AhlolBayt News Agency (ABNA)

source : Ehlibeyt (a.s) Haber Ajansı
Salı

5 Eylül 2017

20:17:53
852615

İmam Hadi’nin (a.s) Siretinden Bazı Kesitler

Bu yazıda İmam Hadi’nin (a.s) muhtelif konulardaki ameli sireti hakkında bazı örnekler verilecektir; böylece Hazretin yaşam tarzı tanıtılmaya çalışılacaktır.

Ehlibeyt (a.s) Haber Ajansı ABNA – İmam Hadi (a.s) 212 h.k. yılında Medine’nin Süreyya köyünde dünyaya geldi ve 254 h.k yılında Recep ayının 3. Günü 41 yaşında Samerra şehrinde Abbasi halifesi Mutezz’in desisesi ile zehirlenerek şehit edildi.

Hazretin adı Ali’dir ve annesinin adı Semane’dir; künyesi Ebu’l-Hasan ve en meşhur lakapları Hadi ve Naki’dir. O hazrete necip, murtaza, alim, fakih, emin, mutemen, tayyib,mutevekkil ve askeri lakaplarıyla da hitap edilmiştir.

Öğretici Kesitler

Bu yazıda İmam Hadi’nin (a.s) yaşamından bazı öğretici kesitler sunulacaktır.

Zalimler İle Mücadele

İmam Hadi (a.s) 33 yıllık imameti boyunca altı Abbasi halifesi ile muasır olmuştur. Bunlar, Mutasım, Vasık, Mütevekkil, Müntesir, Mustain ve Mutezz’den ibarettir.

Sonunda Mutezz’in desisesi ile Mutemed vasıtasıyla zehirlenerek şehit edildi.

İmam Hadi’nin tüm Abbasi halifeleri karşısındaki tutumu tavizsizdi ve asla onlardan hiçbirini onaylamadı ve onların hiçbiri karşısında teslim olmadı.

Uygun fırsatlarda kinaye ile ve bazen açıkça onları tağutluk ve zalimlikle suçladı ve Şiileri onlara yapılacak her türlü yardımdan alıkoydu.

İki Misal

  1. Mütevekkil peş peşe saray yaptırıyordu; onların sayısı yirmiye ulaştı ve hepsinin kendine has özel bir ismi vardı. Mütevekkil’in en önemli saraylarından biri “İmaretu’l-Caferi” idi ve 2 milyon dinara mal olmuştu.

Bu saray yapılırken İmam Hadi (a.s) onun yanından geçti ve yanındakilerden birine şöyle dedi: Bu tağut (Mütevekkil) bu saray bitmeden önce Türk firavunlarından bir firavunun eliyle öldürülecektir.

İmam Hadi (a.s) bu kısa sözüyle hem Mütevekkil’i tağut olarak tanıttı ve hem onu öldüreni ki Türk komutanlardan biriydi, firavun unvanıyla tanıttı. Diğer taraftan kendinden keramet göstererek gelecekten haber verdi ve sarayın yapımı tamamlanmadan Mütevekkil’in öldürüleceğini bildirdi.

  1. İmam Hadi’nin (a.s) ashabından biri olan Ebu Haşim şöyle diyor: İmam Hadi (a.s) hasta olduğu bir vakit yanına gittim. Bana buyurdu ki: Ey Ebu Haşim! Dostlarımızdan birini Hüseyin’in haremine gönder de benim (şifam) için dua etsin. Birini bulmak için dışarı çıktığımda Ali b. Bilal ile karşılaştım. Konuyu ona anlattım ve Kerbela’ya giderek İmam için dua etmesini istedim.

Ali şaşırarak dedi ki: Elbette başım gözüm üste gitmeye hazırım, ama bana göre İmam Hadi (a.s) İmam Hüseyin’in hareminden daha üstündür; çünkü onun kendisi haremin sahiplerindendir. O hazretin kendisi için duası benim duamdan daha hayırlıdır. Ben de geri döndüm ve Ali b. Bilal’in dediklerine İmam’a aktardım.

İmam buyurdu ki: Allah Resulü de Kâbe’den ve Haceru’l-Esved’den daha hayırlı idi. Buna rağmen Kâbe’nin etrafında tavaf ediyor ve elini Hacaru’l-Esved’e sürüyordu. Allah’ın yeryüzünde bazı yerleri vardır ki oralarda çağrılması gerekir ve insanların böyle yerlerdeki duaları kabul olur ve Hüseyin’in haremi onlardandır.

