AhlolBayt News Agency (ABNA)

source : WİKİSHİA
Cumartesi

21 Nisan 2018

18:00:50
890320

Yeni konuşmaya başladığı günlerde İmam Ali (a.s) ondan “bir” demesini ister. Abbas, bir der. İmam (a.s), iki demesini ister. Ancak Hz. Abbas (a.s), cevap vermekten kaçınır ve şöyle der: Allah’ı bir diye andığım bu dilimle iki demeye utanıyorum.”[14]-[15] Bir an, Hz. Ali (a.s) imamet bakışıyla Hz. Abbas’ın (a.s) geleceğine bakar ve aniden yüzüne üzüntü çöker ve ağlar. Eşi neden ağladığını sorar. İmam şöyle cevap verir: “Abbas’ın (a.s) kolları Hz. Hüseyin’e (a.s) yardım ederken kesilecek.” Daha sonra oğlunun azamet ve yüceliğini şöyle haber verir: “Allah Teâlâ ona amcası Cafer b. Ebu Talip gibi iki kanat verecektir ve onunla cennette uçacaktır.”[16]

Ehlibeyt (a.s) Haber Ajansı ABNA- Ebu’l-Fazl diye ünlenen Hz. Abbas (a.s) (Arapça: حضرت عباس, İngilizce: Hazrat Abbas) (h. 26-61), İmam Ali ve Hz. Ümmü’l Benin’in oğludur. Şiaların nezdinde en üstün makama sahip imam zade diye anılmaktadır. Şialar Tasua(Muharrem’in dokuzu) gününü ona tahsis etmişlerdir. O günde Hz. Abbas’ın (a.s) fazilet ve erdemlerinden bahsedilmekte ve onun için matem tutulmaktadır. Bazı Şii kaynaklarda ona oldukça kerametler atfedilmiştir. Şialar onu edep, şecaat, cesaret, sahavetin mazharı ve Masum imamın takipçisi olarak bilmektedir. Hz. Abbas’ın (a.s) lakaplarından birisi “Kameri Beni Haşim”dir ki bu Hz. Abbas’ın (a.s) zahiri çehresinin güzelliğini ortaya koymaktadır. Kerbela’da ağabeyi İmam Hüseyin’in (a.s) sancaktarı ve sakkası (su hizmetlerinde bulunan) idi, bundan dolayı Şialar katında Sakka-yı Deşt-i Kerbela diye de meşhurdur. Hz. Abbas (a.s) bazı kaynaklara göreKerbela vakıasında Muharrem’in yedisinde bir kereye mahsus olmak üzere İmam Hüseyin’in (a.s) yarenlerine ve ailesine su götürmeyi başarmıştır. Aşura günü yine bu iş için Fırat nehrine doğru gitmiş, ancak geri dönüş yolunda su kırbasına ok isabet etmiş, kolları kesilmiş ve bu şekilde şehadete ermiştir.

Nesebi

Hz. Abbas’ın (a.s) babası Şiaların birinci İmamı, Hz. Ali (a.s), annesi ise Fatıma bint Hizam’dır. Hz. Ali (a.s) Hz. Fatıma Zehra’nın (s.a) şehadetinin ardından kendisiyle evlenmiş ve bu evlilikten sonra Ümmü’l Benin künyesi ile şöhret bulmuştur.[1]

Künyeleri ve Lakapları

Künyeleri

Hz. Abbas’ın (a.s) en meşhur künyesi “Ebu’l Fazl”dır.[2] Bu künyesinin kendisine verilme nedeni, ondaki ahlaki faziletlerden kaynaklandığı söylenmiştir.[3] “Ebu’l Kasım” “Erbain Ziyaretinden” alınan Hz. Abbas’ın (a.s) bir başka künyesidir. Cabir Ensari kendisine hitaben şöyle demektedir: “Es-Selamu aleyke Ya Eba’l Kasım! Es-Selamu aleyke Ya Abbas b. Ali”; “Ey Kasım’ın babası selam olsun sana ve selam olsun sana Ey Ali’nin oğlu Abbas!”[4]

