AhlolBayt News Agency (ABNA)

source : Ehlibeyt (a.s) Haber Ajansı ABNA24.COM
Pazartesi

24 Nisan 2017

20:02:04
825789

İslam Peygamberinin (s.a.a) Bi’seti Münasebetiyle… Peygamber’in (s.a.a) Bi’setinin Hedefleri

Dünya bisetin başlangıcında türlü türlü hurafelerin, cahil düşünce ve fikirlerin içinde boğuluyordu ve belki de o zamanlar dünyanın hiçbir yerinde Arap Yarımadası kadar hurafeye tapma, laubalilik ve toplumsal fesat yaygın değildi. O asrın insanları, kendileri farkında olmasa da şiddetli bir şekilde ahlaki ve insani maneviyata muhtaç idi.

Ehlibeyt (a.s) Haber Ajansı ABNA - Dünya, Peygamber’in (s.a.a) bisetinin başlangıcında acayip bir çöküş ve burhan içinde çırpınıyordu. Cehalet, yağma, zulüm, zayıf ve mahrumların haklarının çiğnenmesi, fesat ve laubalilik, ayrımcılık ve adaletsizlik, endişe ve korku, ahlak ve insanlıktan uzaklık tüm beşeri toplumları sarmıştı.


Bu arada Arap Yarımadası ve özellikle Mekke şehri, kültürel, siyasi, ekonomik ve toplumsal açıdan en aşağı ve en kötü durumdaydı. Cahil Arapların, ağaçtan yapılmış kuru putların karşısında secdeye gitmeleri ve Mekke halkının o cansız cisimler karşısında kurbanlar keserek onlardan yardım dilemeleri, her akıllı ve düşünceli insanı şaşkınlığa sokuyor ve teessüfüne neden oluyordu. Kadınlar en temel haklarında mahrum olmakla birlikte, cansız bir meta gibi alınıp satılıyordu…


Yüce Allah, Kur’an ayetlerinde o günün bazı ilkesizliklerine, insanlık dışı ve cahilane adabına işaret ediyor ve şöyle buyuruyor: De ki: “Gelin, size Rabbinizin haram kıldığı şeyleri okuyayım: O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın; anne-babanıza iyilikte bulunun; evlatlarınızı fakirlik ve ihtiyaçlarını karşılayamama endişesiyle öldürmeyin; size de onlara da biz rızık veririz. Kötü ve çirkin işlerin açığına da gizlisine de yaklaşmayın; Allah’ın haram kıldığı canı meşru ve haklı bir gerekçe olmadıkça öldürmeyin. İşte O, aklınızı kullanıp düşünürsünüz diye bunları size emretti/tavsiye etti.” (Enam/151)


Yetimin malına, o buluğ ve rüştüne erinceye kadar, en güzel bir şekilde olma hali hariç, yaklaşmayın. Ölçeği ve teraziyi/tartıyı adaletle tam olarak ifa edin. Biz hiç kimseye gücü dışında sorumluluk yüklemeyiz. Bir şey dediğiniz zaman, yakınınız olsa bile, adalete riayet edin ve Allah’ın ahdine vefa edin. İşte O, kendinize gelip öğüt alırsınız diye bunları size emretti/tavsiye etti. (Enam/152)


Yüce Allah, bu ayetlerde cahiliyet asrının batıl ve ahlak karşıtı geleneklerini anlatıyor ve şirk ve puta tapıcılık, anne-babaya eziyet, evlatları öldürme, çirkin ve kötü amellere bulaşma, günahsız insanları öldürme, yetimlerin malını yeme, kamu olanak ve mallarının dağıtımında adaletsizlik, başkalarının haklarını ayaklar altına alma,  anlamaya uymama, toplumsal kanun ve anlaşmaları hiçe sayma gibi o zamandaki yaygın insanlık dışı konulara değiniyor ve aynı zamanda bu alanda Müslümanlara çözüm yolları ve yapıcı desturlar sunuyor.


