AhlolBayt News Agency (ABNA)

source : Ehlader
Çarşamba

8 Mart 2017

14:35:46
816446

Resulullah'tan (s.a.a) Şifa Dilemek

Resulullah'ı (s.a.a) aracı kılmayı ve şefâatçi kılmayı her zaman meşru ve câiz gören Müslümanlar, bunun hatta gerek Resulullah (s.a.a) yaratılmadan önce, gerek Hz. Peygamber'in hayatında ve gerekse irtihalinden sonra kıyamet gününde yüce Allah'ın rıza ve hoşnutluğuna mazhar olduğunu ileri sürer ve iddialarını şu delillere dayandırırlar:

Ehlibeyt (a.s) Haber Ajansı ABNA - Resulullah'ı (s.a.a) aracı kılmayı ve şefâatçi kılmayı her zaman meşru ve câiz gören Müslümanlar, bunun hatta gerek Resulullah (s.a.a) yaratılmadan önce, gerek Hz. Peygamber'in hayatında ve gerekse irtihalinden sonra kıyamet gününde yüce Allah'ın rıza ve hoşnutluğuna mazhar olduğunu ileri sürer ve iddialarını şu delillere dayandırırlar:

Resulullah'ı (s.a.a) Yaratılışından Önce Aracı Kılmak

Onlardan bir grup, bu cümleden Hâkim, Müstedrek kitabında Ömer b. Hattâb'dan şöyle nakleder: Hz. Adem (a.s) hata işleyip evlâyı terk edince, başını göğe kaldırarak, "Allah'ım;" dedi, "Muhammed'in hakkı için beni affet." Yüce Allah ona, "Sen Muhammed'i yaratmadan önce onu nasıl tanıdın?" buyurdu. Adem, "Allah'ım;" dedi, "Beni kendi elinle yaratıp bana özel ruhundan üflediğin için başımı kaldırdığımda arşın temeline "La ilâhe illellah, Muhammedun Resulullah." yazıldığını gördüm ve herkesten çok sevmediğin bir ismi, kendi isminin yanında anmayacağını bildim." Allah, "Doğru söyledin ey Adem!" buyurdu, "Ben onu bütün mahluklarımdan daha çok seviyorum. Bana onun adına ant verdiğin için seni affettim. Çünkü eğer Muhammed olmasaydı, ben seni affetmezdim."1

Yine Taberânî bu rivayeti naklederek sonunda "O, peygamberlerin sonuncusu ve senin evlâtlarından olacaktır." cümlesini eklemiştir. Hadis bilimciler ve müfessirler, "Allah katından yanlarında olan (Tevrat)ı doğrulayıcı bir kitap geldiği zaman, işte bilip tanıdıkları gelince, onu inkâr ettiler. Artık Allah'ın lâneti kâfirlerin üzerinedir." 2 ayetinin tefsirinde şöyle yazarlar:

Medine ve Hayber Yahudileri İslâm'ın zuhurundan önce Arap müşriklerinden olan Evs, Hazrec ve diğer kabilelerle savaştıkları zaman Hz. Muhammed'in (s.a.a) ismini aracı kılıyor, işlerinin kolaylaşmasını ve düşmana karşı zafer kazanmalarını arzuluyorlardı. Çünkü onlar daha önce Resulullah'ın ismini Tevrat'ta görmüşlerdi; kâfirlerle savaşınca onun ismini aracı kılıyor ve şöyle duada bulunuyorlardı: "Ey Allah, ders almamış Peygamber'inin hürmetine bizi düşmanlarımıza galip getirmen için senden yardım diliyoruz." veya "Allah'ımız; Peygamber'inin isminin hatırına bizi zafere ulaştır." diyorlar1 ve zafere de ulaşıyorlardı. Ama yüce Allah onlara Tevrat ve İncillerindekileri doğrulayan Kur'ân'ı nazil edince ve daha önce tanıdıkları kimse, yani Hz. Muhammed (s.a.a) aralarında zuhur edince, hakkında hiç şüphe etmedikleri hâlde İsrail Oğulları'ndan olmadığı için onu inkâr edip kabul etmediler.

