Sonra Peygamber (s.a.a) buyurdu: Alemlerin Rabbi, meleklerine şöyle dedi: Ümmetin kadınlarının en üstünü olan kulum Fatıma’ya bakın, benim karşımda kıyamda durmuş ve haşiyetimden vücudunun bütün azaları titriyor. Hz. Zehra (sa) abide (çok ibadet eden) bir insandı. Manevi hal, zikir hali bu büyük insana hakimdi.
Ben bir iki noktaya değinmek istiyorum, umuyorum ki inşallah bizim hayatımız için faydalı olur. Birincisi şu ki, bu maneviyat hali, ibadet hali, ziyaret hali, namazda huşu ve huzu hali, namazda farkındalık hali, tövbe ve inabe hali, bu manevi haller Rabbimizin insana verdiği ücrettir; bedava değil, ücrettir.
Bir iş yapmış olmalısın ki sana versinler. Bunlar iksirdir. Bedavaya kimseye vermezler. Hafız’ın deyişiyle: Gönül sızısını, akan gözyaşlarını, seher ahını, gece iniltisini hepsini Sen’in kereminin bir eseri olarak görüyorum. Bazen olur ki, insanın bir kere, iki kere, on kere, yirmi kere hali olmaz, bu tabiidir ama bir de vardır ki insan her zaman halsizdir, sürekli dertsizdir, sürekli namaza itinasızdır, gözünden bir kere dahi yaş akmaz, ziyarete gitme hali hiç olmaz, bu hastalıktır, bunun adı hastalıktır. Bu manevi ve güzel halleri insana ihsan etmeleri gerekir.
Halkın arasında, avamın arasında kullanılan bir cümle var. Ziyarete, örneğin İmam Rıza (a)’mın, Kerbela’yı veya genel olarak Ehlibeyt’in (a) ziyareti için yola çıkmak istediklerinde genellikle “Bizi talep etmişler” cümlesini dile getirirler. Halkın arasında kullanılan bu cümle, doğru bir cümledir. Talep etmeleri lazım, o taraftan bir talebin olması gerekir.
Allah rahmet eylesin merhum Allame Tabatabai, ‘bir defasında ziyaret için İmam Rıza’nın haremine gitmiştim ve İmam Rıza'nın (a) iştiyakla kucağını kendi ziyaretçilerine açtığını gördüm’ diyor (Onun böyle şeyleri görme gözü vardı. Allah kendisine bir takım inayetler ihsan etmişti). Evet aynen böyledir. Önce o yüce insanlar kucağını açmalı ki içimize bir cezbe, bir sevgi, bir coşku ve şevk düşsün. Maşukun tarafından bir cezbe, bir çekim olmadığı sürece çaresiz aşığın çabası bir yere varmaz. Öncelikle insanı öbür taraftan istemiş olmaları gerekir.
Eba Abdullah (a)’mın Arefe duasında kullandığı şöyle bir tabir var, Allah Teala’ya şöyle dua ediyor: Allahümme utlubni birahmetike hatta esile ileyke veczibni bimennike hatta ukbile aleyke. Allahım! Beni iste, bana o cazibelerinden gönder, beni kendine doğru çek, beni iste ta ki sana vasıl olayım. Eğer Allah bize yardım etmek isterse, bize tazarru ve yalvarma eğilimini ihsan eder. Allah ne zaman bir kimsenin elinden tutmak isterse ona gözyaşı verir, ona hal ihsan eder. Allah bize yardım etmek istediğinde tazarru ve yakarma isteğini içimize atar. Ya Rab! Hem yakarış Senden hem merhem senden, hem dua senden hem icabet senden. Hem dua verirsin hem kendin icabet edersin. Hem dua Senden hem o iyilik Senden. Biz kimiz ki, evvel Sensin ahir Sensin.