AhlolBayt News Agency (ABNA)

source :
Çarşamba

30 Nisan 2014

19:30:00
601220

Hz. Muhammed Mustafa (salallahu aleyhi ve alihi) (1)

Hz. Muhammed (s.a.a) b. Abdullah b. Abdulmuttalib b. Haşim (fil yılı/570 m. Mekke – Hicrî 11/632 m. Medine) İslam Peygamberidir. O, Ulu’l azm peygamberlerinden ve Allah’ın son peygamberidir. Kur’an en önemli mucizesidir. Tek tanrıcılık (Tevhit) inancının münadisi ve ahlaka davetçi idi. Ayrıca hükümetin başı, yasa koyucu, sosyal reformcu ve savaş komutanı idi.

Müşrik Arabistan toplumunda dünyaya gelmesine rağmen, yaşamı boyunca putlara tapmaktan uzak durmuş, toplumda yaygın olan çirkin davranışlardan sakınmıştır. Kırk yaşında Allah tarafından peygamberliğe seçilmiştir. En önemli mesajı tevhide davet idi ve gönderilişinin nedenini güzel ahlakı tamamlamak olarak açıklamıştır. Mekke müşrikleri ona ve takipçilerine yıllarca işkence etmelerine rağmen ne kendisi ve ne de takipçileri İslam’dan el çekmemişlerdir. Mekke’de on üç yıl davetin ardından, Medine’ye hicret etmiştir. Onun Medine’ye hicreti İslam tarihinin başlangıcıdır. Medine’de müşrikler tarafından çok sayıda savaşlarla karşı karşıya kalmış, ama sonunda son zafer Müslümanların olmuştur.

İslam Peygamberi Hz. Muhammed Mustafa (s.a.a)

“Benim yanımda gecenin kalbinde iki rekâtlı namaz, dünya ve içinde olan şeylerden daha sevimlidir.”

Tabatabai, Sünen-i Nebi, s. 288.

İslam Peygamberi Hz. Muhammed Mustafa (s.a.a)

“Biz – peygamberlerin, eminlerin, takvalıların- yaşamında gereksiz yere zahmete düşmek yoktur.”

Tabatabai, Sünen-i Nebi, s. 63.

İslam Peygamberi Hz. Muhammed Mustafa (s.a.a)

“En kötü günah, Müslüman kardeşin şahsiyetiyle oynamaktır.”

Peyam-ı Peygamber, s. 717.

İslam Peygamberi Hz. Muhammed Mustafa (s.a.a)

“Müminin amel defterindeki en ağır şey, güzel ahlaktır; Allah kötü sözlü, art niyetli ve küfürbazı sevmez.”

Peyam-ı Peygamber, s. 701.

Biyografi

  1. Peygamberin yaşamı hakkında bilgi edinmek için kaynaklar) Bu ihtilaf ve uyumsuzluklara rağmen yine de Onun yaşamı hakkında açık bir tasvir sunulabilir.

Doğumundan Peygamberliğine Kadar

Nesep, Künye ve Lakapları

Muhammed b. Abdullah b. Abdulmuttalib (Şeybetu’l hamd, Amir) b. Haşim (Amru’l Ula) b. Abdumenaf (Muğayre) b. Kussa (Zeyd) b. Kilab (Hekim) b. Murret b. Ke’b b. Lueyye b. Galib b. Fihr (Kureyş) b. Malik b. Nazr (Kays) b. Kenanet b. Huzeyme b. Mudriket (Amr) b. İlyas b. Muzr b. Nizar (Haldan) b. Muedd b. Adnan aleyhimu’s selam.[1]

Künyeleri: Ebu’l Kasım ve Ebu İbrahim’dir.[2] Bazı lakapları şunlardan ibarettir: Mustafa, Habibullah, Safiyullah, Nimetullah, Hayruhalkillah, Seyyidi’l Mürsel’in, Hatemu’n Nebiyyin, Rahmeten Lil-Âlemin, Nebiyy-i Ummi.[3] 

