AhlolBayt News Agency (ABNA)

source : Parstoday
Pazar

10 Aralık 2017

05:14:25
871814

Kur'an'ı Kerim’de en çok vurgu yapılan konulardan biri İslam ümmetinin vahdeti olduğu halde günümüzde İslam dünyasının en çok acı çektiği konulardan biri Müslümanların arasında yaşanan çatlaklar ve doğurdukları sonuçlardır.

Ehlibeyt (a.s) Haber Ajansı ABNA- Kur'an'ı Kerim’de en çok vurgu yapılan konulardan biri İslam ümmetinin vahdeti olduğu halde günümüzde İslam dünyasının en çok acı çektiği konulardan biri Müslümanların arasında yaşanan çatlaklar ve doğurdukları sonuçlardır.

Bugün İslam dünyasında en çok dikkat çeken konu, İslamî vahdetin yok olması ve İslam ülkeleri arasındaki çatlakların gittikçe derinleşmesidir. Aslında bu durum için çeşitli sebepleri gündeme getirmek mümkün, ama hiç kuşkusuz en önemli sebeplerinden biri, Batı sömürüsünün son bir asırda İslam dünyasında tefrika çıkarmak ve Müslümanları şii sünni ekseninde ikiye bölmek için izlediği stratejidir. Bu tefrikalar ve oluşan çatlaklar ise İslam dünyası için çeşitli sonuçları olmuştur.

Bu çerçevede biz de bu sonuçlardan bazı önemli olanları sizler için irdelemeye çalıştık.

Bu sonuçlardan biri İslam medeniyeti içinde savaş çıkarmaktır.

Amerikalı ünlü teorisyen Samuel Huntington, 1990’lı yıllarda medeniyetler savaşı tezini gündeme getirdi. Huntington, bugün dünya halkı komünizm, anarşizm veya ırkçılık gibi çeşitli düşüncelere yönelik eğilimlerinden vazgeçtiklerini, fakat medeniyetlerine uzanan köklerine olan bağlılıklarını kesmenin mümkün olmadığını savunuyordu.

Huntington dünyayı Hristiyan Batı medeniyeti, İslamî medeniyet, kofuçüs medeniyeti ve Hindu medeniyeti olmak üzere dört temel medeniyete ve latin Amerika medeniyeti, Afrika medeniyeti, ortodoks medeniyeti ve Budist ve Japon medeniyeti olmak üzere beş küçük medeniyete ayırdı.

Huntington’a göre medeniyetlerin karşı karşıya gelmesi, küresel galip politika ve yeni çağda çatışmaların evriminin nihai aşaması olacağını ve bu arada Hristiyan Batı medeniyeti ile İslamî medeniyet arasındaki çatışmanın daha belirgin ve daha ciddi olacağını savunuyordu. Huntington İslam, İslam olarak kaldığı ve Batı da Batı olarak kaldığı müddetçe bu iki büyük kültürel çember ve bu iki farklı yaşam tarzı arasındaki ilişkileri belirleyecek tek etken, ikisinin arasındaki köklü sürtüşme olacağını belirtti.

Huntington’un medeniyetler çatışması tezi, başta Batı medeniyeti olmak üzere iki taraf için ağır bedeli olabilirdi, ancak şimdi Batılı güçlerin izledikleri politikalar yüzünden İslam dünyasında çatlaklar oluştu ve bu çatlaklar medeniyet içi savaşla sonuçlandı.

Gerçekte medeniyet için savaş da Huntington’un Batı’ya önerdiği ve böylece Batı’nın İslamî medeniyetle çatışmanın bedelini ödemesini engellemek istediği bir tezdi. Huntington bu konuda şöyle yazdı: Batı İslam ülkelerinin askeri gücünü kısıtlaması ve İslam ülkeleri arasındaki anlaşmazlıklardan yararlanması ve başka medeniyetlerde Batı’nın değerleri ve çıkarlarına eğilimi olan grupları desteklemesi gerekir.

Batı’nın siyasi düzeni Huntington’un bu yönteminden yararlanmak ve İslam dünyasında hakim olan ihtilaf zemini ve eksenlerinin bilincinde hareket etmekle İslam dünyasında medeniyet içi münakaşaların zeminlerini hazırladı.

