Ehlibeyt (a.s) Haber Ajansı ABNA- ‘İslam Devleti’nin lider kadrosunun neredeyse tamamı, perde arkasındaki askeri ve güvenlik konseyleri de dahil olmak üzere, emir ve komutanlarının çoğunluğu eski Irak görevlilerinden oluşuyor.
Washington Post'ta Liz Sly imzasıyla yayımlanan habere göre, IŞİD terör örgütünü yönetenlerin çoğu Saddam Hüseyin dönemindeki üst düzey askeri ve siyasi kişiler. Söz konusu bu kişiler sahip oldukları konumlarından dolayı örgüte yön vermekteler. Makalede görüşlerine başvurulan bazı kişilerin işgal sonrası Irak hükümetinin politikalarını eleştirip bu durumu IŞİD'e katılım sebebi olarak göstermeleri gözden kaçmıyor:
Eski bir Suriyeli isyancı olan Ebu Hamza, IŞİD'e katılmayı kabul ettiğinde, grubun vadettiği, dünya genelinde cihadçıları cezbeden İslami ütopyanın bir parçası olacağını zannediyordu.
Ancak bunun yerine kendisini Iraklı bir emir tarafından yönlendirilirken ve Suriye'deki savaşa girip çıkan gölge Iraklılardan emir alırken buldu. Ebu Hamza'nın dediğine göre geçen yıl ‘İslam Devleti'nin bir toplantısında komutanlarla ters düşünce, orada sessizce oturan, dinleyen ve notlar alan maskeli bir Iraklı'nın emri ile tutuklanmış.
Suriye'de küçük bir topluluğun yöneticisi olan Ebu Hamza, kod isimler kullanan veya deşifre olmayan Iraklıların gerçek kimliklerini hiçbir zaman öğrenemedi. Bütün o adamlar, daha önce bir defa Irak gizli servisi için çalışan maskeli olan da dahil olmak üzere, şu an ‘İslam Devleti'nin gölge güvenlik servisinde bulunan, Saddam Hüseyin'in hizmetinde bulunmuş eski Iraklı görevlilerdi.
O ve ‘İslam Devleti' ile yaşayan veya ona karşı savaşanlar, Irak'ın eski Baasçı ordusunun üyelerinin, böyle göze çarpan yabancı cihatçılarla özdeşleşmiş tipik bir organizasyonda ve başrol oldukları dehşet verici videolarda sahip oldukları nüfuzlu rolün altını çiziyorlar.
Iraklılara, Suriyelilere ve bu grup üzerinde çalışan analizcilere göre binlerce yabancı savaşçı akınına rağmen ‘İslam Devleti'nin lider kadrosunun neredeyse tamamı, perde arkasındaki askeri ve güvenlik konseyleri de dahil olmak üzere, emir ve komutanlarının çoğunluğu eski Irak görevlilerinden oluşuyor.
Eski Baasçılar askeri tecrübelerini ve programlarını bu organizasyona taşıdılar. 1990'lardaki yaptırımları bertaraf etmek için geliştirdikleri kaçakçılık ağlarını ‘İslam Devleti'nin yasadışı petrol ticaretini işletmek için kullanmaktalar.
‘İslam Devleti'nin eski savaşçısı Ebu Hamza, Eylül 2014'te Türkiye'nin Şanlıurfa ilinde görüntülendi. Ebu Hamza, Suriye'deki yerel “emirlerin” arkasında aslında son kararları veren Iraklı yardımcıların olduğunu söyledi.(Alice Martins)
Suriye'deki yerel “emirlerin” arkasında aslında son kararları veren Iraklı yardımcıların olduğunu söyleyen Ebu Hamza, grupla ilişkiler kırılma noktasına gelince geçen yaz Türkiye'ye geçti. Güvenlik kaygıları taşıdığı için takma ad kullanıyor.
Ebu Hamza; “Bütün karar vericiler Iraklıdır ve çoğu eski Irak devlet görevlileridir. Iraklı görevliler komuta kademesindedir ve taktik ile savaş planlarını yaparlar. Ancak kendileri savaşmazlar.Yabancı savaşçıları ön cepheye sürerler.” dedi.