Açıktır ki bu ayetlerde ilahi peygamberlerin bisetinin bazı neden ve sebepleri de söz konusu edilmiştir; toplumsal, kültürel ve ekonomik ve güvenlik adalet alanındaki adalet bunlardan bazılarıdır. Bir rivayette Peygamber’in (s.a.a) biseti öncesinde Arabistan’ın karışık durumu hakkında şöyle gelmiştir: Bir gün Kays b. Asım Allah Resulünün (s.a.a) huzuruna gelerek şöyle dedi: Ey Allah’ın Resulü! Ben cahiliyet döneminde sekiz kızımı canlı canlı toprağa gömdüm, şimdi ne yapmalıyım? Allah Resulü (s.a.a) buyurdu ki: “Her kız karşılığı bir köle azat et.”


Diğer bir rivayette şöyle gelmiştir: Kays, Allah Resulü (s.a.a) huzurunda kızlarından birini nasıl canlı canlı toprağa gömdüğünü anlatırken, sevgi ve rahmet Peygamberinin (s.a.a) gözlerinden gözyaşı halkaları akmaya başladı ve bu cahil adamın katılığı ve taş kalpliliğinden dolayı şaşkına döndü ve ashabına şöyle buyurdu: Bu taş kalpliliktir ve kim merhamet etmezse, merhamet görmeyecektir.


Dünya bisetin başlangıcında türlü türlü hurafelerin, cahil düşünce ve fikirlerin içinde boğuluyordu ve belki de o zamanlar dünyanın hiçbir yerinde Arap Yarımadası kadar hurafeye tapma, laubalilik ve toplumsal fesat yaygın değildi. O asrın insanları, kendileri farkında olmasa da şiddetli bir şekilde ahlaki ve insani maneviyata muhtaç idiler ve adaletsizlik, eşitsizlik ve insanlık halarının çiğnenemsi ateşinde yanıyorlardı.


Bu fırsatta peygamberlerin ve özellikle İslam Peygamberinin bisetinin bazı nedenlerini gözden geçirerek en önemlilerine işaret edeceğiz.


1. Değerlerde İnkılap
İslam Peygamberinin bisetinden sonra, toplumda insanların dünya ve ahiret maslahatlarına aykırı olan değer ve ilkeler, ilahi ve insani değerlere dönüştü. Hurafe tapıcılığı, hakikat buluculuğa ve savaş, kan dökme ve adaletsizlik adalete ve eşitliğe yerini verdi; alt tabakadaki insanlar, sayılır ve toplumsal mevkileri olan fertlere döndüler. Tüm maddi ve zahiri kanun ve ölçütler, yerini yüce ve değerli ölçütlere verdiler.


2. Tezkiye ve Ruh Eğitimi
Peygamberlerin bisetinin en önemli nedenlerinden biri, yetenekli insanların terbiyesi ve nefislerin tezkiye edilmesidir. İlahi peygamberler, insanların içsel güçlerini potansiyelden fiiliyata geçirmek, onları saadet ve kemalin zirvesine ulaştırmak için onlara eşlik ediyorlar ve yardımda bulunuyorlar. Onlar, insanların varlığın kaynağıyla irtibat kurması için gerekli altyapıyı oluşturuyorlar ve onların yücelmesi için gerekli şartları hazırlıyorlar.


Kur’an-ı Kerim Al-i İmran suresinde bu noktaya işaret ederek şöyle buyuruyor: “Andolsun ki Allah, müminlere aralarında kendilerinden olan, onlara ayetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara kitabı ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle lütufta bulunmuş ve minnet içinde bırakmıştır. Hâlbuki onlar, bundan önce apaçık bir sapıklık içindeydiler.” (Al-i İmran/164) Allah Resulü (s.a.a) de ilahi vahyin ayetlerini okuyarak, onların can ve ruhlarını cilaladı ve cehaletin, hurafelerin ve kendine tapışın paslarını temizleyerek hakkı kabul etmeleri ve kemal yolunda adım atmaları için onlara yardım etti.