Son onyıllarda başta Irak’ta Saddam’ın İran ve Kuveyt’e savaş dayatması olmak üzere İslam ülkeleri liderlerinin bazı hataları, Batılı devletlerin başta Irak olmak üzere bazı İslam ülkelerine müdahale etmesi ve savaş dayatması, İslamî devletlerin beceriksizliği ve bu yönetimlere karşı itiraz hareketlerinin şekillenmesi ve İslam ülkelerinde bu yönetimlerden bazılarının devrilmesi ve ayrıca Arap – Batı – İbrani – Türk ittifakının desteklediği Suriye’de teröristlerin vekalet savaşı, Arap dünyasının dört büyük gücü olan Arabistan, Irak, Mısır ve Suriye’den üçü pratikte büyük güç olma özelliklerini yitirdi ve bir tek Arabistan devlet eksenli düzenini korumaya ve bölgesel bir güç olmaya devam etti.

Şimdi ise İslam dünyasında bölgesel güç niteliği taşıyan bir tek Arabistan, Türkiye ve İran İslam Cumhuriyeti üç büyük İslamî güç olarak gündemdedir. Batılı güçleri ise İslam dünyasının bu üç büyük gücünü hezimete uğratmak için bu güçlerin arasında ve İslam medeniyeti içinde vekalet savaşı zeminlerini hazırladı. Medeniyet içi yürütülen bu vekalet savaşları hem bu İslamî güçler ve hem içinde vekalet savaşı yürütülen ülkeler için ağır bedellere yol açmış bulunuyor.

İslam dünyasında çatlakların bir başka sonucu uzun vadeli getirileri olan çeşitli insani krizlerin şekillenmesidir.

Gerçekte İslam dünyası insani açıdan en kötü dönemlerinden birini yaşıyor. hali hazırda İslam dünyası dört çeşit savaşla karşı karşıyadır. Bunlar korsan İsrail’in İslam ülkelerine karşı savaşı, Batılı güçlerin bir İslam ülkesine karşı savaşı, terör örgütleri savaşı ve medeniyet için vekalet savaşıdır.bu savaşların en belirgin sonuçlarından biri ise çeşitli kalıplarda ortaya çıkan insani krizlerdir.

Korsan İsrail’in Filistin milletine karşı savaşı ve izlediği politikalar 5 milyon Filistinlinin dünya genelinde mülteci durumuna düşmesine yol açtı.

Filistin milli inisiyatifi cephesi genel sekreteri Mustafa Bergusi, Haziran 2017’de yaptığı açıklamada, 1967 yılından beri Filistinli şehitlerin sayısı hakkında kesin veri bulunmamasına karşın şimdiye kadar 42 bin Filistinlinin şehadeti kaydedildiğini ve Filistinli esirlerin sayısı da bir milyon olarak tahmin edildiğini belirtti.

Irak, Suriye ve Yemen’de durum Filistin’e nazaran çok daha kötü ve vahimdir. Irak son kırk yılda İran, Kuveyt ve Amerika olmak üzere üç ülkeler arası savaşa sahne oldu. Irak ayrıca 2014 yılından sonra da ülke içinde tekfirci IŞİD terör örgütü ile savaştı.

İngiltere ve Irak arasında ortak bir araştırma kurumunun Ocak 2008 yılında yayımladığı raporda bu ülkede Iraklı ailelerin en az %20 kadarı aralarında çocukların da bulunduğu en az bir üyesini savaşlarda kaybettiği belirtildi.

Öte yandan Irak topraklarının önemli bir bölümü 2014 yılında tekfirci IŞİD terör örgütü tarafından işgal edilmesi, Irak’ta insani faciayı daha da vahim hale getirdi. UNICEF’in Temmuz 2017’de yayımladığı rapora göre IŞİD’in Irak’ta sürdürdüğü üç yıllık işgal sırasında 1075 çocuk hayatını kaybetti, 1130 çocuk da ya yaralandı, ya da sakat kaldı. Raporda Irak’ın 36 milyon nüfusundan 10 milyonu, yani yaklaşık üçte biri insani yardımlara muhtaç durumda olduğu belirtildi. Yine raporda Irak’ta 5 yaşın altında bulunan çocukların beşte biri şiddetli kötü beslenmeden acı çekiyor.

Irak’ta 2003 ila 2013 yılları arasında 4 milyon Iraklı evini barkını kaybetti, ki bu sayının iki milyonunu çocuklar oluşturuyor. 2014 yılından sonra ise yarısını çocukların oluşturduğu 3.3 milyon Iraklı mülteci durumuna düştü. Yine Iraklı eğitim çağına gelmiş 10 milyon çocuktan 3.5 milyonu eğitimine devam edemiyor.

Arabistan’ın Yemen milletine dayattığı savaş ise uluslararası kurum ve kuruluşların itiraf ettiğine göre son onyılların en feci insani krizine yol açtı. Bu savaş şimdiye kadar 40 bin ölü ve yaralı geride bıraktı.

