Allah rahmet eylesin Ayetullah Şeyh Murteza Hairi’ye. Allah ondan razı olsun. Bu azametli fakih bir süre İslam İnkılabı Rehberi'nin de hocasıydı. Kendisi son derece ince düşünceli, titiz ve takvalıydı. Ayetullah Şeyh Murteza, Kum medresesinin kurucusu Merhum Hac Şeyh Abdülkerim Hairi Yezdi’nin oğludur. O, 14 masum arasında İmam Rıza’ya (a) aşıktı. İmam Rıza’ya (a) karşı esasen başka bir hale sahipti.
İki üç gün Medrese tatili olsaydı koşup arabaya (üstelik o eski külüstür arabalardan birine) atlar ve soluğu Meşhed’te alırdı. Bazen birisine nerelisin dediğinde ve o kimse Meşhedliyim deseydi gözleri yaşarmaya başlardı. Meşhed’in adı anıldığı zaman dahi gözleri dolmaya başlardı. Biz, 14 masumu İmam Rıza’da özetledik diyordu.
İmam Rıza’nın (a) Haremi’nin bazı hadimleri, bazı mümin insanlar kendisini görmüşlerdi; İmam Rıza’nın (a) Haremine girdiğinde abasının ucuyla yeri süpürmeye başlardı belki İmam Rıza’nın Haremini süpüren hadimlerden sayılır diye. Kendisi anlatıyor, diyor ki bir defasında İmam Rıza’nın ziyaretine, Hareme doğru gidiyordum. Kendi halimde olayım, o tarafa bu tarafa bakmayayım diye çok dikkat ediyordum ve zikir halindeydim. Haremin kapısının yakınına ulaştığımda tanışlarımızdan biri beni uzaktan görünce büyük bir iştiyak ve heyecan ile bana doğru koşup geldi bana sarılmak için.
Ben kendi halimde kalıp onunla bununla konuşmak istemediğim için kendisine çok soğuk davrandım. Ben böyle soğuk davranınca o Allah’ın kulu da neye uğradığına şaşırmıştı, bir şekilde kendisini toparladı ve selam verdikten sonra gitti. Geldim avluya girdim ve kapılardan birinden Harem-i Mutahhara girmek isterken, kendisine tam güvendiğim Meşhed’in iyi insanlarından ve Allah dostlarından birini gördüm. O, bana doğru geldi ve hiçbir adab ve edebe uymadan, ihtiram göstermeden doğrudan şöyle dedi: Şeyh Murteza! İmam Rıza buyurdu içeriye gelme! İmam Rıza buyurdu benim ziyaretime gelme! Şeyh Murtaza anlatıyor, diyor ki birden sanki kalbin çöktü, bu beyefendinin hesapsız bir şey söylemeyeceğine güvenim tamdı.
Hareme girmek için ayaklarımda artık takat kalmamıştı. Uzaktan İmam Rıza’ya (a) bir selam verdim ve geri döndüm. Nereden darbe yediğimi anlamıştım. Haremin dışında İmam Rıza’nın dostlarından birine yaptığım o itinasızlığın şimdi burada mehrum olmama neden olduğunu farketmiştim. Dışarı çıktım ve o Allah’ın kulunun adresini bilmediğim halde bir şekilde adresini bularak sora sora evine gittim. Kendisiyle kucaklaştık ve dedim hakkını helal et, kendi halimde idim ve seninle konuşup halini doğru düzgün soramadım. Beni bağışla dedim.
O da dedi sorun değil hocam, bazen insan kendi halinde olur, onunla bununla konuşmak istemez. Dedim hakkını helal et. O da helal olsun dedi. Ondan helaliyet aldıktan sonra tekrar Hareme doğru geldim ama artık içeriye girmekten utanıyordum. İmam Rıza (a) "gelme" demişti. Haremin etrafında gezip ağlıyordum. “Kabe’yi tavafa gittim bana yol vermediler, dışarda ne yapmışsın ki içeriye geliyorsun”. Haremin etrafında öyle gezerken birden baktım o Allah’ın dostu ve güzel insan bana doğru geliyor. Sevinçle yanıma geldi ve ihtiramla bana dedi ki İmam Rıza buyurdu gelsin içeri, şimdi gelsin.
İşte böyle. Bazen insanı bir hata yüzünden –tabi ki herkesin hatası kendisine göredir – mahrum ederler. Her halükarda manevi hal, dilenme hali, dua hali bunlar ücrettir ve insanın bir muvaffakiyetinin olmasını gerektirir. “Gönül sızısı, akan gözyaşları, seherin ahı, gecenin iniltisi hepsini Senin kereminden bilirim”.
Kısaca bir noktaya değinmek istiyorum ve o da şudur: Allah’ın genel feyzinin, Allah’ın rahmaniyetinin ölçüsü fakirliğimizdir. Allah’ın has feyzinin, özel inayetinin ve rahimiyetinin ölçüsü ise fakirliğimizi dile getirmektir, dilenmektir, inkisardır ve huzudur. Bakınız, Allah Teala mutlak ganidir, sonsuz düzeyde kemalata sahiptir.
Alemlerin Rabbi, sonsuz ilimdir, sonsuz kudrettir, sonsuz rahmettir, sonsuz rızıktır; Cevşeni Kebir duasında okuduğunuz bin isim ve sıfatı ve kemalatı Allah Teala sonsuz düzeyde sahiptir. Bu bir taraftan, diğer taraftan ise biz insanlar da dahil alemde yaratılan her şey, mutlak fakirdir. Allah ne kadar kemalata sahipse biz de o kadar fakiriz, kemalattan yoksunuz, yoklukla doluyuz. Ya eyyuhen nasu entumul fukarau ilallahi / Ey insanlar! Allah'a muhtaç olanlar sizlersiniz. Bütün kainat ve yaratılmışlar böyledir.