AhlolBayt News Agency (ABNA)

source :
Pazar

1 Haziran 2014

17:56:56
612891

İmam Hüseyin -aleyhi selam- (2)

Ben, sizin -inandığınızı iddia ettiğiniz- peygamberinizin kızının evladı değil miyim? Peygamberinizin çağrısına ilk koşan, onun davet ettiği İslâm’ı ilk kabul eden vasisi ve amcasının oğlunun evladı değil miyim?

İmam Hüseyin’in Yezid’e Karşı Tepkisi

Medine’den Çıkış

Muaviye, Hicretin 60. Yılı Recep ayında Dımeşk’te öldü. Öldüğü sırada Yezid, Havarin’de bulunuyordu. Dımeşk’e ulaştığında halk ona biat etti. Yezid, Medine valisi Velid b. Utbe’ye bir mektup yazarak “Hüseyin b. Ali (a.s), Abdullah b. Ömer ve Abdullah b. Zübeyr’den kendi hilafeti için biat almasını istedi.” Medine valisi bu konuda Mervan b. Hakem’den istişarede bulundu. Mervan şöyle dedi: “Eğer benim görüşümü kabul edersen hemen şimdi halk Muaviye’nin ölümünden haberdar olmadan önce Hüseyin b. Ali ve (Abdullah b.) Zübeyr’i çağır! Eğer biat ederlerse bir sıkıntı yok, ancak eğer kabul etmezlerse boyunlarını vur. Eğer bunlar biat etmez ve halk Muaviye’nin öldüğünden haberdar olursa, Hüseyin ve Zübeyr’in oğluna tutunurlar ve büyük bir fitne çıkar. Ancak Ömer’in oğlunun kıyam edecek bir karakteri yoktur, ama eğer halk vaktinde onun peşi sıra gider ve hilafeti ona bırakırsa o başka.” Velid, onları çağırtmak için peşleri sıra Abdullah b. Amr b. Osman’ı gönderdi. Abdullah b. Zübeyr ve İmam Hüseyin (a.s) her ikisi de o sırada mescitte idiler. Abdullah b. Amr, onlarla görüşerek Velid'in mesajını onlara iletti. Abdullah b. Amr’a gitmesini ve birazdan geleceklerini söylediler. Velid'in görüşmek için belirttiği saat valinin normalde halkı kabul ettiği bir saat değildi. İşte bu nedenle Velid'in elçisine, sen git biz de geleceğiz, dediler. Abdullah b. Amr gidince Abdullah b. Zübeyr İmam Hüseyin’e: sence neden bizi istiyor? Diye sordu. İmam Hüseyin (a.s) Abdullah b. Zübeyr'e şöyle buyurdu: "Öyle sanıyorum ki Muaviye b. Ebî Süfyan öldü ve onun ölüm haberi yayılmadan Yezid için bizden biat almak istiyorlar.” Abdullah b. Zübeyr: "ben de aynı görüşteyim. Şimdi sen ne yapmayı düşünüyorsun?" dedi. İmam Hüseyin buyurdu ki: “Valinin yanına gideceğim! Sonra İmam Hüseyin (a.s) mescitten dışarı çıktı. Akrabalarından ve taraftarlarından bir grubu toplayarak hükümet konağına gitti ve onlara şöyle dedi: "Ben Velid'in yanına gidiyorum; çağırırsam veya Velid'in bağırıp öfkelendiğini görürseniz hemen içeri girip etrafımı sarın; aksi durumda benim gelmemi bekleyin." İmam içeri girdiğinde Mervan b. Hakem, Velid'in yanı başında oturmuştu. Velid, Yezid'in mektubunu İmam Hüseyin’e (s.a.a) okuyarak Yezid adına kendisine biat etmesini istedi. İmam Hüseyin (a.s) şöyle buyurdu: “Benim gibi birisi gizli olarak biat etmez, tüm Medine halkını ve beni davet et, bakalım ne olacak?” Bunun üzerine Velid, İmam Hüseyin’in (a.s) önerisi karşısında: “O halde selametle git” dedi. Olaya tanık olan Mervan Velid'e hitaben şöyle dedi: “Onu bırakma! Eğer biat etmeden giderse, artık bir daha onu bulamazsın. Eğer biat etmezse onu öldür.” İmam Hüseyin (a.s) öfkelenerek şöyle dedi: “Ne sen beni öldürebilirsin ve ne de o.” En sonunda İmam Hüseyin ve Abdullah b. Zübeyr, biat etmeden Mekke’ye gittiler.”[119]

Kufelilerin Mektupları

Şam yönetimi, Hicaz’dan biat alma telaşındayken, Kufe’de gelecekte baş gösterebilecek fırtınalar kopmaktaydı. Ali Şiaları yirmi yıllık Muaviye döneminde yüzlerce şehit vermiş ve yüzlercesi yahut daha fazlası zindanlarda bulunmaktaydı. Halk, Muaviye’nin ölüm haberini alınca rahat bir nefes aldı. Hz. Ali’yi haksızca öldüren ve oğlunu yalnız bırakarak Muaviye’nin elini güçlendiren maceraperestler, Muaviye’den gerekli desteği göremediklerinden şimdi oğlundan intikam alma peşine düşmüşlerdi. Ali Şiaları, Süleyman b. Surad Hazai’nin evinde bir araya geldi. Konuşmalar yapıldı. Kılıktan kılığa giren hemşerilerinden haberdar olan Süleyman b. Surad, şöyle bir konuşma yaptı:

“Ey insanlar! Eğer canınızdan korkuyor ve meydan ehli değilseniz, bu adamı boşuna aldatmayın!” sesler yükseldi ve hep bir ağızdan şöyle demeye başladılar: “Asla ve asla, bizler canımızdan geçtik ve Yezid’i devirip Hüseyin’i hilafete çıkaracağımıza dair kendi kanımızla ahitleştik!”

