Ehlibeyt (a.s) Haber Ajansı ABNA- Bir tarafa göre Esad’ın yaptığına ‘seçim’ dersen ‘Esedçisin’; ‘büyük’ Başkan Barack Obama gibi ‘komedi’ dersen ‘devrimcisin’, çünkü yitirilen 162 bin can var. Etiketlenmekten illallah! Kuşkusuz savaş ortamında seçim gediktir, eksiktir ama savaşta seçim bizatihi bir tarafın diğer tarafa zılgıt atmasıdır, güç gösterisidir, yıkılmadığının ilanıdır. Haliyle bu seçim biri için ‘kanlı parodi’ iken öteki için Rick Stirling’in Counterpunch’ta altını çizdiği üzere 1864’de Abraham Lincoln’u kanlı iç savaşta yeniden başkan seçen Amerikalılar gibi Suriyelilerin kendi başkanlarını seçme iradesini sergilemesidir.
Resmi açıklamaya göre Kaide’den bozma Irak-Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) kontrolündeki Rakka dışındaki tüm kentlerde toplam 11776 sandık kuruldu. Türkiye, ABD, Fransa, Almanya, Belçika ve BAE gibi ülkeler dışında 43 ülkedeki elçiliklerde oy kullanıldı. 4 milyonu bulan mültecilerin, özellikle de kamplarda yaşayanların iradelerinin sandığa yansıması zor. Bir kere yasadışı ülkeyi terk edenler oy kullanamıyor. Milyonlarca iç göçmen ise bulundukları yerde oy kullanabilecek. İran, Rusya, Lübnan, Uganda , Zimbabve, Bolivya, Venezüella, Tacikistan ve Filipinler gözlemci gönderdi. Esad’ın iki rakibi var: Bir tarafı Kürt olan Şamlı işadamı Hassan el Nuri ve milletvekili Mahir Heccar. Önceden Baas’ın belirlediği aday referanduma sunuluyordu, şimdi adaylar doğrudan oylanacak.
Sonuca ilişkin öngörü net: Rakipleri de Esad’ın kazanacağından emin! Şam cephesi için anlamı Suriye yönetiminin yanı sıra İran ve Rusya gibi destekçileri bu seçime halkın liderlerine güven tazelediği bir sınav anlamı yüklüyor. İran ve Rusya’nın öteden beri dediği “Suriye’nin geleceğine kendi halkı karar versin.” Bu ülkeler seçimin sonucunu, vekalet savaşının diğer tarafında yer alan ‘Suriye’nin Dostları’ tangosunun kimin meşru olduğuna dair buyurganlığına karşı bir argüman olarak kullanacak. Dostlar Grubu açısından sürekli ‘günleri sayılı’ diye ömür biçilen Esad’ın koltuğunu koruması büyük bir fiyasko. İlki 2012’de, ikincisi Ocak 2014’te düzenlenen Cenevre Konferansı sahada iç savaş senaryosuyla ulaşılamayan hedefin masada yakalanması için kurgulanmıştı. Amerikan yönetimi için elde edilebilecek en iyi sonuç rejim değişikliği değil Cenevre süreciyle hiç olmazsa Esad’ın yaklaşan seçimlerde aday olmaktan vazgeçmesiydi.
Ama bir tarafta rejim sahada stratejik noktaları tekrar geri alarak kendi güvenini kazandı. Diğer tarafta Kaideciler, cihadi selefiler ve çetelerin işledikleri suçlar ayyuka çıktıkça sadece ortada kalanlar değil rejimden nefret edenlerin önemli bir kısmı yön değiştirdi. Esad’a kenetlenenlerin sayısı arttı. Bu kenetlenmede ülkenin yıkılması ve muhalif saflardaki aşırı unsurların yarattığı korku birincil nedense ikinci sebep sadece güvenlik güçleri değil muhaliflerin de rejim unsurlarına ve sivillere ağır kayıplar verdirtmesidir. Öldürmeler ve kayıplar ta başından beri asla tek taraflı olmadı. Varil bombalarının yaşattığı dehşeti unutmadan “162 bin insanın katili Esed” şablonunun dışına çıkıp rejimin verileri değil muhaliflerin kurduğu Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’nin rakamlarıyla konuşacağım:
Kimin öldürdüğüne bakılmaksızın siviller: 8607’si çocuk, 5586’i kadın 80836.
Asi ve İslamcı savaşçılar: 26858
Ordudan ayrılan askerler: 2314
İslamcı örgütlerin safındaki yabancı savaşçılar: 13529
Suriye ordusundan asker ve yetkililer: 37685
Rejim yanlısı Halk Savunma Komitesi, Ulusal Savunma Güçleri ve şebbihalar: 23485
Rejim yanlısı yabancı Arap ve Asyalı milisler: 1224
Hizbullah savaşçıları: 438
Bilinmeyen: 2891
Tam herkesin bedel ödediği iç savaşa uygun bir veri. Böyle bir tablo karşısında tepkiler ülkenin selametine kilitlenir; rejimle ilgili itirazlar ötelenir. Suriye’de olan da bu. O yüzden Esad’ın hala destek görüyor olması anlaşılır. Geçen hafta yurtdışında oy verme işlemi sürerken ajanslar bazı mültecilerin ülkeye dönemeyecekleri korkusuyla istemeye istemeye sandığa gittiğini yazdı.
Ancak Beyrut’ta elçiliğe uzanan caddede binlerce insan yığıldı. Seçimin meşruiyetini sorgulayanların sunduğu tabloya mızrak gibi giren bir görüntü. Oranlarını bilmiyoruz ama manzara hikâyeyi farklılaştırıyor. Toprağa gömülen bunca canın yanı sıra GSYH’nin yüzde 40’ını yitirmiş, korkunç yıkımla 144 milyar dolarlık zarara uğramış ülkenin insanları belli ki seçime ‘varoluş’ anlamı yüklüyor. Demokratik ya da parodi fark etmiyor. Ülkeye komplo kurduklarına inandıkları dış güçlerin vereceği tepkiyi de umursadıkları yok.
Son dış politika konuşmasında ‘ABD’nin ortaklarıyla işbirliği yaptığında küresel meselelerde daha iyi sonuç aldığını’ belirtip askeri müdahale faslını açmayacağını söyleyen Obama’nın seçime vereceği yanıt iç savaşın ateşini biraz daha harlamak olabilir, fazlası değil. WSJ’a göre Obama, CIA’in gözetiminde Ürdün’de daha fazla ‘ılımlı savaşçı’ eğitilmesine ve iyi silahlarla donatılmasına onay verebilir ama bu destek uçaksavar füze talebini karşılamaya kadar varmaz. Bu, rejimin ‘kurtarılmış’ bölgelere ilerleyişini yavaşlatır ama dengeyi bozmaz. Üstelik gündem artık Esad’la savaştan ‘Kaide ve türevleriyle savaşa’ kayıyor.
Sonuç olarak seçim, Esad’ın içerdeki ve müttefikleri nezdindeki pozisyonunu güçlendirirken çatışmaların şiddetini de biraz arttırabilir.
radikal / Fehim Taştekin