12 Nisan 2014 - 05:23
ABD’yle anlaşma ABD’de ayrışma

Seymour Hersh’in Suriye’deki kimyasal komployla ilgili yazdığı makalenin ve sonrasında açıkladığı ABD Senato İstihbarat Komisyonu raporunun ayrıntıları süreci anlamamız bakımından oldukça yararlı oldu.

Ehlibeyt (a.s) Haber Ajansı ABNA- O makale ve raporda hem “Suriye’de Obama-Erdoğan anlaşması” vardı, hem de Amerikan devlet aygıtındaki Suriye ayrışması...

Anlaşma 2012 başında

Seymour Hersh’in Erdoğan ile Obama arasında yapılan gizli anlaşmayı tüm çıplaklığıyla sergileyen şu sözlerini yeniden anımsayalım: “Raporun halka açık olmayan gizli bir ekinde, Erdoğan ve Obama arasında 2012 yılı başlarında imzalanan gizli bir anlaşmadan bahsediliyordu. Bu anlaşma ‘gizli hat’a dâhildi. Anlaşmaya göre, parasal kaynak Türkiye’den, Suudi Arabistan ve Katar’dan geliyordu. CIA ise MI6 desteği ile Kaddafi’nin Libya’daki cephaneliklerinden ele geçirdiği silahlardan sorumlu idi. (...) 2012’de oluşturulan ‘gizli hat’ Libya, Türkiye’nin güneyi ve Suriye üzerinden muhaliflere silah ve mühimmat akışında kullanılmıştı.”

Hersh’in ABD istihbarat raporundan aktardığı bu bilgiler kuşkusuz bizi şaşırtmadı. Zira dikkatli okurlarımızın da dün belirttiği gibi Ufuk Ötesi’nde “gizli hat”tın nasıl çalıştığını en somut şekliyle ortaya koymuştuk: Libya’dan İskenderun’a gelen Al Antisar gemisi dersek, eminim sizler de anımsayacaksınız...

Anlaşma Al Antisar’la uygulandı

Al Antisar’ı ilk defa 21 Ağustos 2012’de “İnsani yardım gemisiyle Libya’dan 24 militan getirdiler” başlığı ile duyurmuştuk.

19 Kasım 2012 tarihli Ufuk Ötesi’nde ise Al Antisar’ın sadece militanları değil, Suriye’ye sevk edilecek uçaksavar, RPG ve MANAD tipi füzeleri de getirdiğini yazmıştık. Ancak İskenderun açıklarında demirleyen Al Antisar’ın İHH alıcılı “tıbbi malzeme” görüntülü 400 tonluk yükü, bazı yetkililerin çıkardığı “yasal izin” problemi nedeniyle bir türlü boşaltılamamıştı.

Devreye, daha sonra üç diplomatla birlikte öldürülecek olan, yükün sahibi ABD’nin Bingazi Büyükelçisi Chris Stevens girmişti. Sonra 2 Eylül’de CIA Başkanı David Petraeus Türkiye’ye gelmiş ve Al Antisar’daki yük 6 Eylül’de “yasallık” kazanmıştı.

Konu, Chris Stevens’ın ölümü nedeniyle önce ABD Kongresi’ne geldi, ardından da TBMM’de soru önergesi oldu. Dönemin İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in verdiği bilgilere göre, Libya bandıralı gemi, 14 Ağustos’ta İskenderun Limanı demir sahasına demirlemiş, 29 Ağustos günü İskenderun Limanı’na yanaşıp Bingazi’den getirdiği 353 ton yükü, İHH Vakfı için boşaltmıştı. Geminin boş ve yolcusuz olarak 3 Eylül günü Türkiye’den ayrıldığını söyleyen Şahin, 24 Libyalının izni konusunda da topu Dışişleri Bakanlığı’na atmıştı.

Yani Al Antisar, Erdoğanile Obamaarasında 2012 yılı başında yapılan Suriye anlaşması nedeniyle İskenderun’a gelmişti.

Pentagon ile Dışişleri-CIA karşı karşıya

Gelelim Amerikan devletindeki Suriye ayrışmasına...

Seymour Hersh” Kırmızıçizgi ve gizli hat” başlıklı makalesinde şöyle diyor: “Libya’ya alelacele dalmakta hiç tereddüt etmediği halde, Obama, niçin Suriye saldırısını önce erteledi, sonra geri bastı? Bunun cevabı, yönetimde kırmızıçizgiyi yürürlüğe koymaya kararlı olanlar ile savaşa girmenin hem meşru olmadığını ve hem de potansiyel olarak feci olacağını düşünen askeri liderler arasındaki ayrılıkta mevcut.”

Yani Hersh açıkça Pentagon’un Dışişleri ve CIA’yla Suriye’ye saldırıda ayrıştığını, Beyaz Saray’ın da en sonunda Pentagon’u desteklediğini ortaya koymuş oluyor. Bu bizim o dönemde yaptığımız analizlerle de örtüşüyor.

Dahası yeniden “ABD’yle anlaşma” bölümüne döner ve hem ABD Kongresi’nin kuşkulu bulduğu Chris Stevens’ın öldüğü Bingazi saldırısını hem de David Petraeus’un “gönül ilişkisi” nedeniyle CIA Başkanlığı’nı bırakmak zorunda kalmasını dikkate alırsak, ayrışmanın ne kadar sertçe yaşandığını da anlarız.

Mehmet Ali Güller / Aydınlık

Ekler