Ehlibeyt (a.s) Haber Ajansı ABNA - Bu teze göre halk arasında inkılap şevki ve coşkusu devam ettiği sürece, inkılaplar ileriye doğru hareket eder, zirveye tırmanır ve ardından zamanla bu şevk ve heyecan ve inkılabı ileri götüren etken geriler ve bazen kendine karşı bir harekete dönüşür ve böylece inkılaplar çökerek aşağı doğru yuvarlanır.
Şimdi burada akla gelen soru, İran İslam inkılabı da kırk yılın ardından aynı kurala tabi olup olmayacağı ve geleceğe umudu olup olmayacağı sorusudur.

Günümüzde uzmanların ve araştırmacıların arasında İslam inkılabının geleceği konusu bu inkılabın aslından daha fazla önem kazanmaya başlamıştır. İslam inkılabının geleceğini mümkün, muhtemel ve ideal olmak üzere üç teze göre değerlendirmek mümkün. Yani İslam inkılabı gelecekte yok olabilir ve içten durma noktasına gelebilir, ya da dıştan büyük güçlerce kontrol altına alınabilir ve üçüncü ihtimal, tüm gücü ile devam ederek kemale erebilir. Üçüncü öngörünün daha fazla sayıda kabul edilebilir delil ve kanıtı bulunuyor. En muhtemel gelecek de inkılabın tekamül seyrine göre İslami ülke ve medeniyete kavuşmaktır. Bu mesele inkılapçı umudu ve şevki arttırır.
Gerçekte İslam inkılabı çağdaş dünyanın en büyük hadiselerinden biri olarak gerçekleştiği zaman hayrete sebep olduğu gibi, sonuçları ve geleceği hakkında da şaşırtıcı öngörülerle beraber olmuştur. Günümüzde İslam inkılabının sürekliliği ve gelişmesi ve bu inkılabın vuku bulma, yerleşme ve pekişme aşamalarını geride bıraktığı gibi daha aydın ve daha geniş bir ufuk umudu da bu inkılap için tahmin edilebilecek en muhtemel gelecektir. Nitekim birçok araştırma İslam dini geleceğin medeniyeti için en önemli aday olduğunu gösteriyor ve şimdi de İslam inkılabı İslam’ın tek hakiki temsilcisi olduğu anlaşılıyor.
İran İslam inkılabı aslında enbiya tarafından gerçekleştiren ilahi hareketlerin cinsinden bir harekettir. Bir başka tabirle ilahi irade İslam inkılabının insanları uyandırmak ve dini değerlere geri dönmelerini sağlamak için gerçekleşmesini mukadder buyurdu. İran İslam inkılabı Batılı düşünürlerin tabiriyle yüce Allah’ın beşerin yaşamına dönüşünün işaretiydi. Batılı düşünürlere göre İran İslam inkılabı ile birlikte düşünce ve istidlalde sakin bir inkılap gerçekleşti ve yüce Allah’ı beşerin hayatına geri getirdi.

