AhlolBayt News Agency (ABNA)

source : Wikishia
Pazar

2 Eylül 2018

17:23:39
907801

Kerbela Vakıasından önce İbn Ziyad’ın emri ile Kufe’de darağacına asılmış ve şehit olmuştur.

Ehlibeyt Haber Ajansı ABNA- Mîsem et-Temmâr el-Esedî Kûfî (Arapça: میثَم تمّار اَسَدی کوفی), İmam Ali’nin (a.s) seçkin ashabındandır. Kerbela Vakıasından önce İbn Ziyad’ın emri ile Kufe’de darağacına asılmış ve şehit olmuştur. Hayatı hakkında çok aydınlatıcı bilgiler bulunmamaktadır. Kûfe'de hurma sattığı, keramet sahibi olduğu ve gelecekte yaşanacak bazı olaylardan haber verdiği rivayet edilmiştir.

Nesebi

Dediklerine göre Meysem-i Temmar Acem (Araplar’ın Arap olmayanlara ve özellikle İranlılar’a verdikleri isim) asıllıdır. Günümüz yazarlarından bazıları, onun İranlı olduğunu belirtmişlerdir;[1] ancak Beni Esed kabilesinden bir kadının kölesi olduğu için bu kabileye müntesiptir.[2] Hz. Ali (a.s) Meysem’i kadından satın almış ve azat etmiştir. Hz. Ali (a.s) Meysem’e adını sorunca “Salim” der. Sonra Hz. Ali (a.s): “Allah Resulü (s.a.a) Acem diyarında babanın senin adını “Meysem” koyduğunu bana haber vermiştir” der. Meysem: “Allah Resulü ve Müminlerin Emiri doğru buyuruyorlar. Allah adına yemin ederim ki Acem diyarında benim adım öyleydi.” Bunun üzerine Hz. Ali(s.a): “Salim ismini bırak, Resulullah’ın (s.a.a) seni andığı önceki adına dön” diye buyurur. Böylelikle Salim, Meysem adını alır ve künyesi Ebu Salim olur. Bir başka künyesi ise Ebu Salih’tir.[3]

Mesleği

Meysem Kûfe pazarında hurma sattığından kendisine Temmâr (hurmacı) lakabını vermişlerdir.[4] Bir başka rivayete göre Darül-rızk denilen yerde kavun satarmış.[5]

Meysem’in İmamların Ashabı Arasındaki Yeri

Meysem’i Hz. Ali, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’in (a.s) ashabından saymışlardır,[6] ancak Hz. Ali’nin (a.s) öğrencisi olduğu için daha çok Hz. Ali (a.s) ile anılmıştır.[7] Meysem, Peygamber Ehlibeytine (a.s) oldukça düşkünlüğü ile tanınırdı.[8] Onlarda Karşılıklı olarak Meysem’e has ilgi duyarlardı. Peygamber Efendimizin eşi Ümmü Seleme’nin dediğine göre, Peygamber Efendimiz (s.a.a), Meysem’i her zaman iyilikle anmış ve onun hakkında Hz. Ali’ye (a.s) tavsiyelerde bulunmuştur.[9] Meysem, Hz. Ali’nin (a.s) has ilgisine sahipti ve ondan dersler almış ve aralarında çok sayıda söyleşiler olmuştur.[10] Meysem, kaynakların yazdığına göre Hz. Ali’den (a.s) çok sayıda ilim ve sırlar öğrenmiştir. Hz. Ali (a.s) ona gaybi ilimleri de öğretmiş[11]ve onu denenmiş müminler kategorisine sokarak[12] Hz. Resulullah (s.a.a) ve Ehlibeytin yüce makamını idrak edecek mevkiye çıkarmıştır.[13]

