Uluslararası Ehl-i Beyt (a.s) Haber Ajansı – ABNA: Suriye'nin mevcut durumu, İran İslam Cumhuriyeti ve direniş ekseni için stratejik bir geçiş noktası olarak ciddi zorluklarla karşı karşıya kalmıştır. Bu kriz, İran için temel sorunların üçüncüsü olarak kabul edilmektedir ve sadece iç memnuniyetsizliği artırmakla kalmamış, aynı zamanda İran'ın Beşar Esad ve Lübnan Hizbullahı ile olan ilişkilerini de etkilemiştir.
Suriye, İran İslam Cumhuriyeti'nin bölgesel politikalarının ana merkezlerinden biri olarak her zaman dikkat çekmiştir. Savaşın sona ermesinden bu yana, İran bu ülkedeki nüfuzunu korumaya çalışmıştır. Ancak şimdi, sadece Suriye'nin iç durumu üzerinde değil, aynı zamanda İran'ın diğer bölgesel aktörlerle olan ilişkileri üzerinde de gölge bırakan yeni ekonomik ve sosyal krizlerle karşı karşıya kalmıştır. Bu rapor, bu zorlukları ve bunların İran-Suriye ilişkilerinin geleceği üzerindeki etkilerini incelemektedir.
Krizlerin Tarihçesi
Birinci Kriz: Savaşın Sonu
Savaşın sona ermesi ve 598 sayılı
kararın kabulünden sonra, İran toplumu duygusal ve sosyal bir donma yaşamıştır.
190 binden fazla şehit ve milyonlarca mağdur, insanların savaşın ağır
maliyetleri hakkında ciddi eleştirilerde bulunmasına neden olmuştur. Bu
eleştiriler, savaşın maliyetlerinin yalnızca altyapının yeniden inşasına yol
açmadığını, aynı zamanda ülkenin birçok mali kaynağını da israf ettiğini fark
ettiklerinde özellikle artmıştır. Bu koşullarda bazı analistler, İslam
Cumhuriyeti'nin askeri politikaları sürdürmek yerine iç yeniden yapılanmaya
odaklanması gerektiğine inanıyordu.
İkinci Kriz: Refik Hariri'nin Suikasti
2005 yılında Lübnan'ın eski
başbakanı Refik Hariri'nin suikasti, İslam Cumhuriyeti için önemli bir ikinci
krizdi. Bu olay, Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad'ın uluslararası baskılar
altında kalmasına ve bazı üst düzey Suriye yetkililerinin kaçmasına neden oldu.
Bu olaylar, Suriye'nin Lübnan üzerindeki nüfusunu azaltmış ve Beşar Esad'a
yönelik eleştirileri artırmıştır. Ayrıca bu kriz, İran'ın Lübnan'daki nüfuzunu
savunmasını zorlaştırmış ve Hizbullah'ı da baskı altına almıştır.
Yeni Zorluklar:Kamu Memnuniyetsizliği
Şu anda, Suriye'nin kötü ekonomik durumu ve halk arasındaki memnuniyetsizliklerin artmasıyla birlikte, İslam Cumhuriyeti yeni zorluklarla karşı karşıya kalmıştır:
Azalan Güven: Birçok Suriyeli halk, ülkelerinde İran'ın varlığına karşı nefret hissetmektedir ve bu durum iki ülke arasındaki ilişkilere olumsuz etki yapmaktadır. Yıkımlar ve ekonomik sorunlar nedeniyle halk, sorunlarının kaynağı olarak İran'ı suçlamaktadır. Mali Kaynak Eksikliği: Suriye ordusu mali kaynak eksikliği ile karşı karşıyadır ve bu durum askeri yeteneklerini azaltmaktadır. Beşar Esad hükümetinin yeterli mali destek sağlayamaması ve uluslararası yaptırımlar nedeniyle ordu etkili bir şekilde hareket edememektedir. Dış Etkiler: İsrail'in Suriye altyapısına yönelik sürekli bombardımanları ve bölgedeki Türkiye ile ABD'nin artan nüfuzu mevcut durumu etkilemektedir. Bu bombardımanlar sadece altyapıyı tahrip etmekle kalmamış, aynı zamanda halkın devlete olan güvenini de azaltmıştır.Ekonomik Kriz
Suriye şu anda birkaç temel faktörden kaynaklanan derin bir ekonomik krizle karşı karşıyadır:
Sonuç
Mevcut Suriye durumu, İran İslam Cumhuriyeti için ciddi zorlukları göstermektedir. Beşar Esad'a olan güven azalmakta ve bu durum İran'ın ulusal güvenliği için tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Bu koşullar göz önüne alındığında, daha fazla krizin önlenmesi için bölgesel ve iç politikaların yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir. İslam Cumhuriyeti'nin ilk hedefi sınır güvenliğini korumak olsa da, artık Suriyeli halkın taleplerine ve ihtiyaçlarına daha fazla dikkat etmesi gerekmektedir; böylece memnuniyetsizliklerin önüne geçilebilir. Bu rapor, İran ile Suriye arasındaki geleceğin büyük ölçüde İslam Cumhuriyeti'nin ekonomik ve sosyal zorlukları yönetme yeteneğine bağlı olduğunu göstermektedir. Eğer İran Suriyeli halkın güvenini kazanamazsa, bu durum bölgesel politikaları için olumsuz sonuçlar doğurabilir.