AhlolBayt News Agency (ABNA)

source : Ehlibeyt (a.s) Haber Ajansı ABNA24.COM
Çarşamba

13 Eylül 2017

06:41:03
853933

Heyderi Mecid açıkladı:

Neden Hz. Masume’ye ''Kerimeyi Ehlibeyt'' Diyoruz?

İmam Musa Kazım’ın (a.s) evlatları içerisinde, İmam Rıza (a.s) ve Hz. Masume (s.a) çok özelliklere sahiptiler zira babalarından sonra İmamet hattını devam ettirdiler. Hicri şemsi 1386 yılından itibaren, Hz. Masume’nin doğum yıldönümü ‘‘Kızlar Günü’’ olarak kutlanmaktadır.

Ehlibeyt (a.s) Haber Ajansı ABNA – Heyderi Mecid, bazılarının Hz. Masume’ye (s.a) Kerime sıfatının eli açık olmasından dolayı söylendiğini zannediyorlar hâlbuki…

İmam Musa Kazım’ın (a.s) evlatları içerisinde, İmam Rıza (a.s) ve Hz. Masume (s.a) çok özelliklere sahiptiler zira babalarından sonra İmamet hattını devam ettirdiler.

Hicri şemsi 1386 yılından itibaren, Hz. Masume’nin doğum yıldönümü ‘‘Kızlar Günü’’ olarak kutlanmaktadır.

Benim görüşüme göre; Hz. Masume’nin (s.a) doğum yıldönümünü ‘‘Kızlar Günü’’ olarak kutlamak, çok isabetli bir harekettir zira Ehlibeyt (a.s) kadınları arasında Hz. Zehra (s.a) örnek anne ve Hz. Zeynep (s.a) örnek kız kardeş olarak tanınmaktadır. Ancak Hz. Masume (s.a) de olan özellikler, genç kızlar için numune olabilir.

Kerime yani; büyük ruha sahip her türlü aşağılıktan münezzeh olan kimse demektir

Bazıları, Kerime sıfatının Hz. Masume’nin (s.a) eli açık ve bağışta bulunan anlamına geldiğini savunmaktadırlar hâlbuki olayın aslı böyle değil zira ‘‘Kerime’’ aşağılık kelimesi karşısında kullanılmaktadır yani her türlü aşağılıktan uzak ve büyük ruha sahip biri demektir.

Keramet, yani; Allah’ın insanoğluna giydirdiği bir elbisedir


وَلَقَدْ كَرَّمْنَا بَنِي آدَمَ وَحَمَلْنَاهُمْ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ وَرَزَقْنَاهُم مِّنَ الطَّيِّبَاتِ وَفَضَّلْنَاهُمْ عَلَى كَثِيرٍ مِّمَّنْ خَلَقْنَا تَفْضِيلاً

Andolsun ki biz Âdemoğullarını üstün ettik, karada suda taşıdık onları, tertemiz şeylerle rızıklandırdık onları ve yarattıklarımızın çoğundan üstün ettik onları. (İsra suresi / 70)

Bu ayeti kerime, insanların kadın olsun, erkek olsun tümünün zati olarak ‘‘Kerim’’ olduğu hakikatine değinmektedir. Bu Keramet, Allah’ın insanoğluna giydirmiş olduğu bir elbisedir. فَإِنَّ رَبِّي غَنِيٌّ كَرِيمٌHiç şüphe yok ki Rabbim, kullarından müstağnîdir, onlara karşı lütuf ve kerem sâhibidir.(Neml suresi / 40) رَسُولٍ كَرِيمKerem sâhibi bir elçinin (Hakka suresi/ 40)Kur’an’ı kerim كِتَابٌ كَرِيمٌ pek güzel bir mektup (Neml suresi 29)Melekler مَلَكٌ كَرِيمٌolsa olsa büyük ve şerefli bir melek. (Yusuf suresi 31)Yine aynı şekilde insana إِنَّ أَكْرَمَكُمْ عِندَ اللَّهِ أَتْقَاكُمْşüphe yok ki Allah katında sevâbı en çok ve derecesi en yüce olanınız, en fazla çekineninizdir; (Hucurat suresi / 13) kapsamaktadır zira hepimiz Kerim sıfatı noktasında müşterekiz.