3. Kulluk Makamına Ulaştırmak
Kur’an öğretilerine göre, insanın yaratılışının hedefi Allah’a tapmak ve kulluk etmekten başka bir şey değildir ve âlemde yaratılan ve insanın kullanımına verilen tüm ilahi nimetler ve eşyalar, tümüyle kulluk yolunu kat etmek içindir. Kamil kulluk, insanın dünyanın mutlak yaratıcısı ve mutlak kemalden başkasını düşünmemesidir ve tüm düşünce ve amellerini bu işe adamasıdır. Yüce Allah Kur’an’da şöyle buyuruyor: “Ben, cinleri ve insanları ancak bana kulluk/ibadet etsinler diye yarattım.” (Zariyat/56


Peygamberin (s.a.a) bisetin başından beri söylediği sloganı, “La ilahe illallah söyleyin kurtuluşa erin” sözüydü. O, bu sözüyle muhataplarına, kurtuluş yolunun sadece ve sadece Allah’a kullukta ve diğer ilahları inkâr etmede olduğunu bildiriyordu.


4. İnsanların Vahdetini Sağlamlaştırma
Nübüvvetin sağlam ipi, insanları vahdet ve kardeşlik bayrağı altında toplayacak tek araçtır. Tefrika, ayrılık, kavga ve ihtilaftan bıkan insanlar, yaşamın sıkıntılarını çözmek için güvenilir çözüm yolları ararlar. Evleri yakan ihtilaf ateşi, büyük beşeri güçlerin ve onların bol haldeki servetlerinin yok olmasına ve en güzel yaşam muhitlerinin yakıcı cehenneme dönmesine neden oluyor. Eğer insanlar vahiy mesajcılarının sözlerini dinler ve tevhit bayrağı altında toplanırlarsa, kesinlikle tefrika ve ayrılıktan güvende kalır ve tevhit kelimesi altında söz birliğine de varırlar. Bakara suresinde şöyle buyuruluyor: “İnsanlar tek bir ümmet idi. Sonra (ihtilaf ve ayrılığa duçar oldular; bu yüzden) Allah, müjdeleyici ve korkutucu olarak peygamberleri gönderdi ve onlarla birlikte hak üzere kitabı indirdi ta ki insanlar arasında ihtilafa düştükleri şey hakkında hükmetsinler.” (Bakara/213) Bu ayete göre, peygamberlerin bisetinin hedeflerinden biri, halkın ihtilaflarına son vermektir ki bunların nedeni de cehalet, gaflet, bilgisizlik, nefsani isteklerin peşinden gitme ve üstünlük taslamadır.


5. İlahi Feyiz Vasıtası
Daha yüksek merhalelere adım atamamış olan yeryüzü insanı için kemalin ve kudretin son derecesinde olan varlığı yaratıcısı ile irtibat kurması kolay bir iş değildir. O sonsuz makama ulaşmak ve irfan ve marifet semasında yükselmek için feyiz vasıtalarına ve daha güçlü araçlara ihtiyaç vardır. Kur’an-ı Kerim de bu noktaya işaret ederek şöyle buyuruyor: “Ey iman edenler! Allah’tan korkup sakının, ona yaklaşmak için kendinize vesile arayıp bulun…” (Maide/35) Allah Resulü’nün (s.a.a) emirlerini yerine getirmek yüce Allah ile irtibat için en iyi vesile olabilir.


İmam Rıza (a.s) hâkimane bir sözünde şöyle buyuruyor: İnsanların yaratılışında ve içlerindeki gizli güçlerinde maslahatlarını kemale erdirecek bir şey olmadığından dolayı ve dünyanın yaratıcısı gözle görülmekten yüce olduğundan ve onlar onu zahiri idrakten aciz oldukları için onunla insanlar arasında feyiz vasıtası olacak masum bir elçinin olmasından ve ilahi emir ve nehiyleri onlara ulaştırmasından başka bir çare yoktu.


6. Unutulmuş Sözün İhyası
İlahi peygamberler, insanlara unuttukları fıtri sözlerini hatırlatmayı kendilerine bir vazife biliyorlar; bu söz ve misak, tüm varlıklar arasında sadece insanın kabul ettiği sözdür; ama zamanın geçmesiyle ve şeytanın vesveseleriyle unutmuştur.


Peygamberler, maarif ve hayat bahşeden programları yanında insanlara sürekli usul-i din ve önemli itikadi konularda akıl ve fıtrata başvurmalarını öğretiyorlar. Kur’an-ı Kerim, ilahi peygamberleri “müzekkir” (hatırlatıcı) unvanıyla tanıtıyor.