Hz. Resulullah'ı (s.a.a) Hayattayken Aracı Kılmak

Ahmed b. Hanbel, Tirmizî, b. Mâce ve Beyhakî, Osman b. Huneyf'ten, kör bir adamın Resulullah'ın (s.a.a) huzuruna gelip ısrarla şöyle dediğini naklederler: Hakkımda dua et ve Allah'tan bana şifa vermesini, gözlerimi görür bir hâle getirmesini iste." Resulullah (s.a.a) "İstersen dua ederim; ama bu hâline sabretmen senin için daha iyidir." buyurdu. Adam, "Hayır, sen dua et." dedi. Bunun üzerine Resulullah (s.a.a) güzel bir şekilde abdest alarak Allah'a şöyle dua etmesini buyurdu: "Allah'ım, rahmet peygamberin olan Muhammed vasıtasıyla sana yöneliyor ve senden istiyorum. Ey Muhammed, ben sana yöneliyor ve senin aracılığınla hacetimi vermesi için Allah'a iletiyorum. Allah'ım; onun benim hakkımdaki şefâatini kabul buyur.3

Resulullah'ı (s.a.a) Hayatından Sonra Aracı Kılmak

Taberânî, el-Mu'cemu'l-Kebir'de Osman b. Huneyf'ten bahsederken şöyle yazar: Adamın biri isteğini gidermesi için defalarca halife Osman'a müracaat etmiş, ama Osman ona ilgi göstermemiş, istediğini ona vermemişti. Nihayet o adam Osman b. Huneyf'le görüşerek ona yakındı. Osman b. Huneyf ona dedi ki: "Abdesthaneye giderek abdest aldıktan sonra mescide gel; iki rekât namaz kılarak şöyle de: 'Allah'ım; rahmet peygamberin olan Muhammed'in vasıtasıyla sana yöneliyor ve senden istiyorum. Ey Muhammed, ben sana yöneliyor ve senin aracılığınla hacetimi vermesi için Allah'a iletiyorum.' Daha sonra hacetini iste." O adam giderek Osman b. Huneyf'in söylediklerini yerine getirdikten sonra Osman b. Affân'a gitti. Bu defa hizmet-çi gelerek elinden tutup onu içeride olan Osman'ın yanına götürdü. Osman onu kendi yanında oturtup samimi bir şekilde ne istediğini sordu. Adam isteğini söyleyince, Osman ihtiyacını gidererek ona, "Şimdiye kadar böyle bir şey istememiştin; bundan böyle ihtiyaç duyduğunda bize müracaat et." dedi.4

Hz. Resulullah'ın (s.a.a) Amcası Abbâs'tan Şefâat Dileme

Sahih-i Buharî'de Ömer b. Hattab'ın kurak geçen yıllarda yağmur duası için dışarı çıkıp Resulullah'ın (s.a.a) amcası Abbâs b. Abdulmuttalib'i de kendisiyle birlikte götürdüğü ve yağmur yağması için onu şefâatçi kılıp şöyle dediği nakledilir: "Allah'ım, biz Peygamberimizi aracı kılıyoruz, o hâlde bize yağmur yağdır; biz Peygamberimizin amcasını aracı kılıyoruz, o hâlde bize yağmur yağdır." Bu duâdan sonra yağmur yağardı. 5 Elbette Resulullah'ın (s.a.a) amcası Abbâs'ı aracı kılmak, onun Resulullah'ın (s.a.a) amcası olması dolayısıylaydı, yoksa onun şahsına özgü hususi bir özelliği yoktur. Resulullah'ın (s.a.a) sünnetindeki bu gibi hadisleri göz önünde bulundurduğumuzda peygamberlerin, özellikle onların sonuncusu olan Resul-i Ekrem'in (s.a.a) bu özellikleri hakkında hiçbir şüphe kalmıyor; bilhassa yüce Allah'ın onlara vermiş olduğu o makam ve mevki ve onların diğerlerinden üstün kılınmış olması, bu konuya daha da açıklık kazandırmaktadır. Şimdi peygamberlerin özellikleri konusunda farklı görüşlerin ortaya çıkmasına sebep olan etkenlere değinelim.