Uluslararası kurum ve kuruluşların raporlarına göre Yemen nüfusundan aralarında 1.5 milyon çocuğun da bulunduğu yarısı kadarı kötü beslenmeden acı çekiyor. Bu sayıdan 370 bininin durumu çok ağırdır ve ötekilere nazaran 10 kat daha fazla ölüm tehlikesi ile karşı karşıyadır. Bu savaşta 3.2 milyon Yemenli bu ülkede evsiz barksız kaldı. Dünya sağlık örgütünün raporuna göre ise Yemen’de her gün 5 bin kolera vakası tespit ediliyor. Yemen’de eğitimine devam edemeyen çocukların sayısı ise iki milyon olarak ifade ediliyor.

Suriye’de durum hatta Irak ve Yemen’den de daha vahim boyutlardadır. Gerçi Suriye savaşı ile ilgili ölü ve yaralı sayısı hakkında kesin veri bulunmuyor, fakat Suriye’nin siyasi etüt merkezi Şubat 2016’da bir rapor yayımlayarak bu ülkede iç savaş sırasında 470 bin kişi hayatını kaybettiğini, bu sayıdan 400 bini doğrudan savaş yüzünden ve 70 bini ise uygunsuz sağlık koşulları, yetersiz sağlıklı içme suyu ve besin maddesi yüzünden hayatını kaybettiğini belirtti. Raporda bu süre içerisinde 1.5 milyon Suriyeli yaralandığı kaydedildi.

Suriye’de yarısını çocukların oluşturduğu 13.5 milyon vatandaş insani yardımlara muhtaç durumdadır. Bu sayıdan yarısı ise gıda maddeleri yetersizliği tehdidi ile karşı karşıya bulunuyor. Suriye’de eğitimden mahrum kalan çocukların sayısı hakkında kesin veri bulunmuyor, ama bazı raporlarda iki milyon sayısından söz ediliyor.

Tüm bu anlatılanlar söz konusu ülkelerde savaş yüzünden yaşanan musibet ve facia boyutundaki sonuçlardan bazılarıdır. Bu sonuçlar uzun vadede bu insanları depresyon, hastalık, özgüven kaybı ve eğitimsizlik gibi sorunlara sürükleyeceği de kesindir. Yine bu ülkeler uzun vadede becerikli insan gücü bakımından da sıkıntı çekecektir.

Kuşkusuz bu insani faciaların tümü İslam dünyasında yaşanan çatlakların sonucudur. Zira örneğin Yemen krizi Arabistan’ın bu ülkeye savaş dayatmasının sonucudur veya Irak ve Suriye krizlerinde tekfirci terör örgütlerini destekleyen bazı İslam ülkeleri etkili olmaktadır. Gerçekte İslam ülkelerinde beceriksiz bir kuşağın şekillenmesi ve sonuçta bu ülkelerin bağımlı hale gelmesi, Batılı ülkelerin istediği en ideal durumdur.

Tüm bunlara paralel olarak Amerika Başkanı Donald Trump 6 Aralık 2017’de resmen işgal altındaki Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıdığını ilan etti. Kuşkusuz Kudüs’ün çakma bir rejimin başkenti ilan edilmesi İslam dünyasının içindeki çatlakların ve İslam ülkelerinin Batılı güçlerce zayıf hale getirilmesinin sonucudur. Arap dünyasının ünlü yazarı Abdulbari Atvan bu konuda şöyle yazıyor:

Eğer Irak eskisi gibi güçlü olsaydı, eğer Suriye yedi yıl önce bu komplo ile karşı karşıya gelmemiş olsaydı, eğer Libya’da şimdiki kaos ve dağınıklık yaşanmasaydı ve eğer Yemen bir bütün olarak zalimane tecavüzle mücadele etseydi, Trump bu ahmaklığı yapmaya cesaret bile edemezdi.

Aslında İslam dünyasındaki çatlak o kadar derindir ki hatta siyonist İsrail’de bazı medya organların başta Arap dünyasının liderliği iddiasında bulunan Arabistan olmak üzere bazı Arap liderlerin Trump’ın Kudüs kararından haberdar olduklarını yazdı.

Evet, İslam dünyası devletlerin düzeyinde ciddi ve derin çatlaklarla karşı karşıyadır. Bu çatlaklar ise Batılı devletlerin İslam dünyasında tefrikadan yararlanmak üzere kurdukları kumpasların sonucudur.

İslam dünyasında bu çatlaklar İslam ülkeleri için önemli sonuçlara yol açmıştır, fakat medeniyet içi çatışmalar, insani facialar ve Amerika’nın Kudüs’ü Filistin’den ayırma çabası, bu sonuçların en vahim olanlarıdır.