AhlolBayt News Agency (ABNA)

Aynı gün yine Şimr, Hz. Abbas ve kardeşleri için amanname (af fermanı) getirir, ancak Hz. Abbas (a.s) amannameyi (af fermanı) kabul etmez.

Ehlibeyt Haber Ajansı ABNA- Tasua (Arapça: تاسوعا), Muharrem ayının 9. Günüdür ve buradaki maksat Kerbela vakıasındaki Tasua günüdür. Hicretin 61. Yılında böyle bir günde ŞimrUbeydullah bin Ziyad’dan bir mektupla Kerbela’ya varır. Ubeydullah, mektupta Ömer bin Sa’d’dan İmam Hüseyin’e (a.s) karşı daha ciddi bir şekilde mücadele etmesini yoksa komutanlık görevini Şimr’e devretmesini ister. Ömer bin Sa’d, komutanlık görevini Şimr’e vermez ve kendisi İmam Hüseyin’le savaşmak için hazırlıklara başlar. Saldırının yapılacağı günün ikindi vakti, İmam Hüseyin (a.s) kardeşi Hz. Abbas’ı (a.s) onlara göndererek geceyi geçirmelerine izin vermelerini ister.

Aynı gün yine Şimr, Hz. Abbas ve kardeşleri için amanname (af fermanı) getirir, ancak Hz. Abbas (a.s) amannameyi (af fermanı) kabul etmez. Dolayısıyla bugün Şialar için kayda değer bir dini öneme sahiptir. Şialar, Tasua gününü Hz. Abbas’ın günü olarak anmakta ve Aşura günü kadar önem vermekte ve o günde Hz. Abbas’ın faziletlerini anarak matem tutmaktadırlar.

Tasua’nın Anlamı

Muharrem ayının dokuzuncu gününe “Tasua” denmektedir. Tasua, “tis’a” kökünden, dokuz ve dokuzuncu anlamlarına gelmektedir, ancak bugünün önemi Kerbela vakıasında bugünde yaşanan acı olaylardan kaynaklanmaktadır.

Tasua Günü Olayları

Tasua günü, İmam Hüseyin (a.s) ve yârenlerinin geçirdiği ve Aşura gününebağladığı son gecedir.

Şimr’in Kerbela’ya Gelişi

Muharrem ayının dokuzuncu günü öğleden önce Şimr bin Zil Cevşen, dört bin kişilik bir ordu ile Kerbela’ya varır.[1] Şimr, yanında Ubeydullah bin Ziyad’ın Ömer bin Sa'd’a yazdığı bir mektup getirir. Mektupta İmam Hüseyin’in (a.s) biat etmesi için onu zorlamasını ya da onunla savaşmasını ister.

İbn Ziyad, yine mektubunda Ömer bin Sa'd’ı tehdit ederek emrine karşı gelmesi durumunda komutanlık görevinden ayrılmasını ve yerini Şimr’e bırakmasını ister.[2]

İbn Sa'd, mektubu okuyarak Şimr’e şöyle der: “Ordu komutanlık görevini sana bırakmayacağım, sende böyle bir liyakat görmüyorum. Kendim bu işi sona erdireceğim. Sen piyade birliklerinin komutanı ol.”[3]

Ümmü’l Benin'in Çocukları İçin Amanname

Şimr, Ubeydullah’tan Ömer bin Sa'd’a yazdığı mektubu alırken Abdullah b. Ebu Muhill b. Hizam el-Kilabî ile birlikte (Ümmü’l Benin’in kardeşinin oğlu) kız kardeşlerinin çocukları için –Hz. Abbas, Abdullah, Cafer ve Osman- amanname istedi. Ubeydullah öneriyi kabul edip onlara amanname verdi.[4]

Abdullah b. Ebu Muhill b. Hizam el-Kilabî, amannameyi Kuzman adındaki kölesi ile birlikte Ümmü'l-Benin'in çocuklarına gönderdi. Kuzman Kerbela’ya gider gitmez ileri çıktı ve onları çağırarak şöyle dedi: “Bu amannameyi dayınız Abdullah b. Ebu Muhill gönderdi.” Ümmü'l Benin'nin gençleri dediler ki: “Dayımıza selâm söyle ve de ki: Bizim onun amannamesine ihtiyacımız yoktur.”[5]

Başka bir rivayette ise amannameyi bizzat Şimr’in okuduğu nakledilmiştir.[6] Şimr gelerek İmam Hüseyin'in (a.s) ashabının karşısında durup şöyle bağırmaya başladı: “Bacımın oğulları neredesiniz?”

