Ehlibeyt (a.s) Haber Ajansı ABNA- ABD’nin nükleer mutabakat metnini hiçe saymasının ve ABD’li yetkililerin ve müzakere timinin açıklamalarının ardından, şu soruya yanıt bulmalıyız; Müzakere timi sahadan galibiyetle mi yoksa mağlubiyetle mi ayrıldı?
Bilahare İran ile 5+1 ülkeleri arasında yaklaşık olarak 5 yıl süren müzakerelerin ve imzalanan nükleer mutabakat metninin ardından, ABD başkanı Donald Trump’ın nükleer mutabakat metnini kabul etmediğini açıklayarak, İran’a karşı yeni yaptırımlar uygulamaya başlaması, birçok siyasi analist tarafından zaten öngörülen bir gelişmeydi.
Nükleer mutabakat metninde, İran İslam Cumhuriyeti İnkılâp Rehberi İmam Hamaney’in ve İran Yüksek Ulusal Güvenlik Konseyi’nin sunmuş olduğu şartlar, ne hikmetse bir türlü hayata geçirilemedi. İran adına müzakerelere katılan diplomatlar ne yazık ki bu şartlardan hiç biri konusunda karşı tarafı ikna etmeyi başaramadı.
Bu soru ve cevaptan ziyade bizler, nükleer müzakerelere katılan beyin takımının nasıl çalıştığı ve amel ettiğine bakmalıyız. Bir müzakere yapıldığında prosedür gereği müzakere timinin atmış olduğu adımları, sunulan fırsatlar ve tehditler güçlü ve zayıf noktalarını, ele alarak incelemeliyiz.
İran ile 5+1 ülkeleri arasında gerçekleşen müzakere timi hakkında konuşulması gereken birçok şey var ama o konulara bu makalede girmeyeceğiz zira bu konu başka bir yerde incelenmelidir. Ancak burada bir soruya yanıt bulmalıyız, o da şu ki; İran’ın nükleer müzakere timi, meydandan yenilgiyle mi yoksa zaferle mi ayrıldı?
Bu soruya cevap vermeden önce birkaç gerçeğe işaret etmeliyiz:
1- İran’ın müzakere timi, nükleer mutabakat da istenilen seviyeye ulaşmak için çoğu zaman ABD’li baş müzakereci ile özel olarak toplantı yapmaktaydı. Bu konu günışığı gibi ortada, İran dışişleri bakanı Cevat Zarif vakitlerinin birçoğunu ABD dışişleri bakanı Can Kereey ile geçiriyordu hatta bir defasında bu ikili arasında ki görüşme 8 saat sürdü.
2- İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Dr. Hasan Ruhani, nükleer mutabakatı hızlandırmak adına İran İslam Devrim’inden 34 yıl sonra ilk kez ABD başkanını arayarak telefonda görüştü. Elbette Amerikalılar görüşme talebinin İran tarafından geldiğini iddia etse de İranlı yetkililer bu iddiayı yalanladı. (1)
3-İran Cumhurbaşkanı Dr. Hasan Ruhani, İngiliz Financial Times gazetesiyle yaptığı röportajında şunları söyledi: ABD başkanı Obama ile yaptığım telefon görüşmesinde Obama’yı çok zeki, kibar ve nazik birisi olarak buldum.
4-Bundan yaklaşık 5 yıl önce nükleer müzakereler zamanında, İran dışişleri bakanı Muhammed Cevat Zarif, Amerika Birleşik Devletleri dışişleri bakanı John Kerry ile ikili bir görüşme gerçekleştirdi. Bu ikilinin görüşmesi dünya basınında bomba gibi patladı ve görüşme anının fotoğrafları tüm medya kuruluşları tarafından hemen servis edildi.
Fotoğraflar, ABD ve İran dışişleri bakanlarının Cenevre sokaklarında yürür halde konuştukları sahneleri gösteriyordu. Bu görüntüler sadece yürüyerek konuşmaktan ibaret değildi.