Onlar, insanları ilahi anlaşmaya ve ona vefalı olmaya teşvik ediyorlar ki aklın ve fıtratın sesine olumlu cevap versinler. Kur’an- Kerim unutulmuş ilahi misak hakkında Âdemoğullarına şöyle buyuruyor: “Ey Âdemoğulları! “Şeytana kulluk etmeyin; zira o, sizin için apaçık bir düşmandır,” deyip sizinle ahdetmedim mi?” (Yasin/60)


7. Ahlaki Faziletlerin Yayılması
Ahlaki faziletlerin ve insani yüce sıfatların yayılması, ilahi peygamberlerin gönderiliş nedenlerinden bir değeridir. Eğer Peygamberin vahyani öğretilerine kısaca bir göz atacak olursak, onun sözleri ve davranışlarının ahlaki ve terbiye odaklı tavsiyelerle dolu olduğunu anlarız.


Esas itibari ile insanlara yakışan ve layık olan her türlü iyilik, güzellik ve kemal, ilahi peygamberlerin öğretilerinde açıkça görülmektedir. Meşhur hadiste Peygamber (s.a.a) şöyle buyuruyor: “Ben güzel ahlakı kemale erdirmek ve tamamlamak için gönderildim.”


8. Toplumsal Adaletin Oluşturulması ve Genişletilmesi
İnsanlar fıtraten adalet isterler; en sağlıklı toplum, adaletin tüm alanlarda hâkim olduğu toplumlardır. Kur’an-ı Kerim birçok ayette Peygamberin (s.a.a) adaletçi istemleri hakkında söz etmiş ve onu bisetin hedeflerinden biri saymıştır. Araf suresinde şöyle buyuruluyor: De ki: “Rabbim adaleti emretti.”
Adalet talebi, Peygamberin (s.a.a) yaşamının tüm boyutlarında kendini göstermiştir ve onun kapsamı, sözleri, davranışları, umumi ilişkileri, muameleleri, hatta aile, arkadaş ve akraba ortamını bile içine alıyor.


Peygamber (s.a.a), bisetin en önemli nedenlerinden biri olan adalet oluşturma konusuna tam olarak mana veriyordu. Yüce Allah bu konuda şöyle buyuruyor: “Doğrusu biz, peygamberlerimizi apaçık delillerle gönderdik ve insanlar adaleti uygulasınlar diye de beraberlerinde kitabı ve mizanı indirdik.” (Hadid/25)


