AhlolBayt News Agency (ABNA)

source :
Cuma

30 Mayıs 2014

00:49:17
612242

Suriye’de Savaş Ne Zaman ve Nasıl Biter?

Bir gazeteci dostum sordu "Suriye’de devam eden bir savaş için özellikle Müslüman kamuoyunda oluşturulmaya çalışılan mezhep çatışması bu savaşın esas nedeni midir? Yoksa bu savaşın gerçek sebebi nedir?"

Ehlibeyt (a.s) Haber Ajansı ABNA- Suriye sorunu tarihinin hiçbir kesitinde mezhep sorunu olmadığı gibi bu günkü sorunların içinde mezhepsel hiçbir etki bulunmamaktadır. Sorun, dünya güç dengesiyle yakından ilintili olan ve temeli bölgeye yönelik emperyalist talan politikalarının ikamesidir.

Suriye bir vatan, bir coğrafya adıdır; ne bir ırkın ne de tek boyutlu bir milliyetçi tanımlamadır. Bu vatanda yaşayan etnik ve dinin inançlar kadar siyasal görüşlerde çoğulcudur ve Suriye’yi oluşturan mozaik dokusunun temel taşlarıdır. Bu özellikleriyle Suriye tarihler boyunca uygarlık üzerine uygarlık kurarak insanlığa bir vatan olarak hizmet etmiştir. Alfabenin keşfinden sıfırın kullanılmasına Arap İslam imparatorluğuyla gelen aydınlanmadan bu güne farklılıklar arasında barış ve kardeşliğin egemen olmasına en kadim çağlarda bile Suriye kültünün temel taşları olan ilahlar bile savaşçı değil barışçıldır; İlah Baal, kız kardeşi Aanat’a gönderdiği mektupta yere barış ek ki barış hasat edesin demiştir.

Böylesi derin tarih arka planında barış yoğunluklu olan bir ülkenin 21 yy insanları çok daha barışçıl ve güvenli bir yaşam içinde olacağı açıktır. Bu uyumun içinde kimi olumsuzluklar olsa da dış etkile olmadıkça toplumun genel dengesini bozacak süreçlere düşülmez. Bu açıdan bakınca inanç kışkırtmalarının dışarıdan gelen bir dayatma bir kışkırtma olduğunu anlamak zor değil. Gerçekte Suriye’nin başına tarih boyunca gelen felaketlerin dış kaynaklı olduğu ve bu gün ortaya çıkan sorunlarından aynı kaynaktan beslendiğini söylemek yanlış değildir.

Burada elbette ki iç dinamiklerin de rolü az değildir; özellikle Türkiye’yle geliştirilen ilişkilerin kasıtlı planlı programlı tahripkarlıkla örülü olması, Suriye’de Türkmen etnik topluluğuyla sırf bu günlerin karışıklığına hazırlık için el atılması, Türkiye’nin yayılmacı siyasetine yakıt olarak bu barışçıl topluluğun kullanılması, ticari ve sınai yatırım adı altında casusluk faaliyetlerden selefi cinayet şebekelerine yataklık edecek imkanları yaratma çabaları bu amaçlar için yapıldı. Türkiye, diktatör Erdoğan yönetimiyle Suriye’yi kana bulayan en önemli figür oldu.

Bütün bu çabaların arkasında dünya emperyalist güçlerin bölgeye ilişkin talan planları BOP bulunmaktadır. 1970’li yılarla birlikte derinleşip genişleyen dünya ekonomik krizi, dolar ve altın dengesinin bozulması emperyalist ekonomiler için ölümcül bir süreç oldu. Bu süreçten çıkış işin dünyanın beş önemli bölgesini (Orta Amerika, Latin Amerika, Orta Afrika, Ortadoğu ve Uzakdoğu) dünya ticaret merkezine bağlayarak ekonominin çarklarını yeniden çalıştırmak, durgunlukla aynı anda gelen enflasyonda çıkış için yeniden dizayn etme çabası belirdi. Bölgemizin başına yarım asırdır gelen tüm belaların altında bu yatar. Bölgenin talanıdır bu.

Bu plan, Akdeniz üzerinden girip, Hint sınırına kadar uzanan bu bölgenin tüm zenginliklerini, petrol, gaz, stratejik madenler, tatlı su kaynakları, dünyanın gıda deposu tahıl alanlarını, ucuz iş gücünü, bu enerji kaynakları ve yollarını korumak için askeri üsler kurup gasp etmek için oluşturulan Büyük Ortadoğu Projesidir (BOP). Lübnan’da başlayıp bir türlü sonuç alınamayan ve 1990’da 2000’de ve 2006’da mezara gömülen bu proje yeniden çok daha kapsamlı bir planın uzantısı olarak ve Arap ülkelerinde başlayan halk hareketlenmelerinin doldurduğu sahte rüzgarlarla Suriye üzerine gelinmiştir. Bu savaşın gerçek nedeni budur.