Diğer bir rivayette gelmiştir ki İmam buyurdu: Benim malımdan harcayarak bir grubu İmam Hüseyin’in civarına gönderin ki benim için dua etsin…

Acaba İmam Hadi’nin (a.s) bu girişimi sırf şahsi bir mesele miydi? Belki de Ebu Haşim ve Ali b. Bilal gibi İmam’ın ashabının çıkarsaması bu hadde idi ve bu yüzden son derece şaşırıp bu için hikmetini İmam’dan sorma gereği duymuşlardır. Hâlbuki İmam Hadi (a.s) bu hareketiyle insanlara “Hüseyni Haremin” ilahi rahmet kapılarından biri olduğunu, dünya, güç ve yalan putlarını kırmak için aşk, ihlas, fedakarlık, istikamet ve direniş Kabe’si olduğunu ve onu ihya etmenin insanlık zirvesinde hak ve adalet bayrağının dalgalandırılması manasına geldiğini öğretti.

İmam Hadi’nin (a.s) bu hareketi, ferdi bir hareket olmaktan ziyade, itikadi, siyasi ve direniş eksenli bir hareketti.

Mütevekkil’in direniş ekseni için bir üs olarak gördüğü ve varlığını saltanatı için büyük bir tehlike bildiği İmam Hüseyin’in haremini yıkıp yerle bir ettiği ve sürdürerek kendisini tarlaya çevirdiği biz zamanda İmam Hadi (a.s) hakimane bir çatı altında düşmanın alçakça çabaları karşısında tavır alıyor ve fikirleri ve akılları zulümleri yakıp yok eden ve imametin en ilham verici üssü olan Kerbela’ya doğru yönlendiriyor.

 

Batıl Ehliyle Oturmak Yasak

İmam Hadi’nin seçkin sahabesinden birisi Ebu Haşim Caferi’dir. İmam Hadi (a.s) bir gün onu gördü ve ona buyurdu: “Niçin seni Abdurrahman b. Yakup ile otururken görüyorum?” Ebu Haşim, o benim dayımdır, dedi.

İmam Hadi (a.s) buyurdu: Abdurrahman Allah hakkında yanlış sözler söylüyor ve pak zatı cisim şeklinde ve cimin özelliklerinde tasvir ediyor. Ya onunla otur ve bizi bırak veya bizimle ol ve onu bırak. Ebu Haşim dedi ki: O ne derse desin, ben onun dediklerine inanmadıkça bana ne zararı olabilir ki? İmam buyurdu: Acaba ona bir azap gelmesinden ve seni de içine almasından korkmuyor musun? Acaba kendisi Hazreti Musa’nın ve babası da Firavun’un ashabından olan şahsın hikâyesini duymadın mı? O zaman Firavun’un ordusu Hazreti Musa’nın ordusunu takip ederken denize vardılar. O adam Hazreti Musa’nın ordusundan ayrıldı ve babasının yanına gitti; belki babasını nasihat eder de onu Firavunlardan ayırır ve Hazreti Musa’ya getirir diye. Babasıyla tartışırken ve onu hidayete davet ederken denizin kenarına geldiler. O sırada ilahi azap ansızın geliverdi ve Firavun’un ordusu boğuldu. O baba ve oğul da Firavun’un ordusunun yanında boğuldular. Hazreti Musa’dan sordular: Baba azabı hak ediyordu, ama oğul niçin boğuldu? Hazreti Musa buyurdu: Oğul Allah’ın rahmetinde idi, ama Allah’ın azabı geldiğinde onu günahkârın yanındakinden defedemezsin.

 

Alimleri Takdir Etmek

İmam Hadi (a.s) takvalı âlimlere karşı özel bir saygıya inanıyordu ve ashabını onlara karşı saygılı olmaya teşvik ediyordu. İmam âlimleri insanların en üstünü sayıyor ve şöyle buyuruyordu: Eğer sizin Kaim’inizin gaybetinden sonra insanları Kaim’e doğru davet eden ve ona götüren, ilahi hüccetler ile dinin hürmetini savunan, Allah’ın zayıf kullarını Şeytanın ve taraftarlarının vesveselerinden ve Nasibilerin hilelerinden kurtaran âlimler olmazsa, Allah’ın dininden dönüp mürtet olmayan hiç kimse kalmayacaktır. Ama bu âlimler Şia’nın zayıflarının kalplerini ellerine alarak onları sapıklık dalgalarında boğulmaktan kurtaracaklardır; kaptanın geminin dümenini eline aldığı gibi. Bu âlimler Allah katında insanların en üstünüdür.

ABNA24.COM