Uluslararası Ehl-i Beyt (a.s) Haber Ajansı – ABNA: Mevlana'nın
Mesnevi’de anlattığı güzel kıssa var. Sizlerin de bildiği maruf bir
kıssadır. Allah’ın bir kulu çok dua ediyormuş, her gün ilahi dergaha
yönelip sızlama, tazarru ve gözyaşları içinde yakarışta bulunuyormuş.
Bir süre sonra istediği haceti alamamış, dileği yerine gelmemiş.
Şeytan
ona, ‘Neden bu kadar dua ediyorsun? Seninle ilgilenmiyorlar işte, sana
bakmıyorlar. Eğer baksaydılar hacetini verirlerdi’ diye yavaş yavaş
vesvese etmeye başladı. Bu vesvese bazen bize de gelir ve kimi
durumlarda hacetimiz ve dileğimiz karşılanmadığında ya da geç
karşılandığında küsüp dua yapmaktan soğumaya başlarız. Şeytan o kadar
vesvese yaptı ki sonunda o Allah kulu da soğudu ve artık dua yapmadı.
Gece rüyasında Hz. Hızır'ı gördü. Hz. Hızır ona neden dua yapmıyorsun
dedi. O da dedi: Neden dua yapayım? Bu kadar dua ettim bir netice
çıkmadı, bana bir cevap gelmedi.
Hz. Hızır dedi: Yanlış yapıyorsun,
Allah’ın cevabı önceden gelmişti. Döktüğün o gözyaşları, senin o
sızlamaların Allah’ın cevabıydı. Belli ki Allah seni istemiş. Eğer
Allah’ın seninle işi olmasaydı sana inayeti olmazdı, sana asla gözyaşı
vermezdi, sızlama ve inleme ihsan etmezdi. “Senin o Allah deyişin bizim
lebbeykimizdi”.
Senin Allah Allah diye zikretmen, Allahümme Allahümme
diyerek dua etmen Allah’ın daha erken yetişen cevabıydı. “Senin o Allah
deyişin bizim lebbeykimizdi, o niyazın sızın ve derdin elçimizdi, senin
o çare arayışların ayağındaki bağı çözmek için verdiğimiz cezbeydi”. Ne
yapacağım ne yapacağım demeni, bu çare arayışlarını biz senin içine
attık. “Bizim cezbemizdi ki onunla ayak bağını çözdük, senin korku ve
aşkın lütfumuzun kemendidir, her ‘Ya Rab’ deyişinin altında lebbeykler
vardır, cahilin canı bu duadan uzaktır zira ‘Ya Rab’ demesinin emri
çıkmış değildir”.
İnsanın hali yoksa, duası yoksa, Allah’la irtibatı
yoksa bunun içindir. “Cahilin canı duaya yakın değil, zira ‘Ya Rab’
demesinin emri çıkmış değil, girift durumda Allah'a şikayet etmesin diye
ağzı ile gönlü kilitlidir”. Demek ki bu manevi haller çok değerlidir.
Bu hallere sahip olan insan, talep edilmiş insandır.
Onları elden
vermemeli. Bazen insan bir şey yapar ve o hallerden mahrum olur. Bazen
bir kalp kırar, birisinin hakkına girer veya bir insanın haysiyetini
götürür böylece kendini manevi bir halden, manevi bir muvaffakiyetten,
Alllah’la kurduğu bir irtibattan, yaşadığı bir halvetten, gözyaşından ve
iç sızından kendini mahrum eder.
Bir kimse Emirel Müminin Hz. Ali’nin
(a) huzuruna geldi ve dedi: Efendim, gece namazı kılmak istiyorum ama
bir türlü yapamıyorum. Hazret buyurdu: Günahların seni yerden kalkamaz
hale getirmiş. Öyle bir şey yaparsın ki artık o muvaffakiyeti sana
vermezler. Bu muvaffakiyetler ücrettir, bedava değil, öyle gelişi güzel
insana vermezler. Bir iş yapacaksın ki sana versinler.