Resulullah'ın (s.a.a) Özellikleri Konusundaki İhtilâfların Kaynağı

Yukarıda geçen mütevatir hadisler, Resulullah'ın (s.a.a) özelliklerini apaçık belirtmesine rağmen bu özellikler hakkındaki ihtilâfın nasıl meydana geldiği herkesin kafasını kurcalamaktadır.

Bu sorunun cevabı şudur: Maalesef yukarıdaki hadislerin yanı sıra bazı kaynaklarda Resulullah'ın (s.a.a) makam ve mevkisini hatta sıradan bir insandan bile aşağı düşüren rivayetlere rastlıyoruz. Bundan dolayı, onların doğruluğuna inanan kimselerde Resulullah'a (s.a.a) karşı yukarıda geçen mütevatir hadislerin tam aksine ne denli farklı bir bakış açısı oluşturduğunu anlamak mümkündür.

Burada sözü uzatmamak için peygamberlerin en üstünü ve sonuncusu Resulullah (s.a.a) hakkında rivayet edilen hadislerden sadece birkaç örnekle yetiniyor ve bu kadarının basiret sahipleri için yeterli olacağına inanıyoruz:

1- Buharî, Sahih'inde şöyle yazar: Resulullah (s.a.a) peygamberlik makamına ulaşmadan ve kendisine vahiy nazil olmadan önce, çıktıkları bir dağ gezisinde, Zeyd b. Amr b. Nufeyl'in önüne içinde etli bir yemek bulunan bir sofra açtı. Zeyd o yemeği yemekten çekinerek, "Ben kesildiğinde Allah'ın ismi anılmayan hayvanın etini yemem." dedi.6

Bu rivayete göre Zeyd, Cahiliye zamanında Resulullah'tan daha faziletli ve üstün olmalı!! Zira o, Cahiliye döneminin yanlışlarını (putlara kesilen eti yemek gibi) biliyor ve onlardan kaçınıyordu; ama ileride Allah'ın en son ve en faziletli resulü olacak kimse bunu bilmiyor veya bildiği hâlde yapıyordu!!

2- Buharî ve Müslim kendi Sahih'lerinde şöyle kaydederler: Cebrâil nazil olarak Resulullah'a (s.a.a) Alak Suresi'nin birkaç ayetini indirince, Resulullah (s.a.a) korku içinde ve titreyerek eve koştu ve eşi Hatice'ye, "Ben (bana bir şeyler olduğundan) korkuyorum." dedi. Hatice ise, "Tam aksine; müjdeler olsun, Allah seni hiçbir zaman alçaltmaz." dedi. Daha sonra onu o dönemde Hıristiyan olan Varaka b. Nev-fel'in yanına götürdü ve Resulullah (s.a.a) başından geçenleri ona anlattı. Varaka, "Bu, Musa'ya da nazil olan Namusu Ekber'dir." dedi.7

Bu rivayetten anlaşıldığına göre Hıristiyan Varaka, doğrudan doğruya vahiy ve Cebrail'le irtibatta olan ve vahiy yoluyla yüce Allah'ın muhatabı olan Resulullah'tan (s.a.a) vahiy ve Cebrail konusunu daha iyi biliyordu ve Resulullah'ı kendi hedefi ve yürüdüğü yolun doğruluğu konusunda mutmain kılan da o oldu! Hatta, İbn Sa'd'ın Tabakât'ındaki rivayetine göre, eğer Varaka ve onun sözleri olmasaydı, Resulullah (s.a.a) o durumdan kurtulmak için kendini dağdan aşağı atacaktı!!

Taberî de kendi kitabında şöyle yazar: Resulullah (s.a.a) o durumda, "Ben bedbaht veya şair ya da deli oldum; vallahi Kureyş benim hakkımda böyle bir yargıda bulunmaya fırsat bulamayacak!" diyordu.8 Yani Kureyş benim hakkımda böyle konuşmaya başlamadan önce ben hayatıma son vereceğim!