Daha sonra İmam Hüseyin’e şöyle bir mektup yazdılar:

“Allah’a hamdolsun ki, Muhammed ümmetinin iyilerini öldürüp kötülerini iş başına getirdiği düşmanını helak etti. Müslümanların beytülmalını güçlü ve zenginler arasında paylaştırırdı. Şimdi senin yöneticiliğinin önünde hiçbir engel kalmadı. Bu şehrin hakimi, Numan b. Beşir hükümet sarayında yaşamakta. Bizler ne ona encümenlik ediyor ve ne de namazlarına katılıyoruz.”

Gönderilen mektuplar yalnızca bunlarla sınırlı değildi. Yüzlerce ve hatta binlerce mektup birbirinin ardı sıra gönderildi.[120] Her ne olursa olsun, Kufelilerin İmam Hüseyin’e (a.s) gönderdikleri mektupların sayısı haddinden fazla olmuştu. İmam Hüseyin (a.s), Kufe halkına cevap vererek onları merakta bırakmanın doğru olmadığını düşünerek onlara şöyle bir mektup yazdı: “Güvendiğim bir kişi olan amcaoğlum Müslim’i şehrin durumunu gözlemleyerek bana gerekli bilgileri vermesi için size gönderiyorum. Bana yazdıklarınız doğru ise sizin yanınıza geleceğim.”[121] Öte yandan Emevilerin taraftarı, kendi çıkarlarının Şam yönetiminde olduğunu görenler ve aynı zamanda gelecek korkusu yaşayanlar Yezid’e mektuplar yazarak Kufe ve Irak’ı istiyorsa Kufe’ye uygun bir vali atamasını istediler. Şehrin valisi Numan b. Beşir onlara göre ya yetersiz ya da kendisini yetersizliğe vurmaktaydı. Yezid, Rum danışmanı Sercun’la istişare ettikten sonra Basra valisi olan Ubeydullah b. Ziyad’ı Kufe valisi olarak atadı.[122] Diğer yandan, Müslim b. Akil, İmam Hüseyin’in (a.s), mektubu ile Kufe’ye gider. Kufe halkı, Müslim’i oldukça sıcak bir şekilde coşku ve iştiyakla karşılar. Temiz inançlı bir Müslüman olan Müslim b. Akil, kendisine coşkuyla biat eden Kufe halkının kolay bir şekilde ondan vazgeçeceğini ve onu yalnız bırakacaklarını sanmadığından İmam Hüseyin’e (a.s) şöyle bir mektup yazar: “Kufe ve Irak halkının hepsi senin takipçindir ve seni beklemektedirler. Bir an önce Irak’a gelmende fayda vardır.”[123]

Irak’a Hareket

İmam Hüseyin (a.s), Müslim b. Akil’in mektubunu alır almaz kadınlar, çocuklar ve bir grup ashabı ile birlikte Irak yolunu tutar. Öte yandan Yezid’in fermanını alan Ubeydullah b. Ziyad, Kufe’e doğru yola çıkar. Ubeydullah, Irak ve özellikle Kufe halkını çok iyi tanıyordu. Babası yıllarca bu şehirde hükümet etmiş ve Ubeydullah babasının elinin altında burada yetişmişti. Küfe halkına nasıl davranacağını çok iyi biliyordu. Şehre ulaşır ulaşmaz, hemen şehrin ileri gelenlerini tehdit ve rüşvetlerle kendi yanına çekti ve onların yardımı ile başaklarını kendi yerine koyarak casuslar göndererek Müslim’in kaldığı yeri öğrendi. İlk önce Müslim b. Akil’i ağırlayan Hani b. Urve’yi hapse attı. Bunun üzerine Müslim, taraftarlarını savaşa çağırır, ancak sayılarının yüz bin kadar olduğu söylenen halk, kendisinden hiçbir cesaret örneği göstermeden ve hiçbir çatışmaya girmeden bir gün içinde Müslim b. Akil’in yanından ayrılırlar. Şöyle ki Müslim, akşam namazını kıldığında bir kişiyi bile yanında bulamaz. Hükümet güçleri sonunda Müslim’in sığındığı yeri de tespit eder. Müslim, tutuklanır. Sonra Ubeydullah’ın emri ile o ve Hani b. Urve’yi öldürerek başsız bedenlerini iplere bağlayarak Kufe sokaklarında dolaştırırlar. Kufe’nin ileri gelenleri hiçbir şey olmamışçasına öylece evlerinde kala kalırlar![124] İmam Hüseyin (a.s), Mekke’den çıktıktan sonra Irak yolunda Müslim ve Hani’nin öldürüldüğünü ve Kufe halkının ahitlerine vefa göstermedikleri haberini alır. Durumu ashabına anlatır ve onlara yanından ayrılmaları için ruhsat verir. Bir grup yanından ayrılır, ancak ailesi ve özverili ve imanlı az sayıdaki ashabı onu yalnız bırakmaz. İmam Hüseyin (a.s), Kufe’ye yaklaştığında, Ziyad’ın öncü birlikleri ile karşı karşıya gelir. Ordunun komutanı, Beni Riyah kabilesinden Hür b. Yezid’dir. Ordusuyla İmam Hüseyin’in yolunu keserek onları Kerbela denilen yere sürüklerler. Kufe hâkimi, İmam Hüseyin’in (a.s), Kufe’ye yaklaştığı haberini alınca, Ömer b. Sa’d b. Ebu Vakkas komutanlığında bir orduyu onlara doğru gönderir. Ubeydullah b. Ziyad, İmam Hüseyin’den Yezid’e biat etmesini ister, ancak İmam Hüseyin bu istekten imtina eder ve kabul etmez.[125]

