Ehlibeyt (a.s) Haber Ajansı ABNA - 2018’in şer mi hayır mı getireceğini belirleyecek olan anahtar ülke yine Suriye olacak. ABD’nin askeri varlığı, onun denetiminde hareket eden YPG, IŞİD ve Fetih El-Şam Cephesinin (Nusra) kaderi, Doğu Ğuta ve İdlib vilayetinin konumu, Suriye’de siyasi çözüm en sıcak haliyle gündem masasında olacak. Bu konuların şekillendireceği Türkiye, Rusya, İran ve Suriye ülkeleri arasındaki münasebetler üzerine çok konuşulacak. Suriye meselesi başta Ürdün, Türkiye ve İran’ın yeni belalara maruz kalmasına sebep olacak. Henüz yeni seneye merhaba derken önce Ürdün Kralı’na yönelik tertiplenen bir aile darbesi engellendi.
Arap medyası, Ürdün Kralı 2. Abdullah’ın, kardeşleri Prens Faysal bin Hüseyin ile Prens Ali bin Hüseyin ve kuzeni Talal bin Muhammad’i ev hapsine aldırdı. Görüştüğümüz Ürdünlü, Filistinli ve Suriyeli kaynaklar darbeyi Arap Birleşik Emirlikleri (ABE), Suudi Hanedanlığı ve İsrail’in birlikte planladığını iddia ediyor. Bardağı taşıran son damla geçen hafta yaşandı. İngiliz mevcudiyetinin etkili olduğu Ürdün Parlamentosu Başkanı kısa bir süre önce Amman’da Suriye Büyükelçisini makamında ziyarete etmiş ve Suriye ordusunun sahada kazandığı başarılar için Suriye devletini tebrik etmişti.
İRAN'I EYLEMLERLE YORMA ÇABASI
Yeni seneye henüz merhaba demeden İran’da ‘pahalılığı protesto’ gösterileri sokak eylemlerine dönüştü. İran’ı iç krizlerle yormaya devam edecekler. Şüphesiz toplumsal ve ekonomik sorunların dile getirilmesi, hukukun üstünlüğü ve özgürlüklerin talep edilmesi elzemdir. Ama ve lakin İran’da zuhur eden tepkileri salt bu çerçevede değerlendirmek ütopik olur. Irak, Afganistan, Libya, Yemen ve Suriye’ye demokrasi ve özgürlük yalanları ile getirilen cehennem ateşi ile mezhepsel fitne İran’da da ekilsin istenmektedir.
Yeni seneye henüz merhaba demeden Başbakan Yıldırım, hükümete yakın medyada bile kirli çamaşırları her gün teşhir edilen, Türkiye’nin altını oyan olarak sunulan Suudi Başkentine resmi bir ziyarette bulundu. Vahhabi Suudi hanedanlığı ile her konuda %90 anlaştığımızı deklere etti. %100 anlaşıyoruz diyecekti ama %10 yanılma payı bıraktı. Her gün eleştirilen ABE ile ortak fon kuruyoruz. Bu esnada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Sudan, Ürdün ve Tunus ziyaretleri gerçekleşiyordu. Arap Kanlı Baharın kıvılcım ateşini yakan Tunus’ta Sudan ve Ürdün’de kullanmadığı Rabia işareti zuhur etti. Tunus Müslüman Kardeşler örgütüne selam çaktı. Yıkılmadık ayaktayız sizde düşmeyin morali enjekte etti. Mevcut hükümeti mahcup etti. Tunuslu siyasi partiler bu durumu eleştirdi. Arap Tunus’undan Arap Suriye’yi tehdit etmesini diplomatik temayüllere aykırı buldu.
