قُلْ لَا اَشْهَدُ قُلْ اِنَّمَا هُوَ اِلٰـهٌ وَاحِدٌ وَاِنَّنٖى بَرٖیءٌ مِمَّا تُشْرِكُونَ
“De ki: O, ancak bir tek olan ilahtır ve gerçekten ben, sizin şirk koşmakta olduklarınızdan uzağım. (19)”
(Mücadele ve Beraatın İlan Edilmesi, Put ve Putperestlerle Sınırlı Olmayacaktır)
Beraatın ilan edilmesi, mücadelenin ilk merhalesi ve diğer merhalelerin idamesi bizim görevimizdir ve her asır ve zamanda, kendisine uygun yöntem, program ve etkileri beraberinde getirmektedir. Görmek gerekir bugünkü asırdaki gibi, küfür ve şirk liderleri tevhidin tüm mevcudiyetini tehlikeye atmışlar ve milletlerin siyasi, dini, kültürel ve milli değerlerini heves ve şehvetlerinin oyuncağı yapmışlardır, ne yapmak gerekir?
Acaba evlerde oturarak, yanlış analizlerle, insanların makam ve konumuna saygısızlık ederek, Müslümanlara acizlik ve başaramama psikolojisini ilga etmek, pratik olarak şeytan ve şeytan evlatlarına tahammül etmek ve toplumları kemalin son noktası ve umutların nihayeti olan hulusa ermekten men ederek; peygamberlerin put ve putperestlerle mücadelesinin yalnızca taş ve cansız ağaç parçalarıyla olduğunu ve –neuzibillah- Hz. İbrahim gibi peygamberlerin putların kırılmasında öncü olduğu, ancak zalimlerin safında mücadele sahnesini terk ettiklerini mi tasavvur etmemiz gerekir?! Halbuki Hz. İbrahim’in (a.s) nemrutlara, aya, güneşe ve yıldıza tapanlara karşı tüm put kırmaları, mücadelesi ve savaşları, büyük bir hicretin mukaddimesi ve zorluklara tahammül, ekin olmayan vadide sükunet, beyti (Kabe’yi) yaparak, İsmail’i feda etmesi, (Hz. Muhammed Mustafa’nın) peygamberlik ve risalet mukkadimesidir ki onda, mesaj getirenlerin bittiği (son peygamber), Kabe’nin müessisleri ve kurucularının ilkleri ve sonuncularının sözünü tekrar etmekte ve ebedi risaletini ebedi sözüyle: “Şüphesiz ben, sizin şirk koşmakta olduklarınızdan uzağım.” İblağ etmektedir. Eğer bunun dışında bir analiz ve tefsiri sunarsak, kesinlikle muasır zamanda, put ve putperestler bulunmamaktadır ve gerçekten hangi akıl sahibi insan, yeni ve modern putperestliği, kendine özel şekil, çekicilik ve hünerle tanımamış ve “siyah saray” gibi put hanelerin İslam ülkelerine, Müslümanların ve üçüncü dünya ülkelerinin kan (can) ve namusuna egemen olduklarından habersizdir.*[1]
İmam Humeyni (k.s)
ABNA.İR
-------------------------
[1] —* Sahife-i İmam, c. 20, s. 316 – 317.