İran İslam inkılabının büyük önderi İmam Humeyni -ks- İran milleti yüce Allah’ın eliyle uyandığına, beşerin eli bu tür işleri yapamayacağına inanıyordu. İmam -ks- şöyle diyordu: Böyle bir kıyam tarihte görülmemiştir. Aslında Allah’ın eli bu milleti harekete geçiren güç oldu.
Bu doğrultuda İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei de şöyle buyuruyor: Bu inkılap asla başarısızlıkla sonuçlanmaz. Bu inkılap asla çökmez. Bu inkılap asla ilerlemekten geri durmaz. Zira bizim toplumumuz dindar ve mümin bir toplumdur ve İslam dini ve inancı tüm insanların kalbine sızmıştır. İnsanlar kelimenin tam anlamıyla dine inanmış ve iman etmiştir.
İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei beyanatında İslam inkılabının kırk yaşına gelmiş olmasını da inkılabın buluğ ve açılış çağına geldiğinin işareti olduğunu belirterek sürekli şu noktaya vurgu yapmıştır: İnkılabın kırk yaşına gelmiş olması, ihtiyarlık dönemine gelmiş olması anlamına gelmez; inkılabın gerilemeye başladığı anlamına gelmez; bilakis, inkılabın pişkinlik ve neşelenmeye başladığıdır. İslam inkılabı kırk yaşında hamd olsun tüm gücü ile ve şiarlarını koruyarak ve esas bayraklarını dalgalandırmaya devam ederek yoluna devam ediyor.
Kesin olan şu ki, İran İslam inkılabının muhaliflerinin tüm planları ve çabaları şimdiye kadar bu inkılabı hedefleri ve ülkülerinden saptıramadı veya mevcut düzene teslim olmaya zorlayamadı. Eğer küresel güçler İslam inkılabını kontrol altına alarak dize getirmiş olabilseydi, İslam’ın dünya genelinde büyümesi durmuş olurdu. Gerçi İslam dini sırf İslam inkılabına bağımlı değil, fakat yine de İran İslam Cumhuriyeti nizamının dünyada İslam’ın gelişmesi üzerindeki etkisi gözardı edilemez.
Gerçi dünyanın birçok bölgesinde birçok inkılap gerçekleşti, fakat İran İslam inkılabı dini ve benzersiz bir inkılaptır ve İmam Humeyni’nin -ks- tabiri ile bu inkılabın hesabı tüm inkılaplardan farklıdır. Dolaysıyla bu inkılap kalıcılık bakımından bir istisna sayılır. Öte yandan bu inkılap dünya düşünürleri ve inkılapçılarının ilgisini çekmiştir.

BBC kanalı “İki asır” adlı bir belgesinde bu inkılabın nüfuzunu hayal edilebileceğin çok ötesinde olduğunu belirterek şöyle dedi: İran’da 1979 yılında yaşanan şey sadece İranlılar için değil tüm küresel dinler için bir dönüm noktasıydı ve dünya genelinde milyonlarca insanın dini ilkeciliğe geri dönüşünü haber veriyordu.
BBC kanalı dünya genelinde Hristiyanlık, Yahudi ve Hindu inançları gibi başka dinlerin izleyenleri de dini ilkeciliğe yönelmeye başladıklarını, hatta bundan yetmiş yıl önce din ile savaşan Türkiye’de İslami ilkelere geri dönüş süreci ivme kazandığını belirtti.
Öte yandan İslam inkılabının üzerinden zaman geçtikçe inkılap düşmanları ve istikbar güçleri İran İslam Cumhuriyeti nizamını devirmek için komplolarını ve planlarını arttırdılar, fakat daha az sonuca ulaştılar. Yahudi uzman Moşe Biclin şöyle diyor:
Amerika tüm askeri ve iktisadi gücü ile ve Avrupa tüm sinsi ve esrarengiz siyasetleri ile İslam’ın yayılma dalgasına karşı koyamadılar. İslam’ın pek de uzak olmayan bir gelecekte Batı dünyasında ilk ve son sözü söyleyecek inanç olacağı kesin bir gerçektir.