Yabancı cihadçıların profilleri genellikle ‘İslam Devleti'nin Irak'ın son zamanlardaki kanlı tarihindeki köklerini belirsiz kılıyor. Onların acımasız taşkınlıkları bir belirti olarak ülkenin dertlerinin sebebi olarak görülüyor.
“ISIS: Inside the Army of Terror.” adlı kitabın Dubai'de ikamet eden yazarı Hasan Hasan; “Hüseyin'in Baas rejiminin aşırı zalimliği, 2003 ABD işgalinden sonra Irak ordusunun dağıtılması, sonrasında gelen ayaklanmalar ve Şiilerin baskın olduğu hükümet tarafından Sünni Iraklıların marjinalleştirilmesi gibi gelişmelerin tamamı ‘İslam Devleti'nin yükselişi ile ilişkilidir” dedi.
“Birçok insan ‘İslam Devleti'nin bir terör grubu olduğunu düşünüyor ve yararlı bulmuyor. Ancak o bundan çok daha fazlası. O, Irakta yeşeren ayaklanma ve Irak ile organik bağı var”
2003'te Irak'ın Amerikalı yöneticisinin ilan ettiği Baasçıların tasfiyesi kanunu, uzun dönem ilk ayaklanmayı tetikleyen etkenlerden biri olarak görüldü. Dağıtılmış Irak ordusunun 400.000 mensubu hükümet işlerinden men edildi, tazminat hakları gasp edildi ve ayrıca silahlarının kendilerinde kalmasına izin verildi.
Irakta komuta kademesindeki generallere danışmanlık yapan ve BAAS ile IŞİD arasındaki ilişkileri "Iraq After America (Amerikadan Sonra Irak)" adlı kitabında anlatan Ulusal Güvenlik Üniversitesi'nin üst düzey yöneticilerinden Albay Jel Rayburn; ABD ordusunun, ilk yıllarda aşırılık yanlısı gruplarda ABD görevlilerinin suçlamayı tercih ettiği yabancı savaşçılardan daha önemli olan tasfiye edilmiş BAAS görevlilerinin rolünü farketmede geç kaldığını belirtti.
Rayburn; ABD askeri görevlilerinin, eski BAAS görevlilerinin diğer isyancı gruplara katıldığını ve ‘İslam Devleti'nin öncüsü Irak el-Kaidesi'ne taktiksel destek verdiklerini her zaman bildiklerini belirtti. Ancak Amerikalı görevliler, onların el-Kaide'ye yardım etmekle kalmayıp cihadçı grupların çekirdeğini oluşturacağını tahmin etmemişlerdi.
Rayburn “Iraklılaştırma sürecinin tamamlanmasında bu birleşmenin önünü alacak metodlarla ortaya çıkabilirdik. Eski BAAS görevlileri muhtemelen uzlaşılabilir değildi, ancak onları “önemsiz” olarak etiketlemek; işte hata buydu” dedi.
Ebubekir Bağdadi'nin liderliği ve ‘İslam Devleti'nin kendi kendine ilan ettiği halifelik altında eski görevliler daha önemli hale geldi. Onlar isyanlarda, daha önce Irak'ta iki kez savaştığı aynı kişileri şu an yine bombalayan, ABD tarafından yenilgiye uğratılmış isyancı kalıntılarından grubun tekrar doğmasında işlevsel rol oynadılar.
Ortak Vasıflar
İlk bakışta Hüseyin'in despot BAAS partisinin sekülerist doğması, İslami kuralları katı yorumlayan ‘İslam Devleti' ile tezatmış gibi görünmektedir.
Ancak iki grubun açıkça örtüştüğü birçok husus vardır. Bunların başında, halkı kendi yönetimleri altında tutmak için korkuya güvenmeleri gelir. 20 yıl önce, Irak ile ilgili gündemlerde baskın olan, Hüseyin tarafından uygulanan ayrıntılı ve korkunç işkence şekilleriydi, tıpkı bugün ‘İslam Devleti'nin onun kadar katı cezalandırmalarının olduğu gibi.
İslam Devleti gibi Hüseyin'in BAAS partisi de kendisini uluslararası bir hareket olarak görüyor, Ortadoğu'daki ülkelerde şubeler açıyor ve Arap dünyasından gelen gönüllüler için eğitim kampları kuruyordu.