Lakapları

Doğumu ve Ölümü

Hz. Abbas (a.s), hicretin 26.yılında Şaban ayının dördünde Medine’de dünyaya gözlerini açtı. Hicretin 61’inde Muharrem ayının onunda Aşura gününde Kerbela’da yaşanan elim hadisede şehit oldu.[12]

Çocukluk ve Gençlik Dönemi

Çocukluğu

Çocukluk döneminde çok değerli babası ve ağabeyleri Hz.Hasan ve Hz.Hüseyin (a.s) ile birlikteydi. Hz. Abbas (a.s) onların bilgi ve ilimlerinden yararlanmıştır. Hz. Ali (a.s) oğlunun gelişim ve eğitimi hakkında şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz oğlum Abbas çocukluğunda ilim öğrendi ve annesinden su ve yemek alan bir güvercin yavrusu gibi benden marifetleri öğrendi.”[13] Yeni konuşmaya başladığı günlerde İmam Ali (a.s) ondan “bir” demesini ister. Abbas, bir der.

İmam (a.s), iki demesini ister.

Ancak Hz. Abbas (a.s), cevap vermekten kaçınır ve şöyle der: Allah’ı bir diye andığım bu dilimle iki demeye utanıyorum.”[14]-[15] Bir an, Hz. Ali (a.s) imamet bakışıyla Hz. Abbas’ın (a.s) geleceğine bakar ve aniden yüzüne üzüntü çöker ve ağlar. Eşi neden ağladığını sorar. İmam şöyle cevap verir: “Abbas’ın (a.s) kolları Hz. Hüseyin’e (a.s) yardım ederken kesilecek.” Daha sonra oğlunun azamet ve yüceliğini şöyle haber verir: “Allah Teâlâ ona amcası Cafer b. Ebu Talip gibi iki kanat verecektir ve onunla cennette uçacaktır.”[16]

Gençlik Dönemi

Hz. Ali (a.s) özel bir ilgi ve inayet ile Hz. Abbas’ı İslami ahlak ve edeple tanıştırdı ve onu İslami öğretilere uygun bir şekilde yetiştirdi.[17] Hz. Ali (a.s) ile birlikte yaşadığı 14 yıl 47 gün zarfında her zaman ve her halde babasının yanında oldu.[18] Hilafetin zorlu günlerinde babasından bir an olsun bile ayrılmadı.[19] Hicretin otuz yedinci yılında Sıffin savaşı patlak verince o zamanlar on iki yaşlarında olmasına rağmen ebedi bir yiğitlik sergilemiştir.[20]

Sıffin Savaşına Katılması

Sıffin’de Su Hizmeti

Muaviye seksen beş bin kişilik ordusunu, Sıffin’de Müminlerin Emiri Hz. Ali’nin (a.s) ordusunun susuz kalması için, “Ebu’l A’var Eslemi" komutasında Fırat nehrinde konuşlandırdı. Müminlerin Emiri Hz. Ali’nin (a.s) ordusu bitkin ve susuz bir şekilde Sıffin’e ulaştıklarında suyun kendilerine kesildiğini görürler. Ordunun susuzluğu, İmam Ali’nin (a.s) bir çözüm bulmasını gerektirmekteydi. Bu yüzden Sa’sa’a b. Suhan ve Şebes b. Rabiikomutasında bir grup askeri su getirmeleri için görevlendirir. Bu askeri tim Fırat’a saldırarak su getirmeyi başarırlar. Bu askeri tim içinde İmam Hüseyin (a.s) ve Hz. Ebu’l Fazl Abbas'ta (a.s) bulunmaktaydı.[21]

Sıffin’deki Yiğitliği

Sıffin savaşının en sıcak anlarında İslam ordusu içinden yüzü örtülü bir genç ayrıldı. Yaşının on üç olduğu tahmin edilmekteydi. Muaviye ordusunun karşısına geçmiş, savaşçı talep etmekteydi. Muaviye, ordusunun en güçlü savaşçılarından olan Ebu Şa’sa’nın onunla savaşması emrini verdi. Ebu Şa’sa: “Ey insanlar Şam halkı benim bin süvari birliğine denk olduğunu bilmekte. (Sen beni bir çocuğun karşısına mı çıkarmak istiyorsun?)” Daha sonra oğullarından birisine meydana çıkarak karşısındaki gençle savaşmasını istedi.