Meysem-i Temmar’ın İlmi

Meysem, Muaviye’nin ölümünü önceden bilmiş[14] ve İmam Hüseyin’in (a.s) şehadet haberini de Cuble adında Mekkeli bir kadına haber vermiştir.[15] Meysem ayrıca kendi taifesinin elebaşı tarafından tutuklanacağını, İbn Ziyad’ın[16] emri ile şehit edileceğini ve Muhtâr b. Ebî Ubeyd b. Mes‘ûd es-Sekafî’nin hapisten çıkacağını da önceden haber vermiştir.[17]

Meysem-i Temmar’da bulunan bu özellikler, onu İmam Ali’nin (a.s) seçkin yâranlarından,[18] havarilerinden ve değerli ashabından saymalarına neden olmuştur.[19] Nitekim bazı kayıtlarda Meysem-i Temmar, “Şortetu’l Hamis”ten sayılmıştır. Bu grup, Hz. Ali (a.s) ile savaşlarda son nefeslerine kadar Hz. Ali’ye (a.s) destek vereceklerine dair antlaşmışlardı.[20]

İmamla Tanıştıkları Dönem

Meysem’in Hz. Ali’nin (a.s) hükûmet dönemindeki savaşlarında yer aldığına dair bir rivayet yoktur. Bundan da Meysem’in Hz. Ali (a.s) ile son dönemlerde tanıştığı ihtimali doğmaktadır. Meysem’den nakledilen rivayetlerde de İmam Ali’nin (a.s) hükûmetinin son dönemleri geçmiştir. Örneğin Muvaiye’nin adamlarının “Hit” ve “Ambar” bölgelerine saldırdıkları ve orada bir grup kadın ve çocukları öldürdükleri rivayetleri geçmiştir.[21]

Muaviye, Hz. Ali (a.s) ve yâranlarına sövdüğü ve sebbettiğinde Meysem’e de hakaret etmiş ve küfretmiştir.[22] İmam Ali’den (a.s) sonra Meysem, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’in (a.s) vefalı yâranlarından olmuştur.[23] İmam Hüseyin (a.s) Meysem’e has ilgi duymakta ve onu iyilikle anmaktaydı.[24] Hicretin 60. yılında İmam Hüseyin’in (a.s) kıyamından hemen önce Meysem, umre yapmak için Mekke’nin yolunu tutar. İmamı göremeyince İmamı bulmak için Ümmü Seleme’yi arar ve ondan İmamın durumu hakkında bilgi alır. Meysem, Ümmü Seleme annemizin yanından ayrılmadan önce İmama selamlarını iletmesini ve onunla Allah katında buluşacaklarını söylemesini ister.[25]

İmamın Meysem’in Şehadetinden Haberdar Olması

İmam Ali (a.s) Meysem’in nasıl şehit edileceğini, katilinin kim olduğunu ve hangi hurma ağacına asılacağını haber vermiş ve ona Ubeydullah b. Ziyad’ın (Kufe valisi) yaptıklarına karşı direnmesi karşılığında kıyamette kendisine İmamın yanında layık bir makam verileceğinin müjdesini vermiştir. Dediklerine göre Meysem, o ağacın yanında namaz kılar ve onunla konuşurdu.[26]Meysem, İmam Ali’den duyduğu şehadet haberini başkalarına da söylemiştir.[27] Örneğin bir rivayete göre o ve Habip İbn Mezahir bir topluluk içinde nasıl şehit olacaklarını söylemiş, ancak orada olanlar onları alaya almış ve dalga geçmişlerdir.[28]

Meysem’in Tutuklanması ve Katledilmesi

Birinci Rivayet

Meysem’in tutuklanması ve şehadeti hakkında iki rivayet bulunmaktadır. Birinci rivayette İbn Ziyad, Yezid b. Muaviye’nin emri ile –Ehlibeytin ciddi taraftarlarından olduğunu biliyordu- Meysem’i tutuklatarak darağacına astırır.[29]
Meysem, umre dönüşü, Mekke’den Kufe’ye dönerken yolda İbn Ziyad’ın adamları tarafından tutuklanır. Zindanda Muhtar Sakafi ile karşılaşır ve ona yakında zindandan çıkacağı haberini verir. İbn Ziyad, Ureyfi’den (kavmin lideri) Meysem’i ona teslim etmesini aksi takdirde onu öldüreceğini söyler. Anlaşıldığı kadarıyla İbn Ziyad süvari birliğinden yüz kişiyi onunla birlikte gönderir ve Meysem’i Kadisiye’de (Kufe’ye on beş kilometre mesafede) tutuklatır ve Kufe’ye götürerek darağacına astırır.[30]