Kerbela Faciası

İmam Hüseyin’in (a.s) Yezid’e biat etmemesi üzerine, Kufe ordusu İmam Hüseyin ve ashabına karşı savaşa başladı. Sonunda hicretin 61. Yılında Muharrem Ayının onunda (Bkz. Aşura günü, Aşura Vakıası) Kerbela’da savaş başladı. İmam Hüseyin (a.s), mümkün olduğunca Kufe ordusunda bulunan ölmüş vicdanları kendilerine getirmek için baştan ayağa şefkat, muhabbet ve hakikatle dolu sözlerle uyandırmaya çalıştı. Onlara, özgür yaşamak için kendilerine verilen son bir fırsat olduğunu hatırlattı; Bu fırsatı da değerlendirmemeleri halinde, artık hiçbir zaman kurtuluş yüzü göremeyeceklerini anlattı. Bu izzet ve onura sırtlarını dönecek olurlarsa, zillet ve alçaklıkla geçecek bir yaşantının onları beklediğini ifade etti. Dolayısıyla Aşura gününün ilk saatleri mesaj alıp göndermek ve hutbe okumakla geçti. Hassas ve ıstırapla geçen bu vakitlerde İmam Hüseyin ve bazı ashabı tarafından kısa hutbeler okundu. Tarihin kaydettiği bu hutbeler, çok değerli belge olma konumundadırlar; özgürlük ve arınma ruhunu gösteren bu belgeler daha çok sapkın halka şefkat, acıma ve böyle insanların kurtuluşu için gösterilen çabaları ortaya koymaktadır. İmam Hüseyin’in (a.s) böylesine hassas saatlerde okuduğu hutbelerden birisi şu şekildedir:

Ey insanlar! Acele etmeyin. Sözlerimi dinleyin. Ben sizin hayrınızı istiyorum. Ben, sizin topraklarınıza neden geldiğimi sizlere açıklamak istiyorum! Eğer konuşmalarımı dinler ve insaflı olursanız sözlerimin doğru olduğunu görürsünüz. Bu savaş her an başlayabilir. Eğer sözlerime kulak vermez ve insafla hareket etmezseniz, onun zararı sizin yakanızı bırakmayacaktır.

Ey cemaat! Benim kim olduğumu, soyumun kimlerden geldiğini biliyor musunuz? Düşünün ve kendinize gelip nefsinizi kınayın. Beni öldürmek veya hürmetimi çiğnemek yakışık alıyor mu gerçekten?!

Ben, sizin -inandığınızı iddia ettiğiniz- peygamberinizin kızının evladı değil miyim? Peygamberinizin çağrısına ilk koşan, onun davet ettiği İslâm’ı ilk kabul eden vasisi ve amcasının oğlunun evladı değil miyim? Ceddim Resulullah'ın kardeşim Hasan’la (a.s) benim hakkımda 'Bu ikisi, cennet gençlerinin efendisidir', buyurduğunu bilmez misiniz? Eğer bu sözlerimi kabul edip onaylıyorsanız hakkı ve hakikati bulmuşsunuz demektir. Allah'a yemin ederim ki kendimi bildim bileli asla yalan konuşmadın! Bütün bunlara rağmen söylediklerimin doğru olmadığını iddia edecek olursanız, aranızda bunları Hz. Resulullah'tan defalarca işitmiş olanlara sorun! Sorun da, gerçeği söylesin size onlar! Cabir b. Abdullah Ensarî'den sorun! Ebu Said el-Hudrî'den, Sehl b. Sa'd Saidî'den, Zübeyr b. Erkam'dan ve Enes b. Malik'ten sorun! Ağabeyim Hasan'la benim için Hz. Resulullah'ın bunları buyurmuş olduğunu bizzat kendisinden duymuştur onlar! Sizler hangi şeri gerekçe ile benim kanımı dökmek istiyorsunuz?

Hiç kuşku yoktur ki İmam Hüseyin (a.s), bu sözleri düşmanın pençesinden kurtulmak veya öldürülmekten korktuğu için dile getirmemiştir. Böyle bir şeyin peşinde olmuş olsaydı bunu birkaç gün öncesinden yapması daha uygun olurdu. Her kim doğru ve garazı olmadan bu sözlere dikkat edecek olursa bu sözlerde barış isteği, hayırseverlik ve halkın menfaatinin peşinde koşma isteğinin yattığını çok iyi bir şekilde görecektir. Tarih boyunca böylesine şartlar altında söylenen bu tür sözlerin örneği çok nadirdir. Bu tür sözler Allah adamlarının sözleridir. Risalet misyonunu uyumuş vicdanları uyandırmak için kullanan kişinin sözlerdir. Kendisini öfke ateşi ve cahil kitlelerin içinde yandığı tuğyan şehvetinin içine atarak, oradan en azından birkaç kişi de olsa kurtarmak için çabalayan kişinin sözleridir.[126] Sonunda savaş başlamış ve birkaç saat içinde İmam Hüseyin (a.s) ve onunla birlikte olan erkekler ve gençler şehit olmuş, İmam’ın kadınları ve ergenlik çağına ulaşmayan çocuklarını esir alarak Kufe’ye oradan da Şam’a götürmüşlerdir. O zaman hasta olduğu için öldürülmeyen İmam Ali b. Hüseyin (a.s) dışında herkes öldürülmüştür.[127]