3- Buharî ve Müslim kendi Sahih'lerinde şöyle kaydetmişlerdir: Resulullah (s.a.a), (ara sıra) öfkelenir ve hak etmediği hâlde bazılarına küfreder, onlara lânet ve eziyet ederdi. Bu yüzden Resulullah (s.a.a) yüce Allah'tan bu çirkin davranışlarını, haksızlık yaptığı o kimseler hakkında rahmet ve temizlik vesilesi kılmasını istedi.9

4- Buharî ve Müslim yine şöyle kaydederler: Bir Yahudi Resulullah'ı (s.a.a) büyülemişti. O Yahudinin büyüsü Resulullah'ı (s.a.a) öylesine etkilemişti ki, yapmadığı bir işi yaptığını sanıyordu.10

5- Başka bir yerde yine Müslim ve Buharî şöyle derler: Resulullah (s.a.a) hurma ağaçlarını döllendirmeyle meşgul olan bir grubun önünden geçerken onlara, "Onları döllendirmemeniz daha iyidir." dedi. Resulullah'ın (s.a.a) bu sözü üzerine döllendirmeden vazgeçerek hurma ağaçlarını kendi hâllerine bıraktılar. Bunun üzerine o yıl ağaçları meyve vermez oldu. Bunu Resulullah'a (s.a.a) söylediklerinde, "Dünyanızla ilgili işi siz daha iyi bilirsiniz." buyurdu.11

6- Buharî ve Müslim yine kendi Sahih'lerinde şöyle yazarlar: Resulullah (s.a.a) ensardan bazı kızların söylediği şarkıyı dinlediği bir esnada, Ebu Bekir içeri girip onları tersleyerek dağıttı.12

7- Müslim kendi Sahih'inde şöyle kaydeder: Resulullah (s.a.a) mescitte gösteri yapan Habeşlilerin gösterilerini seyretmesi için Âişe'yi omuzlarına bindirmişti. O sırada Ömer çıkagelip gösteri yapanlara bağırarak onları dağıttı.13

Bu olayın devamı Tirmizî'nin rivayetinde şöyle geçer: Ansızın Ömer yetişti. Oradakiler Ömer'i görünce dağılıverdiler. Bunun üzerine Allah Resulü "İns ve cin şeytanlarının Ömer'den kaçtığını görüyorum." buyurdu!!14

Yukarıda geçen hadislerde gördük ki: Ömer'in amcası oğlu Zeyd b. Amr b. Nufeyl, Resulullah'tan (s.a.a) çok daha takvalıdır! Çünkü o putlar için kurban edilen hayvanın etini yemekten çekindiği hâlde Resulullah (s.a.a) çekinmeden yiyordu! Hıristiyan olan Varaka b. Nevfel, Resulullah'a (s.a.a) gelen kimsenin Cebrail olduğunu bildiği hâlde Resulullah'ın (s.a.a) kendisi bunu bilmiyordu! Hatta cine çarpılmış olmaktan ve Kur'ân ayetlerinin de onların kafiyeli sözleri olmasından korkuyordu! Yahudilerin büyüsü Resulullah'ta etkili oluyor; öyle ki yapmadığı bir işi yaptığını sanıyordu! Kur'ân'ın bazı ayetlerini unutarak Kur'ân'dan eksiltiyor, nihayet sahabeden birinin okuması üzerine hatırlıyordu!

Hurma ağaçlarını döllendirmemelerini emrediyor, daha uygun gördüğü bu işi yaparken hurma ağaçları meyve vermeyince, siz dünya işlerinizi benden daha iyi bilirsiniz diyordu! Resulullah (s.a.a) ensardan birinin birkaç cariyesinin şarkısını dinlerken Ebu Bekir oyun ve eğlenceden nefret ediyor! Veya Hz. Peygamber, Ömer'e, "Şeytan da senden kaçıyor!" diyordu!