ABNA24.COM

Dünya, Peygamber’in (s.a.a) bisetinin başlangıcında acayip bir çöküş ve burhan içinde çırpınıyordu. Cehalet, yağma, zulüm, zayıf ve mahrumların haklarının çiğnenmesi, fesat ve laubalilik, ayrımcılık ve adaletsizlik, endişe ve korku, ahlak ve insanlıktan uzaklık tüm beşeri toplumları sarmıştı.
Bu arada Arap Yarımadası ve özellikle Mekke şehri, kültürel, siyasi, ekonomik ve toplumsal açıdan en aşağı ve en kötü durumdaydı. Cahil Arapların, ağaçtan yapılmış kuru putların karşısında secdeye gitmeleri ve Mekke halkının o cansız cisimler karşısında kurbanlar keserek onlardan yardım dilemeleri, her akıllı ve düşünceli insanı şaşkınlığa sokuyor ve teessüfüne neden oluyordu. Kadınlar en temel haklarında mahrum olmakla birlikte, cansız bir meta gibi alınıp satılıyordu…
Yüce Allah, Kur’an ayetlerinde o günün bazı ilkesizliklerine, insanlık dışı ve cahilane adabına işaret ediyor ve şöyle buyuruyor: De ki: “Gelin, size Rabbinizin haram kıldığı şeyleri okuyayım: O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın; anne-babanıza iyilikte bulunun; evlatlarınızı fakirlik ve ihtiyaçlarını karşılayamama endişesiyle öldürmeyin; size de onlara da biz rızık veririz. Kötü ve çirkin işlerin açığına da gizlisine de yaklaşmayın; Allah’ın haram kıldığı canı meşru ve haklı bir gerekçe olmadıkça öldürmeyin. İşte O, aklınızı kullanıp düşünürsünüz diye bunları size emretti/tavsiye etti.” (Enam/151)
Yetimin malına, o buluğ ve rüştüne erinceye kadar, en güzel bir şekilde olma hali hariç, yaklaşmayın. Ölçeği ve teraziyi/tartıyı adaletle tam olarak ifa edin. Biz hiç kimseye gücü dışında sorumluluk yüklemeyiz. Bir şey dediğiniz zaman, yakınınız olsa bile, adalete riayet edin ve Allah’ın ahdine vefa edin. İşte O, kendinize gelip öğüt alırsınız diye bunları size emretti/tavsiye etti. (Enam/152)
Yüce Allah, bu ayetlerde cahiliyet asrının batıl ve ahlak karşıtı geleneklerini anlatıyor ve şirk ve puta tapıcılık, anne-babaya eziyet, evlatları öldürme, çirkin ve kötü amellere bulaşma, günahsız insanları öldürme, yetimlerin malını yeme, kamu olanak ve mallarının dağıtımında adaletsizlik, başkalarının haklarını ayaklar altına alma,  anlamaya uymama, toplumsal kanun ve anlaşmaları hiçe sayma gibi o zamandaki yaygın insanlık dışı konulara değiniyor ve aynı zamanda bu alanda Müslümanlara çözüm yolları ve yapıcı desturlar sunuyor.
Açıktır ki bu ayetlerde ilahi peygamberlerin bisetinin bazı neden ve sebepleri de söz konusu edilmiştir; toplumsal, kültürel ve ekonomik ve güvenlik adalet alanındaki adalet bunlardan bazılarıdır. Bir rivayette Peygamber’in (s.a.a) biseti öncesinde Arabistan’ın karışık durumu hakkında şöyle gelmiştir: Bir gün Kays b. Asım Allah Resulünün (s.a.a) huzuruna gelerek şöyle dedi: Ey Allah’ın Resulü! Ben cahiliyet döneminde sekiz kızımı canlı canlı toprağa gömdüm, şimdi ne yapmalıyım? Allah Resulü (s.a.a) buyurdu ki: “Her kız karşılığı bir köle azat et.”
Diğer bir rivayette şöyle gelmiştir: Kays, Allah Resulü (s.a.a) huzurunda kızlarından birini nasıl canlı canlı toprağa gömdüğünü anlatırken, sevgi ve rahmet Peygamberinin (s.a.a) gözlerinden gözyaşı halkaları akmaya başladı ve bu cahil adamın katılığı ve taş kalpliliğinden dolayı şaşkına döndü ve ashabına şöyle buyurdu: Bu taş kalpliliktir ve kim merhamet etmezse, merhamet görmeyecektir.
Dünya bisetin başlangıcında türlü türlü hurafelerin, cahil düşünce ve fikirlerin içinde boğuluyordu ve belki de o zamanlar dünyanın hiçbir yerinde Arap Yarımadası kadar hurafeye tapma, laubalilik ve toplumsal fesat yaygın değildi. O asrın insanları, kendileri farkında olmasa da şiddetli bir şekilde ahlaki ve insani maneviyata muhtaç idiler ve adaletsizlik, eşitsizlik ve insanlık halarının çiğnenemsi ateşinde yanıyorlardı.
