AhlolBayt News Agency (ABNA)

source : velfecr
Cuma

4 Mart 2011

09:00:00
229440

İşte Azerbaycan'daki Uşak Siyonistlerin Kirli Yüzü

Azerbaycan'daki nasyonalistlerin siyonist İsrail rejiminin uşaklığını yaparak siyonistlerin ağzıyla nasıl saldırganlaştığının bir örneği.

Ehl-i Beyt Haber Ajansı ABNA- Azerbaycan’daki Turancı gruplardan Klasik Halk Cephesi Partisi Başkanı danışmanı Müşfik Bağirov, Azerbaycan’daki İslami uyanıştan duydukları rahatsızlığı; Siyonistlerin ağzını kullanarak ortaya koyuyor.

Azerbaycan’daki Müslümanların hicabı savunma noktasındaki direnişleri ve siyonizm karşıtı faaliyetlerini İran’la ilişkilendirmeye kalkan Bağırov, Velfecr sitesi, Hilal TV, Mustafa İslamoğlu, Ahmet Varol ve Nureddin Şirin’i de hedef gösteriyor.

Azerbaycan’da yayınlanan Vatandaş Hemreyliği gazetesine verdiği röportajda, siyonist İsrail rejiminin Azerbaycan ve Türkiye’nin de içinde bulunduğu ülkelerdeki elçilik ve konsolosluklarının faaliyetlerini durdurmasını, “İran kaynaklı terör” iddiasına dayandıran Bağırov, siyonistlerle ne kadar iç içe geçtiklerini bizzat kendileri gösteriyor.

• İşte Müşfik Bağırov adlı İsrail işbirlikçisinin verdiği röportajdan bir bölüm:

“Bugün uluslar arası terörün arkasındaki en büyük güç İran’dır. Bu ülkenin teröre verdiği destek dünyanın muhtelif istihbarat organları tarafından belgelerle ispatlanmış durumda. İran rejimi bu yönde Azerbaycan’da da faaliyet göstermektedir. Bu istikamette çok sayıda internet portalının açılması, NGO’ların tesis edilmesi ve İslam Partisi ile kurulan çok yakın ilişkileri belirtmek gerekir.

Örneğin İran Azerbaycan’ın İsrail ile ilişki kurmasına kesin bir şekilde karşıdır. Son zamanlarda Türkiye ile İsrail arasında yaşanan siyasi gerginlik bu manada İran yönetimine yeni fırsatlar kazandırdı. İran Azerbaycan ile İsrail’in arasını açmak için Türkiye faktöründen de yararlanmaya çalışıyor. Bunun için de Türkiye’deki fanatik dini güçlerden de yararlanmaktadır.

Bunlar Ahmet Varol, Nurettin Şirin ve Mustafa İslamoğlu’dur. “Hizbullah” ve “Hamas” gibi terör örgütlerine yakınlığı ile bilinen bu insanlar İslam İnkılabı’nın ihracı için Azerbaycan’da ideolojik bir zemin hazırlamaya çalışıyor. Ahmet Varol Türkiye’de Azerbaycan aleyhinde sert yazıları ile belirginlik kazanıyor. İsra Kültür Merkezi’nin ve velfecr.com internet sitesinin yönetmeni olan Nuurettin Şirin ise Türkiye’deki Hizbullah ve Hamas terör teşkilatlarının asli ideologlarındandır. Nurettin Şirin Azerbaycan’da radikal dini grupların teşkilatlanması için var gücü ile çalışmaktadır. Mustafa İslamoğlu “Hilal” televizyonu kanalı ve İslami Akabe Vakfı’nın yöneticisidir. Her üç şahıs da Azerbaycan’daki hicab meselesini bahane ederek İran rejiminin propagandasına dönüşen eylemlerin organizatörleri olmuşlardır. Bu eylemlerde Amerikan ve İsrail bayrakları ateşe veriliyor.

Böyle bir durum karşısında Azerbaycan yönetimi, İran’ın ona karşı yürüttüğü düşmanca politikalara karşılık vermelidir. Ancak Azerbaycan yönetimi bu noktada korkak davranmakta. Bunun temelinde yatan esas neden de, Azerbaycan yönetiminin İran’ın daha da saldırganlaşmasından çekinmektedir. Çünkü İran, ne zaman ne yapacağı tahmin edilemeyen bir devlettir.

