Başlangıçta Beşar Esad’ın muhaliflerini destekleyen Türkiye, Suriye ile olan ilişkilerini koparmıştı. Ancak şimdi, diplomasi ve müzakereler yoluyla, özellikle Şam ile yakınlaşarak, hedeflerine ulaşmaya çalışıyor. Fakat sahadaki koşullar, Ankara'nın hâlâ Heyet Tahrir el-Şam (HTS) gibi terörist ve isyancı grupları desteklemekte aktif olduğunu gösteriyor. Bu grup, Suriye ordusuna karşı son çatışmalarda önemli bir rol oynamıştır ve dolaylı olarak Türkiye'den destek alarak, Halep ve Hama gibi bazı önemli bölgeleri ele geçirmiştir.
Suriye hükümeti, özellikle İsrail’in baskıları ve iç ekonomik krizler nedeniyle, bu grupların saldırılarına karşı koyacak güçte değil. Bu bağlamda, Şam’ın İran ve Rusya ile uluslararası işbirlikleri sürdürmekte olduğu görülüyor; ancak Ukrayna savaşı sonrası Rusya'nın önceliklerinde yaşanan değişiklikler, bu işbirliklerini zorlaştırıyor.
Türkiye'nin, kuzey Suriye’deki güvenliğini sağlamak ve Kürt tehditleriyle başa çıkmak amacıyla, muhalif ve terörist grupları destekleyerek nüfuzunu artırmaya çalıştığı görülüyor. Türk ordusunun, YPG (PKK'nın Suriye'deki uzantısı) gibi Kürt gruplara karşı gerçekleştirdiği askeri operasyonlar, bu stratejinin bir parçası olmuştur.
Son gelişmeler, Türkiye'nin ve İsrail'in Suriye krizinin büyük kazananlarından biri olabileceğini gösteriyor. Nihayetinde, Suriye'nin geleceği, ülkedeki siyasi ve askeri gelişmelere bağlı olarak şekillenecek. Türkiye, stratejik konumu nedeniyle, Suriye'deki siyasi ve askeri değişikliklerde hâlâ önemli bir rol oynamaya devam edecektir. Ancak bu krizin devamı ve farklı gruplara olan dış destek, savaşı daha karmaşık ve uzun hale getirebilir. On yıl önce, aynı süreç Suriye’de korkunç bir şekilde yaşandı ve İran ile direniş ekseni durumu tersine çevirmeyi başardı; bu zamanda da aynı sonucun olup olmayacağını göreceğiz.