Her iki dışişleri bakanı, diplomatik protokole riayet etmenin yanında, fotoğraflar bu ikilinin ne kadar samimi olduğunu da gün yüzüne çıkarmış oluyordu. (2)
5-Bundan yaklaşık olarak 4 yıl önce ABD dışişleri bakanı John Kerry, ABD Dış İlişkiler Konseyi toplantısında soru-cevap sırasında çok önemli bir konulara değindi. Bu konulardan biri John Kerry’nin, Zarif ile İran bandıralı gemiyle ilgili yapmış olduğu telefon görüşmesiydi.
John Kerry, ABD Dış İlişkiler Konseyi toplantısında şunları söyledi: Bundan birkaç ay önce İran’a ait bir yük gemisi, Yemen’e doğru yola çıkmıştı, bundan haberdar olur olmaz mevkidaşım Sayın Zarif’i telefonla aradım ve bu konunun iki tarafın ciddi bir şekilde karşı karşıya getirebileceğini ve bizim buna tahammül edemeyeceğimizi söyledim.
İranlı mevkidaşım Sayın Zarif, çok kısa bir süre sonra beni aradı ve İran’a ait yük gemisinin Yemen sahiline yük indirmeyeceğini söyledi. Bu olay hiçbir zaman tekzip edilmedi. (3)
6-ABD’nin, İran’a vize kısıtlaması getirmesinin ardından, John Kerry’e itiraz eden Zarif, ABD dışişleri bakanı tarafından şöyle bir mektup aldı; Vize uygulaması nükleer mutabakat ile tamamen ayrı şeylerdir ve biz mutabakat metnine bağlıyız.
İranlı Müzakere timinden biri olan Arakçi, mektubun ABD dışişleri bakanı tarafından yazıldığını ve John Kerry imzası taşıdığını ve nükleer mutabakat metnini garanti ettiklerini vurguladığını söylüyordu. Bizim için önemli olan şey nükleer mutabakattır ve hiçbir şey mutabakat metninin etkileyemez. John Kerry, bu resmi imzalı mektubu, ABD tarafından bir garanti olarak sunuyordu. (4)
7-İran dışişleri bakanı Cevat Zarif, bundan yaklaşık 3 yıl önce ABD’de nükleer mutabakata karşı olan grupları rahatsız ettiyse, biz İran bankalarıyla çalışmak isteyen bankalar için ABD Hazine Bakanlığı’na, İran bankalarıyla hiçbir endişeleri olmadan çalışabilmeleri için ılımlı bir mektup yazmaya hazırız dedi. (5)
8-Yine bundan yaklaşık olarak 3 yıl önce, İran dışişleri bakanı Muhammed Cevat Zarif, New York dönüşü basın mensuplarına yaptığı açıklamada; Amerika’nın vaatlerine uyacağını söyledi.
Bu yukarı da saydıklarımız İran nükleer müzakere timinin, ABD müzakere timiyle gerçekleştirmiş olduğu görüşmelerden sadece birkaçı.,, şimdi dönelim nükleer mutabakata.
Müzakerelerin sonunda, İran İslam Cumhuriyeti İnkılâp Rehberi, İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’ye şöyle bir mektup yazdı:
İran’ın mutabakat metnini imzalamasının asıl sebebi; İran aleyhine uygulanan zalimane yaptırım ve ambargoların lağvedilmesiydi. Mutabakat metninin uygulanması ise İran’ın mutabakat metnine ne kadar bağlı kalıp kalmayacağıyla alakalıydı. Mutabakatın bozulmaması için her iki taraftan da sağlam belgeler alınmalıydı özellikle ABD başkanı ve AB’den yaptırımların kaldırılması yönünde yazılı ve imzalı belgeler alınmalıydı. (6)
Elbette İran’ın müzakere timi, ABD cumhurbaşkanından böyle yazılı ve imzalı bir belge almayı başaramadı.