Bunun üzerine meydana çıkan oğlu ile Hz. Abbas’ın (a.s) mücadelesi sonunda oğlu kanlar içinde yerde kalır. Şa’sa oğlunun kanlar içinde yerde kaldığını şaşkınlıkla görür. Şa’sa’nın yedi oğlu vardır. Bir diğer oğlunu meydana gönderir, ancak sonuç değişmez ve o da aynı akıbeti yaşar. Aynı sahne tüm oğulları ölene dek yaşanır. Bu yiğit genç savaşçı hepsini yere serer ve muzaffer olur.

En sonunda Ebu Şa’sa dayanamayarak kendisi savaş meydanına inmek zorunda kalır, ancak genç savaşçı onu da yere serer. Öyle ki artık kimse o genç savaşçının karşısına çıkmaya cüret edemez. Müminlerin Emiri Hz. Ali’nin (a.s) ordusundakiler de şaşkınlık içinde durumu izlerler. O sırada genç savaşçı geri döner ve İmam Ali (a.s) genç savaşçının yüzündeki örtüyü çıkararak yüzündeki toz ve toprakları temizler…[22]

Eş ve Çocukları

Hz. Abbas (a.s) Ubeydullah b. Abbas b. Abdulmuttalib’in kızı Lubabah ile evlendi.[23] Bu evlilikten adları Fazıl ve Ubeydullah olan iki erkek çocuğu dünyaya geldi.[24]

Hz. Abbas’ın (a.s) nesli Ubeydullah'tan devam etti. Ubeydullah’ın Abdullah ve Hasan adında iki oğlu oldu.[25] Abdullah’tan geriye bir nesil kalmadı. Ancak Hasan’ın; bir süreliğine Mekkeve Medine’nin daruimarat görevini yürüten ve aynı zamanda bu iki şehrin kadılık görevini de yapan Ubeydullah, hitabet ve fesahatte şöhreti olan Abbas; fakih, zahit ve ediplerden sayılan İbrahim Curdake, Hamza Ekber ve Fadıl adında beş oğlu oldu.[26] Bu beş kişinin de soyundan fazıl ve salih çocuklar dünyaya geldi. Örneğin üçüncü yüzyılın meşhur muhaddislerinden olan Muhammed b. Ali b. Hamza b. Hasan b. Ubeydullah.[27]

Fazilet, Menakıp ve Özellikleri

Hz. Abbas’ın (a.s) Masum İmamlar (a.s) Yanındaki Yeri

İmam Hasan Mücteba’nın (a.s) Yanında

Hz. Abbas (a.s) İmam Hasan’ın (a.s) imameti boyunca tüm gücüyle İmamın yanında yer almıştır. Muaviye ve adamlarının düşmanlıklarının İmam Hasan’ı (a.s) tehdit ettiği dönemlerde, Hz. Abbas (a.s) ciddiyetle ağabeyinin yanında yer almış ve onu korumak için elinden gelen her şeyi yapmıştır. Hz. Abbas (a.s) bu süre zarfında İmam Mücteba’nın (a.s) “Babu’l Hevaic”i (hacetler kapısı) idi. İhtiyaç sahiplerini ağabeyi İmam Hasan’ın (a.s) ihsan ve yardımları ile ödüllendirmekteydi. İhtiyaç sahipleri İmam Hasan’ın (a.s) kapısına gelir ve ihtiyaçlarını Hz. Abbas’a (a.s) anlatırlardı. Tüm durumlarda Kameri Beni Haşim, gelişmeleri ve ihtiyaç sahiplerinin ihtiyaçlarını İmam Hasan’a (a.s) bildirir ve sonra onun emrini yerine getirirdi.