İkinci Rivayet

İkinci rivayete göre, Meysem bir grup pazarcının isteği üzerine, Kufe Pazar müdürünü şikayet etmek için pazarcılarla birlikte İbn Ziyad’ın yanına gider ve ondan Pazar müdürünü görevden almalarını ister. Meysem orada çok baliğ bir konuşma yapar. Ubeydullah İbn Ziyad tarafından Kufe emîri olan Amr bin Hureys ki kendisi Osman taraftarı ve Ehlibeyt düşmanlığı ile bilinirdi, o da orada hazır bulunmaktaydı. Meysem’i yalancı ve yalancıların dostu olarak tanır, ancak Meysem kendisinin doğru sözlü ve doğru sözlülerin (Hz. Ali ve Ehlibeyt) dostu olarak tanıtır. İbn Ziyad, Meysem’den Hz. Ali’den usanıp bıktığını ve uzak olduğunu belirtmesini, ona küfürler etmesini ve onun yerine Osman’ın (ki kendisi de Emevilerdendir) dostu olduğunu ve onu iyilikle anmasını ister. İbn Ziyad, Meysem’in dediklerini yapmaması durumunda kol ve bacaklarını keseceğini ve darağacına asacağı tehdidinde bulunur. Ancak Meysem, takiye yapabileceği yerde şehadeti seçer ve Hz. Ali’nin (a.s) İbn Ziyad’ın o şekilde yapacağını ve dilinin kesileceğini söylediğini söyler. İbn Ziyad kendince bu gaybi haberi yalan çıkarmak için Meysem’in yalnızca el ve ayaklarının kesilmesini ve Amr b. Hureys’in evinin yanında darağacına asılmasını emreder.

Meysem’in Dilinin Kesilmesi

Meysem darağacında yüksek sesle insanlardan toplanmalarını ve Hz. Ali’den (a.s) duyduğu gizemli hadisleri dinlemelerini ister. Daha sonra Emevilerin fitnelerini ve Haşimoğlullarının faziletlerini anlatır. Amr b. Hureys, Meysem’in insanları etkilediğini ve bir çok şeyi ifşa ettiğini görünce, hemen İbn Ziyad’ın yanına gider ve durumu ona anlatır. İbn Ziyad, rezil ve rüsva olacağı korkusundan Meysem’in ağzına gem ve dizgin vurulmasını emreder. Denildiğine göre Meysem İslam’da ağzına dizgin vurulan ilk kişidir.[31]

Başka bir rivayete göre Amr b. Hureys –ki insanların Meysem’in sözünden etkilenerek hükûmete karşı isyan edeceklerinden korkmaktaydı- İbn Ziyad’dan Meysem’in dilinin kesilme emrini vermesini ister. İbn Ziyad kabul eder ve korumalarından birini bu iş için gönderir. Meysem, İbn Ziyad’ın Hz. Ali’nin (a.s) onun hakkında buyurmuş olduğu el ve ayaklarının kesileceği ve sonra dilinin kesilerek darağacına asılacağına dair öngörüsünü yalanlayamadığını orada herkese haykırır ve dili kesildikten sonra şehit olur.[32]