Fazilet ve Erdemleri

İmam Hüseyin (a.s), İmam Hasan’ın (a.s) şehadetinin ardından yaşı kendisinden büyük olanlar olmasına rağmen Haşim Oğullarının içinde en saygın olan kişiydi.[128] Onunla meşveret ederler ve onun görüşünü başkalarının görüşüne tercih ederlerdi.[129]

İmam Hüseyin (a.s) beyaz yüzlü idi.[130] Bazen kürkten[131] yapılmış bir sarık bazen de siyah bir sarık takardı.[132] Baş ve sakalına kına yakardı.[133] Bir çok hadis, tarih ve eski rical kaynaklarında Hz. Hüseyin’in (a.s), dedesi Hz. Resulü Kibriya Efendimize (s.a.a) benzediğine dair bilgiler mevcuttur.[134] Bir rivayette ise İmam Hüseyin (a.s), Peygambere (s.a.a) en çok benzeyen kişi olarak tanıtılmıştır.[135] İmam Ali’den nakledilen başka bir rivayette ise oğlu İmam Hüseyin’i (a.s) yaratılış ve ahlak açısından kendisine en çok benzeyen kişi olarak tasvir etmiştir.[136]

İki yüzüğünden birinde “la ilahe illallah, uddetun lilikaullah” diğerinde ise “İnnellahe baliğun emrehu” yazmaktaydı.[137] İmam Hüseyin (a.s), yakınları ile birlikte 25 kere yaya olarak hacca gitmiştir.[138]

İmam Hüseyin’in (a.s) düşmanları bile onun faziletlerini itiraf etmişlerdir. Nitekim azılı düşmanlardan Muaviye bile İmam Hüseyin hakkında ‘Hüseyin de babası gibi hile ve dalavere ehli değildir’ diye itirafta bulunmuştur.[139] Ayrıca İmam Ali ve İmam Hasana da düşmanlık güden Amr b. As da İmam Hüseyin hakkında ‘gök ehli yanında yeryüzündeki en sevgili kişinin İmam Hüseyin olduğunu’ söylemiştir.[140] İmam Hüseyin (a.s), her daim ağabeyi İmam Hasan’a (a.s) saygı duymuş ve onun karşısında konuşmamıştır.[141] Hiçbir zaman ondan önde yürümemiş ve her ikisinin hazır bulunduğu yerde ondan önce konuşmamış ve görüş bildirmemiştir.[142] hatta oldukça bağışlayıcı ve Medine’de bağış ve cömertliği ile tanınmasına[143] rağmen cömertliğinde bile İmam Hasan’a ihtiram göstermekteydi. Söylendiğine göre bir ihtiyaç sahibi İmam Hasan’ın (a.s) yanına gelir ve ondan yardım ister. İmam Hasan (a.s) ona bir miktar yardımda bulunur. Aynı kişi daha fazla yardım almak için bu kez İmam Hüseyin’in (a.s) yanına gider. İmam Hüseyin (a.s) ağabeyinin ona yardım ettiğini öğrenince ağabeyine saygısızlık olmasın diye İmam Hasan’ın (a.s) yardım ettiği miktardan bir dinar daha az o kişiye yardımda bulunur.[144]

Kendisi öksüzlerle oturur, onların davetlerini kabul eder, onlarla yemek yer ve onları evine davet ederdi. Evinde olan şeylerden onlara esirgemezdi.[145] Dilenci ve istekte bulunan birisi ondan bir şey istediğinde namazda bile olsa namazını kısa keser ve her neyi varsa ona verirdi.[146] Köle ve cariyelerini güzel ahlakları gereği azat ederdi. Söylendiğine göre Muaviye çok sayıda mal, elbise ve bir cariyeyi İmam Hüseyin’e hediye olarak gönderir. Cariyeyi Kur’an’dan birkaç ayet okuduğu ve dünyanın fani oluşu ve insanların öleceğine dair bir şiir okuduğundan dolayı azat eder.[147] Hatta bir gün kölelerden birisi cezayı gerektiren uygunsuz bir iş yapar, ancak köle “وَالْعَافٖينَ عَنِ النَّاسِ (Tercüme: insanları affederler.)”3–134 ayetini okur. Bunun üzerine İmam Hüseyin (a.s) onu Allah yolunda azat eder.[148] Hasta yatağına düşen ve borcunu ödemekten aciz kalan Usame b. Zeyd’in borcunu kendisi öder.[149] Bir rivayete göre bir arsa ve bir miktar eşya ona irs kalır, ancak daha kendisine ulaşmadan onları bağışlar.[150] Üç soruya verdiği cevaptan dolayı bir adamın diyesinin tamamını ve yüzüğünü ona bağışlar.[151] Kerem ve cömertliği o kadar çoktu ki Yahudi bir kadınla erkek onun güzel ahlakından dolayı Müslüman olmuşlardı.[152] Çocuklarının öğretmenine fazlaca mal, elbise ve inci bağışlar, buna rağmen “bu senin taliminin karşılığı değildir’ derdi.[153] İmam Hüseyin’in (a.s) hilim ve alçakgönüllülüğü hakkında dediklerine göre Şamlı adamın birisi ona ve babasına küfreder, ama İmam Hüseyin (a.s) onu bağışlar ve ihsanda bulunur.[154]

Dediklerine göre yetim ve yoksullara o kadar çok erzak taşırdı ki taşıdığı erzak çuvalının izi sırtına çıkmıştı.[155]

Dediklerine göre Mervan, İmam Hüseyin’in annesine (Hz. Fatıma’ya) hakaret ettiğinde ona kati bir şekilde karşılık vermiştir.[156] Aynı şekilde Emeviler tarafından İmam Ali’ye (a.s) lanet ve küfür edilmesine de şiddetle tepki gösterirdi.[157]

ABNA.İR

wikishia.net

------------------------------------

Bibliyografi

•İbn Şehraşub, Menakib-i Al-i Ebi Talib, c. 3 ve 4, Kum, Allame, 1379.