Bilindiği üzere, İsrail’in Azerbaycan’da büyükelçiliği bulunmaktadır. Ancak Azerbaycan tarafı İsrail’de elçilik açmayı düşünmüyor. Düşünse bile, kanaatimce bu konuda gecikmektedir. Bu güne kadar Azerbaycan’ı mu karardan çekindiren etkenin İran olduğunda kimsenin şüphesi yoktur. Hükümet İran7ın buna sert tepki vermesinden çekiniyor. Azerbaycan ile İsrail’in bölgesel çıkarları örtüşmektedir. Aynı zamanda Azerbaycan halkı ile Yahudi halkı tarih boyu dostça münasebetler içinde olmuştur. Çağdaş dünyada diplomatik ilişkiler duygular üzerinde değil, devlet menfaatleri üzerinde kurulur. Azerbaycan İsrail ile işbirliğini güçlendirmelidir.

Azerbaycan NATO ve Amerika Birleşik Devletleri ile askeri işbirliğini de derinleştirmelidir. İran’ın hayata geçirdiği şüpheli uranyum zenginleştirme programına karşı olan uluslar arası koalisyon ile etkin bir işbirliğine girmelidir. Uluslar arası toplum haklı olarak İran’ın bu planının sivil amaçlar için olduğuna inanmıyor. Bunun arkasında atım silahına sahip olma hevesi yattığından hiç kimsenin şüphesi yoktur. İran gibi bir devletin atom silahına sahip olması Azerbaycan için ciddi bir tehlikedir.”

Siyonist rejim şeflerinin, Beyazsaray ve Pentagon’daki haçlı emperyalistlerin yaptığı açıklamalarının aynısını yapan Azerbaycanlı nasyonalistlerin İran aleyhindeki düşmanlıklarının temel sebebinin, siyonist rejimin bölgesel çıkarlarını korumak ve savunmak olduğu kendini açıkça gösteriyor.

Dolayısıyla Azerbaycan’da hicabın yasaklanması, hicab yasağına karşı çıkan İslam Partisi Başkanı Dr. Mövsüm Samedov, Zülfikar Mikayilzade ve diğer siyasi-ilmi şahsiyetlerin tutuklanmasının ardında, siyonist rejimin etki ve yönlendirmesinin bulunduğunu kendileri itiraf etmektedir.

Azerbaycan yönetiminin siyonist İsrail rejimi, Amerika ve NATO ile siyasi-askeri işbirliği yapması için can atan böylesi nasyonalistlerin, organize ettiği faaliyetlerinden dolayı İsra Kültür Merkezi’ni ve yayınlarından dolayı da Velfecr sitesini hedef alması, Nureddin Şirin’i Hamas ve Hizbullah hareketlerinin destekçisi olarak suçlayıp hedef göstermesi ise, ancak iftihar edeceğimiz bir durumdur.

Siyonist rejimin Azerbaycan’daki uzantıları ve destekçileri İslami uyanıştan ne kadar korkup panikleseler de İslam Ümmeti’nin azılı düşmanlarının mukadder akibeti onları da gelip bulacak, Tunus ve Mısır’da başlayıp bütün bölgeyi kuşatan devrim dalgası ve diktatörlerin peş peşe yıkılması, Azerbaycan’daki siyonist işbirlikçilerini de silip götürecektir.

Türkiyeli Müslümanlar olarak, kardeş Azerbaycan’ın gerçek anlamda özgür ve bağımsız olmasından, halkının dini ve manevi değerlerine, İslam’ın hükümleri ve şiarlarına saygılı davranılmasından, Müslüman Azerbaycan halkının özgürce yaşamasından başka bir hedef ve amacımız yoktur.

Azerbaycan yönetiminin siyonist rejim güçleriyle işbirliğine girerek, sınır ötesi belli komplo ve saldırı planları yapması, onların kirli yüzünü ortaya koyduğu gibi, her ne pahasına olursa olsun Azerbaycan halkının haklı ve meşru mücadelesini savunma gayretimizi güçlendirmekten öte bir etki yapmayacaktır.

Günümüzde bölge Müslüman halklarının ispat ettiği gibi, zulme, tuğyana ve diktatörlüklere karşı özgürlük mücadeleleri bedel istemektedir. Ödenen bedeller özgürlüklerin habercisi ve müjdesidir.

Siyonistlerin can dostu olan nasyonalistleri, geç kalmadan bir kez daha düşünmeye davet ediyoruz.