İran İslam Cumhuriyeti İnkılâp Rehberi İmam Hamaney, ABD başkanı Trump’ın nükleer mutabakattan çekilmesi ve bundan böyle 3 Avrupa ülkesiyle yola devam edileceğiyle ilgili çok önemli açıklamalarda bulundu ve şunları söyledi:
Ben bu üç Avrupa ülkesine de güvenmiyorum. Size bunlara da güvenmeyin diyorum. Eğer sözleşme imzalayacaksanız, pratikte gerçek manada bir garanti alın…
Bu konu çok hassas bir konudur. Eğer sağlam ve güvenilir bir garanti alabilirseniz, elbette bana göre bu çok uzak bir ihtimal olarak görünüyor yola devam edin ama sağlam ve güvenilir bir garanti alamazsanız artık bundan böyle nükleer müzakerelerin sürdürülmesinin bir anlamı olamaz. (7)
Şimdi yukarıda bahsettiğimiz konulardan bir netice almamız gerekir;
1- İran’ın müzakere timi, Trump nükleer mutabakattan çekilinceye dek ABD başkanı ve ABD dışişleri bakanını güvenilir şahsiyetler olarak görmekteydiler. Hatta Obama’yı kibar ve nazik John Kerry’i ise yeterli derecede garanti veren birisi olarak görmekteydiler.
2-İran’ın müzakere timi 5+1 üyesi olan Rusya ve Çin’i dikkate almadılar. Hatta Amerika’yı köy ağası, Avrupa ülkelerini de yaver olarak görmekteydiler.
3-İran’ın müzakere timi, ABD Hazine Bakanlığı’na yabancı bankaların İran banklarıyla işbirliği içerisine girmesi için ılımlı bir mektup yazma peşine düştüler ancak çok kibar ve nazik dedikleri Obama’dan bir garanti imzası dahi alamadılar.
4-İran’ın müzakere timi, şu atasözünü (Sarı köpek çakal’ın kardeşidir) görmezden gelerek, rahatlıkla ABD uşağı olan Avrupa ülkelerine doğru yöneldi. Avrupa ülkeleri de İran’dan değil Amerika’dan icazet almadan bir iş yapmaz! Bunu unuttular herhalde.
Yukarıda ki mukaddimelere ve neticelere bakılırsa, ilk soruya cevap vermek oldukça kolay olacak: İran’ın müzakere timi sahadan galibiyetle mi yoksa mağlubiyetle mi ayrıldı? Gerçi İran cumhurbaşkanı Sayın Hasan Ruhani ilk açıklamasında; 3 gol attıklarını ve 2 gol yediklerini söylemişti ancak bugün netice itibariyle olayın tam tersi olduğunu görüyoruz.
Bilinmesi gereken tek bir şey varsa o da nükleer müzakerelerden İran’ın ‘‘galibiyetle’’ ayrılmadığıdır.
İran’ın müzakere timi, halen bunca olaya rağmen, Avrupa ülkeleriyle galibiyet senaryolarının peşine takılmış durumda. Aklıselim birisi, rakibi karşısında hezimete uğramış bir takımı aynı teknik adam ve aynı oyuncularla sahaya ikinci kez göndermez. Eğer teknik adamda bir sorun olmazsa o zaman sahada ki oyuncuların değiştirilmesinde bir sakınca yoktur. İran İslam Cumhuriyeti bu aşamadan sonra mantıklı bir karar almalıdır.
ABNA24.COM
....................................................................................
[۱]-mshrgh.ir/۷۰۹۹۸۸
[۲]-mshrgh.ir/۳۷۴۳۵۷
[۳] - mshrgh.ir/۴۴۶۲۶۶
[۴] - http://www.irna.ir/fa/News/۸۱۸۸۸۰۸۹
[۵] - http://iran-newspaper.com/Newspaper/BlockPrint/۱۴۸۱۷۰
[۶] - http://farsi.khamenei.ir/message-content?id=۳۱۱۶۸
[۷] - http://farsi.khamenei.ir/news-content?id=۳۹۵۲۳