İmam Hasan (a.s) şehit edilip de düşmanlar tarafından tabutu ok yağmuruna tutulduğunda, Alevi yiğitliği ile Abbas kılıcını yerinden oynatmış, ancak hayatını masum imama adayan Hz. Abbas (a.s) bundan vazgeçmiştir.[28]

İmam Hasan’ın (a.s) yanında yer aldığına en büyük delil, İmam Sadık’ın (a.s) onun için söylediği ziyaret namesindeki şu sözlerdir: “Selam olsun sana ey iyiliksever kul, Allah’ın ve Peygamberinin (s.a.a) emrini yerine getiren ve Müminlerin Emiri, Hasan ve Hüseyin’in (a.s) takipçisi.”[29]

İmam Seccad (a.s)

“Allah amcam Abbas b. Ali’ye rahmet etsin. Hiç kuşkusuz o fedakârlık sergiledi, canını hiçe saydı ve kardeşi için feda etti. Derken her iki kolu da (bu fedakârlık sırasında) kesildi. Allah da bu kolları yerine ona - amcası Cafer b. Tayyar gibi- cennette meleklerle birlikte uçacağı iki kanat verdi. Doğrusu Abbas'ın (a.s) Allah Tebareke ve Teâlâ’nın katında öyle bir makamı vardır ki kıyamet gününde bütün şehitler ona gıpta edecek ve o makama ulaşmayı arzu edeceklerdir.”[30]

İmam Sadık (a.s)

İmam Sadık (a.s) amcası Abbas b. Ali’nin (a.s) şu sıfatlara sahip olduğunu belirtir: “Keskin bir basiret, yüce bir anlayış, büyük bir iman, İmam Hüseyin’in (a.s) huzurunda cihat, fedakârlık ve candan geçme, kendi imamının yolunda şehadet, Allah Resulünün(s.a.a) halifesi karşısında teslim, zamanın imamını tasdik, vefakârlık, son hadde kadar çaba…”[31]

İmam Mehdi (a.f)

“Selam Müminlerin Emir’inin Oğlu Ebu’l Fazl Abbas’a! Kendi canını kardeşine hediye etti, dünyayı ahiretine vesile kıldı ve canını kardeşine feda etti. O, İmamın haremine bekçilik yaparak, susuz dudaklara su ulaştırmak için çok çaba sarf etti. İki kolu Allah yolunda cihat ederken kesildi. Allah onun katilleri Yezid b. Er-Rukad ve Hekim b. Tufeyl Tai’yi rahmetinden uzak kılsın.”[32]

İmamı Tanıması

Hz. Abbas’ın (a.s) velayet ve imameti tanımasına örnek olarak, aşağıdaki birkaç noktaya değiniyoruz:

  • İmam Cafer Sadık’ın (a.s) konuşmalarından olan, Hz. Abbas’ın (a.s) ziyaret namesinde şöyle okuyoruz:

المطیع لله ولرسوله ولامیرالمؤمنین والحسن والحسین صلی الله علیهم "Selam olsun sana ey Allah'ın, Peygamberinin, Müminlerin Emirinin, Hasan ve Hüseyin'in (a.s) emrine itaatkâr olan salih kul!...”[33]

  • Tasua günü ikindi vaktinde Şimr, Hz. Abbas (a.s) ve kardeşleri için amanname getirdi, ancak Hz. Abbas (a.s), hiçbir şekilde ona itina etmedi ve cevap vermedi. Bunun üzerine İmam Hüseyin (a.s) ondan Şimr’e cevap vermesini istedi.

Hz. Abbas (a.s) şöyle buyurdu: “Ne istiyorsun?” Şimr dedi ki: “Sen ve kardeşlerin âmândasınız.” Hz. Abbas (a.s) dedi ki: “Ey elleri kesilecesi! Ne kadar da kötü bir amanname getirmişsin! Ey Allah’ın düşmanı! Bizden kardeşimizi, efendimizi ve Fatıma'ın (s.a) oğlunu bırakmamızı da lanet olunmuşların ve lanet edilmişlerin evlatlarının amannamesini kabul etmemizi mi istiyorsun? Bize aman veriyor da Peygamberin (s.a.a) evladını mı amansız bırakıyorsun?”[34]

Hz. Abbas (a.s) ve Aşura

Su Hizmeti

Muharrem ayının yedisinde, Ubeydullah, Ömer b. Saad’dan Hz. Hüseyin (a.s) ve yarenlerine daha çok baskı uygulamasını ve Fırat suyundan yararlanmalarına izin vermemesini emreder. Bunun üzerine İmam Hüseyin (a.s) Hz. Abbas’ı (a.s) çağırır ve ona 30 süvari ve 20 piyade vererek, onlarla birlikte gitmesini ve kırbaları doldurarak, geri dönmesini emreder. Hz. Abbas (a.s) bu kişilerin yardımıyla düşman muhasarasını yararak çadırlara su getirmeyi başarır.[35]

Aşura günü, İmam Hüseyin’in (a.s) emri ile su getirmesi için Fırat’a gider, ancak kırbaları doldurup geri dönerken, yolda düşmanların saldırısına uğrar. Önce kırbaları hedef alınır ve sonra da kolları kesilerek şehit olur.