Şeytan insanın keramet makamına haset etti

Kuran’da üç surede İsra suresi 61-70, Hicr suresi 34-4 ve Sad suresi 70-83 ayet-i kerimelerinde, şeytanın Allah ile bu konu hakkında yaptığı konuşmalara şahidiz. Bu ayet-i kerimeler, 10 ayet şeklinde art arda gelerek, beyan olmuştur ve insanın çok önemli olan konumuna işaret etmektedir.

İsra suresi 61. Ayet-i kerime de, Allah meleklere secde edin diye emir verdiğinde وَإِذْ قُلْنَا لِلْمَلآئِكَةِ اسْجُدُواْ لآدَمَHani bir zaman meleklere, Âdem'e secde edin demiştik de, tüm melekler secde ettiler ancak İblis secde etmedi فَسَجَدُواْ إَلاَّ إِبْلِيسَ Allah Teala şeytana neden secde etmediğini sorduğunda şeytan cevaben şöyle dedi; قَالَ أَأَسْجُدُ لِمَنْ خَلَقْتَ طِينًاve o, balçıktan yarattığın mahlûka secde mi edeyim!. Devamında 62. Ayet-i kerime de şeytan şöyle söylüyor; أَرَأَيْتَكَ هَذَا الَّذِي كَرَّمْتَBildir bana demişti, benden daha şerefli ve yüce olarak yarattığın bu mahlûk kimdir? Yani şeytan insanın Keramet sıfatına karşı haset etmiştir.

Şeytan bu konuşmanın ardından Allah’tan insan neslini kendi hâkimiyeti altına almak için mühlet istiyor لَئِنْ أَخَّرْتَنِ إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ لأَحْتَنِكَنَّ ذُرِّيَّتَهُ إَلاَّ قَلِيلاًKıyamet gününe dek yaşatırsan beni andolsun ki pek azı müstesna, onun soyunu azdıracağım. Şeytan gerçekte Allah’tan mühlet isteyerek, insanın tüm ihtiyar ve iradesini ele geçirip ona musallat olmayı hedeflemekteydi. Allah Teâlâ ise ayetin devamında şöyle buyuruyor; sen benim ‘‘Muhles’’ kullarıma musallat olamayacaksın.

Tehtu’l-Henek ibareti, yani insanın emmamesinin ucunu açtıktan sonra boğaz altından sırtına atmasına denir. Bu halette eğer birisi emmamesinin ucunu eline alırsa o insanın ihtiyarını eline almış demektir.

Alimler emmamelerini ‘‘Tehtu’l-Henek’’ yaparak, kendi irade ve ihtiyarlarını Allah’a teslim ettiklerini belirtmeye çalışmaktadırlar. Şeytan’ın Tehtu’l-Henek’ine giren şahıslar ise tüm irade ve ihtiyarlarını şeytana emanet ederek, şeytanın razı olduğu her işi yapmaktadırlar.

Ayet-i kerimenin devamında, Allah şeytanın sorusuna karşılık şöyle cevap veriyor; قَالَ اذْهَبْ فَمَن تَبِعَكَ مِنْهُمْ فَإِنَّ جَهَنَّمَ جَزَآؤُكُمْ جَزَاء مَّوْفُورًاGit demişti, kim sana uyarsa onlardan, hepinizin de cezâsı cehennemdir gerçekten ve o cezâ, noksansız, tastamam bir cezâ. (İsra suresi 63)

İnsanlar şeytanla karşılaşmaları sırasında üç gruba ayrılırlar

Kuran’ı kerim ayetlerinde insanlar şeytanla karşılaşmaları sırasında üç gruba ayrılırlar, Kuran’ı kerim ilk gruba ‘‘Muhlesin’’ olarak hitap eder, yani şeytan hiçbir şekilde onlara yaklaşamaz ve onlara musallat olamaz. Allah Teâlâ bu grup hakkında şöyle buyuruyor; إِلاَّ عِبَادَكَ مِنْهُمُ الْمُخْلَصِينَAncak ihlâsa sâhip edilmiş kulların müstesna. (Hicr suresi / 40) إِلاَّ عِبَادَكَ مِنْهُمُ الْمُخْلَصِينَ (Sad suresi / 83) bu şahıslar masumlardır, yani Peygamberler ve İmamlardır (a.s).

