu evliliğin yanı sıra, Abdullah'ın borçlarını ne kadar olursa olsun ödememi emretti ve bu yolla Beni Haşim ve Beni Ümeyye arasındaki anlaşmazlık barış ve sevgiye dönüşsün."
Sonra ekledi: "Yezid, evlenmek isteyen yüzlerce kızın ilgi ve arzusunun odağıdır! Ve ben onun neden mehir belirlediğine şaşırıyorum? Halbuki onun bir benzeri yoktur! Ve rahmet yağmuru onun hürmetine yağar. Ey Hüseyin! Senden bu isteği kabul etmeni istiyorum..."
İmam Hüseyin (a.s) ayağa kalktı ve Allah'a hamd ve şükür ile Ehl-i Beyt’in (a.s) faziletleri hakkında bir hutbe okudu. Sonra Mervan'a cevaben şöyle buyurdu: "Ey Mervan! Sözlerini duydum. Ne kadar alakasız ve uygunsuz sözler söyledin! Ama Abdullah bin Cafer'in istediği kadar mehir olsun sözüne gelince, bil ki bizü, Peygamber'in kadınları ve kızları için belirlediği 'mehr-i sünnet'ten fazlasını kabul etmeyiz. Abdullah'ın borçlarına gelince, bu sizinle ilgisi olmayan bir konudur ve asla bizim kızlarımız bizim borçlarımızı ödemez. Ve senin bu evlilikle iki kabile arasındaki anlaşmazlığın giderileceği sözüne gelince, bil ki bizim ve sizin anlaşmazlığınız, hak ve batıl arasındaki anlaşmazlıktır ki, asla uzlaşmaya varmazlar. Yezid hakkında söylediğin övgü ve tavsiyelere gelince, insaflı davranmadın. Bu övgüler Peygamber ve onun evlatları hakkındadır, Yezid hakkında değil...
Ey hazır bulunanlar! Şahit olun ki ben bu kızı amcasının oğlu 'Kasım bin Muhammed bin Cafer' ile şu anki değeri dört yüz dirhem olan mehr-i sünnet ile evlendirdim. Medine'deki büyük bahçemi ki, yıllık sekiz bin dinardan fazla geliri vardır, onlara bağışladım..." İşte bu noktada Mervan bin Hakem çok üzüldü ve öfkelendi ve camiyi terk etti. [5]
Herkes Ağladı
İmam (a.s) 'Salebiye' konağına ulaştığında, Kufe tarafından iki kişi kafileye yaklaştı ve İmam Hüseyin'in (a.s) huzuruna vardılar. Kufe'nin haberlerini ve Hz. Müslim'in (a.s) şehadetini İmam'a (a.s) anlattılar. Hazret, temsilcisi ve amcasının oğlu Müslim'in garipçe şehadetinin haberini duyunca ağlamaya başladı ve sonra şöyle buyurdu: "İnna lillahi ve inna ileyhi raciun. Allah, Müslim ve Hani'ye rahmet etsin." İmam Hüseyin (a.s), Müslim'in kafileyle birlikte ve adı 'Hamide' olan kızını çağırdı ve dizinin üzerine oturttu. Onu teselli etti, sevgi ve şefkat gösterdi. Bu sevgiyle, Müslim'in kızında yeni bir duygu uyandı ve şöyle dedi: "Bu şekilde sevgi göstermek, babamın şehit olduğunu ve benim yetim kaldığımı gösterir."
Hazret ağladı ve şöyle buyurdu: "Kızım! Eğer değerli baban yoksa, kız kardeşim Zeynep (a.s) senin annen, kızlarım hepsi senin kız kardeşlerin ve oğullarım hepsi senin erkek kardeşlerindir." İmam'ın (a.s) bu yetim sevgisine şahit olan herkes ağladı. [6]
Kardeşe Saygı
İmam Hüseyin (a.s), kardeşi İmam Hasan Mücteba'ya (a.s) çok saygı gösterirdi. Her zaman onunla uyumlu ve birlikte hareket ederdi. Aralarında hiçbir zaman bir ayrılık olmadı. Birinin yaptığını diğeri beğenir ve kabul ederdi. İmam Bakır'dan (a.s) nakledildiğine göre, İmam Hüseyin (a.s) kardeşi İmam Hasan Mücteba'yı (a.s) o kadar yüceltir ve büyük sayardı ki, onun huzurunda hiçbir zaman konuşmazdı." [7]
------------
[1]- Biharu’l-Envar, c.1, s.67.
[2]- İmam Hüseyin’in (a.s) Yüceliğinin Işığı, c.2, s.172.
[3]- Şehitlerin Önderi, c.1, s.63.
[4]- İmam Hüseyin'in (a.s) Sözleri Ansiklopedisi, c.1, s.406.
[5]- İmam Hüseyin'in (a.s) Siması, c.1, s.88.
[6]- Kerbela Hikayesi, c.1, s.356.
[7]- Şehitlerin Önderi, c.3, s.76.