Singapur Nanyang Üniversitesi'nde Uluslararası İlişkiler araştırmacısı Ahmed S. Haşim “ABD birlikleri 2003'de işgale başlamak üzere iken, Hüseyin, yönetimde daha dindar bir yaklaşıma doğru saparak haklarından mahrum edilmiş bazı Iraklı görevlilerin ummadığı şekilde Baasçı politikadan İslami ideolojiye geçiş yaptı” dedi.
Irak, diktatörünün 1994'te başlayan dini kampanyası ile muhafazakar İslam kuralları ile tanıştı. Irak bayrağına “Allahu Ekber” yazısı konuldu. Hırsızlar için el kesme cezası getirildi. Eski BAAS görevlileri ABD işgalinden hemen önce içki içmeyi aniden bıraktılar, namaza başladılar ve Selefilik olarak bilinen İslamın derin muhafazakar formunu benimsediler.
İnsan hakları derneklerinin bildirdiğine göre, Hüseyin'in yönetiminin son iki yılında özellikle fahişelikle suçlanan kadınları hedef alan ve Fedailer adı verilen onun seçkin grubu tarafından uygulanan kafa kesme furyasında 200'den fazla insan katledildi.
Hasan, ‘İslam Devleti' tarafından bugün işlenen acımasızlıkların, bazı Fedailerin kana susamışlığını hatırlattığını belirtti. Hüseyin'in döneminden kalma Fedailerin eğitimlerini, kara maskelerle yaptıkları yürüyüşleri, kafa kesmeleri,canlı canlı köpek yemelerini gösteren video çekimleri bugün ‘İslam Devleti'nin yayınladıklarını andırıyor.
Hüseyin'in emrindeki Irak ordusunda hizmet etmiş akrabaları olan Irak hükümeti danışmanlarından analizci Hişam el-Haşimi, bazı BAAS'çıların, şu anki ‘İslam Devleti'nin öncüsü olarak kabul edilen Filistin kökenli Ürdünlü savaşçı Ebu Musab el-Zarkavi'nin lideri olduğu El-Kaide bağlantılı grubun ilk üyeleri olduklarını belirtti. Diğer bazı Iraklılar, Irak'ın güneyinde bulunan, binlerce sıradan vatandaşın tutuklanıp cihadçılarla aynı ortama konulduğu Bucca kampı adındaki ABD hapishanesinde radikalleştiler.
Profesör Haşim'e göre Zarkavi, seküler bakış açılarına güvenmediği için eski BAAS'çılarla arasına hep bir mesafe koydu.
Analizciler ve eski görevlilere göre; eski BAAS'çıların bünyeye katılması, ‘İslam Devleti'nin şu anki lideri Ebu Bekir el-Bağdadi zamanında planlı bir stratejiye dönüştü.
2010'da büyük oranda zayıflatılmış isyancı grubu yeniden yapılandırma hususunda, Bağdadi eski görevlilere, tarafsız kalan veya daha az aşırılık yanlısı gruplara katılanların olduğu geniş insan kitlesine karşı saldırgan bir kampanyaya girişti.
Bazıları taraf değiştirdikten sonra 2007'deki askeri operasyonlarda Amerika'nın desteklediği “Uyanış Konseyleri” saflarında el-Kaide'ye karşı savaştılar. West Point Terörizmle Mücadele Merkezi için Irak'ta bu grubu araştıran ve şu an Yeni Amerika Fonu ile çalışan Brian Fishman; ABD birliklerinin geri çekilip Irak Hükümeti “Uyanış Konseyleri” savaşçılarını dağıtınca, bunlardan kendilerini ihanete uğramış hissedenler ve yeniden taraf değiştirmek isteyenler için ‘İslam Devleti' tek seçenek olarak kaldığını belirtiyor.
2011'de ABD birliklerinin çekilmesinden sonra Başbakan Nuri Maliki'nin yeni bir BAAS'çı tasfiyesi operasyonu kapsamında, ABD ordusu tarafından “rehabilite” edilmiş eski BAAS görevlilerini bile kovması Bağdadi'nin gayretlerine ilerde çok yardımcı olacaktı.