İkinci grup, şeytanın sultası altında olanlardır. Şeytan İsra suresinin devamında Allah ile olan konuşmasında Allah’a şöyle söylüyor; قَالَ أَرَأَيْتَكَ هَذَا الَّذِي كَرَّمْتَ عَلَيَّ لَئِنْ أَخَّرْتَنِ إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ لأَحْتَنِكَنَّ ذُرِّيَّتَهُ إَلاَّ قَلِيلاًBildir bana demişti, benden daha şerefli ve yüce olarak yarattığın bu mahlûk kimdir? Kıyamet gününe dek yaşatırsan beni andolsun ki pek azı müstesna, onun soyunu azdıracağım. (İsra suresi / 62) Ayet ve rivayetler esasınca, müşrikler ve kâfirler şeytanın sultası altında olanlardır. Allah Teâlâ, İsra suresi 61-70. Ayet-i kerimelerinde işlenen her günahın, insanı şeytanın Tehtu’l-Henek’ine mahkum edeceğini beyan etmektedir.

Üçüncü grup, bu iki grubun arasında yer almaktadır ve her daim şeytanın vesvesesine maruz kalmaktadır. Kuran’ı kerimde bu grup hakkında şöyle buyrulmuştur; وَاسْتَفْزِزْ مَنِ اسْتَطَعْتَ مِنْهُمْ بِصَوْتِكَ وَأَجْلِبْ عَلَيْهِم بِخَيْلِكَ وَرَجِلِكَ وَشَارِكْهُمْ فِي الأَمْوَالِ وَالأَوْلادِ وَعِدْهُمْ وَمَا يَعِدُهُمُ الشَّيْطَانُ إِلاَّ غُرُورًاOnlardan kime gücün yeterse seslen, oynat yerinden onu, atlı, yaya, bütün ordunla yürü üstlerine, malda, evlâtta ortak ol onlarla ve vaadet onlara ve Şeytan, yalandan başka bir şey vaat edemez ki onlara. (İsra suresi / 64) Yani şeytan onlara karşı haset etmektedir. Allah Teâlâ ise şeytana hitaben şöyle söylemektedir; git Âdemoğlundan vaatlerinle kandırabildiğini kandır.

Kerametin zatını muhafaza etmek; farzları yerine getirerek ve günahları terk ederek muhakkak oluverir

Allah Teâlâ, ilk başlangıçta Kerim olmayı her şahsın varlığında karar vermiştir. Kerim sıfatını korumak ve muhafaza etmek, Allah’a itaat eden birisi için o kadar da çok zor değil, Buluğ çağına yetişen ve mükellef olan her kes, eğer farzları yerine getirirse ve günahlardan kaçınırsa, Keramet otobanına girmiş demektir.

Günah işlemeyen bir insan İslam, İman ve takva doğrultusunda ilerlemeye devam ederse, yavaş-yavaş şeytanın vesveselerinden âmânda olacaktır. Bu vesileyle Allah’ın ilk başlangıçta ona vermiş olduğu Keramet elbisesini korumuş olacak ve Kerametin zatı korunarak kâmil olacaktır. Aynı Allah’ın Kuran’ı kerimde şu şekilde buyurduğu gibi; إِنَّ أَكْرَمَكُمْ عِندَ اللَّهِ أَتْقَاكُمْşüphe yok ki Allah katında sevâbı en çok ve derecesi en yüce olanınız, en fazla çekineninizdir; (Hucurat suresi / 13)

Gerçekte ne Hz. Masume’nin (s.a) Peygamberler (a.s) ve Masum İmamlar (a.s) gibi ‘‘Muhlesin’’ derecesine ulaştığını ve ne de şeytanın sultası altında olan şahıslar gibi olduğunu söyleyemeyiz. Ancak Hz. Masume (s.a) ömrünün tüm safhalarında Allah’a itaat ve kulluk ederek, takvalı olarak, Keramet derecesinin en üst seviyesine ulaşmıştır.