İmam Tarafından Temsilci Olması

Aşura veya Tasua akşamı Ömer Saad kendi ordusu önünde durarak şöyle bağırdı: “Ey Allah’ın ordusu! Atlarınıza binin ve cennetin müjdesini alın.” Düşmanın bağırma seslerini duyan, İmam Hüseyin (a.s) Hz. Abbas’tan (a.s) en azından yarına kadar düşmanın saldırısını durdurmasını ister. Hz. Abbas (a.s) düşman ordusunun yanına giderek, savaşı bir gün sonraya erteletmeyi başarır.[36]

Çadırları Koruması

Aşura gecesi, Hz. Abbas (a.s) haremin koruma görevini üstlenir. Her ne kadar o gece için düşmandan süre almış olsa da ihtiyatı elden bırakmamak adına çadırları korumaktaydı. O sırada Züheyr yanına gelir.[37]

Züheyr, Hz. Ali’nin (a.s) -Hz. Abbas’ın (a.s) annesi- Ümmü’l Benin’inle (s.a) nasıl evlendiğini ve İmamın bu evlilikteki amacının ne olduğunu ona anlatır ve şöyle der: “Ey Abbas! Baban seni böyle bir gün için istemiştir. Kardeşine yardımda kusur etmeyesin!” Hz. Abbas (a.s) bu sözü duyunca öfkelenir ve sert bir şekilde şöyle der: “Züheyr! Sen bu sözlerinle bana cesaret vermeye mi çalışıyorsun? Allah’a and olsun ki ölüm anına kadar kardeşimi bırakmayacak ve onu korumak adına hiçbir kusurda bulunmayacağım. Yarın bunu sana öyle bir ispat edeceğim ki ömründe böyle bir şey yaşamamış olacaksın.”[38]

Ordunun Sancaktarı

Aşura sabahı, İmam Hüseyin (a.s) namaz ve dualarını bitirince, düşman ordusu savaş pozisyonuna geçerek savaş ilan etti. İmam (a.s) adamlarını savaş düzenine soktu. İmamın ordusu otuz iki süvari ve kırk piyadeden oluşmaktaydı.

İmam Hüseyin (a.s) ordusunun sağ tarafına Züheyr b. Kayn’ı sol tarafına ise Habib’i yerleştirdi ve sancağı ise ordunun merkezinde bulunan kardeşi Hz. Abbas’ın (a.s) eline verdi.[39]

Düşman Halkasının Yarılması

Savaşın ilk saatlerinde İmam Hüseyin’in (a.s) ordusundan adları “Amr b. Halit Sedavi, Cabir b. Haris Salmani, Mucme b. Abdullah Aizi ve Amr b. Halid’in kölesi Said” olan dört kişi düşman ordusunun kalbine bir saldırı gerçekleştirir.

Düşman onları kuşatma altına almaya çalışır ve muhasara halkası kapatılır. Öyle ki onlarla imamın ordusu arasında tüm bağlar kopar. Bu esnada onların tehlikeye düştüğünü gören Hz. Abbas (a.s) tek başına düşman ordusunun kuşatmasına saldırır ve düşman ordusunun kuşatmasını tek başına yararak dört kişiyi kurtarır.[40]

Su Bulmak İçin Kuyu Kazılması

Günün orta saatlerinde şiddetli susuzluk çocuklara, kadınlara ve hatta sıcak altında savaşan İmamın ordusundaki kişilere galebe çalar. İmam Hüseyin (a.s) kardeşi Hz. Abbas’a (a.s) bir kuyu kazma emrini verir. Çünkü Kerbela toprakları nehir yataklarının yanında bulunmaktaydı ve kuyudan su çıkma ihtimali yüksekti.