Hz. Abbas (a.s) ve kardeşleri Hz. Ebu Abdullah Hüseyin’in (a.s) yanında idiler. Şimr’e cevap vermediler. İmam Hüseyin (a.s) Hz. Abbas’a şöyle buyurdu: “Her ne kadar fasık da olsa ona cevap ver, ayrıca o senin dayılarındandır.” Hz. Abbas, Abdullah, Cafer ve Osman dışarı çıkarak şöyle dediler: “Ne istiyorsun?” Şimr şöyle dedi: “Ey benim kız kardeşimin çocukları! Sizler için amanname getirdim, sizler güvendesiniz, sizler için Ubeydullah’tan amanname aldım.” Ancak Hz. Abbas ve kardeşleri hep birden şöyle cevap verdiler: “Allah sana ve amannamene lanet etsin. Acaba bize aman veriyor, ama Peygamberin evlalarını amansız mı bırakıyorsun?!” ve Abbas (a.s) şöyle seslendi: “Ey elleri kesilesice! ne kadar da kötü bir amanname getirmişsin! Ey Allah’ın düşmanı! Acaba sen, kardeşimi, efendimi ve Fatıma’nın oğlunu bırakıp lanet olunmuşların ve lanet edilmişlerin evlatlarının fermanı altına mı girmemizi istiyorsun?”[7] Şimr, sinirli bir şekilde düşman ordularına doğru döndü.

Amannamenin reddedilmesinin ardından, Ömer bin Sa'd’ın ordusuna savaşmak için hazırlanmaları emri verildi. Muharrem ayının dokuzunda sabah saatlerinde süvariler atlarına binerek İmam Hüseyin (a.s) ve ashabına karşı savaşmak için harekete geçtiler.[8]

Savaş İçin Hazırlık

Muharrem ayının dokuzunda Ömer bin Sa'd’ın ordusu, Kerbela sahrasındaki hareketliliğini arttırmış ve İmam Hüseyin’le artık savaşmak için son hazırlıklarını yapmışlardı. Ömer bin Sa'd ordusuna şöyle seslendi: “Ey Allah'ın orduları! Atlarınıza binin, size cenneti müjdeliyorum!” Bunun üzerine Kufeliler atlarına binerek İmam Hüseyin (a.s) ve yârenlerine karşı saldırıya geçtiler.[9]

Düşman ordularının sesleri her yeri almaya başladı. İmam Hüseyin (a.s) çadırların önünde oturmuş ve kılıcına dayanmıştı. Kardeşi Hz. Zeynep, İbn Sa'd'ın ordusunun sesini duyunca kardeşine yaklaştı ve şöyle dedi: “Kardeşim! Seslerin yaklaştığını duyuyor musun?”

İmam Hüseyin (a.s) başını kaldırdı ve şöyle buyurdu: “Allah Resulü'nü (s.a.a) rüyamda gördüm. Bana şöyle buyuruyordu: "Sen kısa bir süre sonra yanıma geliyorsun.” İmam Hüseyin (a.s) yerinden kalktı ve şöyle buyurdu: “Ey Abbas! Canım sana feda olsun, kardeşim; kalk atına bin ve onlarla görüşmeye git. Ne istediklerini ve neden harekete geçtiklerini sor.”

Hz. Abbas, aralarında Züheyr b. Kayn ve Habib b. Mezahir'in de bulunduğu yirmi atlıyla birlikte onları karşılamaya gitti. "Ne oldu? Ne istiyorsunuz?" diye sorduklarında: “Bize, İbn Ziyad’ın emri altına girerek biat etmeniz aksi takdirde sizlerle savaşmamız emredildi”, dediler.

Bunun üzerine Hz. Abbas (a.s), “O hâlde acele etmeyin ve Eba Abdullah'ın yanına gidip sizin söylediklerinizi ona ulaştırmama müsaade edin”, dedi. Onlar da kabul ederek İmam Hüseyin’in (a.s) cevabını beklemeye başladılar.[10] Hz. Abbas geri dönerek İmam Hüseyin'in (a.s) yanına gitti.

