1- Tathir Ayeti
“Allah, yalnızca siz Ehl-i Beyt’ten her çeşit pislik ve kötülüğü giderip sizi tertemiz kılmak ister.”
(Ahzab Sûresi: 33)
Birçok tefsir ve hadis kitaplarında bu ayet-i kerimedeki “Ehl-i Beyt”ten maksadın, Peygamber’in Ehl-i Byeti ve onların da, “Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin (a.s)” olduğu açıklanmıştır.
Suyutî, ed-Dürr’ül-Mensur adlı tefsirinde, Taberanî’nin, Ümmü Seleme’den şöyle tahriç ettiğini bildiriyor: “Peygamber (s.a.a), kızı Fatıma (a.s)’a şöyle buyurdu: “Kocanı ve çocuklarını benim yanıma getir.” O da gidip onları getirdiğinde, Peygamber (s.a.a) Fedek’ten getirilmiş olan abasını onların üzerine attı ve mübarek ellerini onların üzerine koyup şöyle buyurdu: “Allah’ım, bunlar Muhammed’in ailesi ve soyudur, kendi rahmet ve bereketlerini Muhammed’in ehli ve soyunun üzerine indir; nasıl ki İbrahim’in soyuna indirdin. Şüphesiz ki sen, övülensin, yücesin.”
Ümmü Seleme diyor: “Ben de abanın altına girmek ve onlara katılmak istedim ve bunun için abanın bir ucunu kaldırdım. Peygamber (s.a.a) abayı benim elimden çekti ve abanın altına girmeme müsaade etmedi ve şöyle buyurdu: “Sen hayır ve saadet üzeresin.”
Peygamber (s.a.a)’in zevcesi Ümmü Seleme’den nakledilen diğer bir hadiste de şöyle geçer: “Peygamber (s.a.a) Ümmü Seleme’nin evinde bir yatakta yatmıştı ve üzerine de bir Hayber abası örtmüştü. O sırada Fatıma (a.s) biraz yemek getirdi. Peygamber (s.a.a) buyurdu: “(Ey Fatıma!) Kocanı ve çocukların Hasan ve Hüseyin’i benim yanıma çağır.” O da onları çağırdı. Yemeği yedikleri sırada Peygamber (s.a.a)’e şu ayet nazil oldu:
“Allah, yalnızca siz Ehl-i Beyt’ten her çeşit pislik ve kötülüğü giderip sizi tertemiz kılmak ister.”
Peygamber (s.a.a) üzerindeki abanın fazlasını onların (Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin’in) üzerine örttü, daha sonra elini abadan çıkarıp göğe kaldırarak şöyle dua etti:
“Allah’ım, bunlar benim Ehl-i Beytim ve bana ait olan kimselerdir; öyleyse her türlü pisliği ve kötülüğü onlardan gider ve onları tertemiz kıl.”
Hz. Peygamber (s.a.a), bu sözü üç defa tekrarladı. Ümmü Seleme diyor: “Bende başımı o örtünün altına soktum ve dedim: “Ya Resulullah! Ben de sizinle miyim?” Peygamber (s.a.a) iki defa buyurdu: “Sen hayır ve saadet üzeresin.”
Hz. Peygamber (s.a.a), devamlı olarak bu ayetin manasını ümmetine açıklıyor ve bu ayette açıklanan nur ve hidayetten ayrı düşmemeleri için sürekli olarak onların dikkatini bu ayete çekiyordu. Örnek olarak şu hadis-i şerifi zikredebiliriz:
Peygamber Ekrem buyuruyor ki:
“Bu ayet (Tathir Ayeti) beş kişinin hakkında nazil olmuştur: Ben, Ali, Fatıma, Hasan, ve Hüseyin…”
Bu ayetin tefsirinde, Ehl-i Beyt (a.s)’dan maksadın kimler olduğu hakkında Aişe’den şöyle bir rivayet nakledilmektedir:
“Bir gün Peygamber (s.a.a) üzerinde siyah yünden dokunmuş nakışlı bir kumaş olduğu halde dışarı çıktı. O sırada Hasan b. Ali geldi, Peygamber onu o kumaşın altına aldı; sonra Hüseyin geldi, Peygamber onu da o kumaşın altına aldı; sonra Fatıma geldi, Peygamber onu da o kumaşın altına aldı; daha sonra da Ali geldi, geldi, Peygamber onu da o kumaşın altına aldı ve şu ayeti okudu: “Allah, yalnızca siz Ehl-i Beyt’ten her çeşit pislik ve kötülüğü giderip sizi tertemiz kılmak ister.”
Başka bir rivayette şöyle nakledilmiştir: “Peygamber (s.a.a) sabah namazına giderken Fatıma’nın evinin önünden geçer ve şöyle buyururdu:
“Namaz vaktidir, ey Ehl-i Beyt! Namaz vaktidir… Allah, yalnızca siz Ehl-i Beyt’ten her çeşit pislik ve kötülüğü giderip sizi tertemiz kılmak ister.”