Hz. Abbas (a.s) kuyu kazmakla meşgul oldu. Bir süre sonra suyun çıkacağından ümidini kestikten sonra kuyudan dışarı çıktı ve başka bir yerde kuyu kazmaya başladı, ancak ikinci kuyudan da su çıkmadı.[41]

Kardeşlerini Savaş Meydanına Göndermesi

Hz. Abbas (a.s) Beni Haşim ve başkalarının şehadetini görünce kardeşleri Abdullah, Cafer ve Osman’ı yanına çağırır ve onlara şöyle buyurur: “Ey annemin çocukları! Öncü olunuz ve sizin Allah ve Resulünün (s.a.a) yolunda fedakârlığınıza şahit olayım.” Bunun üzerine kardeşleri hemen savaş meydanına koşar ve bir-bir Hz. Abbas’ın (a.s) gözleri önünde şehit olurlar.[42]

Cesaret ve Yiğitlik Örneği

Üstad ‘‘Ferşçiyan’’ın Kerbela Alemdar’ı Tablosu

Hz. Ebu’l Fazl Abbas (a.s) düşmanın üç ünlü savaşçısı ile karşı karşıya gelir. Onlardan ilki “Marid b. Sudeyf”dir. Marid, Savaş meydanına gelir gelmez Hz. Abbas’a (a.s) mızrağıyla saldırır. Hz. Abbas mızrağının ucundan tutarak yuvarlar, mızrağı düşmanın elinden alır ve onu kendi mızrağı ile öldürür.[43]

İkinci kişi “Safvan b. Ebtah”dır. Bu kişi taş ve mızrak fırlatmakta büyük bir yeteneğe sahipti. O da birkaç hamle sonrası yaralanır, ancak Hz. Abbas (a.s) onu affederek ona yeni bir hayat bağışlar.

Üçüncü savaşçı kişi “Abdullah b. Ukbe Ganevi”dir. Hz. Abbas onun babasını tanıyordu ve ölmemesi için ona şöyle buyurur: “Sen bu savaşta benimle karşı karşıya gelmemen gerektiğini bilmiyor musun? Babamın babana yaptığı ihsan ve bağışlar nedeni ile benimle savaşmaktan vazgeç ve geri dön.” Ancak o kabul etmez. Kısa bir mücadelenin ardından yenilerek rezil bir şekilde savaş meydanından kaçarak uzaklaşır.[44]

Şehadeti

Hz. Abbas’ın (a.s) Kabr-i Şerifleri

Hz. Abbas’ın Kabri Şerifleri

Tarih yazarları Hz. Ebu’l Fazl Abbas’ın (a.s) şehadetini farklı şekillerde naklederler.

Harezmi bu konu hakkında şöyle demektedir: “O recez okuyarak savaş meydanına gitti ve düşmana saldırdı. Düşmanlardan bir grubunu öldürüp yaraladıktan sonra şehadete erdi. Sonra İmam Hüseyin (a.s) onu dizlerinin üzerine alarak şöyle buyurdu:

الآن انکسر ظهری و قلّت حیلتی ; “İşte şimdi belim kırıldı ve takatim azaldı.”[45]

İbn Nema ve İbn Tavus; susuzluk İmam Hüseyin’e (a.s) galebe çaldığında kardeşi Hz. Abbas (a.s) ile birlikte Fırat’a doğru ilerledi. Düşman aralarındaki irtibatı kesti ve Hz. Abbas (a.s) şehit oldu.[46] İbn Şehri Aşub ise şehadeti hakkında şöyle naklediyor:

“Hz. Abbas, sakka (su hizmetlisi) ve Kameri Beni Haşim ve İmam Hüseyin’in (a.s) sancaktarı idi. Kendisi diğer kardeşlerinden büyüktü. Su tedarik etmek için dışarı çıktı. Bu sırada düşmanlar ona saldırdı. Bir süre savaştıktan sonra yorulma belirtileri gözükmeye başladı. Bu esnada bir ağaç arkasında tuzak kurmuş olan Hekim b. Tufeyl, önce sağ koluna sonra sol koluna bir darbe vurdu.[47] O anda Hz. Abbas (a.s) şöyle bir recez okumaktaydı:

“Ey nefis! Kâfirlerden çekinme! Allah’ın büyük rahmetine ve Hz. Peygamberle (s.a.a) birlikte olmana müjdeler olsun. Bunlar zorbalıkla sol kolumu kestiler. Rabbim onları cehennem ateşine atsın.”