  • İbn Esir, Ali b. Ebi’l Kerim, Fi’t Tarih, Beyrut, Darusadr-Beyrut, 1965.
  • İbnu’l Meşhedi, Muhammed b. Cafer, el-Mezar (el-Kebir), tahikik: Cevad el-Kayyumi el-İsfahani, Kum, müessese en-Neşru’l İslami, 1419.
  • İbn İ’sem, el-Futuh, c. 5, tahkik: Ali Şirazi, Beyrut, Daru’l Edva, 1991.
  • İbnu’l Cevzi, Abdurrahman b. Ali, el-Muntazam fi Tarihi’l Umem ve’l Muluk, tahkik: Muhammed Abdulkadir Ata ve Mustafa Abdulkadir Ata, c. 3 ve 5, Beyrut, Daru’l Kutubu’l İlmiyye, 1992.
  • İbn Abdarbe, el-Akdu’l Ferid, c. 5, Daru’l Kutubu’l İlmiyye, 1404.
  • İbn Esir, Ebu’l Feda İsmail b. Ömer, el-Bidayete ve’n Nihayet, c. 8, Beyrut, Daru’l Fikr, 1986.
  • İbnu’l Fakih, Ahmed b. Muhammed, el-Buldan, tahkik, Yusuf el-Hadi, Beyrut, Alimu’l Kutub, birinci baskı, 1996.
  • Belazuri, Ahmed b. Yahya, Ensabu’l Eşraf, c. 5, tahkik, İhsan Abbas, Beyrut, Cemiyetu’l Muteşerrikin el-Emaniyye, 1979; Ensabu’l Eşraf, c. 1 ve 3, tahkik, Muhammed Bakır Mahmudi, Beyrut, Daru’t Taarif, birinci baskı, 1977.
  • El-İsfahani, Ebu’l Ferec, Mekatilu’t Talibin, tahkik Ahmed Sakar, Beyrut, Daru’l Marifet.
  • Emin, Seyyid Muhsin, Fi Rihabi Ehlibeyt aleyhimu’s Selam, c. 4, tercüme, Hüseyin Vicdani, Suruş, 1376.
  • El-Bağdadi, Safiyuddin Abdulmumin, Merasidu’l İttila ale Esmau’l Emkine ve’l Buka, c. 1, tahkik, Ali Muhammed el-Bicavi, Daru’l Marifet, 1954.
  • Dairetu’l Maarif Teşeyyü, Ahmed Sadr Hacı Seyyid Cevadi, Kamuran Fani ve Bahattin Hurremşahi gözetiminde, c. 2, neşr-i Sazman Dairetu’l Maarif Teşeyyü, Tahran, 1368.
  • Dehhuda, Ali Ekber, lügatname Dehhuda, c. 6, Tahran, 1377.
  • İbn Sa’d, et-Tabakatu’l Kubra, tahkik Muhammed b. Samilu’s Selmi, Taif, Mektebetu’s Sıddık, 1993; et-Tabakatu’l Kubra, c. 1, tahkik, Muhammed Abdulkadir Ata, Beyrut, Daru’l Kutubu’l İlmiyye, birinci baskı, 1990.
  • Et-Tusi, Tehzibu’l Ahkâm, c. 6, Tahran, Daru’l Kutubu’l İslamiyye, 1365.
  • Et- Tusi, Misbahu’l Muteheccid, Beyrut, müessese Fıkhu’ş Şia, 1411.
  • Kuleyni, el-Kafi, Tahran, Daru’l Kutubu’l İslamiyye, 1365.
  • El-Mufid, el-Muknie, Kum, Kongre-i Şeyh Mufid, 1413.
  • El-Mufid, el-İrşad, tercüme ve şerhi farsi, Muhammed Bakır Sadi, tashih: Muhammed Bakır Behbudi, İntişar İslamiyye, 1380; el-İrşad, c. 2, tercüme: Muhammed Bakır Saidi, Horasani, İslamiyye, 1381; el-İrşad, c. 2, Kum, Kongre-i Şeyh Mufid, 1413.
  • El-Mufid, Mesaru’ş Şia, Kum, Kongre-i Şeyh Mufid, 1413.
  • El-Harezmi, el-Muvaffak b. Ahmed, Mektelu’l Hüseyin (a.s), c. 1, tahkik ve talim: Muhammed es-Semavi, Kum, Mektebu’l Mufid.
  • Danişname-i İmam Hüseyin (a.s), Muhammedi Reş Şehri, c. 10, çevirmen: Muhammed Muradi, Kum, Daru’l Hadis, 1430/1388.
  • Et-Taberi, Muhammed b. Cerir, Tarihu’l Umem ve’l Muluk (Tarihi Taberi), c. 2, Tahkik: Muhammed Ebu’l Fadıl İbrahim, Beyrut, Daru’t Turas, 1967.
  • Şehidi, Seyyid Cafer, Tarihi Tahliliyi İslam, Tahran, Merkez-i Neşri Danişkahi, 1390.
  • Şehidi, Seyyid Cafer, Pes Ez Pencah Sal, İmam Hüseyin’in (aleyhi selam) kıyamı hakkında yeni bir araştırma, Tahran, Defter-i Neşri Ferhengi İslami, 1380.
  • El-Mesudi, Ali b. Hüseyin, et-Tembih ve’l Eşraf, tashih: Abdullah İsmail es-Savi, Kahire, Daru’s Savi, Kum ofset, Daru’s Sekafetu’l İslamiyye.
  • El-Mesudi, Ali b. Hüseyin, Murucu’z Zeheb ve Meadinu’l Cevher, tahkik: Es’ad Dagir, Kum, Daru’l Hucre, 1409.
  • Ed-Deyneveri, İbn Kuteybe, el-Maarif, tahkik: Servet Akkaşe, Kahire, el-Heyetu’l Mısrıyye el-Amme lil-Kitab, 1992.