Bu fırsatta peygamberlerin ve özellikle İslam Peygamberinin bisetinin bazı nedenlerini gözden geçirerek en önemlilerine işaret edeceğiz.
1. Değerlerde İnkılap
İslam Peygamberinin bisetinden sonra, toplumda insanların dünya ve ahiret maslahatlarına aykırı olan değer ve ilkeler, ilahi ve insani değerlere dönüştü. Hurafe tapıcılığı, hakikat buluculuğa ve savaş, kan dökme ve adaletsizlik adalete ve eşitliğe yerini verdi; alt tabakadaki insanlar, sayılır ve toplumsal mevkileri olan fertlere döndüler. Tüm maddi ve zahiri kanun ve ölçütler, yerini yüce ve değerli ölçütlere verdiler.
2. Tezkiye ve Ruh Eğitimi
Peygamberlerin bisetinin en önemli nedenlerinden biri, yetenekli insanların terbiyesi ve nefislerin tezkiye edilmesidir. İlahi peygamberler, insanların içsel güçlerini potansiyelden fiiliyata geçirmek, onları saadet ve kemalin zirvesine ulaştırmak için onlara eşlik ediyorlar ve yardımda bulunuyorlar. Onlar, insanların varlığın kaynağıyla irtibat kurması için gerekli altyapıyı oluşturuyorlar ve onların yücelmesi için gerekli şartları hazırlıyorlar.
Kur’an-ı Kerim Al-i İmran suresinde bu noktaya işaret ederek şöyle buyuruyor: “Andolsun ki Allah, müminlere aralarında kendilerinden olan, onlara ayetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara kitabı ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle lütufta bulunmuş ve minnet içinde bırakmıştır. Hâlbuki onlar, bundan önce apaçık bir sapıklık içindeydiler.” (Al-i İmran/164) Allah Resulü (s.a.a) de ilahi vahyin ayetlerini okuyarak, onların can ve ruhlarını cilaladı ve cehaletin, hurafelerin ve kendine tapışın paslarını temizleyerek hakkı kabul etmeleri ve kemal yolunda adım atmaları için onlara yardım etti.
3. Kulluk Makamına Ulaştırmak
Kur’an öğretilerine göre, insanın yaratılışının hedefi Allah’a tapmak ve kulluk etmekten başka bir şey değildir ve âlemde yaratılan ve insanın kullanımına verilen tüm ilahi nimetler ve eşyalar, tümüyle kulluk yolunu kat etmek içindir. Kamil kulluk, insanın dünyanın mutlak yaratıcısı ve mutlak kemalden başkasını düşünmemesidir ve tüm düşünce ve amellerini bu işe adamasıdır. Yüce Allah Kur’an’da şöyle buyuruyor: “Ben, cinleri ve insanları ancak bana kulluk/ibadet etsinler diye yarattım.” (Zariyat/56
Peygamberin (s.a.a) bisetin başından beri söylediği sloganı, “La ilahe illallah söyleyin kurtuluşa erin” sözüydü. O, bu sözüyle muhataplarına, kurtuluş yolunun sadece ve sadece Allah’a kullukta ve diğer ilahları inkâr etmede olduğunu bildiriyordu.
4. İnsanların Vahdetini Sağlamlaştırma
Nübüvvetin sağlam ipi, insanları vahdet ve kardeşlik bayrağı altında toplayacak tek araçtır. Tefrika, ayrılık, kavga ve ihtilaftan bıkan insanlar, yaşamın sıkıntılarını çözmek için güvenilir çözüm yolları ararlar. Evleri yakan ihtilaf ateşi, büyük beşeri güçlerin ve onların bol haldeki servetlerinin yok olmasına ve en güzel yaşam muhitlerinin yakıcı cehenneme dönmesine neden oluyor. Eğer insanlar vahiy mesajcılarının sözlerini dinler ve tevhit bayrağı altında toplanırlarsa, kesinlikle tefrika ve ayrılıktan güvende kalır ve tevhit kelimesi altında söz birliğine de varırlar. Bakara suresinde şöyle buyuruluyor: “İnsanlar tek bir ümmet idi. Sonra (ihtilaf ve ayrılığa duçar oldular; bu yüzden) Allah, müjdeleyici ve korkutucu olarak peygamberleri gönderdi ve onlarla birlikte hak üzere kitabı indirdi ta ki insanlar arasında ihtilafa düştükleri şey hakkında hükmetsinler.” (Bakara/213) Bu ayete göre, peygamberlerin bisetinin hedeflerinden biri, halkın ihtilaflarına son vermektir ki bunların nedeni de cehalet, gaflet, bilgisizlik, nefsani isteklerin peşinden gitme ve üstünlük taslamadır.