Sonra o melun, demirden koca bir direği kaldırmış, onun mübarek başına indirmiş ve bu şekilde şehadete ermiştir.[48]

Hz. Ebu’l Fazl Abbas (a.s), İmam Hüseyin’in (a.s) ashabından son şehit olan kişidir. Ondan sonra silahı olmayan Ebu Taliphanedanından çocuklar şehit olmuştur.[49] Hz. Ebu’l Fazl Abbas (a.s) şehit olurken yaşı daha 34'tü.[50]

Kaynakça

  1. Yukarı git Muhsin Emin, s. 429; Şeyh Abbas Kummi, Nefsu’l Mehmum, s. 285.
  2. Yukarı git İbn Nema Hilli, Mesiru’l Ehzan, s. 254; Mekatilu’t Talibin, s. 89.
  3. Yukarı git Umdetu’t Talib, s. 280.
  4. Yukarı git Meclisi, Biharu’l Envar, c. 101, s. 330.
  5. Yukarı git Ebu’l Ferecu’l İsfahani, Mekatilu’t Talibin, s. 890; İbn Nema Hilli, Mesiru’l Ehzan, s. 254.
  6. Yukarı git El-Abbas İbn Ali (a.s), s. 30.
  7. Yukarı git Batlu’l Alkame, c. 2, s. 108–109.
  8. Yukarı git Batlu’l Alkame, c. 2, s. 108–109.
  9. Yukarı git Muhsin Emin, A’yanu’ş Şia, c. 7, s. 429; et-Taberi, Muhammed b. Cerir, Tarihu’l Umem ve’l Müluk, (Tarihi Taberi), c. 5, s. 412–413; Ebu’l Ferecu’l İsfahani, Mekatilu’t Talibin, s. 117–118; Umdetu’t Talib, s. 280.
  10. Yukarı git Ebu’l Ferecu’l İsfahani, Mekatilu’t Talibin, s. 124.
  11. Yukarı git Umdetu’t Talib, s. 280.
  12. Yukarı git İbn Nema Hilli, Mesiru’l Ehzan, s. 254; Seyyid Muhsin Emin, A’yanu’ş Şia, c. 7, s. 429.
  13. Yukarı git Semeratu’l A’vad, c. 10, s. 105; Mevlüdü’l Abbas b. Ali (a.s), s. 62.
  14. Yukarı git Fersanu’l Hica’, c. 1, s. 190; Müstedreku’l Vesailu’ş Şia, c. 3, s. 815.
  15. Yukarı git Tercümet Cami Ahadisu’ş Şia, c. 26, s. 867.
  16. Yukarı git Kameri Beni Haşim, s. 19; Mevlüdü’l Abbas b. Ali (a.s), s. 60.
  17. Yukarı git Mevlüdü’l Abbas b. Ali (a.s), s. 60.
  18. Yukarı git Mevlüdü’l Abbas b. Ali (a.s), s. 63.
  19. Yukarı git Batlu’l Alkame, c. 2, s. 6.
  20. Yukarı git Vesiletu’d Darin, s. 269; Mevlüdü’l Abbas b. Ali (a.s), s. 64.
  21. Yukarı git Hairi Mazendarani, Maali’s Sıbteyn, c. 1, s. 437.
  22. Yukarı git El-Abbas İbn Ali (a.s), s. 103; Bircendi, Kibritu’l Ahmer, Tahran, İslami kitapfuruşi, k. 1377, s. 385.
  23. Yukarı git El-Buhari, s. 90.
  24. Yukarı git İbn Sufi Nisabe, s. 436.
  25. Yukarı git İbn Sufi Nisabe, s. 436; İbn Anbe, s. 328.
  26. Yukarı git İbn Anbe, s. 281.
  27. Yukarı git Ebu Nasır, Ser Silsiletu’l Aleviye, s. 90, İbn Anbe, s. 381 ve 282.
  28. Yukarı git Sepahsalari Aşk, s. 47.