Hz. Abbas b. Ali, Ömer b. Sa'd'ın önerisini İmam Hüseyin'e (a.s) ilettiğinde, İmam Hüseyin (a.s) şöyle buyurdu: “Onların yanına dön; eğer yapabilirsen, onları yarın sabaha kadar ikna et. Bizler de bu geceyi ibadetle geçirelim. Allah ile münacat edelim, niyazda bulunalım ve namaz kılalım. Allah biliyor ki ben namaz kılmayı, kitabını okumayı, dua ve istiğfar etmeyi çok seviyorum.”[11]

Bu sırada Züheyr b. Kayn ve Habib b. Mezahir gibi Hz. Abbas'la birlikte olanlar orada kalarak Ömer b. Sa'd'ın ordusuna nasihatlerde bulundular ve onların daha çok ilerlemesine izin vermediler.[12]

Bunun üzerine Hz. Abbas b. Ali (a.s) yerinden kalkarak hızla düşman ordularının yanına gitti. Onlara İmam Hüseyin’in (aleyhi selam) mesajını ileterek geceyi geçirmelerine izin vermelerini ister. Bunun üzerine Ömer bin Sa'd, İmam Hüseyin’in önerisini kabul eder ve onlara bir gece daha süre verir.[13] O gün İmam Hüseyin ve ashabının çadırları düşman ordusu tarafından muhasara altına alınarak kuşatıldı.

İmam Cafer Sadık’tan Bir Rivayet

İmam Cafer Sadık (aleyhi selam) bir hadisinde o gün yaşananları şöyle anlatmıştır: “Tasua günü, Hüseyin (a.s) ve ashabının Kerbela’da kuşatma altına alındığı gündür. Şam ordusu onların etrafını sarmıştı. İbn Ziyad ve Ömer bin Sa'd, böylesine bir ordunun hazırlanmasından dolayı mutluydular ve o gün Hüseyin (a.s) ve yârenlerini çaresiz görmekte ve artık onlara bir yardımın ulaşmayacağını ve Iraklıların[14] da onlara destek vermeyeceklerinden emin olmuşlardı.”[15]

Tasua Gününün Şiaların Yanındaki Önemi

Bugünde yaşanan önemli olaylardan dolayı Tasua günü, Şiaların yanında kayda değer bir öneme sahiptir. Şialar, Tasua gününü Hz. Abbas’ın günü olarak anmakta, Aşura günü kadar önem vermekte ve o günde Hz. Abbas’ın faziletlerini anarak matem tutmaktadırlar.

İran ve Şiaların yaşadığı bazı İslam ülkelerinde Tasua günü de Aşura günü gibi resmi tatildir. Bugünde de Aşura günü gibi halkın yoğun katılımı ile matem ve ağıt programları düzenlenmektedir.