Bu savaşın kültürel boyuttu en açık nedenleri ise bölgemizde laik güçlerin selefi karanlık tekfirci güçlere kendinden başkasını yok sayanlarla olan bir savaştır. Bu savaş, yaşam kültürünün ölüm kültürüne karşı savaşıdır da.
2-Emperyalist güçleri yöneten insanlar haricinde devam eden bu savaşın son bulmasını insanlar canı gönülden istiyor, bu savaşın ne zaman biteceği ve kazanan/kaybeden noktasında düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz.
Suriye geo-startejik açıdan tarihinin her kesitinde dünya süper güçlerinin saldırısına muhatap olmuş bir ülkedir. Çünkü Suriye güneyi kuzeye, doğuyu batıya bağlayan bir köprüdür, uygarlıkları taşıyan birbiriyle harmanlayıp sentezleyen bir alandır. Bu alanda üs elde etmek ve bu üs üzerinden enerji kaynaklarına dünya ticaret olanaklarına el atma istenci, bu bölgenin tarihler boyu tüm sorunlarının temel nedeni olmuştur. Bu yanıyla bu savaş hiç bitmemiştir.

Özelde üç yıldır süren savaşın bu nedenle de öyle çabuk biteceği hayalini kimse yapmasın., Okura doğruları aktaracaksak şunu söylemeliyiz, bu savaş uzun erimli bir savaş olacaktır. Çünkü dünyanın tüm güçleri ağırlıklarını karşılıklı olarak bu savaşta vekaleten ortaya koymuştur. Bu savaş kimi yerde yaratıcı anarşinin merhametsiz kışkırtıcılığıyla, kimi yerde temiz eller operasyonunun vahşet çağlarını aratır sonuçlarıyla Suriye halkını ve Suriye vatanının uygarlık ve toplum servetlerini alıp götürmektedir yakıp yıkmaktadır.
Bu savaşın hiçbir verisinde toplum idaresi, farklı siyasal sistem ya da ekonomik önermeler yok. Bu bir imha savaşıdır Suriye toplumunun kimyasını bozma, geleceğini potansiyellerinden yoksun bırakma ve bölgeyi her müdahaleye açık hale getirme çabasıdır. Bu aynı zamanda İsrail’in peşinde olduğu kirli ve karanlık amaçtır; yeni muhafazakârların (Newcon), karanlık prensleriyle on yılardır öretip durduğu İsrail’i koruma planlarının da ikamesinden başka ir şey değildir.

Dolaysıyla Suriye gibi küçük bir ülkenin küçük bir devletin küçük bir ordunun 3 yıllık destansı direnişi ve zaferlerinin anlattığı çok şey olmasına karşın, bu savaşın bir çırpıda bitmesi mümkün değildir. Suriye yönetimi ve halkı omuz omuza ebede kadar direnebilir ama kazandıkça, selefi terör şebekelerine emperyalist güçlerin artan askeri ve mali desteği nitelikçe yükseltilmesiyle karşılık buluyor. Böylece, Suriye lehine bozulan dengeler dizginlenmiş oluyor.

 Bu süreçte zafer üzerine zafer kazanan Beşşar Esad yönetimi, tüm kurumlarıyla işleyen meşru devletin, ordusu ve güvenlik güçleriyle, diplomasisi, maliyesi, eğitimi, sağlığı, belediye hizmetleri, adalet kurumları hiçbir zedelenme olmadan topluma hizmet verme yeteneği direnişin yönelimini göstermesi açısından büyük önem taşıyor. 3 Haziranda yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle de bu süreç yeni bir dik duruş anlamına gelecektir; Suriye halkının açık ve net tercihleri belirlenmiş olacaktır.
Yurtdışında hiçbir baskının olmadığı koşullarda savaştan göç eden yüz binlerce Suriye vatandaşının Beşşar Esad yönetimine gösterdiği teveccüh bunun en açık ispatı ve delilidir.

Bütün bu gerçeklere sırtını dönmüş olan talancı güçler bölgedeki egemenlikleri için Suriye’yi yıkmak parçalamak zayıf düşürmek ebede kadar sürecek kardeş kavgasını kışkırtmak ve bu kan denizini yeni kanlı olaylarla beslemeye çalışmaktadır. Bu nedenle tek başına bir devletin hiçbir askeri ve güvenlik kurum ve gücünün sonuçlandıramayacağı bu savaşı anacak halkın sonuçlandırabileceğini 3 yıllık tecrübem sonucu ifade edersem yanlış olmaz.

Bunun için Mukaveme Suriyyi güçlerinin başında bir savaşçı olarak bu savaşın sonuçlandırılması yönünde Suriye halkının tüm vatansever etkinliklerinin ortak bir cephe ve komutanlık altında savaşın açık tarafı olarak meydana, temas hattına inmesi gerektiğine inanıyorum.
Bu önermeye “iç savaş” önermesi kaygısıyla bakmak yersizdir. Zaten var olan gerçek selefi terör şebekelerine yatakçılık yapan alanlarda her kesim kendi taraflarını toplamış savaşı sonuna kadar derinleştirmektedir. Bu savaş tüm bölge halklarının da kaderini etkileyen bir savaş olması itibariyle Suriye halkının ve onun dostlarının bölgede siyasal gücü olan kitlesi olan militanı olan tüm güçlerin bu savaşa katılarak son vermesi en doğru olandır.

Türkiye halkının Kürt halkının, Lübnan, Ürdün, Irak, İran halkının ve direnme hattı devletlerinin bu savaşın bir an önce sonuçlandırılması için mali ve askeri katkı yaparak dünyanın her köşesinden toplanın mali ve askeri destekle Suriye halkını imhaya kalkan selefi cinayet şebekelerini yenilgiye uğratması gereklidir.
Bu savaş ancak böyle biter.

Mihrac Ural - Taha Haber