İslam Peygamberi Hz. Muhammed’in (s.a.a) annesi, Veheb b. Abdumenaf b. Zuhre b. Kilab’ın kızı Amine’dir. Oğlu Hz. Muhammed’i (s.a.a) 6 yıl 3 aylık (bir görüşe göre 4 yaşında) iken anne tarafından akrabalarının (Abdulmuttalib’in anne tarafı) yani Beni Adiyy b. Neccar’ın onu görmesi için Medine’ye bir seyahat gerçekleştirdi. Mekke’ye dönüşü sırasında 30 yaşında iken “Ebva” denilen yerde hayatını kaybetti ve orada toprağa verildi.[4]

Allame Meclisi şöyle diyor: İmamiye Şia’sı, Ebu Talip, Veheb kızı Âmine, Abdullah b. Abdulmuttalib ve Resulullah’ın Hz. Âdem’e (a.s) kadarki ecdadının tamamının imanına icması vardır.[5]

Doğumu

  1. [6]

İslam Peygamberi Hz. Muhammed’in (s.a.a) doğum günü, Şia’nın meşhur görüşüne göre 17 Rebiyülevvel Ehli Sünnetin meşhur görüşüne göre ise 12 Rebiyülevveldir.[7]

Çocukluğu

Tarihçiler Hz. Muhammed’in yaşamı hakkında çeşitli öykü ve hikâyeler yazmışlardır, ancak kesin belge ve senetlere dayandığımızda tarihi hakikatleri öykülerden ayırt edebiliriz. O yıllarda yaşanmış olayları, fakat Kur’an ve sünnet (rivayetler) belgeleri aydınlatabilir. Ancak Kur’an bu konu hakkında yalnızca kısa işaretlerde bulunmuştur. Bu işaretler ve tarihçilerin yazmış olduğu ve üzerinde ittifak edilenlerden, Hz. Muhammed’in (s.a.a) çocukluk dönemini yetim olarak geçirdiğini söyleyebiliriz.[8] 

Babası Abdullah, Beni Zühre kabilesinin reisi Veheb’in kızı Amine ile evlendikten birkaç ay sonra ticaret seferlerinin birisinde Şam’dan döndüğünde Yesrib’de hayatını kaybetti. Bazı tarihçiler Abdullah’ın, Hz. Muhammed (s.a.a) dünyaya geldikten birkaç ay sonra öldüğünü yazmışlardır. Her hâlükârda Hz. Muhammed (s.a.a) süt emme dönemini Beni Saad kabilesinden Halime adlı bir kadının yanında geçirmiştir. 6 yaşında annesini kaybetti ve dedesi Abdulmuttalib onun bakımını üstlendi. 8 yaşında iken Abdulmuttalib hayatını kaybetti bunun üzerine Hz. Muhammed (s.a.a) amcası Ebu Talib’in bakımı altına girdi.[9]

Ebu Talib’in evinde, eşi Fatıma binti Esed tarafından oldukça şefkat ve ilgi görmüştü. Nitekim kendisi vefat ettiğinde, Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Bugün annem vefat etmiştir.” Onu kendi gömleği ile kefenlemiş ve kabre koyarak kabrinde uzanmıştır. Ona Ey Allah’ın Resulü! “Fatıma” için çok iç geçiriyorsun dediklerinde, şöyle buyurmuştur: “O gerçekten benim annemdi. Kendi çocukları aç dururken önce benim karnımı doyururdu. Kendi çocuklarının üstleri başları tozlu topraklı dururken önce beni yıkar ve saçımı başımı düzeltirdi, gerçekten benim annemdi.”[10]