  • El-Askalani, İbn Hacer, el-İsabet fi Temyizi’s Sahabe, c. 2, tahkik: Adil Ahmed Abdulmevcud ve Ali Muhammed Maud, Beyrut, Daru’l Kutubu’l İlmiyye, 1995.
  • Caferiyan, Resul, Güzide-i Hayatı Siyasi ve Fikri İmamaman Şia, 1391.
  • Seyyid b. Tavus, İkbalu’l A’mal, Tahran, Daru’l Kutubu’l İslamiyye, 1367.
  • Seyyid b. Tavus, el-Melhuf ale Katli’t Tufuf, toplayan: Abduzehra Osman Muhammed, Kum, el-Muid, 1988.
  • Seyyid b. Tavus, et-Taraif, c. 1, Kum, Hayyam, 1400.
  • El-Amuli, Muhammed b. Mekki (Şehidi Evvel), ed-Durusu’ş Şeriyye fi Fıkhı’l İmamiyye, c. 2, Kum, Camiu’l Muderrisin, 1417.
  • Et-Tabarani, el-Mu’cemu’l Kebir, c. 3, tahkik: Hamdi Abdulmecid es-Selefi, Daru İhyau’t Turasu’l Arabiyye.
  • Es-Sem’ani, el-Ensab, c. 8, tahkik: Abdurrahman b. Yahya el-Muallimi el-Yemani, Haydar Abad: Meclis Dairetu’l Maarifi’l Osmaniyye, 1962.
  • İbn es-Sabbag, el-Fusulu’l Muhimme fi marifetu’l Eimme, c. 2, tahkik: Sami el-Garizi, Daru’l Hadis, 1422.
  • El-Bahrani, Yusuf b. Ahmed, el-Hadaiku’n Nadire fi Ahkamu’l Itretu’t Tahire, c. 17, tahkik: Muhammed Taki Erivani ve Abdurrezzak Mukrim, Kum, Camietu’l Muderrrisin, 1405.
  • El-Bahrani, Abdullah, el-Avalimu’l İmumu’l Hüseyin (a.s), tahkik: Medresetu’l İmam Mehdi (a.s), Kum, Medresetu’l İmam el-Mehdi (a.f), 1407.
  • Et-Taberi, Ahmed b. Abdullah, Zahairu’l Ukba, Kahire, Mektebetu’l Kudsi, 1356.
  • Et-Tabari (Şii) Muhammed b. Cerir, Delailu’l İmamet, Kum, Daru’z Zahair.
  • El-Hilli, İbn Nema, Mesiru’l Ehzan, Kum, Medresetu’l İmam Mehdi (a.f), 1406.
  • İbn Asakir, Tarihu’l Medine Dimeşk, c. 14, Beyrut, Daru’l Fikr, 1415.
  • El-Muzi, Tehzibu’l Kemal, tahkik: Beşşar Avad Maruf, c. 6, Beyrut-Lübnan: Müessesetu’r Risalet, 1985.
  • İbn et-Taktaki, el-Fahri fi’l Adabi’s Sultaniyye ve’d Duveli’l İslamiyye, tahkik: Abdulkadir Muhammed Mayu, Beyrut, Daru’l Kalemu’l Arabai, 1997.
  • Et-Tabersi, İ’lamu’l Vera b’-İ’lamu’l Huda, c. 1, Tahran, İslamiyye, 1390.
  • Et-Tabersi, Ebu’l Fadıl Ali b. Hasan, Mişkatu’l Envar, Necef, Kitabhane, Haydariye, 1385.
  • Et-Tabersi, Ahmed b. Ali, el-İhticac, Meşhed, Neşri Murtaza, 1403.
  • İbnu’l Haşşab el-Bağdadi, Tarihu Mevalidu’l Eimme (el-Mecmue), Kum, Ayetullah Necefi Mer’eşi Kütüphanesi.
  • El-Amuli, İbn Hatem, ed-Durru’n Nezim, Kum, Camietu’l Müderrisin.
  • El-Erbili, Ali b. İsa, Keşfu’l Gumme, c. 1, Tebriz, Mektebetu Beni Haşim, 1381.
  • El-Erbili, Ali b. İsa, Keşfu’l Gumme, c. 1, tercüme: Hüseyin Zavari, hakikat, 1381.
  • Rabbani Halhali, Ali, Çehre-i Direhşan İmam Hüseyin aleyhi selam, Kum, Mektebetu’l Hüseyin, 1379.
  • Es-Saduk, Kemalu’d Din ve’t Temamu’n Nimet, tashih ve talik: Ali Ekber el-Gaffari, Kum, Müessesetu’n Neşri İslamiyye, Muherremu’l Haram, 1405/1363.
  • Es-Saduk, Et-Tevhid, tahkik, tashih ve talik: Es-Seyyid Haşim el-Hüseyni et-Tahrani, Kum, Müessesetu’n Neşri İslamiyye.
  • Es-Saduk, el-Hisal, c. 1, Kum, Camietu’l Müderrisin, 1403.
  • Es-Saduk, el-Emali, Kum, tahkik: Kısmu’d Dirasetu’l İslamiyye, Müessese el-Bi’set, 1417.
  • Es-Saduk, İlalu’ş Şarai, c. 1, en-Necefu’l Eşref, el-Mektebetu’l Haydariyye ve Matbauha, 1385/1966.
  • Kitalu Nişaburi, Muhammed b. Hasan, Ruvzatu’l Vaizin, c. 1, Kum, Razi.
  • Kumi, Abbas, Munteha’l A’mal, c. 2, tahkik: Nasır Bakıri Hindi, Kum, Delil, 1379.
  • Malik b. Enes, el-Muvatta, c. 2, tahkik: Muhammed Fuad Abdulbaki, Beyrut, Daru’l İhyau’t Turasu’l Arabi, 1985.
  • Mukaddesi, Yadullah, Baz Pejuhi Tarihi Veladet ve Şehadeti Masuman (a.s), Kum, Pejuheşgahı Ulum ve Ferhengi İslami, 1391.