5. İlahi Feyiz Vasıtası
Daha yüksek merhalelere adım atamamış olan yeryüzü insanı için kemalin ve kudretin son derecesinde olan varlığı yaratıcısı ile irtibat kurması kolay bir iş değildir. O sonsuz makama ulaşmak ve irfan ve marifet semasında yükselmek için feyiz vasıtalarına ve daha güçlü araçlara ihtiyaç vardır. Kur’an-ı Kerim de bu noktaya işaret ederek şöyle buyuruyor: “Ey iman edenler! Allah’tan korkup sakının, ona yaklaşmak için kendinize vesile arayıp bulun…” (Maide/35) Allah Resulü’nün (s.a.a) emirlerini yerine getirmek yüce Allah ile irtibat için en iyi vesile olabilir.
İmam Rıza (a.s) hâkimane bir sözünde şöyle buyuruyor: İnsanların yaratılışında ve içlerindeki gizli güçlerinde maslahatlarını kemale erdirecek bir şey olmadığından dolayı ve dünyanın yaratıcısı gözle görülmekten yüce olduğundan ve onlar onu zahiri idrakten aciz oldukları için onunla insanlar arasında feyiz vasıtası olacak masum bir elçinin olmasından ve ilahi emir ve nehiyleri onlara ulaştırmasından başka bir çare yoktu.
6. Unutulmuş Sözün İhyası
İlahi peygamberler, insanlara unuttukları fıtri sözlerini hatırlatmayı kendilerine bir vazife biliyorlar; bu söz ve misak, tüm varlıklar arasında sadece insanın kabul ettiği sözdür; ama zamanın geçmesiyle ve şeytanın vesveseleriyle unutmuştur.
Peygamberler, maarif ve hayat bahşeden programları yanında insanlara sürekli usul-i din ve önemli itikadi konularda akıl ve fıtrata başvurmalarını öğretiyorlar. Kur’an-ı Kerim, ilahi peygamberleri “müzekkir” (hatırlatıcı) unvanıyla tanıtıyor.
Onlar, insanları ilahi anlaşmaya ve ona vefalı olmaya teşvik ediyorlar ki aklın ve fıtratın sesine olumlu cevap versinler. Kur’an- Kerim unutulmuş ilahi misak hakkında Âdemoğullarına şöyle buyuruyor: “Ey Âdemoğulları! “Şeytana kulluk etmeyin; zira o, sizin için apaçık bir düşmandır,” deyip sizinle ahdetmedim mi?” (Yasin/60)
7. Ahlaki Faziletlerin Yayılması
Ahlaki faziletlerin ve insani yüce sıfatların yayılması, ilahi peygamberlerin gönderiliş nedenlerinden bir değeridir. Eğer Peygamberin vahyani öğretilerine kısaca bir göz atacak olursak, onun sözleri ve davranışlarının ahlaki ve terbiye odaklı tavsiyelerle dolu olduğunu anlarız.
Esas itibari ile insanlara yakışan ve layık olan her türlü iyilik, güzellik ve kemal, ilahi peygamberlerin öğretilerinde açıkça görülmektedir. Meşhur hadiste Peygamber (s.a.a) şöyle buyuruyor: “Ben güzel ahlakı kemale erdirmek ve tamamlamak için gönderildim.”
8. Toplumsal Adaletin Oluşturulması ve Genişletilmesi
İnsanlar fıtraten adalet isterler; en sağlıklı toplum, adaletin tüm alanlarda hâkim olduğu toplumlardır. Kur’an-ı Kerim birçok ayette Peygamberin (s.a.a) adaletçi istemleri hakkında söz etmiş ve onu bisetin hedeflerinden biri saymıştır. Araf suresinde şöyle buyuruluyor: De ki: “Rabbim adaleti emretti.”
Adalet talebi, Peygamberin (s.a.a) yaşamının tüm boyutlarında kendini göstermiştir ve onun kapsamı, sözleri, davranışları, umumi ilişkileri, muameleleri, hatta aile, arkadaş ve akraba ortamını bile içine alıyor.
Peygamber (s.a.a), bisetin en önemli nedenlerinden biri olan adalet oluşturma konusuna tam olarak mana veriyordu. Yüce Allah bu konuda şöyle buyuruyor: “Doğrusu biz, peygamberlerimizi apaçık delillerle gönderdik ve insanlar adaleti uygulasınlar diye de beraberlerinde kitabı ve mizanı indirdik.” (Hadid/25)