Bunların arasında eski bir istihbarat görevlisi olan ve daha sonra ABD birliklerince 2006'da tekrar göreve alınıp karışıklıkların olduğu Anbar eyaletinin başkenti Ramadi'ye polis şefi olarak atananGeneral Hasan Dulaymi de bulunuyordu.
Dulaymi, Amerikalıların ayrıldığı aylar içersinde, kendisi ile birlikte Amerikalılara hizmet eden 124 görevlinin tasfiye edilip maaş ve emekli tazminat haklarını kaybettiğini belirtti.
Dulaymi, Bağdat'ta kendisi ile yapılan bir röportajda ‘İslam Devleti'nin kısa adını kullanarak “IŞİD krizi şans eseri çıkmadı” dedi. “Bu, Amerikalılar ve Irak hükümeti yüzünden biriken sorunların bir sonucuydu.” dedi.
2003'te işten atılan ve uzun yıllar Bağdat'ta hayatını idame ettirmek için zorluklar çeken eski bir istihbarat görevlisi arkadaşından bahsetti. Dulaymi “O şimdi Anbar eyaletinin Hit kentinde ‘İslam Devleti'nin valisi veya lideri olarak görev yapıyor” dedi.
“Onu en son 2009'da gördüm. Çok yoksul olduğundan şikayet ediyordu. O eski bir arkadaşımdı bu yüzden ona biraz para verdim” diyen Dulaymi “O geri kazanılabilinirdi, şayet birileri ona bir iş ve maaş verseydi ‘İslam Devleti'ne katılmazdı” diye ekledi.
Dulaymi “Onun gibi yüzlercesi, binlercesi var. ‘İslam Devleti'nin askeri operasyon sorumluları eski Irak ordusunun en gözde elemanlarıydı ve bu sebeple bizi istihbarat alanında da cephede de yenilgiye uğrattılar” dedi.
Maliki hükümetinin, ABD birlikleri çekildikten sonra Sünni azınlığa karşı daha da şiddetlenen ve birçok sıradan Sünni'nin genellikle sert olan Irak güvenlik görevlilerine karşı aşırılık yanlılarını bir alternatif olarak görmesini sağlayan baskısı, ‘İslam Devleti'nin alan gaspını kolaylaştırdı.
Haşim “İslam Devleti'nin yeni askeri zaferlerinde itici güç rolü oynayan onun saflarına akın eden BAAS'çılardı” dedi. 2013 itibari ile Bağdadi'nin çevresini ‘İslam Devleti'nin Suriyedeki büyümesini ve bunun Irak'a etkilerini gören eski görevliler sarmıştı.
Bağdadi'nin bazı yakın yardımcıları; Irak'taki yardımcısı Ebu Müslim el-Türkani ve Suriye'deki üst düzey komutanlarından Ebu Eyman el-Iraki'nin her ikisi de eski Irak devlet görevlileriydi ve öldürüldükleri bildirilmişti. Dulaymi'nin, bunun tespit edilmeleri tehlikesini savmak için uydurulmuş olduğundan şüphelenmesine rağmen şu anki liderlik bunun ayırtedilmesini güçleştiriyor.
Hasana göre saflara katılan yabancı savaşçı sayısı artsa bile herhangi bir boşluğun eski görevliler tarafından doldurulması grubun çekirdeğindeki Iraklı etkisini kalıcı kılıyor.
Hasan “Sızma ve casuslardan korkulduğu için liderlik kendisini yabancı savaşçılar ve düzenli Suriye ve Irak savaşçılarından izole etmiştir ve bu ağlar arasında eski Irak istihbarat ajanları aracılık etmektedir” dedi.
Hasan “BAAS'çıları gizliliklerinin ve kabiliyetlerinin beyin takımı olarak tanıttılar” dedi.
“Ebu Hamza'yı gözaltına alan maskeli adam, ‘İslam Devleti' içersinde dolaşarak muhaliflik belirtisi gösteren üyeleri gözetleyen grubun korkulan güvenlik görevlilerinden biriydi” dedi Suriyeli.
‘İslam Devleti'nin isminin Arapça kısaltmasını kullanarak “Onlar DAEŞ'in güvenliğinin gözü ve kulağıydılar ve çok güçlüydüler” dedi.
