Uluslararası Ehlibeyt (a.s)Haber Ajansı -ABNA- Son dönemdeki gelişmeler, bazı örgütlerin askeri hareket tarzında önemli bir dönüşüm yaşadığını ortaya koyuyor. Daha önce şehirlerde, kasabalarda ve kırsal bölgelerde doğrudan kontrol kurmaya yönelik operasyonlar yürüten yapılar, artık açık çatışmalardan çok, siyasi ve bürokratik mekanizmaların içine sızmayı hedef alıyor. Bu strateji, doğrudan toprak kaybı riskini azaltırken, uzun vadede devletin karar alma mekanizmalarını etkilemeyi amaçlıyor.
Yerel ve bölgesel analistler, bu değişimin birkaç nedeni olduğunu belirtiyor. Askeri baskının artması, uluslararası izolasyon, halk içindeki desteğin bölünmesi ve doğrudan kontrol bölgelerinin yüksek maliyeti, örgütlerin açık savaş yerine “gizli etki” yolunu seçmesine neden oldu. Bu doğrultuda, örgütlerin özellikle güvenlik birimleri, yargı, yerel yönetimler ve kamu kurumlarında görev yapan kişilere baskı kurduğu, bazılarında ise doğrudan ajanlık yapılan kayıtlar ortaya çıktı.
Bu tür sızma faaliyetleri, özellikle devletin iç güvenlik politikalarını, istihbarat akışını ve hukuki süreçleri doğrudan etkiliyor. Bazı bölgelerde, örgütlerin mahkeme kararlarını manipüle ettiği, operasyon planlarının önceden bildirildiği, hatta bazı yüksek rütbeli yetkililerin örgüte bilgi aktardığı yönünde iddialar artıyor. Bu durum, hem devletin güvenilirliğini hem de halkın devlet kurumlarına olan güvenini ciddi ölçüde zayıflatıyor.
Ancak bu strateji, örgütlerin halk içindeki imajını da zorluyor. Bazı direniş yanlısı çevreler, “silahla değil, devletin içindeki ajanlıkla mücadele” edilmesinin, direnişin halka dayalı karakterini zayıflattığını, bunun yerine “gölge oyunlarına” dönüştüğünü eleştiriyor. Aynı zamanda, bu tür sızma faaliyetlerinin, bölgede daha derin bir siyasi bölünme ve güven bunalımına yol açabileceği uyarısı yapılıyor.
Analizler, bu yeni stratejinin, örgütlerin doğrudan savaşmaktan çok, devletin içindeki çatlaklardan yararlanarak uzun vadeli bir “yumuşak direniş” inşa etmeye çalıştığını gösteriyor. Ancak bu yolun, hem örgütlerin hem de toplumun geleceği açısından hangi bedelleri beraberinde getireceği, hâlâ en büyük tartışma konusu olarak kalıyor.
yorumunuz