Evet, Kur’an-ı Kerim, Ehl-i Beyt (a.s)’dan bu şekilde bahsetmekte ve onların her çeşit pislikten, günahtan, heva ve hevesten pâk ve temiz olduklarını belirtmektedir. Bunun için, onların amelleri ve şahsiyetleri bütün Müslümanlara örnektir. Kur’an-ı Kerim’in onları bu şekilde tanıtmasından maksat, ümmete onların yüce makam ve değerlerini açıklayarak, ümmetin onlara tabi olmasını, şeriatı kavrayıp, ilahî hükümleri anlmakta onlara başvurmasını sağlamak, görüş farklılıklarında, anlayış ve inanç çelişkilerinde onlara amelî bir ölçü tayin etmektir. Kur’an-ı Kerim’in, birçok ayette bu manayı tekit etmesi, Ehl-i Beyt (a.s)’ın Hz. Peygamber’den sonra Müslümanların rehberi olduklarını açıkça gözler önüne sermektedir.
Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’in, aylarca devamlı olarak sabah namazlarında Hz. Ali (a.s) ve Hz. Fatıma (a.s)’ın kapısına gelerek onları “Ehl-i Beyt” diye çağırmasının, bu ailenin şahsiyetini tanıtmak, “Tathir Ayeti”ni tefsir etmek, Ehl-i Beyt (a.s)’ın makamını ümmete anlatarak ümmetin dikkatini onlara çekmek ve Ehl-i Beyt’in sevgi, itaat ve velâyetlerini ümmete farz kılmaktan başka bir amacı olamazdı.
Taberanî, Ebu’l-Hamra’dan şöyle rivayet ediyor: “Altı ay Peygamber (s.a.a)’ın, Ali (a.s) ve Fatıma (a.s)’ın kapısına gelip şöyle dediğine şahit oldum:
“Allah, yalnızca siz Ehl-i Beyt’ten her çeşit pislik ve kötülüğü giderip sizi tertemiz kılmak ister.”
Fahr-i Razî de bu hadisi şöyle naklediyor:
“Ey Peygamber kendi ehlini (aileni) namaza emret ve onun üzerinde sebatla dur.” ayeti nazil olduktan sonra Hz. Resulullah (s.a.a), Hz. Ali (a.s) ve Hz. Fatıma (a.s)’ın evine gelip; “Namaz vaktidir, Ey Ehl-i Beyt! “Allah, yalnızca siz Ehl-i Beyt’ten her çeşit pislik ve kötülüğü giderip sizi tertemiz kılmak ister.” derdi.”
Aynı kitapta, Hammad b. Seleme’nin Ali b. Zeyd’den, onun da Enes’ten rivayet ettiği hadise de yer veriliyor. O hadiste de şöyle deniyor: “Hz. Peygamber (s.a.a), altı ay boyunca namaza gittiği zaman Fatıma (a.s)’ın evinin önünden geçip şöyle buyuruyordu: “Namaz vaktidir, ey Ehl-i Beyt! Allah, yalnızca siz Ehl-i Beyt’ten her çeşit pislik ve kötülüğü giderip sizi tertemiz kılmak ister.”
Allah-u Teala’nın Hz. Resulullah’a: “(Ey Peygamber!) Ehlini namaza emret…” hitabında bulunduktan sonra, Peygamber’in namaz vakitlerinde bu şekilde davranması, Müslümanlara, Allah’ın kendilerinden her türlü kötülüğü gidererek tertemiz kıldığı Ehl-i Beyt’in kimler olduğunu ve Hz. Resulullah’ın onlara verdiği has önemi göstermektedir.
Bundan başka, Tathir Ayeti’nin hem manası ve hem de onda kullanılan lafızlar, Ehl-i Beyt’ten maksadın bu beş kişi olduğunu göstermektedir. Zira, tefsir kitaplarında da açıklandığı gibi, eğer Ehl-i Beyt’ten maksat, Peygamber-i Ekrem’in (s.a.a) hanımları olsaydı, onlara, erkeklerde kullanılan “ankum” ve “yutahhirekum” kelimelerindeki “kum” zamirleri yerine, kadınlarda kullanılan “ankunne” ve “yutahhirekunne” zamirleriyle hitap edilirdi; yani, müennes (kadın) zamiriyle hitap edilirdi. Oysa onlara “ankum” ve “yutahhirekum” kelimelerinde olduğu gibi, müzekker (erkek) zamirleri ile hitap edildiğini görüyoruz. Bu ise, maksadın, Peygamber’in hanımları olmadığını göstermektedir.
Bu ayet-i kerime, gerçeği anlamakta şüpheye düşmemek ve Kur’an-ı Kerim’in hedeflerinden uzaklaşmamak için bize çok geniş ve derin içerikli bir yolu çizerek İslâmî yaşantıda temel gerçeklere dikkatimizi çekiyor ve ümmeti, Ehl-i Beyt temeli ve ekseni etrafında temizlik ve bütün günah ve pisliklerden arınma esası üzerine toplamak istiyor.
Müslümanlar arasında, Ehl-i Beyt’ten başka, Kur’an-ı Kerim’in “mutlak taharet” ve “günah ve kötülüklerden uzak olma” sıfatlarının kendilerinde olduğuna tanıklık ettiği hiç kimse yoktur.