  • Müesse Kelimatu’r Resulu’l A’zam, c. 6, Kitabu’l Hasaneyn (a.s) ve Kitabu Ehlibeyt (a.s), müellif: Lecinnetu’l Hadis fi merkezi Ebhas Bakıru’l Ulum (a.s), Tahran, neşri Emir Kebir, 1388.
  • Kumi, Ali b. Muhammed, Kifayetu’l Eser, Kum, Biydar, 1401.
  • El-Meclisi, Biharu’l Envar, c. 36 ve 45, Beyrut, Müessese el-Vefa, 1404.
  • Herkuşi Nişaburi, Ebu Said, Şeref el-Mustafa, c. 5, Mekke, Daru’l Beşairu’l İslamiyye, 1424.
  • Hakim Nişaburi, el-Müstedrek, c. 3, tahkik: Yusuf Abdurrahman el-Mer’aşi.
  • Et-Tirmizi, Sünen, c.5, tahkik: Abdurrahman Muhammed Osman, Beyrut, Daru’l Fikr, 1983.
  • İbn Habban, Sahih, c. 13, tahkik: Şuayb Erneut, er-Risale, 1993.
  • Ed-Deyneveri, İbn Kuteybe, el-İmamet ve’s Siyaset, c. 1, tahkik: Ali Şiri, Beyrut, Daru’l Evda, 1990.
  • En-Numeyri, Ömer b. Şebbeh, Tarihu’l Medine-i Münevvere, c.3, Kum, Daru’l Fikr, 1368.
  • Ez-Zehebi, Tarihu’l İslam ve Vefayatu’l Meşahir ve’l İ’lam, c. 5, tahkik: Ömer Abdusselam Tedmiri, Beyrut, Daru’l Kitabu’l Arabi, 1993.
  • El-Muttaki El-Hindi, Alaattin Ali, Kenzü’l Ummal fi Süneni’l Akval ve’l Ef’al, c. 13, tashih: Safvetu’s Saka, Beyrut, er-Risale, 1989.
  • Hatip Bağdadi, Tarihi Bağdad, c. 1, Beyrut, Daru’l Kutubu’l İlmiyye, 1412.
  • Ed-Deyneveri, Ebu Hanife Ahmed b. Davut, El-Ehbaru’t Tuval, tahkik: Abdulmunim Amir Mürace Cemalettin Şiyal, Kum, Menşuratu Razi, 1368.
  • Ed-Deyneveri, İbn Kuteybe, el-İmamet ve’s Siyaset, c. 1, tahkik: Ali Şiri, Beyrut, Daru’l Avda, birinci baskı, 1990.
  • İbn Asakir, Tarih Medine-i Dimeşk, c. 54, Beyrut, Daru’l Fikr, 1415.
  • El-Harrani, Hasan b. Şu’be, Tuhafu’l Ukul, Kum, Camietu’l Müderrisin, 1404.
  • El-Kufi, İbn İ’sem, El-Futuh, tahkik: Ali Şiri, Beyrut, Daru’l Avda, birinci baskı, 1991.
  • El-Yakubi, Ahmed b. Ebu Yakup, Tarihi Yakubi, c. 2, Beyrut, Daru Sadır.
  • Ez-Zehebi, Seyri İ’lamu’n Nubela, c. 3, Tahric Şueyb Erenut, tahkik: Hüseyin Esed, Beyrut, er-Risalet, dokuzuncu baskı, 1993.
  • Keşşi, Muhammed b. Ömer, Ricalu’l Keşşi, Meşhed, Meşhed Üniversitesi, 1348.
  • Tamimi Magribi, Numan b. Muhammed, Deaimu’l İslam, c. 2, Mısır, Daru’l Marifet, 1385.
  • El-Kutbi, Fevaitu’l Vefayat, c. 2, tahkik: Ali Muhammed b. Yaudullah ve Adil Ahmed Abdulmevcut, Beyrut, Daru’l Kutubu’l ilmiyye, 2000.
  • Et-Tabari, Muhammed b. Cerir, Tarihu’l Umem ve’l Muluk (Tarihi Taberi), c. 5, tahkik: Muhammed Ebu’l Fazl İbrahim, Beyrut, Daru’t Turas, 1967.
  • Halife b. Hayyat, Tarihi Halife b. Hayyat, tahkik: Fevaz, Beyrut, Daru’l Kutubu’l İlmiyye, birinci baskı, 1995.
  • El-İsfahani, Ebu’l Ferec, el-Gani, c. 17, Beyrut, Daru İhyau’t Turas Arabi, birinci baskı, 1415.
  • El-İzedi, Ebu Muhannef, Mektelu’l Hüseyin (a.s), tahkik ve talik: Hüseyin el-Gaffari, Kum, Metbaatu’l İlmiyye.
  • El-Harezmi, el-Muvaffak b. Ahmed, Mektelu’l Hüseyin (a.s), c. 1, tahkik ve talik: Muhammed es-Semavi, Kum, Mektebetu’l Mufid.
  • Meskuviyye, Ebu Ali, Ticaretu’l İmam, c. 2, tahkik: Ebu’l Kasım İmami, Tahran, Suruş, 1379.
  • Es-Semavi, Muhammed, Ebsaru’l Ayn fi Ensari’l Hüseyin (a.s), tahkik: Muhammed Cafer et-Tabesi, merkezu’d Dirasetu’l İslamiyye lil-Mümessili’l Veliyu’l Fakih fi Hirsi Sevreti’l İslamiyye.
  • Ferahidi, Halil b. Ahmed, Kitabu’l Ayn, c. 1, Kum, Hicret, 1409.
  • El-Musevi el-Mukarrim, Abdurrazzak, Mektelu’l Hüseyin (a.s), Beyrut, Daru’l Kitabu’l İslamiyye.
  • Muhaddis Nuri, Müstedreku’l Vesail, c. 8, Kum, Alu’l Beyt (a.s), 1408

