AhlolBayt News Agency (ABNA)

source : ابنا
Pazartesi

18 Kasım 2024

14:10:20
1505696

Hz. Zehra (s.a) ve Ubudiyet 5.Bölüm

Hz. Zehra (Selamullahi Aleyha)’nın –ve de bütün ilahi evliyanın- şahsiyetinin en önemli ve en temel boyutu Yüce Allah’a karşı kulluğu, huşu ve huzusu, raz’u niyazıydı. Hayatına hakim kıldığı ibadet, dua, Allah ile irtibat kurma ve maneviyat yönüydü.

Uluslararası Ehl-i Beyt (a.s) Haber Ajansı – ABNA: Mevlana'nın Mesnevi’de anlattığı güzel kıssa var. Sizlerin de bildiği maruf bir kıssadır. Allah’ın bir kulu çok dua ediyormuş, her gün ilahi dergaha yönelip sızlama, tazarru ve gözyaşları içinde yakarışta bulunuyormuş. Bir süre sonra istediği haceti alamamış, dileği yerine gelmemiş.

Şeytan ona, ‘Neden bu kadar dua ediyorsun? Seninle ilgilenmiyorlar işte, sana bakmıyorlar. Eğer baksaydılar hacetini verirlerdi’ diye yavaş yavaş vesvese etmeye başladı. Bu vesvese bazen bize de gelir ve kimi durumlarda hacetimiz ve dileğimiz karşılanmadığında ya da geç karşılandığında küsüp dua yapmaktan soğumaya başlarız. Şeytan o kadar vesvese yaptı ki sonunda o Allah kulu da soğudu ve artık dua yapmadı. Gece rüyasında Hz. Hızır'ı gördü. Hz. Hızır ona neden dua yapmıyorsun dedi. O da dedi: Neden dua yapayım? Bu kadar dua ettim bir netice çıkmadı, bana bir cevap gelmedi. 

Hz. Hızır dedi: Yanlış yapıyorsun, Allah’ın cevabı önceden gelmişti. Döktüğün o gözyaşları, senin o sızlamaların Allah’ın cevabıydı. Belli ki Allah seni istemiş. Eğer Allah’ın seninle işi olmasaydı sana inayeti olmazdı, sana asla gözyaşı vermezdi, sızlama ve inleme ihsan etmezdi. “Senin o Allah deyişin bizim lebbeykimizdi”. 

Senin Allah Allah diye zikretmen, Allahümme Allahümme diyerek dua etmen  Allah’ın daha erken yetişen cevabıydı. “Senin o Allah deyişin bizim lebbeykimizdi, o niyazın sızın ve derdin elçimizdi, senin o çare arayışların ayağındaki bağı çözmek için verdiğimiz cezbeydi”. Ne yapacağım ne yapacağım demeni, bu çare arayışlarını biz senin içine attık. “Bizim cezbemizdi ki onunla ayak bağını çözdük, senin korku ve aşkın lütfumuzun kemendidir, her ‘Ya Rab’ deyişinin altında lebbeykler vardır, cahilin canı bu duadan uzaktır zira ‘Ya Rab’ demesinin emri çıkmış değildir”. 

İnsanın hali yoksa, duası yoksa, Allah’la irtibatı yoksa bunun içindir. “Cahilin canı duaya yakın değil, zira ‘Ya Rab’ demesinin emri çıkmış değil, girift durumda Allah'a şikayet etmesin diye ağzı ile gönlü kilitlidir”. Demek ki bu manevi haller çok değerlidir. Bu hallere sahip olan insan, talep edilmiş insandır. 

Onları elden vermemeli. Bazen insan bir şey yapar ve o hallerden mahrum olur. Bazen bir kalp kırar, birisinin hakkına girer veya bir insanın haysiyetini götürür böylece kendini manevi bir halden, manevi bir muvaffakiyetten, Alllah’la kurduğu bir irtibattan, yaşadığı bir halvetten, gözyaşından ve iç sızından kendini mahrum eder. 

Bir kimse Emirel Müminin Hz. Ali’nin (a) huzuruna geldi ve dedi: Efendim, gece namazı kılmak istiyorum ama bir türlü yapamıyorum. Hazret buyurdu: Günahların seni yerden kalkamaz hale getirmiş. Öyle bir şey yaparsın ki artık o muvaffakiyeti sana vermezler. Bu muvaffakiyetler ücrettir, bedava değil, öyle gelişi güzel insana vermezler. Bir iş yapacaksın ki sana versinler.