Şam’a İlk Yolculuğu Ve Nasranî Rahibin Öngörü Ve Kehaneti

Tarihçilerin yazdığına göre Hz. Muhammed (s.a.a) çocukluk döneminde amcasının Şam’a yolculuklarının birinde ona eşlik etmiş ve Busra denilen bir yerde Bahira adlı bir rahip Onun peygamberlik alametlerini görerek amcasından onu gözetmesini ve özellikle ona düşmanlık güdebilecek Yahudilerin zararlarından onu korumasını ister. Yazdıklarına göre kervan Bahira’nın yanından ayrıldıktan sonra Bahira, Hz. Muhammed’in yanına giderek şöyle demiştir: Lat ve Uzza hakkı için sana soracağım sorulara cevap ver! Hz. Muhammed (s.a.a): “Benden Lat ve Uzza hakkı için bir şey isteme, çünkü hiçbir şeyden bu iki puttan nefret ettiğim kadar nefret etmiyorum.” Bunun üzerine Bahira, ondan Allah hakkı için ona cevap vermesini ister.[11] 

Hilfu’l Fudul (Erdemliler İttifakı)

  1. [12] (Bkz. Peygamberin (s.a.a) çocukluğu)

Evlilik

İslam Peygamberi Hz. Muhammed Mustafa (s.a.a):

خِيارُکم خِيارُکم لِنِسائِهِم (Tercüme: Sizin en hayırlınız, kadınlarına en iyi davrananlardır.)

Peyam-ı Peygamber, s. 432–433.

  1. [13]

İslam Peygamberi Hz. Muhammed Mustafa (s.a.a):

انّ الله تعالی یبغض الطلاقَ (Tercüme: Şüphesiz Allah boşanmayı sevmez.)

Peyam-ı Peygamber, s. 57–575.

Bu ticaretten Hz. Hatice, oldukça çok kazanç elde etti. Emanet, doğruluk ve dürüstlükte meşhur olan bir adamla ticaret yapmıştı. Bu ticaret seferinden sonra Hz. Hatice, Hz. Muhammed’le (s.a.a) evlendi. Evlilik sırasında Hz. Muhammed’in 25, Hz. Hatice’nin ise 40 yaşında olduğu yazılmıştır, ancak Hz. Hatice’nin dünyaya getirdiği çocukları dikkat alacak olursak, onun yaşının daha az olduğu muhtemeldir ve Arap tarihçilerin onun 40 yaşında olduğunu yazmaları bu yaşın kâmil bir yaş olduğundandır.[14]

  1. Hz. Peygamberin çocukları)

İslam Peygamberi Hz. Muhammed Mustafa (s.a.a):

ما اَکرَمهُنّ الا َکريمٌ و ما اَهانهُنّ الا لَئيمٌ (Tercüme: Asil insanlar kadınlara asaletli davranır ve aşağılık insanlar kadınları aşağılar.)

Peyam-ı Peygamber, s. 432-433.

  1. [15]

Çocukları

Allah Resulünün (s.a.a) Hz. Fatıma (s.a) dışındaki çocuklarının tamamı Efendimiz hayatta iken hayatlarını kaybetmiş ve Efendimizin soyu Hz. Fatıma aracılığı ile devam etmiştir. Toplam 3 erkek 4 kız çocuğu olmuştur:

  1. Kasım (Allah Resulünün ilk çocuğudur. 2 yaşında iken Mekke’de ölmüştür)
  2. Zeynep (Hicrî 8. Yılında Medine’de vefat etmiştir)
  3. Rukiye veya Rukayye (Hicrî 2. Yılında Medine’de hayatını kaybetmiştir)
  4. Ümmü Gülsüm (Hicrî 9. Yılında Medine’de ölmüştür)
  5. Hz. Fatıma (Hicrî 11. Yılında Medine’de hayatını kaybetmiştir. Efendimizin soyu yalnızca Hz. Fatıma ile sürmüştür)
  6. Abdullah (Bi’setten hemen sonra Mekke’de dünyaya gelmiş ve orada ölmüştür)
  7. İbrahim (Hicretin 10. Yılında Medine’de ölmüştür)[16]

Hacerü’l Esved’in Yerleştirilmesi

  1. [17]    

Peygamberliğinden Hicrete Kadar

Tıpkı İmamiye Şia’sının meşhur görüşüne göre, Peygamber Efendimizin, bi’seti (peygamberliğe seçilişi) 27 Recep’te olmuştur.[18]

