AhlolBayt News Agency (ABNA)

source : ابنا
Pazartesi

18 Kasım 2024

14:01:27
1505691

Hz. Zehra (s.a) ve Ubudiyet 1.Bölüm

Hz. Zehra (Selamullahi Aleyha)’nın –ve de bütün ilahi evliyanın- şahsiyetinin en önemli ve en temel boyutu Yüce Allah’a karşı kulluğu, huşu ve huzusu, raz’u niyazıydı. Hayatına hakim kıldığı ibadet, dua, Allah ile irtibat kurma ve maneviyat yönüydü.

Uluslararası Ehl-i Beyt (a.s) Haber Ajansı – ABNA: Abide (çok ibadet eden), zahide (zühd ehli), rakia (ruku eden), sacide (secde eden) ve kanita (Allah’a muti olan) gibi lakap  ve vasıflar, Hz. Zehra'nın (sa) ne kadar ibadet, zikir, huşu ve huzu ehli olduğunu gösteren  başlıca lakap ve vasıfları olarak kaydedilmiştir. 

Allah ile irtibat kurma, maneviyat, ibadet, tazarru ve huzu Hz. Zehra’nın hayatının sadece bir bölümünü değil, onun bütün hayatını kapsıyordu, bütün yaşantısını kaplıyordu. Burada bir noktaya değinmek istiyorum. Tahrif edilmiş dinlerde, maneviyat ve din alanı ile dünyevi ve maddi işlerin alanı birbirinden ayrıdır. Yani misal olarak eğer bir insan Allah ile irtibat kurmak isterse özel bir günde, Cumartesi ya da Pazartesi günü genel mabetlerine gider ve orada dua, ibadet, tövbe ve itiraf odalarında günah çıkarmak ile meşgul olurlar. 

Bu alan, maneviyat alanıdır. Kilise’den, Havra’dan, gittiği mabetten dışarı çıktıktan sonra artık dünyevi yaşantısına başlar ve alışverişle, sanatla, sporla, dinlenmeyle ve yaşantısını idare etmekle meşgul olur. Yaşam sahasına geçer. Diğer bir deyişle, maddi alan ile manevi alan, dünya ile ahiret birbirinden ayrı iki alandır. 

Özellikle de seküler kültürde –ki maalesef baskın bir kültürdür – dinin asla hayata karışmaması gerektiği tavsiye edilir. Eğer Allah ile irtibat kurmak istiyorsanız Kilise’ye gidin, o özel günde mabede gidin ve orada Allah ile irtibatınızı kurun. Ama yaşam alanına girdiğinizde artık orası dünyevi alandır, maddi hayatın sahasıdır, oranın artık kendine göre kuralları ve gereklilikleri vardır. Ancak kutsal İslam dininde asla böyle bir şey yoktur. Maneviyat alanı hayatın tamamını kaplar, hayat kulluk ile iç içedir. Bunların birbirinden ayrı olması gibi bir şey söz konusu değildir. 

Din dünyevi işlerden, maddi yaşamdan ayrılacak olursa dünyevi hayat harap olur ve baştan başa heba olur. Hayatın her yönüne maneviyatın hakim olması gerekir. Bu bizim dinimizin bize tavsiyesidir. Bir kimse alışveriş yaptığında, evde ev işleri yaptığında, dinlenme, spor, sanat ve sosyal işler ile ilgilendiğinde tüm bu yaptıkları ubudiyet ve ibadetin dışında değildir.