Günah, Kerim insanı Leim’e dönüştürüverir

Keramet sözcüğünün karşılığında lügatte Leamet ve Deamet sözcükleri yer almaktadır yani; alçak manasına gelmektedir. Günah işleyen her insan, bir adım daha Leamet’e ve Deamaet’e yaklaşarak, şeytanın vesveselerine uymaya müsait duruma gelmektedir.

İnsan zaten Kerim’dir. İnsan buluğ çağına erişince Allah’a itaat eder ve kulluk vazifesini yerine getirirse, imanı kâmil olur ve takva merhalesine ulaşır ve إِنَّ أَكْرَمَكُمْ عِندَ اللَّهِ أَتْقَاكُمْ ayetinin mazharı oluverir. Sonunda Kerimeyi Ehlibeyt (a.s) oluverir. Ama eğer insan buluğ çağına erişince günah işlemeye başlarsa ve bu doğrultuda devam ederse, Keramet otobanından çıkarak, Leamet ve Deamaet otobanına giriverir ve şeytan ona musallat olur.

Genç bir kız olan Hz. Masume (s.a) Kuran’ı kerim’in tabiriyle إِنَّ أَكْرَمَكُمْ عِندَ اللَّهِ أَتْقَاكُمْşüphe yok ki Allah katında sevâbı en çok ve derecesi en yüce olanınız, en fazla çekineninizdir; (Hucurat suresi / 13) bu manevi makama ulaşmıştır. Allah bu ayet-i kerime de şöyle buyuruyor; sizin en üstününüz en takvalı olanınızdır. Kalben iman etmek, farzları yerine getirmek ve günahlardan kaçınmak takvanın çoğalmasına ve artmasına neden olmaktadır. Kerime olmak yani; günahı terk etmek manasına gelmektedir. Öyleyse genç kızlarımız için en iyi örnek, Hz. Masume’nin (s.a) sahip olduğu, Kerime sıfatına sahip olmalarıdır.

«فداها ابوها»babası ona feda olsun ibaretini kullanıyorduysa, İmam Musa Kazım (a.s) da aynı ibareti, Hz. Masume (s.a) için kullanmaktaydı.
Kum kenti Şiilerinden bir grup, İmam Musa Kazım’a (a.s) sorularını sormak için Medine’ye gittiklerinde, İmam Musa Kazım (a.s) evde yoktu şehir dışına çıkmıştı fakat evin en büyük kızı olan Hz. Masume (s.a) onların sorularına cevap vermişti.

Kum kentinden gelen kafile dönerken, yol üzerinde İmam Musa Kazım’a (a.s) rastlar ve olayı anlatır. İmam Kazım (a.s) Hz. Masume’nin (s.a) vermiş olduğu tüm cevapları inceledikten sonra şöyle buyurdu. Hz. Masume (s.a) hepsine doğru cevap vermiş ve «فداها ابوها cümlesini yani; babası ona feda olsun cümlesini 3 kez tekrarladı.

Keramet yolunda hareket ancak şer’i vazifeleri yerine getirmekle mümkün olur

Genç bir kız Masum olmamsına rağmen, nefsini tezkiye ederek, şer’i hükümlere uyarak ve dinin emirlerine yerine getirerek, Keramet makamına ulaşabiliyorsa tüm genç kızlarımız Hz. Masume’yi (s.a) kendilerine örnek alabilirler demektir.

Genç kızlarımız, insan ve cin şeytanların vesveselerinin etkisi altında kalmazsa ve şer’i vazifelerine amel ederlerse, Keramet yolunda çok büyük adımlar atmışlar ve Hz. Masume (s.a) gibi Kerime lakabını almışlar demektir.

İnsan katıksız bir kulluk sayesinde Keramet makamına ulaşabilir. İslam, İman ve Takva, insanın Kemale ulaşabilmesi için gerek duyduğu üç ana unsurdur. Ama genç kızlarımız günah işleyerek hayatlarına devam edecek olurlarsa, her daim alçalmaya devam edeceklerdir zira Keramet Leamet ve Deamet karşısında yer almaktadır.

ABNA24.COM