AhlolBayt News Agency (ABNA)

source : rasthaber
Pazartesi

10 Ekim 2011

20:30:00
271061

Azerbaycan’dan Hüseyni Duruşun Bir Yansıması

Allah’ın Adıyla… Azerbaycan’da hicab yasağı ile iyice gün yüzüne çıkan zulüm ve faşizan diktatörlük, tarihteki seleflerini aratmıyor. İsrail gibi bir caniyi de yanına alan ve onun gölgesine sığınan Aliyev, Yıllardır Filistin halkına karşı uyguladığı her türlü terör ve baskının inceliklerini öğreniyor her halde efendisinden… Halbuki, yıllardır Ermeni işgali ile yurdundan yuvasından olan, evi barkı dağılan bir halkın yöneticisi, kendisi gibi mazlumların yanında olmalıyken, celladına aşık olan biri gibi israil’e sarılmış, ona sığınmış!... 20 yıldır işgal altında olan vatan toprağı için kılını bile kıpırdatmayan, “bürokrasi” ile çözüm arayan ve bu şekilde asla ve asla çözüme ulaşamayacağını da çok iyi bilen Aliyev ve yardakçıları, Karabağ’ı kurtarmak için harcaması gereken enerjilerini kendi mazlum halkının üzerine boşaltıyor, işgalciler karşısında süt dökmüş kedi gibi pısarken kendi halkına aslan kesiliyor…

Ehlibeyt Haber Ajansı ABNA- Azerbaycan’da kapkara bir sayfa sunuluyor insanlığın bağrına… Dün Yezid’in Ehl-i Beyt’e reva gördüğü o aşağılık davranışlardan kareler sunuyor Azeri halkının üzerinden dünyaya… Gücü elinde tutmanın verdiği şımarıklık ve gaddarlıkla zulmün o pis çehresini bir kez daha gösteriyor insanlık tarihine… Etrafına şöyle bir bakmaktan, kendi gibi zulümle abad olmaya çalışan Saddam’lardan, Mübarekler’den Bin Ali’ler’den ibret almaktan da gafil elbet… Eline tutuşturulan iktidar kamçısını, boynuna geçirilmiş tasmadan, ayaklarına vurulmuş prangadan habersiz sallayarak “güçlü” olduğunu sanıyor herhalde… Gözlerini bürüyen hırs, kendi gibi prangalarından habersiz eline tutuşturulan iktidar kamçısını sallarken aniden ayaklarından çekilerek yüzükoyun yerlerde süründürülen, bir paçavra gibi çöpe atılıveren benzerlerini görmesini engelliyor kuşkusuz… Zaten görebilseydi gözleri, ne kadar acınacak bir halde olduğunu, insanlıktan çıkmış, neye benzediği bile anlaşılamayan bir canavara dönüştüğünü görmez miydi?

Evet, kapkara bir sayfa sunuluyor yeniden tarihe… Bu kapkara sayfanın, kendini peydahlayan, insanlığa bir hançer gibi saplayan sahiplerini nasıl yutuverdiğini unutmuş, geçici gücün, geçici iktidarın etkisi ile sarhoş olmuş zavallılardan biri daha boy gösteriyor işte…

Ama bu kapkara sayfanın yanında bembeyaz bir sayfa da parlıyor ihtişamla… Parlaklığı gözleri kamaştırıyor, özgürlük aşıklarını mest ediyor yeniden… Zulmün geçici gücüne karşı dimdik ayakta, zerre kadar sarsılmadan, Hüseyni bir duruşla güneş gibi parlıyor bu sayfanın mimarları… Ve Hüseyni bir seda ile haykırıyorlar geçmişe ve geleceğe: “Bir ömür boyu köle yaşamaktansa, bir gün özgürce yaşamayı yeğlerim!”

Bu seda “Heyhat Minnezzille” şiarından beslenen bir sedadır. Bu seda İmam Huseyn’in (a.s.) “Helmin nasırın yensurna” feryadına verilmiş Hüseyni bir cevaptır. Bu seda, zulmün karanlık sayfalarda boğulacağının, özgürlüğün yakın olduğunun muştusudur… Bu seda, Yezid ve Yezidileri yerle bir eden Zeynebi feryadın yankısıdır. Gür bir sedadır bu, özgürce, yiğitçe direniş sedasıdır, kula kulluğun, köle olmanın, zilletin reddedilişi, izzetli duruşun simgesidir… Ta Habil’den kopup gelen, İbrahim olup putları deviren, Musa olup asası ile zulmü yerle bir eden ve Hüseyin olup tüm geçmiş ve gelecek çağlara hür olmayı, zulmü alt etmeyi, izzetli duruşu, izzetli ölümü ve gerçek ölümsüzlüğü öğreten mektebin bağrından yükselen bir sedadır bu…

Azerbaycan’da yeni bir destan yazılıyor. Muhsin(Mövsüm) Semedov önderliğinde özgürlük mektebinin talebeleri, yeni bir özgürlük destanı sunuyorlar insanlığa… Bize yeni dersler veren, “nasıl yaşanır onu öğreten, “nasıl özgür olunur” onu gösteren bir destan bu… Filistinlilerin İsrail zalimine karşı ortaya koyduğu o muhteşem sayfanın yanına yeni sayfalar ekleniyor…

Azerbaycan yiğitlerinin ödediği bedeller, zaferin müjdecisidir elbet… Ey Aliyev, artık korkma ve endişelenme sırası sende… Tarih yakında bir putun daha tarihin çöplüğüne atıldığına şahitlik edecek… O gün elbet yakındır:

“Zulmedenler yakında nasıl bir inkılâp ile devrileceklerini göreceklerdir. ( Şuara, 227)

MUHSİN KÜÇÜKER