  1. Tehannüs) bu süre zarfında onun yanına giden her ihtiyaç sahibine yemek verirdi. İbadetle geçirdiği ay bittikten sonra Mekke’ye dönerdi ve evine gitmeden önce Kâbe’yi yedi veya daha fazla sayıda tavaf eder ve sonra evine giderdi.[19]  

Yine Hira’da inzivaya çekilip ibadetle geçirdiği yıllardan bir yıl peygamberlikle görevlendirildi. Hz. Muhammed (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Cebrail benim yanıma gelerek şöyle dedi: Oku. Dedim ki: Ben okuma bilmem. Yine oku dedi. Dedim ki: ne okuyayım? Dedi ki: “İkra bismi rabbikellezi halek” (Yaratan Rabbinin adıyla oku). Nitekim meşhur olduğuna göre peygamberlikle şereflendirildiğinde kırk yaşına ulaşmıştı.[20]

Allah Resulü (s.a.a) kendisine nazil olan Alak Suresinin ilk ayetlerinin telakkisi ve peygamberlikle şereflenmesinin ardından mabedinden ayrılarak Mekke’nin içine geri döndü. O geceye kadar başına gelmemiş böyle bir durumun ardından her şeyden önce kendi evine dönmesi gayet doğaldır. Evinde o anda üç kişi bulunmaktaydı: Değerli eşi Hz. Hatice, amcaoğlu Hz. Ali b. Ebu Talip ve Zeyd b. Harise.[21] Hz. Peygamber (s.a.a) tevhide ilk davetini kendi ailesinden başlattı ve ona ilk iman eden kişi eşi Hatice ve erkeklerden o sıralar bakımını üstlendiği amcaoğlu Hz. Ali b. Ebu Talip (a.s) oldu.[22] Çeşitli İslam fırkaları kaynaklarında, Ebu Bekir ve Zeyd b. Harise gibi bazılarını da ilk Müslüman olanlardan saymışlardır.[23] (Bkz. İslam’ı ilk seçenler)

Her ne kadar ilk daveti oldukça sınırlı da olsa Müslümanların sayısı artış kaydetmiş ve davetin üzerinden fazla bir süre geçmemesine rağmen İslam’ı seçenler, Mekke’nin dışına çıkmakta ve Hz. Peygamberle namaz kılmaktaydılar.[24] (Bkz. Gizli Davet)

Açık ve Aleni Davet

  1. [25]
  2. [26] 

Nitekim meşhur olduğuna göre bi’setin üzerinden üç yıl geçtikten sonra Allah Teâlâ onu insanları açıkça tevhide davet etmesi için görevlendirdi:

وَاَنْذِرْ عَشٖيرَتَكَ الْاَقْرَبٖينَ (214) وَاخْفِضْ جَنَاحَكَ لِمَنِ اتَّبَعَكَ مِنَ الْمُؤْمِنٖينَ (215) فَاِنْ عَصَوْكَ فَقُلْ اِنّٖى بَرٖیءٌ مِمَّا تَعْمَلُونَ (216) (Tercüme: (Önce) en yakın akrabanı uyar. Sana uyan müminlere (merhamet) kanadını indir. Şayet sana karşı gelirlerse de ki: Ben sizin yaptıklarınızdan muhakkak ki uzağım.) (26-214-216)