2000 yılında Papa, 2015 yılına kadar Afrika kıtasını tamamen Hristiyan bir kıtaya dönüştüreceklerini ilan etti. Bu önemli hedefe ulaşabilmek için Hristiyan misyonerler çeşitli uzmanlık alanları ile Afrika’nın en ucra köşelerinde ve bedevi aşiretlerin ve kabilelerin arasında Hristiyanlığın propagandasını yapmaya başladılar. Hali hazırda dünyada en çok misyoner katolik kilisesi tarafından görevlendiriliyor. Ancak katolik kilisenin tüm çabalarına rağmen ve kilisenin itiraf ettiği üzere İslam dini halâ Afrika kıtasında en cazip din olmaya devam ediyor.
Aslında çağımızda İslam’ın İslam inkılabı sayesinde yeniden ihya olması sadece üçüncü dünya ülkelerinde veya mağdur ülkelerde yaşanan bir gelişme değildir ve aynı zamanda Amerika ve Avrupa ülkeleri de bu hadiseye tanık olmaya başlamıştır. Gerçi Avrupa’da İslam dinine yöneliş hakkında kesin veriler elde değil, fakat Avrupa’da Müslüman nüfusu gözetleyen gözlemciler, her yıl binlerce kadın ve erkeğin İslam dinini benimsediklerinden söz ediyorlar.
İngiliz Daily Telegraph gazetesi Avrupa ülkelerinde Müslüman nüfus hakkında yapılan bir araştırmanın sonuçlarını yayımlayarak, 2050 yılına kadar Avrupa nüfusunun beşte biri Müslümanlardan oluşacağını yazdı.
İngiliz The Guardian gazetesi de bir süre önce Pew araştırma merkezinin bir araştırmasına yer vererek Avrupa’da Müslüman nüfusun büyüme oranını yüzde 35 olarak açıkladı. Gazete 2030 yılına kadar on Avrupa ülkesinde nüfusun yüzde on kadarını Müslümanlar oluşturacağını belirtti.
Sulta düzeni tüm imkanlarını seferber ederek kendi tabiri ile İran’ın çevresinde demirden duvar çekmek ve İslam inkılabını inzivaya itmek istedi, fakat bu hedeflerine ulaşamadıkları gibi, İran İslam Cumhuriyeti başka ülkelerle ilişkilerini geliştirmeye başladı ve bazı bölgelerde en aktif ve nüfuz sahibi devlet olarak gündeme geldi.
Gerçekte İslam inkılabını daha aydın bir geleceğe doğru yönelten etkenlerin payı engelleyici etkenlerden daha fazla olduğunu söyleyebiliriz. Yine İslam inkılabının gelişmesini ve sürekliliğini yeni İslami medeniyetin şekillenmesinin mısdakı olarak görmek mümkün. Bu medeniyet sürekli gelişmekte ve yayılmakta ve ayrıca bunun için gerekli olan bilimsel gelişme etkeni gibi etkenlere de sahip oldukları anlaşılmaktadır. Zira İran İslam Cumhuriyeti inkılabın zafere kavuşmasından sonra bilimsel alanda da büyük İslam medeniyetini destekleyebilecek büyük sıçramayı gerçekleştirmeyi başardı.

İran İslam Cumhuriyeti son yirmi yılda yeni bilimlerde ivmeli bir şekilde ilerlemeye başlamıştır. İran kök hücre, yeni enerji çeşitleri, biyo teknoloji, mikro elektronik, hava uzay, nano teknoloji, geleneksel tıp, bitkisel ilaçlar ve diğer birçok stratejik teknolojilerin üzerinde ciddi yatırım yaptı ve sonuçta bu alanlarda büyük ilerlemelere imza attı, öyle ki bugün İran İslam Cumhuriyeti’nin adı bilim ve teknoloji alanlarında dünyanın en üstün ülkeleri arasında yer alıyor.
Nature Index’in 24 Ocak 2018 tarihinde yayımladığı rapora göre İran İslam Cumhuriyeti son on yılda yüzde 22’lik büyüme endeksi ile dünyanın diğer ülkelerine kıyasla bilimsel alanda en büyük sıçramayı gerçekleştirmiş ve dünya genelinde bilim ve teknoloji alanlarında birinci sıraya yerleşmiştir.
Yine Rusya’nın Ortadoğu uzmanı Andre Yafstratov da İran İslam Cumhuriyeti son yıllarda İslam dünyasında bilimsel alanda birinci sırada yer aldığını belirtiyor.
Evet, İran İslam Cumhuriyeti düşmanların tüm yaptırımlarına rağmen çeşitli alanlarda büyük kazanımları elde ederek geleceğe doğru büyük bir umutla yoluna devam ediyor ve 1979 yılında gerçekleştirdiği inkılabın hedeflerini ve ülkelerini bir bir gerçekleştirmeyi sürdürüyor.