Şehadeti

Nakledilen bir rivayete göre Meysem, üç gün darağacında asılı kaldıktan sonra hançerle karnına aldığı darbeyle ağır yaralanır. Meysem tekbir getirir ve aynı gün ağzından ve burnundan kanlar akar ve şehit olur.[33] Yazılanlara göre Emevilerin aleyhine ve Haşimoğullarının lehine konuştuktan bir gün sonra ağzına dizgin vurulmuş, ağzından ve burnundan kanlar akmış ve üçüncü gün aldığı hançer yaraları ile şehit olmuştur. Meysem, hicretin 60. Yılında Zilhicce ayında İmam Hüseyin’in Irak’a girişinden on gün önce gerçekleşmiştir.[34] İbn Ziyad, Şehit Meysem-i Temmar’ın defnedilmesine karşı çıkmış, ancak hurma satıcılarından birkaçı gece vakti Şehit Meysem’in naaşını darağacından alarak Murat kabilesine ait topraklarda bir su çukurunda toprağa vermişlerdir.[35]

Meysem-i Temmar'ın Türbesinden Bir Kesit

Eserleri

Tefsir

Meysem’in kitap ve telifleri bulunmaktadır. Eserlerinden birisi Müminlerin Emîri Hz. Ali’den (a.s) öğrenerek yazdığı tefsirdir.[36] Meysem’den nakledilen bir rivayete göre Abdullah b. Abbas’a hitaben, Meysem Kur’an’ın tenzilini İmam Ali’nin (a.s) yanında öğrenmiş ve imam da ona tevilini öğretmiştir. Dolayısıyla Meysem, umreye gitmiş ve Abdullah b. Abbas’a tefsir hakkında öğrenmek istediği ne varsa kendisine sormasını ister. İbn Abbas öneriyi kabul eder, kağıt ve hokka istedikten sonra Meysem’in dediklerini yazar. Meysem, İbn Ziyad tarafından şehit edileceğini İbn Abbas’a söyler. İbn Abbas, Meysem’in bu sözü kehanetle söylediğini sanır ve yazdıklarını yırtmak ister. Bunun üzerine Meysem, onu bu işten sakındırır ve tefsiri korumasını ister. Dediklerinin doğru çıkmaması halinde onu yırtabileceğini söyler. İbn Abbas öneriyi kabul eder ve bir süre sonra Meysem’in söylediği her şey çıkar.[37]

Hadis

Anlaşıldığı kadarıyla şehit Meysem’in hadis alanında da bir kitabı bulunmaktadır. Oğlu ondan rivayetler nakletmiş ve naklettiği rivayetlerin bir kısmı kaynaklarda mevcuttur.[38] Meysem’in naklettiği hadislerden bazıları şu konuları içermektedir: Ehlibeyte (a.s) buğz (Kin beslemek, nefret etmek) ve sevgi, Kufe Mescidinin Beytu’l Mukaddes’ten daha üstün olduğu, münafık ve fasıkların Hz. Ali’ye (a.s) buğz ve kinleri ve Hz. Ali’nin (a.s) de onlara karşı buğzu, Muhsen birisinin zina ettiğinin dört kez ikrar edilmesi ve haddi, Hz. Ali’nin (a.s) genç bir Arap’ın katilini yakınlarına belirtmesi…[39]

Konuşmacılığı

Meysem hazır cevap,[40] cesur ve yetenekli bir hatipti. Kufe pazarcılarının temsilcisi unvanı ile İbn Ziyad’ın sarayında yaptığı konuşmada fesahat, belagat ve mantığı ile İbn Ziyad’ı hayretlere düşürmüştür.[41] Emevi hükümetine karşı beliğ hitabeleri onu hükümetin açık düşmanları sınıfına sokmuştu.