Yukarıda geçen rivayetler ve benzerleri şunu söylemek istiyor: Zeyd b. Amr cahiliye döneminde Resulullah'tan (s.a.a) daha takvalı ve daha üstündü. Varaka b. Nevfel de İslâm'ın zuhurundan sonra vahiy ve Cebrail'i Hz. Peygamber'den daha iyi tanıyordu! Ebu Bekir ve Ömer yüce Allah'ın emirlerinin icrası konusunda Resulullah'tan (s.a.a) çok daha itinalıydı; onlar oyundan ve boş işlerden nefret ediyorlardı! Resulullah'ın (s.a.a) unuttuğu ayeti mescitte okuyan sahabenin hafızası Hz. Peygamber'in hafızasından daha kuvvetliydi! Resulullah (s.a.a) da diğer insanlar gibi bir insandır ve yüce Allah onu Yahudilerin hile ve sihirlerinden korumamıştır! O da her insan gibi sebepsiz yere insanlara öfkelenip hiçbir suçları yokken onları incitiyor, lânetliyor ve sövüyordu (haşa)!

Bu gibi hadislerin sahih olduğuna inananlar, ister istemez daha önce işaret ettiğimiz yüce Allah'ın son peygamberine vermiş olduğu özellikleri beyan eden ve onu göz alıcı faziletlerle diğer insanlardan üstün kılan hadislerin muhtevasından tamamen farklı bir algılama içerisine girecektir. İşte bu durumda "Muhammed kim oluyor ki? Muhammed de benim gibi bir insandı ve şimdi ölmüştür!" diyen ve güya aydın geçinen Suudluya hak vermemek mümkün değil!!

Şimdi fazilet hadislerinin tam aksine bir algılama oluşturan bu gibi hadislerle içtihat ederek, Kur'ân'da ismi geçen ve altında ashabın Resulullah'a (s.a.a) biat ettiği kutlu ağacı kesmelerini emreden halife ve sahabe Ömer b. Hattab'ın davranışlarını ekleyin!

Ehlisünnet okulunun hadisleri Resulullah'ın (s.a.a) makam ve mevkisini sıradan bir insandan daha aşağı düşürdüğünden, (uydurma garanik hadisi gibi bu hadisin temelsiz olduğunu Nakş-i Eimme Der İhyai Din kitabımızın dördüncü cildinde ispatladık) öyle ki, bu hadislerden vahye ve Kur'ân'a şüphe düşürülebileceğinden Hıristiyan tebliğcilerden bazıları, İslâm alanında tartışırken özellikle Ehlisünnet hadislerine istinad etmiş ve Ehlibeyt okulu hadislerine yanaşmamışlardır.

Ama Hz. Ali'nin (a.s) Kâsıa Hutbesi'ndeki buyrukları Resulullah'ın (s.a.a) faziletlerinde şüphe uyandıran ve Hz. Peygamber'in makam ve mevkisini aşağı düşüren bütün bu hadisleri reddetmektedir. İmam Ali (a.s) bu hutbede şöyle buyuruyor: O sütten kesildiği andan itibaren Allah, meleklerinden pek büyük bir meleği ona eş etmişti; o melek gece-gündüz, ona yücelik yolunu gösterirdi; âlem ehlinin en güzel yollarını öğretirdi. Ben de her an, devenin yavrusu, nasıl anasının ardından giderse onun ardından giderdim; o, her gün bana huylarından birini öğretir, ona uymamı buyururdu. Onu ben görürdüm, başkası görmezdi. O gün İslâm, Allah'ın salâtı ona ve soyuna olsun, Resulullah'la Hatice'den başkasının evinde yoktu; ben de onların üçüncüsüydüm. Vahiy ve peygamberlik nurunu görürdüm, peygamberlik kokusunu duyardım. Ona vahiy gelirken Şeytan'ın feryadını duydum da, "Ya Resulullah dedim, bu feryat nedir?"

