AhlolBayt News Agency (ABNA)

source :
Cumartesi

5 Nisan 2014

10:00:00
600871

Seçim sonuçlarına nasıl bakılmalı?

Berlin İmam Rıza İslam Merkezi İmamı Şeyh Sabahaddin Türkyılmaz son Cuma hutbesinde Türkiye’de düzenlenen son yerel seçimler ve sonuçları üzerinde durdu ve aşağıdaki hususlara dikkat çekti:

Ehlibeyt (a.s) Haber Ajansı ABNA- Türkiye’de yerel seçimler öncesi başlayan kavga nihayet sonuçlandı; kim kazandı, kim kaybetti sorusunun cevabını herkes kendi penceresinden bakıp değerlendiriyor.

 

Seçim öncesi ve sonrası söylemlere bakılırsa kimin kazanıp kimin kaybettiği ortadadır ama kimse kaybettiğini kabul etmiyor ve bir şekilde kendisini haklı ve kazanan olarak lanse etmeye çalışıyor.

 

Siyaset hakkında bazılarının tahlilleri “köy siyaseti” seviyesindedir; kapasiteleri muhtarlık, muhtar azalığından öteye geçemez.

 

Bazılarının analizi “şehir siyaseti” seviyesini geçmez; belediye başkanlığı, belediye encümen üyeliği, milletvekilliği, valilik seviyesinde kalır.

 

Bazıları ulusal çaptadır “ülke siyaseti” yaparlar; cumhurbaşkanlığı, başbakan, bakan gibi makamların büyüklüğünce siyaset yaparlar.

 

Bazıları ise “küresel siyaset” yaparlar; ufukları ülke sınırlarını aşar, olaylara bölgesel bakmazlar, küreselleşmiş bir dünyada bölgesel gelişmelerin küresel gelişmeden bağımsız olmadığının farkındadırlar; tablonun tamamını görürler ona göre de görüş belirtirler.

 

Her ülkede olduğu gibi Türkiye’deki yerel seçime bakış da böyledir.

 

Akp taraftarlarıyla birlikte kazandı. Ezici bir çoğunlukla muhaliflerine bir yenilgi daha tattırdı. Eski gücüne biraz daha güç kattı.

 

Bütün saldırılara, suçlamalara, tapelere rağmen kazandı. Yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet suçlamalarına rağmen yine de halk “Akp” dedi. Seçimlerde hile oldu, oylar çalındı gibi söylemler yenilginin acısından söylenmiştir.

 

Bizim açımızdan kim kazandı, kim kaybetti? sorusundan ziyade bu seçimlerden çıkarılması gereken dersler konuşulmalıdır; birkaç noktayı arz edelim;

 

1-Halk kendisine hizmet eden, ülkeye hizmet eden insanların maddi ihtiyaçlarına çözüm sunan hükümeti seviyor; hırsızlığına rağmen, yolsuzluğuna rağmen, rüşvetine rağmen hizmet ettiği için başta kalmasını istiyor. Hırsızlık yapıyorsa hizmet de veriyor, yolsuzluk varsa bunun kaç katı da toplumun sorunlarını çözüyor, “bal tutan parmağını yalar” öyleyse hizmet için, ekonomik istikrar bozulmasın, siyasi kriz oluşmasın diye hırsızlığa, yolsuzluğa, rüşvete sessiz kalacağız ve iktidarın devamı için destek vereceğiz.

 

2- İlahi yasakların ubuhheti yok olmuştur. Müslüman halk, Allah’ın haramlarını dünyevi çıkarlar için ayaklar altına alınmasına göz yumabiliyor. Dünya menfaati, maddi çıkarlar ilahi hükümlerden önde tutuluyor. Hem kazanan tarafta hem de kaybeden tarafta kalplerde Allah sevgisi, amelde ise ilahi değerler ayaklar altında.

 

3- Partiler gücünü halktan alır, halk onları ayakta tutar, halkın desteği ile seçimleri kazanırlar. Bu seçimdeki zafer Akp ve sevenlerine, seçmenlerine ve hangi sebepten olursa olsun destek verenlere aittir. Herkesin kendi çapında bu zaferde payı var. Muhalefetin kaybetmesinde de kendisi ve yandaşlarının, destekleyenlerin payı var. Öyleyse kim, kimin yanında yer aldıysa onunla beraberdir; mutlu gününde de, yaslı gününde de. Bu dünyada da, öteki dünyada da. “Dünya ahiretin tarlasıdır” hadisi bize şunu öğretiyor; bu dünyada ektiklerinizi orda biçersiniz. Bu dünyada verdiğimiz/ekdiğimiz oylar, kıyamette karşımıza nasıl çıkacaktır diye, düşünmek gerekir sanırım? Hangi partiye bu dünyada destek verildiyse kıyamette bunun karşılığı tezahur edecektir. Onunla beraber olunacaktır. İlahi ilke dünya ahiret birlikteliğini savunur.

 

Herhalde bu dünyada Muaviye’ye destek verip kıyamette hz. Ali’nin yanında olunmaz. Bu hayalden başka bir şey değildir.

 

Çünkü yanında yer aldığınız, destek verdiğiniz gücün rakibi ve muhalifi kim olursa olsun - ister hak olsun, ister batıl- siz yanında yer aldığınızla sorgulanırsınız, hesaba çekilirsiniz. Zubeyr’in ordusunda yer alanlar “biz imam Hüseyin’in katili Yezid’in ordusunu hezimete uğratmak için Zubeyr’in yanında yer aldık” deyip kendilerini haklı gösteremezler. Emevileri devirip başa geçen Abbasilere destek verip onların iktidarını güçlendirenler, “biz Ehlibeyte zülüm eden Emevi saltanatını yok eden Abbasilere destek verdik” diyerek yaptıklarını meşru gösteremezler.

 

İşte küresel düşünememek budur; evrensel değerleri kavrayamamaktır, ileriyi görememektir, bu seçimlerin gelecekte neler getireceğini kestirememektir. Küresel tabloyu görmemek budur, seçimlerin küresel siyasetteki yerini idrak edememek budur.

 

10 yıl sonra “biz bunların böyle olmadığını bilemedik, saflığımızdan yararlandılar, kandırıldık” diyeceklere şimdiden şunu arz edeyim: “Siz kandırılmadınız, onlar hep böyleydi, hep aynı düşünüyorlardı, bugünlerde yeşerecek meyvenin tohumunu on yıl önce ekmişlerdi ama siz evrensel siyaseti göremediniz, günü kurtarmanın peşindeydiniz, yüzeysel baktınız derinlemesine bakamadınız.”

 

Dünyada iki küresel siyaset var; Amerika eksenli “liberal demokrasi” ve İran’ın öncülüğünde “Velayet-i fakih” siyaseti. Her iki siyeset doktrinini derinlemesine okumak gerekir.

 

Vesselamu aleykum verahmetullahi ve berekatuh

 

rasthaber