SAÇMALAMA ÖZGÜRLÜĞÜ
Tunus Halk Hareketi Erdoğan’ı Uluslararası ceza mahkemesine şikâyet etti. Erdoğan’ın “Eyy Esed” ifadesini en komik yorumlayanlardan birisi Ulusal Kanalın sunduğu ‘Derin Mevzu’ programına daimi misafir olarak katılan İsmail Dost. Suriye ile yaşanan gerginliğin suçunu “yüzde yüz FETÖ’cü” olarak tespit ettiği Suriye Dış İşleri Bakanı Velid Muallim ile “MOSAD ajanı” olarak bildiği Suriye’nin BM Daimi temsilcisi Beşşar Caferi’ye yükledi. Her ikisi TSK’nın Suriye’de işgalci olduğunu, Türkiye’nin terörist ve terörü besleyen ülke olarak suçladıklarını söyledi. Bu sebeple Erdoğan’ın artık dayanamadığını ve bu çıkışı reddi fiil gereği yaptığını söylüyor. Herkesin saçmalama özgürlüğü var. Kendisini terör ve istihbarat uzmanı olarak tanıtan İsmail Dost’un Suriye’yi yakından uzaktan bilmediğini rahatlıkla söyleyebilirim. Konumuza dönelim.
SAATLİ BOMBA
Sayın Erdoğan, Tunus’ta “Eyy terörist Esed” dedi. Suriye’de kan döken, terör estiren, Türkiye üzerinden Suriye’ye akın eden yüzlerce Tunuslu ve Libyalı dini-dar cihatçı memnun oldu. Bakan Zeybekçi Tunus’a bayıldı. Kendi zeytin üreticisinin ihracatını artırmakla mükellef olan Bakan Zeybekçi sanki her şeyden önce Tunus’tan sorumluymuş gibi “Tunus ihracatını artırmalı. Zeytin ve zeytin yağını ithal edeceğiz” şokunu yaşatır. Peki, “Eyy Esad” ardından Suriye’nin Erdoğan ve Türkiye için kullandığı malum sözler ile “Eyy Erdoğan” çekmesi ve Astana ve Soçi ruhunu dinamitleyen açıklamalarda bulunmasının gerekçeleri nedir? Ankara-Şam ilişkilerine saatli bomba teşkil eden bu noktaya neden geldik?
Rusya YPG komutanına ödül verdi. YPG’yi Soçi’de masada görmek isteyen Rus Dışişleri Bakanlığı’nda Bogdanov’un başını çektiği etkili bir taraf var. Bu mesele Türkiye ile henüz nihayete ermiş değil. Buna mukabil El-Nusra meselesinde Türkiye’nin gayretli ve etkili mücadele içinde olmadığı iddia ediliyor. İdlib vilayetinde Nusra’ya yönelik yapılan operasyonlarda son zamanlarda Türk tarafının isteksiz ve yalpalama içinde olduğu söyleniyor. Ankara’nın, “2018’de Nusra öncelikli tehdit ve tehlike olarak savaşacağımız örgüt” Rus açıklamasından rahatsızlık duyduğu önceliğin YPG-PKK olması gerektiği algısı var. Erdoğan’ın ABD’de süren Sarraf mahkemsinin şantajına ve sıcak Suudi ile ABE’nin dolarına boyun eğmek zorunda kaldığı yönünde iddialarda var. Ve henüz tetkik ettiğimiz birkaç sebep daha mevcut olabilir.
“Eyy Esed...Eyy Erdoğan” çıkışları ne Türkiye ne de Suriye’ye hayır getirmez. Bu çıkışlar sadece kindar hin ve sinsilere haz verir. Bir İkinci Rus uçağı hadisesi sadece şer odaklarına yarar. Bu çıkışlar Suriye siyasi sürecini baltalar. Senin benim önceliklerim bir an önce bizim ortak önceliklerimiz olmalı ve ortak öncelikli düşmanların tümüne karşı Türkiye ve Suriye’nin içinde yer aldığı bölge cephesi amasız harekete geçmeli. Bunun için çaba harcamayan söylem ve eylemleriyle bu cepheye zarar veren herkes vatan hainidir.
Mehmet Yuva