Buyurdu ki: "Bu feryat eden Şeytan'dır; kendisine insanların kulluk etmesinden ümidini kesti artık. Sen benim duyduğumu duymaktasın, gördüğümü görmektesin; ancak sen peygamber değilsin…"15

--------------------------------------------------------------------------------------------------

1- Müstedrek-i Hâkim, "Tarih" kitabı, "el-Be's" kitabının son kısmı, c.2, s.615; Mecmau'z-Zevâid, c.8, s.253
2- Bakara, 89
3- Müsned-i Ahmed b. Hanbel, c.4, s.138; Sünen-i Tirmizî, Kitabu'd-Deavat, c.13, s.80-81
4- Tahkiku'n-Nusret, s.114-115, el-Mu'cemu'l-Kebir'den naklen.
5- Sahih-i Buhârî, Kitabu'l-İstiska, "Sualu'n-Nas el-İmame el-İstiska İza Kahetu" babı, ve "Fezail Ashabi'n- Nebi" kitabı, "Menakıbu'l-Abbas b. Ebdul-muttalib" babı, c.1, s.12 ve c.2, s.200
6- Sahih-i Buhârî, "Zebaih" kitabı, "Mâ Zubihe Ale'n-Nusubi ve'l-Esnam" babı, c.3, s.207; Müsned-i Ahmed b. Hanbel, c.2, s.69 ve 86. Zeyd b. Amr b. Nufeyl, Ömer'in amcasının oğlu ve kayınbabasıdır. Zeyd'in hayatı, oğlunun (Said) hayatında el-İstiab'da, c.2, s.4'te kaydedilmiştir.
7- Sahih-i Buhârî, "Bedu'l-Vahy" babı, hadis: 252; Müsned-i Ahmed b. Hanbel, c.6, s.223 ve 233. Biz bu hadisi özetle naklettik. "Nakş-i Eimme Der İhya-i Din" kitabının dördüncü cildinde hadis, tarih ve tefsir kitaplarında kaydedilen Resulullah'ın (s.a.a) bi'setiyle ilgili hadisleri inceleyip değerlendirdik ve bu konudaki sahih hadisi kaydettik.
8- Tarih-i Taberî, Avrupa basımı, c.1, s.1150.
9- Sahih-i Buhârî, Kitabu'd-Deavat, "Kavlu'n-Nebi (s.a.a) Men Azeytuhu" babı; Sahih-i Müslim, Kitabu'l-Birri ve's-Sıla, "Men Leanehu'n-Nebi (s.a.a) ve Leyse Lehu Ehlen" babı.
10- Sahih-i Buhârî, Kitab-u Bedi'l-Halk, "Sıfatu İblis ve Cunudihi" babı ve Kitabu't-Tıbb, "Hel Yestahrecu's-Sihr" babı, "Edeb" kitabı, "İnnellahe Ye'muru Bi'l-Adl" babı, Kitabu'd-Deavat, "Tekriru'd-Dua" babı; Sahih-i Müslim," es-Sihr" babı.
11- Sahih-i Müslim, "Fezail" kitabı, "Vücub-u İmtisali Mâ Kalehu Şer'an Dune Mâ Zekerehu Min Meaişi'n Nas..." babı; Sünen-i İbn Mâce, "Telkihu'n-Nahl" babı.
12- Sahih-i Buhârî, Kitabu Fezaili Ashabi'n-Nebi, "Makdimu'n-Nebi (s.a.a) ve Ashabihi el-Medine" babı ve "İydeyn" kitabı, "Sünnetu'l-İydeyn Li-Ehli'l-İslâm" babı; Sahih-i Müslim, "Salatu'l-İydeyn" kitabı, "er-Ruhsatu Fi La'b-i Yevmi'l-İyd" babı.
13- Sahih-i Müslim, "Sahatu'l-İydeyn" kitabı, "er-Ruhsatu Fi'l-le'bi'llezi La Masiyete Fihi Fi Eyyami'l-İyd" babı, hadis: 18, 19, 20, 21
14- Sünen-i Tirmizî, Ebvabu'l-Menakıb, "Menakıbu Ömer" babı.
15- Şerh-u Nehci'l-Belâğa, Muhammed Abduh, hutbe: 192.