  29. Yukarı git Kamilu’z Ziyaret, s. 786.
  30. Yukarı git Hisal, Şeyh Saduk, c. 1, s. 68.
  31. Yukarı git İbn Anbe, Umdetu’t Talib, s. 280; Emin, s. 430.
  32. Yukarı git Batlu’l Alkame, c. 2, s. 311.
  33. Yukarı git Kamilu’z Ziyaret, s. 786.
  34. Yukarı git İbn A’sem, El-Futuh, c. 5, s. 94; Hairi, Maali’s Sımteyn, c. 1, s. 433; Ebu Muhannef, Vakatu’t Taf, s. 2219 ve 220.
  35. Yukarı git Tarihi Taberi, c. 5, s. 412; Tezkiretu’l Havas, s. 152; A’yanu’ş Şia, c. 7, s. 430; Ebu’l Ferecu’l İsfahani, Mekatilu’t Talibin, s. 78; İbn A’sem, El-Futuh, c. 5, s. 92.
  36. Yukarı git El-İrşat, s. 335; İbn Şehri Aşub, Menakibu Al-i Ebu Talib, c. 4, s. 98; Biharu’l Envar, c. 44, s. 391; Tabersi, İ’lamu’l Vera, c. 1, s. 454 ve 455; Tarihi Taberi, c. 5, s. 416; A’yanu’ş Şia, c. 7, s. 430.
  37. Yukarı git Bahru’l Ulum, Maktelu’l Hüseyin (a.s), s. 414; Maali’s Sımteyn, c. 1, s. 433.
  38. Yukarı git Bahru’l Ulum, Maktelu’l Hüseyin (a.s), s. 414; Bircendi, Kibritu’l Ahmer, s. 386; Batlu’l Alkame, c. 1, s. 97.
  39. Yukarı git Şeyh Müfid, El-İrşat, s. 338; Meclisi, Biharu’l Envar, c. 45, s. 4; Tezkiretu’l Havas, c. 2, s. 161; Tabersi, İ’lamu’l Vera, c. 1, s. 457; el-Ahbaru’t-Tıval, s. 25.
  40. Yukarı git Tarihi Taberi, c. 5, s. 446; El-Kamil fi’t Tarih, c. 3, s. 293; A’yanu’ş Şia, c. 7, s. 430; Maali’s Sımteyn, c. 1, s. 443.
  41. Yukarı git Yenabiu’l Mevvedet, c. 2, s. 340; Mektelu Ebu Muhannef, s. 57; Batlu’l Alkame, c. 2, s. 357.
  42. Yukarı git Meclisi, Biharu’l Envar, c. 45, s. 38; Ebu’l Ferecu’l İsfahani, Mekatilu’t Talibin, s. 54, Tabersi, İ’lamu’l Vera, c. 1, s. 466; Müfid, el-İrşat, s. 348.
  43. Yukarı git Kibritu’l Ahmer, s. 387.
  44. Yukarı git Kibritu’l Ahmer, s. 387.
  45. Yukarı git El-Harezmî, Maktelu’l Hüseyin (a.s), c. 2, s. 34; Hadise Kerbela der maktel Mukrim, s. 262.
  46. Yukarı git Seyyid İbn Tavus, el-Luhuf, s. 117 ve 118; Hilli, Mesiru’l Ehzan, s. 257.
  47. Yukarı git Mukrim, Hadise Kerbela der maktel Mukrim, s. 262.
  48. Yukarı git İbn Şehri Aşub, Menakib Al-i Ebu Talib, c. 4, s. 108.
  49. Yukarı git Ebu Muhannef, Maktelu Ebu Muhannef, s. 180; Ebu’l Fereci İsfahani, Makatu’t Talibin, s. 89.
  50. Yukarı git İbn Anbe, Umdetu’t Talib fi ensabi Al-i Ebu Talib, s. 280; Tabersi, İ’lamu’l Ver abi-İ’lami’l Huda, c. 1, s. 395.

http://tr.wikishia.net/view/Hz._Abbas_(a.s)

http://tr.wikishia.net/view/Anasayfa