Çocukları

Salih, Şuayb, İmran ve Hamza Şehit Meysem-i Temmar’ın çocuklarıdır. Babalarından velayet ve Ehlibeyte dostluğu öğrenmişlerdir. Meysem’in çocukları da Şia İmamlarının (Ehlibeyt İmamları) ashap ve ravilerindendir.[42] Ali b. İsmail b. Şuayb b. Meysem, İmamiye Şia’sının en büyük mütekellimlerinden ve ilk kelam kitaplarını telif edenlerdendir.[43]

Meysem’in Türbesi

Şehit Meysem-i Temmar’ın (r.a) kabri şerifleri Kufe Mescidine birkaç yüz metre yakınlıkta Kufe’nin ana caddesi üzerindedir. Dördüncü yüzyılda İzdudavle Deylemi, Meysem için ihtişamlı bir kümbet yaptırmıştır. On üçüncü yüzyılda Necef-i Eşref’in büyük müçtehitlerinden Seyyid Ataullah Rumi (ö. 1321) Meysem için bir türbe ve büyük bir kubbe yaptırır ve yanında bir avlu tesis eder.[44] hicrî 1382’de tüm bina tahrip olur ve Hacı Muhammed Reşşad tarafından yeniden güzel ve görkemli bir türbe yaptırılır. Şehit Meysem-i Temmar’ın (r.a) kabri şeriflerinin üzerinde küçük bir zerih ve üstünde yeşil bir kubbe bulunmaktadır.