“Ebu Hamza, diğer komutanlarla uyum içinde olmayı kabul ettiğinde hapisten çıkartıldı” dedi ve “Ancak bu tecrübe, onun gerçekleri görmesine katkıda bulunmuştu” diye ekledi.
“Birlikte görev yaptığı yabancı savaşçılar “iyi birer müslümandı” ama Iraklı liderler konusunda daha az emindi.”
“Namaz kılıyorlardı, oruç tutuyorlardı ve namaz kılmayan kişi emir olamaz, ama içlerinde çok fazla inançlı olduklarını düşünmüyorum. BAAS'çılar Daeş'i kullanıyordu. Baasçılık veya Saddam umurlarında değildi” dedi.
“Onların istediği sadece güçtü. Güç içinde yaşamaya alışmışlardı ve onu geri istiyorlardı.”
‘Irak'ı yönetmek istiyorlardı”
BAAS'çıların ‘İslam Devleti'ne olan sadakati tartışılırdı ve Haşim birçoğunun olmadığından şüpheleniyordu.
“Birileri bunun taktiksel bir birliktelik olduğunu söyleyebilir. Birçok BAAS'çı IŞİD'in Irak'ı yönetmesi ile ilgilenmiyordu, onlar Irak'ı yönetmek istiyorlardı. Birçoğu, cihadçılara ‘onlar güce ulaşmak için kullanabileceğimiz ahmaklar' şeklinde Leninist bakış açısı ile bakıyorlardı” dedi.
Rayburn, bazı yabancı gönüllülerin sürüklendikleri Irak bataklığının büyüklüğünü kavrayıp kavramadıklarını sordu. Irak'ta finanse edilen bazı şiddetli çatışmalar yıllardır Iraklılar arasında, henüz aşırılık yanlıları ortada yokken hararetle durumuna itiraz eden toplumları ve alanları kontrol altında tutmak içindi.
“Dünyanın değişik yerlerinden, küresel cihadın pay sahibi olmasının mümkün olmadığı yerel politik mücadelelerde savaşmak için gelen savaşçılarınız var.”
1990'da Irak'ın Kuveyt'i işgali sırasında ve 2003'deki ABD işgali sırasında Irak birliklerine komuta eden bir generale göre ‘İslam Devleti' ile birlikte savaşan bazı eski BAAS görevlileri bunun onlar için “çıkış yolu” olduğuna inanıyordu. BAAS'çıların cihadçıları kullanmasından ziyade cihadçılar bu görevlilerin tasfiye edilmesini kendi lehlerine kullanmışlardı. İsmini vermeden konuştu, çünkü şu an ikamet ettiği Kürdistan bölgesinin başkenti Erbil'de güvenliği için kaygı duyuyordu.
“Eski BAAS'çılar, şayet kendilerine bir alternatif ve gelecek umudu sunulsaydı cezbedilebilirlerdi” dedi.
“En büyük sorumluluk Amerikalılar'a ait. Orduyu dağıttıkları zaman bu adamların ne yapmasını bekliyorlardı?” diye sordu. “Soğukta hiçbir şeyleri olmadan dışarda kalmışlardı ve masalarına yemek koyabilmek için tek bir yolları vardı” dedi.
ABD görevlileri BAAS'çı orduyu dağıttıklarında “onlar insanların kafalarındaki BAAS'çılığı yoketmediler sadece onları mesleklerinden ettiler” dedi.
Hasan “Diğer isyancı gruplarda da eski BAAS'çılar var, ama taraf değiştirmek için ikna edilebilirler” dedi ve Arapça kısaltması JRTN olan Nakşibendi Ordusundan bahsetti. “‘İslam Devleti'ni, Kuzey Irak'ta yayılması sırasında hoş karşıladılar, ancak araları bozuldu” dedi.
“Ancak ‘İslam Devleti'ne katılan birçok BAAS'çı hapishanede veya cephede radikalleştiler” dedi.
Yeni Amerika Fonu'ndan Fishman “Bu görüşte olmasanız bile 5 yıllık zorlu bir süreçten sonra bu görüşe sahip olabilirsiniz. Onlar, gerçekten dramatik bir yolla görüşlerinin şekillendiği zalimce olaylar içerisinde oldular” dedi.
Çev. Rozan Genç