Ayrıca Bakınız

Kaynakça

  1. Yukarı git El-Kûfi, İbn E’sem, el-Futuh, c. 5, s. 94; İbn Şehri Aşub, Menakibu Al-i Ebu Talib, c. 4, s. 98.
  2. Yukarı git İbn Sa'd, et-Tabakatu’l Kubra, hamise, 1, s. 466; El-Kûfi, İbn E’sem, el-Futuh, c. 5, s. 94; İbn Şehri Aşub, Menakibu Al-i Ebu Talib, c. 4, s. 98. Taberi, Muhammed bin Cerir, Tarihu’l Umem ve’l Muluk, c. 5, s. 414 – 415; Şeyh Mufid, el-İrşat, c. 2, s. 88; Meskuviye, Ebu Ali, Ticaretu’l İmam, c. 2, s. 72 – 73; İbn Esir, Ali b. Ebu’l Kerme, el-Kamil fi’t Tarih, c. 4, s. 55.
  3. Yukarı git Belazuri, Ahmed bin Yahya, Ensabu’l Eşraf, s. 183; Taberi, Muhammed bin Cerir, Tarihu’l Umem ve’l Muluk, c. 5, s. 415; Şeyh Mufid, el-İrşat, c. 2, s. 89; Meskuviye, Ebu Ali, Ticaretu’l İmam, c. 2, s. 73; İbn Esir, Ali b. Ebu’l Kerme, el-Kamil fi’t Tarih, c. 4, s. 56; Tabersi, İ’lamu’l Ver abi-İ’lamu’l Huda, c. 1, s. 454.
  4. Yukarı git Taberi, Muhammed bin Cerir, Tarihu’l Umem ve’l Muluk, c. 5, s. 415; el-Harezmî, el-Muvaffak bin Ahmed, Maktelu’l Hüseyin (a.s), s. 246; İbn Esir, Ali b. Ebu’l Kerme, el-Kamil fi’t Tarih, c. 4, s. 56.
  5. Yukarı git Taberi, Muhammed bin Cerir, Tarihu’l Umem ve’l Muluk, c. 5, s. 415; El-Kûfi, İbn E’sem, el-Futuh, c. 5, s. 93- 94; el-Harezmî, el-Muvaffak bin Ahmed, Maktelu’l Hüseyin (a.s), s. 246; İbn Esir, Ali b. Ebu’l Kerme, el-Kamil fi’t Tarih, c. 4, s. 56.
  6. Yukarı git Hasani, İbn Enbe, Umdetu’t Talib fi Ensabu Al-i Ebu Talib, s. 327; el-Harezmî, el-Muvaffak bin Ahmed, Maktelu’l Hüseyin (a.s), s. 246.
  7. Yukarı git Belazuri, Ahmed bin Yahya, Ensabu’l Eşraf, s. 184; Taberi, Muhammed bin Cerir, Tarihu’l Umem ve’l Muluk, c. 5, s. 416; Şeyh Mufid, el-İrşat, c. 2, s. 89; el-Harezmî, el-Muvaffak bin Ahmed, Maktelu’l Hüseyin (a.s), s. 246; İbn Esir, Ali b. Ebu’l Kerme, el-Kamil fi’t Tarih, c. 4, s. 56.
  8. Yukarı git Belazuri, Ahmed bin Yahya, Ensabu’l Eşraf, s. 184; Taberi, Muhammed bin Cerir, Tarihu’l Umem ve’l Muluk, c. 5, s. 416; Şeyh Mufid, el-İrşat, c. 2, s. 89; el-Harezmî, el-Muvaffak bin Ahmed, Maktelu’l Hüseyin (a.s), s. 249; Tabersi, İ’lamu’l Ver abi-İ’lamu’l Huda, c. 4, s. 454.
  9. Yukarı git Belazuri, Ahmed bin Yahya, Ensabu’l Eşraf, s. 184; Taberi, Muhammed bin Cerir, Tarihu’l Umem ve’l Muluk, c. 5, s. 416; Şeyh Mufid, el-İrşat, c. 2, s. 89; el-Harezmî, el-Muvaffak bin Ahmed, Maktelu’l Hüseyin (a.s), s. 249; Tabersi, İ’lamu’l Ver abi-İ’lamu’l Huda, c. 4, s. 454.
  10. Yukarı git Belazuri, Ahmed bin Yahya, Ensabu’l Eşraf, s. 184 -185; Taberi, Muhammed bin Cerir, Tarihu’l Umem ve’l Muluk, c. 5, s. 416 – 418; El-Kûfi, İbn E’sem, el-Futuh, c. 5, s. 97 – 98; Şeyh Mufid, el-İrşat, c. 2, s. 90; el-Harezmî, el-Muvaffak bin Ahmed, Maktelu’l Hüseyin (a.s), s. 249- 250; Meskuviye, Ebu Ali, Ticaretu’l İmam, 73 – 74.
  11. Yukarı git Taberi, Muhammed bin Cerir, Tarihu’l Umem ve’l Muluk, c. 5, s. 417; El-Kûfi, İbn E’sem, el-Futuh, c. 5, s. 97 – 98; Şeyh Mufid, el-İrşat, c. 2, s. 91; İbn Esir, Ali b. Ebu’l Kerme, el-Kamil fi’t Tarih, c. 4, s. 57.
  12. Yukarı git Taberi, Muhammed bin Cerir, Tarihu’l Umem ve’l Muluk, c. 5, s. 416 – 417; El-Kûfi, İbn E’sem, el-Futuh, c. 5, s. 98; el-Harezmî, el-Muvaffak bin Ahmed, Maktelu’l Hüseyin (a.s), s. 249- 250 ve az bir farklılıkla Belazuri, Ahmed bin Yahya, Ensabu’l Eşraf, s. 184.
  13. Yukarı git Taberi, Muhammed bin Cerir, Tarihu’l Umem ve’l Muluk, c. 5, s. 417; El-Kûfi, İbn E’sem, el-Futuh, c. 5, s. 98; İbn Esir, Ali b. Ebu’l Kerme, el-Kamil fi’t Tarih, c. 4, s. 57.
  14. Yukarı git Kuleyni, el-Kâfi, c. 4, s. 147; Meclisi, Muhammed Bakır, Biharu’l Envar, c. 45, s. 95; Amuli, Şeyh Hürr, Vesailu’ş Şia, c. 10, s. 460.
  15. Yukarı git Kuleyni, el-Kâfi, c. 4, s. 147; Meclisi, Muhammed Bakır, Biharu’l Envar, c. 45, s. 95; Amuli, Şeyh Hürr, Vesailu’ş Şia, c. 10, s. 460.

http://tr.wikishia.net/view/Tasua