İbn İshak’ın yazdığına göre bu ayet nazil olunca Hz. Peygamber, Hz. Ali’yi çağırarak şöyle buyurdu: Ey Ali! Allah bana yakın akrabalarımı Ona tapınmaya davet etmemi emretti. Bir koyun kes ve bir miktar ekmek ve süt hazırla. Hz. Ali (a.s) denilenleri aynen yerine getirdi. O gün Abdulmuttalib oğullarından 40 kişi veya 40’a yakın kişi bir araya gelerek o yemekten yediler. Tam Peygamber konuşmasına başlamak isterken Ebu Lehep, O sizi büyüledi dedi. Bunun üzerine meclis karıştı. Allah Resulü bir gün sonra yine onları davet etti ve şöyle buyurdu: Ey Abdulmuttalib oğulları! Arapların kendi kavimlerine benim size getirdiğimden daha üstün bir şey getirdiklerini sanmıyorum. Ben, dünya ve ahireti size getirdim.[27] Tabari şöyle diyor: Allah Resulü (s.a.a) akrabalarına davetini ulaştırdıktan sonra şöyle dedi: Sizlerden hanginiz bu konuda bana yardım edecek? Her kim bana bu yolda yardım ederse aranızda benim kardeşim, vasim ve halifem olacaktır. Herkes sessiz kaldı. Hz. Ali (a.s) kalkarak şöyle buyurdu: Ey Allah’ın Resulü! O kişi benim. Peygamber şöyle buyurdu: O, sizin aranızda benim vasim ve halifemdir; onun sözünü dinleyin ve ona itaat edin.[28] Bu rivayeti başka tarihçi ve siyer yazarları da kitaplarında yazmış ve meşhur hadislerdendir.[29]

İslam Peygamberi Hz. Muhammed Mustafa (s.a.a):

حُسنُ الخُلقِ و حُسنُ الجَوارِ یَعمرانِ الدیارِ (Tercüme: İyi ahlak ve iyi komşuluk, dünyayı bayındır eder.)

Peyam-ı Peygamber, s. 772–773.

Zamanla Müslümanların sayısı artmaya başlayınca Kureyş’in ileri gelenleri tedirgin olmaya başladı. Bundan dolayı, Ebu Talib’in (Hz. Peygamberin (s.a.a) hamisi olan amcasının) yanına giderek ondan kardeşinin oğlundan başlattığı davetine son vermesini istediler. Bir gün ondan Hz. Muhammed’i (s.a.a) öldürmek için kendilerine teslim etmelerini ve bunun yerine İmaret b. Velid adlı kendilerince bilge bir genci ona vermeyi teklif ettiler. Ebu Talip onlara şöyle cevap verdi: Çocuğumu öldürmeniz için size vermemi ve onun yerine sizin çocuğunuzu yetiştirmemi mi istiyorsunuz? Ne kadar zor bir teklif böyle?[30]  

Kureyşliler kabile anlaşmaları gereği Hz. Peygamberin (s.a.a) canına kast edemiyorlardı, zira bu durumda Haşim Oğulları ile çatışmaya girebilir ve aralarında başka sıkıntıların yaşanmasına ve işlerin daha da karmaşık hale gelmesi mümkündü. Dolayısıyla, Peygambere (s.a.a) muhaliflikleri sınırlı kötü söz söyleme ve küçük zararlar dışında değildi. Ancak yeni Müslüman olmuş savunmasız kişilere karşı yapabildikleri kadar zarar veriyorlardı.[31]

Yavaş yavaş çatışmalar gün yüzüne çıkmaya başladı. Kureyş bir kez daha Ebu Talib’in yanına giderek ondan yeğenini gittiği yoldan vazgeçirmesini istediler. Ebu Talip, yeğenine onların sözlerini ulaştırdı. Hz. Peygamber (s.a.a) cevaben şöyle buyurdu: Allah’a andolsun ki eğer güneşi sağ elime, ayı sol elime verseler yine de davetimden vaz geçmeyeceğim. Ebu Talip ise şöyle dedi: Eğer böyle diyorsan yoluna devam et ve ben sana zarar vermelerine izin vermeyeceğim. Bundan sonra Kureyş, Ona ve takipçilerine daha çok eziyet etmeye başladılar.[32]