Kaynakça

  1. Yukarı git Dinin İhyasında İmamların Rolü, c. 1, s. 131.
  2. Yukarı git Keşşî, er-Ricâl, s. 9; Müfîd, el-İrşâd, c. 1, s. 323; Necâşî, er-Ricâl, s. 14; Tûsî, er-Ricâl, s. 81, 224, k. 1415.
  3. Yukarı git Keşşî, er-Ricâl, s. 9; Müfîd, el-İrşâd, c. 1, s. 323; Tabersî, İlâmü’l-verâ bi-alâmi’l-hüdâ', c. 1, s. 323; Kas Şâzân Kummî, el-Fezâil, s. 2-3, Meysem’in künyesini Ebû Cafer olarak yazmıştır.
  4. Yukarı git Bkz. İbn Şehrâşûb, Menâkıbü Âli Ebî Tâlib, c. 2, s. 329.
  5. Yukarı git Keşşî, er-Ricâl, s. 78.
  6. Yukarı git Tûsî, er-Ricâl, 1415, s. 81, 96, 105; Ebü'l-Kasım el-Mûsevî el-Hûî, Mu'cemü ricâli'l-hadîs, c. 20, s. 103.
  7. Yukarı git Müfîd, el-İhtisâs, s. 3.
  8. Yukarı git Keşşî, s. 78.
  9. Yukarı git İbn Hacer el-Askalânî, el-İsâbe fî temyîzi’s-sahâbe, c.5, s.1317
  10. Yukarı git Yakûbî, Târîhu’l-Ya'kûbî,, c. 2, s. 213 -214.
  11. Yukarı git Kas Şâzân Kummî, el-Fezâil, s. 103.
  12. Yukarı git İbn Ebü’l-Hadîd, Şerh-i Nehcü’l-Belâğa, c. 2, s. 291.
  13. Yukarı git Taberî, Beşaretü'l Mustafa (Mustafa'nın mucizeleri), s. 236- 237.
  14. Yukarı git Bkz. Keşşî, er-Ricâl, s. 80.
  15. Yukarı git İbn Bâbeveyh, Emâlî, s. 189 – 190.
  16. Yukarı git Bkz. Keşşî, er-Ricâl, s. 81- 82; Şerîf er-Radî, Hasâ'isü’l-e'imme, s. 54 – 55.
  17. Yukarı git Müfîd, el-İrşâd, c. 1, s. 324 – 325; İbn Ebü’l-Hadîd, Şerh-i Nehcü’l-Belâğa, c. 2, s. 293.
  18. Yukarı git İbn Nedîm, el-Fihrist, s. 223; Tûsî, el-Fihrist, 1417, s. 150.
  19. Yukarı git Keşşî, er-Ricâl, s. 9; Müfîd, el-İhtisâs, s. 3; Âgâ Büzürg-i Tahrânî, c. 2, s. 18, 164.
  20. Yukarı git Berki, el-Mehâsin 1342; s. 3- 4; Müfîd, ihtisâs, s. 2 – 3.
  21. Yukarı git Bkz. el- Hasîbî, el-Hidâyetü'l-Kübrâ, s. 125; Deylemî, İrşâdü'l-kulûb, s. 272–273.
  22. Yukarı git İbn Tâvûs, s. 51- 52.
  23. Yukarı git Tûsî, Ricâl, 1415, s. 64- 105.
  24. Yukarı git Keşşî, Ricâl, s. 80.
  25. Yukarı git Keşşî, Ricâl s. 80 – 81; Müfîd, el-İrşâd, c. 1, s. 324; İbn Ebü’l-Hadîd, Şerh-i Nehcü’l-Belâğa, c. 2, s. 292; İbn Hacer el-Askalânî, el-İsâbe, c. 6, s. 317.
  26. Yukarı git Keşşî, Ricâl, s. 83 – 84; Müfîd, el-İrşâd, c. 1, s. 323–324; Fettal Nişaburî, Ravzatü'l Vâizin, c. 2, s. 288; İbn Ebü’l-Hadîd, Şerh-i Nehcü’l-Belâğa, c. 2, s. 291 – 292.
  27. Yukarı git Bkz. Keşşî, Ricâl, s. 81 – 84.
  28. Yukarı git Bkz. Keşşî, Ricâl, s. 81 – 84.
  29. Yukarı git Müfîd, el-İrşâd, c. 1, s. 324 – 325.
  30. Yukarı git Huseybi, el-Hidayetu'l-Kubra, s. 133; Keşşî, Ricâl, s. 82–84; Şerîf er-Radî, Hasâisu'l-Eimme, s. 54 – 55.
  31. Yukarı git Kuleynî, el-Kâfî, c. 2, s. 220; Keşşî, Ricâl, s. 84–87; Şerîf er-Radî, Hasâisu'l-Eimme, s. 55; Müfîd, el-İrşâd, c. 1, s. 304, 324, 356; Fettal Nişaburî, Ravzatü'l Vâizin, c. 2, s. 288 -289.
  32. Yukarı git Keşşî, Ricâl, s. 87.
  33. Yukarı git Keşşî, Ricâl, s. 78 – 81; Müfîd, el-İrşâd, c. 1, s. 325; İbn Ebü’l-Hadîd, Şerh-i Nehcü’l-Belâğa, c. 2, s. 293–294.
  34. Yukarı git Müfîd, el-İrşâd, c. 1, s. 325; Tabersî, İ'lâmu'l-Verâ bi-A'lâmi'l-Hüdâ, c. 1, s. 343.
  35. Yukarı git Keşşî, Ricâl, s. 83.
  36. Yukarı git Âgâ Büzürg-i Tahrânî, c. 4, s. 317.
  37. Yukarı git Keşşî, Ricâl, s. 81.
  38. Yukarı git Bkz. Tûsî, el-Emâlî, 1414, s. 148; A.Ekber Gaffârî, el-Küleynî ve el-Kâfî s. 28.
  39. Yukarı git Berki,el-Mehâsin, 1330, s. 309–310; Sakafî, el-Garat, c. 2, s. 413- 415; Tûsî, el-Emâlî, 1414, s. 148, 246, 405, 406; Şâzân el-Kummî el-Fedâil, s. 3 -5.
  40. Yukarı git Bkz. Müfid, c. 1, s. 324.
  41. Yukarı git Keşşi, s. 86.
  42. Yukarı git Bkz. Keşşi, s. 80; Tusi, 1415, s. 118, 138, 149, 157, 160, 162, 224, 225; Kuleyni, c. 3, s. 132 – 133, c. 7, s. 186, 187, 383, c. 8, s. 200; Muvahhit Ebtahi, s. 208 – 212.
  43. Yukarı git Bkz. İbn Nedim, s. 223; Tusi, 1417, s. 150; Zehebi, Havadis, h. 210 – 211, s. 316.
  44. Yukarı git Dairetu’l Maarif Teşeyyü, c. 1, s. 112.

http://tr.wikishia.net/view/Meysem-i_Tammar