--------------------------------------------------

119. Şehidi, Pes Ez Pencah Sal, s. 112–113.
120. Şehidi, Pes Ez Pencah Sal, s. 113–114.
121. Şehidi, Tarihi Tahlilîyi İslam, s. 184.
122. Şehidi, Tarihi Tahlilîyi İslam, s. 184.
123. Şehidi, Tarihi Tahlilîyi İslam, s. 184.
124. Şehidi, Tarihi Tahlilîyi İslam, s. 184–185.
125. Şehidi, Tarihi Tahlilîyi İslam, s. 185.
126. Şehidi, Pes Ez Pencah Sal, s. 169–170.
127. Şehidi, Tarihi Tahlilîyi İslam, s. 185.
128. Tarihu’l Yakubi, s. 226 ve İbn Sa’d, c. 6, s. 409.
129. İbn Sa’d, c. 6, s. 414–415.
130. Natık Bil Hak, s. 11.
131. Tabarani, c. 3, s. 101.
132. İbn Sa’d, c. 6, s. 415; İbn Ebi Şeybe, c. 6, s. 46; Tabarani, c. 3, s. 100.
133. İbn Sa’d, c. 6, s. 413–417; İbn Ebi Şeybe, c. 6, s. 3, 15.
134. Belazuri, 1996–2000, c. 2, s. 366, 453; Dulabi, s. 104; Tabarani, c. 3, s. 95; Natık Bil Hak, s. 11; Mufid, c. 2, s. 27.
135. İbn Hambel, c. 3, s. 261; Buhari, c. 4, s. 216; Tirmizi, c. 5, s. 325.
136. İbn Sa’d, c. 6, s. 413; Belazuri, 1996–2000, c. 2, s. 123.
137. Kuleyni, c. 6, s. 473–474; Saduk, el-Emali, s. 193, 543.
138. İbn Sa’d, c. 6, s. 410; Tabarani, c. 3, s. 115; İbn Abdulbirr, c. 1, s. 397.
139. İbn İ’sem Kûfi, c. 3, s. 40.
140. İbn Sa’d, c. 6, s. 408; İbn Ebi Şeybe, c. 7, s. 269.
141. İbn Şehraşub, c. 3, s. 401; Allame Meclisi, c. 43, s. 319.
142. Ebu’l Fadl Ali b. Hüseyin Tabarsi, Mişkatu’l Envar, s. 170 ve Muhaddis Nuri, Mustedrek el-Vesail, c. 8, s. 393.
143. İbn Şehraşub, c. 4, s. 73.
144. Şeyh Saduk, el-Hisal, c. 1, s. 135; Allame Meclisi, Biharu’l Envar, c. 43, s. 333 ve Şeyh Hurrü Amuli, Vesailu’ş Şia, c. 9, s. 447.
145. İbn Sa’d, c. 6, s. 413.
146. İbn Asakir, c. 14, s. 185.
147. İbn Asakir, c. 70, s. 196–197; İbn Hazm, c. 8, s. 515; Bahattin Erbili, c. 2, s. 476.
148. Erbili, c. 2, s. 478–479.
149. İbn Şehraşub, c. 4, s. 72–73.
150. Gazi Numan, c. 2, s. 339.
151. Meclisi, c. 44, s. 196; İbn Ebi ed-Dünya, s. 140; Kuleyni, c. 4, s. 47; İbn Babaveyh, 1362, c. 1, s. 135–136.
152. İbn Şehraşub, c. 4, s. 83.
153. İbn Şehraşub, c. 4, s. 73–74.
154. İbn Asakir, c. 43, s. 224–225.
155. İbn Şehraşub, c. 4, s. 73.
156. Ahmed b. Ali Tabarsi, c. 2, s. 23.
157. İbn Sa’d, c. 6, s. 409–410, 415.