Müslümanların Habeşe’ye Hicreti

Müslümanların sayısı arttıkça Kureyş’in Hz. Muhammed’e (s.a.a) olan düşmanlık ve muhalefeti daha da artmaya başladı. Ancak Hz. Peygamber (s.a.a) Ebu Talib’in himayesi altında olduğu için Kureyş kabile anlaşmaları gereği Onun canına kast edemiyordu, ama takipçilerine ve özellikle desteği olmayan Müslümanlara karşı her türlü zorluk ve eziyetten geri durmuyordu. Yeni Müslüman olmuş kişilere yapılan bu eziyetler Peygambere ağır geliyordu. Sonunda kaçınılmaz olarak onlara Habeşe’ye hicret etmeleri emrini verdi. Ve onlara şöyle buyurdu: O topraklarda kimsenin kendisinden eziyet görmediği bir kral var. Oraya gidin ve Allah sizi bu zorluktan kurtarıncaya kadar orada kalın. Kureyş, Müslümanların Habeşe’ye hicret ettiklerini öğrenince, Amr b. As ve Abdullah b. Ebi Rabie’yi Habeşe kıralı Necaşi’nin huzuruna göndererek onları geri göndermesini istedi. Necaşi, Kuryeş elçilerinin sözlerini ve Müslümanların cevaplarını dinledikten sonra onları Kureyş’in elçileriyle göndermekten imtina etti. Dolayısıyla Kureyş elçileri eli boş Mekke’ye geri döndüler.[33] 

Haşim Oğullarının Muhasarası

Kureyşliler, Müslümanların her geçen gün Mekke’de çoğaldığını ve Habeşe Kralı Necaşi’nin muhacirleri elçileri ile geri göndermediklerini görünce Hz. Muhammed (s.a.a) ve Haşim Oğullarına ekonomik ambargo uygulama kararı aldı. Bu sebeple, aralarında bir anlaşma yazarak bundan sonra artık kimse Haşim ve Abdulmuttalip Oğullarına kız vermeyecek ve onlardan kız almayacak. Kimse onlara bir şey satmayacak ve onlardan bir şey satın almayacak. Daha sonra bu anlaşmayı Kabe’ye astılar. O günden sonra Haşim ve Ebdulmuttalip Oğulları mecburen Şib-i Ebu Talib diye ünlenen Şib-i Ebu Yusuf denen derede muhasara altına alındılar.[34]

Haşim Oğullarının ablukası 2 veya 3 yıl sürdü. Çok zor şartlar altında geçen bu süre zarfında, akrabalardan bir iki kişi buğday veya başka yiyecek onlara ulaştırıyordu. Bir gece Haşim oğullarına karşı şiddetli düşmanlık güden Ebu Cehil, bu durumdan haberdar oldu ve Hz. Hatice’ye buğday yükü götüren Hekim b. Hizam’ı bundan menetti. Başkaları olaya müdahale ederek Ebu Cehil’i kınadılar. Yavaş yavaş gruplar yaptıklarından pişman olmaya başladılar ve Haşim oğullarını savunmaya koyuldular. Ve neden Mahzum oğulları nimet içinde yaşasın, ama buna rağmen Haşim ve Abdulmuttalip oğulları zor şartlar altında yaşasınlar? diyorlardı. Sonunda bu anlaşmanın iptal olması gerektiğini söylemeye başladılar. Anlaşmaya katılanlardan bir kısmı antlaşmayı yırtma kararı aldılar. İbn Hişam’ın İbn İshak’tan rivayet ettiğine göre Kureyş, anlaşma metnine baktığında akkarıncaların onu yediklerini ve ondan geriye yalnızca: “Bismike Allahumme” cümlesinin kaldığını gördü.[35] İbn Hişam’ın yazdığına göre ilim sahipleri şöyle dediler: “Ebu Talip, Kureyş encümenine giderek şöyle dedi: “Yeğenim anlaşma sözleşmesinin akkarıncalar tarafından yenildiğini ve yalnızca ondan geriye Allah’ın adının kaldığını söylüyor; bakın eğer onun sözü doğru ise ablukayı kaldırın ve eğer yalan söylüyor ise Onu size teslim edeyim. Dedikleri vakit sözleşmeye baktıklarında akkarıncaların Allah adı dışında her şeyi yediğini gördüler. Bu şekilde Haşim oğullarına uygulanan abluka kırılmış oldu ve onlar Şibi (dere) Ebu Talip’ten dışarı çıktılar.[36]    

Devam edecek…

ABNA.İR

Wikishia.net

 

 

----------------------------------------------------------- 

[1] — Ayeti, İslam Peygamberi Tarihi, s. 42.

