Uluslararası Ehl-i Beyt (a.s) Haber Ajansı – ABNA:
Abide (çok ibadet eden), zahide (zühd ehli), rakia (ruku eden), sacide
(secde eden) ve kanita (Allah’a muti olan) gibi lakap ve vasıflar, Hz.
Zehra'nın (sa) ne kadar ibadet, zikir, huşu ve huzu ehli olduğunu
gösteren başlıca lakap ve vasıfları olarak kaydedilmiştir.
Allah ile
irtibat kurma, maneviyat, ibadet, tazarru ve huzu Hz. Zehra’nın
hayatının sadece bir bölümünü değil, onun bütün hayatını kapsıyordu,
bütün yaşantısını kaplıyordu. Burada bir noktaya değinmek istiyorum.
Tahrif edilmiş dinlerde, maneviyat ve din alanı ile dünyevi ve maddi
işlerin alanı birbirinden ayrıdır. Yani misal olarak eğer bir insan
Allah ile irtibat kurmak isterse özel bir günde, Cumartesi ya da
Pazartesi günü genel mabetlerine gider ve orada dua, ibadet, tövbe ve
itiraf odalarında günah çıkarmak ile meşgul olurlar.
Bu alan, maneviyat
alanıdır. Kilise’den, Havra’dan, gittiği mabetten dışarı çıktıktan sonra
artık dünyevi yaşantısına başlar ve alışverişle, sanatla, sporla,
dinlenmeyle ve yaşantısını idare etmekle meşgul olur. Yaşam sahasına
geçer. Diğer bir deyişle, maddi alan ile manevi alan, dünya ile ahiret
birbirinden ayrı iki alandır.
Özellikle de seküler kültürde –ki maalesef
baskın bir kültürdür – dinin asla hayata karışmaması gerektiği tavsiye
edilir. Eğer Allah ile irtibat kurmak istiyorsanız Kilise’ye gidin, o
özel günde mabede gidin ve orada Allah ile irtibatınızı kurun. Ama yaşam
alanına girdiğinizde artık orası dünyevi alandır, maddi hayatın
sahasıdır, oranın artık kendine göre kuralları ve gereklilikleri vardır.
Ancak kutsal İslam dininde asla böyle bir şey yoktur. Maneviyat alanı
hayatın tamamını kaplar, hayat kulluk ile iç içedir. Bunların
birbirinden ayrı olması gibi bir şey söz konusu değildir.
Din dünyevi
işlerden, maddi yaşamdan ayrılacak olursa dünyevi hayat harap olur ve
baştan başa heba olur. Hayatın her yönüne maneviyatın hakim olması
gerekir. Bu bizim dinimizin bize tavsiyesidir. Bir kimse alışveriş
yaptığında, evde ev işleri yaptığında, dinlenme, spor, sanat ve sosyal
işler ile ilgilendiğinde tüm bu yaptıkları ubudiyet ve ibadetin dışında
değildir.