[2] — Et-Tabersi, İ’lamu’l Vera bi’lamu’l Huda, c. 1, Kum: müessese Alu’l Beyt li-ihyau’t Turas, 1417 k. S. 43.

[3] — Mukaddesi, Baz pejuhi tarihi veladeti ve şehadeti Masuman, Kum: Pejuşehkahı Ulum ve Ferhengi İslami, 1391, s. 91.

[4] — Ayeti, İslam Peygamberi Tarihi, s. 42.

[5] — Ayeti, İslam Peygamberi Tarihi, s. 42.

[6] — Şehidi, Tarihi Tahlilîyi İslam, s. 37.

[7] — Ayeti, İslam Peygamberi Tarihi, Ebu’l Kasım Gürci tarafından gözden geçirme ve eklemeler, Tahran: Tahran üniversitesi yayınları, 1378, s. 43.

[8] — Şehidi, Tarihi Tahlilîyi İslam, s. 37.

[9] — Şehidi, Tarihi Tahlilîyi İslam, s. 37–38.

[10] — Tarihi Yakubi tercümesi, s. 368–369: Ayeti, İslam Peygamberi Tarihi’nden naklen, s. 49.

[11] — Şehidi, Tarihi Tahlilîyi İslam, s. 37.

[12] — İbn Hişam, c. 1, s. 141–142.

[13] — Siyre-i İbn İshak, Muhammed Hamidullah, s. 59; Şehidi, Tarihi Tahlilîyi İslam, s. 39.

[14] — Şehidi, Tarihi Tahlilîyi İslam, s. 39–40.

[15] — Ayeti, İslam Peygamberi Tarihi, s. 56–60.

[16] — Ayeti, İslam Peygamberi Tarihi, s. 60–61.

[17] — Şehidi, Tarihi Tahlilîyi İslam, s. 40.

[18] — Ayeti, Muhammed İbrahim, İslam Peygamberi Tarihi, Ebu’l Kasım Gürci tarafından gözden geçirme ve eklemeler, Tahran: Tahran üniversitesi yayınları, 1378, s. 67.

[19] — Şehidi, Tarihi Tahlilîyi İslam, s. 41.

[20] — Şehidi, Tarihi Tahlilîyi İslam, s. 41.

[21] — Şehidi, Tarihi Tahlilîyi İslam, s. 41.

[22] — İbn Hişam, c. 1, s. 262.

[23] — İbn Hişam, c. 1, s. 264, 266.

[24] — İbn Hişam, c. 1, s. 281–282.

[25] — Şehidi, Tarihi Tahlilîyi İslam, s. 41.

[26] — Şehidi, Tarihi Tahlilîyi İslam, s. 41–44.

[27] — Siyre-i İbn İshak, s. 127, Şehidi, Tarihi Tahlilîyi İslam, s. 44’ten naklen.

[28] — Tarihi Rusul ve Muluk, c. 3, s. 1172; Şehidi, Tarihi Tahlilîyi İslam, s. 44’ten naklen.

[29] — Şehidi, Tarihi Tahlilîyi İslam, s. 44.

[30] — Siyre-i İbn Hişam, c. 1, s. 279; Şehidi, Tarihi Tahlilîyi İslam, s. 45’ten naklen.

[31] — Şehidi, Tarihi Tahlilîyi İslam, s. 49.

[32] — Şehidi, Tarihi Tahlilîyi İslam, s. 49.

[33] — Şehidi, Tarihi Tahlilîyi İslam, s. 51–52.

[34] — Şehidi, Tarihi Tahlilîyi İslam, s. 53.

[35] — Şehidi, Tarihi Tahlilîyi İslam, s. 53.

[36] — Şehidi, Tarihi Tahlilîyi İslam, s. 53.